Necip Fazıl’dan Bugünlere

Belki daha önce aynı konuda yazdım. Olsun… Yinelemekte sakınca yok bence…

Kimileri, meydanlardaki kalabalığı görüp coşuyor ve hemen ondan dörtlükler okuyor ya, ben de şiirleri okunan o şairin kimliğinin iyi öğrenilmesi konusunda inatçı bir çalışkanlığın sürdürülmesinden yanayım. Öğrenmenin yolunun yinelemekten geçtiğini bilenler beni daha iyi anlar.

Şiirlerini okuyalım okumasına ama o şairlerin yaşam öyküsünü de (hayat hikâyesini) ihmal etmeyelim.

***

Doğan Hızlan iyimserliği ve bilgeliğine saygım ne kadar sonsuzsa Hıfzı Topuz anılarına ve arşivine de o denli saygılıyım. İlber Ortaylı ile Hıfzı Topuz bana yürüyen tarih gibi geliyor. Ne söylerlerse inanıyorum.

Yerlere göklere sığdırılamayan Necip Fazıl için Hıfzı Topuz’un sözlerine kulak vermekte yarar var.

Necip Fazıl, kumar oynarken bir kumarhanede yakalanır. Karakolda ya da savcılıkta verdiği ifade aynen şöyledir: "Ben kumarhaneleri tetkik etmeye gittim."

Bu komiklik karşısında Yeni İstanbul gazetesinden Fikret Adil, Cumhuriyet gazetesine şöyle yazar: "Atatürk’e saldıran bu adam kumarbazdır."

Fikret Adil, kendi gazetesinde de "Necip Fazıl şimdi muhakkak kumarhaneyi incelemeye gittim diye ifade verecektir" der. Demek ki malum olmuş.

Necip Fazıl, iki yazıdan dolayı Fikret Adil’i mahkemeye verir.

Fikret Adil ile birlikte Cumhuriyet’in yazı işleri müdürü Cevat Fehmi Başkut da sanık durumundadır. Oysa Necip Fazıl, hangi sebepledir bilinmez Cumhuriyet’i karşısına almak istememektedir.

Duruşmada "Ben Cevat Fehmi aleyhindeki davamdan vazgeçiyorum" der.

Bu durumda, bir suçtan dolayı iki kişiye dava açılamayacağından dava düşer. Fikret Adil, Necip Fazıl’ı kolundan dürterek "Allah seni şaşırttı" der. Fazıl, hırsından deli olur, kudurur. Dışarı çıktığında Fikret Adil kahkahalarla güler. Mahkeme dışında Necip Bey’in dinci taraftarları toplanmış Hocayı beklemektedir. Tayfanın çokluğuna güvenen Necip Fazıl, kahkahalar atan Fikret Adil’e dönerek "Fikret, beni kızdırma, seni öldürürüm" der. Muzipliği üstünde olan Fikret Adil "Gel şu sokağa sapalım da orada öldür" karşılığını verir. Necip Fazıl "Niçin?" deyince yanıtı şu olur:

"Bu sokağın adı Şeref Sokağı’dır, şerefli bir iş yapmış olursun."

Fikret Adil, kumarbaz şaire 'şerefsiz' demeye getirmiştir.

***

Hıfzı Topuz’dan bir başka anı…

Sabaha karşı evine dönen Fikret Adil, tam uyuyacağı sırada kapısı çalar. Açar. Karşısında sakalı bir karış uzamış Necip Fazıl…

"Rahatsız ettim, uyandırdım mı?" der ve ekler: "Bana 100 lira avans ver. Bak elimde şu dosya var ya, içinde bir senaryo var. Bunu Demirağ’a satacağım. Saat 17.00’de buluşacağız. On bin papel alacağım. Hemen borcumu öderim."

"Daha aylık almadık" der Fikret.

"Atma!" der Necip Fazıl.

"İkramiye bile aldınız. Bir şeyler ver hemen. Ama önce bir tuvalete gideceğim."

O, tuvalete gider gitmez Fikret ceplerini boşaltır. Sadece 15 lira bırakır. Tuvaletten dönen Necip Fazıl "Paralar nerde?" diye sorar.

"Cebime bak, ne bulursan al!" yanıtından sonra paranın on lirasını alır ve seslenir. "Piyango bileti de var!"

"Var ama bir şey çıkmadı" diyen Fikret Adil’e aldırış etmez.

"Ben bir daha bakayım, belki yanlış görmüşsündür" der ve bileti alır gider.

***

Başka bir anı…

Eşref Şefik, 39 derece ateşle evinde yatmaktadır. Karnı da açtır. Eve bir gün Necip Fazıl uğrar. "Doktor çağırayım" deyince Eşref Şefik "Boş ver doktoru sen, bana iki kâse yoğurt al da karnımı doyurayım" der. Necip Fazıl "Hemen alayım ama beş param yok!" deyince Eşref’ten beş lira alır. (Eşref’in de zaten topu topu beş lirası varmış)

Parayı alan Necip Fazıl doğruca bakkala gitti sanıyorsanız aldanıyorsunuz. Kumarhaneye gidiyor. Parayı kumara yatırıyor. Batırıyor tabii ki…

Gün boyu yoğurt bekleyen Eşref öyle kızıyor ki…

"Bir daha gelirse başından aşağı bir teneke sidik boşaltacağım" diye karar alıyor. Dediğini de yapıyor.

Gene bir gün Necip Fazıl kapısını çalıyor. Bakıyor ki o!

Bir teneke sidiği başından aşağı boca ediveriyor.

Necip Fazıl’ın tepkisi mi?

Sesini çıkarmadan çekip gidiyor.

***

Necip Fazıl’ın İzmir’deki bir okula adını verenler Sayın Fazıl’ın özgeçmişinden haberdar mıdırlar dersiniz…

Siz siz olun sayın belediye başkanları, bir sokağa ya da caddeye isim verirken dikkatli olun. Karşınızdaki gazeteci denilen kişinin ya da şairin/ yazarın biyografisini mutlaka merak edip okuyun/ öğrenin. Sonraki günlerde mahcup olmamak için…

Antikacılar Derneği Başkanı Sayın Cem Üsküp’ten duyduklarım sonrasında şimdi sokaklara / parklara adı verilenlerin hemen özgeçmişlerine bakıyorum.

Bahaneyle öğreniyorum da… Fena mı?

Öğrendikçe de mutlu oluyorum.

Başkanlar zaman zaman yanıltılabiliyor çünkü…

Bazı başkanların da gözlerine kestirdikleri koltuğu elde edebilmek için Kenan Evren’in yıllar önce yaptığı gibi 'bir Sağdan bir Sol’dan' isimlerle park açılışları yapıyor olmasını Hıfzı Topuz’a anlatsak mı acaba diye düşünmüyor değilim.

Şark kurnazlığı iliklerine işlemiş bazılarının.

Onları Şair Eşref’e havale ediyorum ben. Anlayacakları dilden uyarır herhalde…

Yıllar önce bir kültür danışmanı tanımıştım. Çalıştığı belediyenin yıllık çalışma programında Nazım Hikmet’i ve Fakir Baykurt’u unutan bir kültür danışmanı…

Yazdığı şiir iyi olsa ne yazar?!

Söyledik de bir ay sonra telafi etti. Beni de davet ederek…

Ben bu konularda bir türlü Doğan Hızlan olgunluğuna sahip olamayacağım vesselam!