01.11.2022, 11:40

Sanat, Yaratıcılık ve Psikiyatri

Sanat yaratıcılığıyla ilgili en çok şey söyleyebilen alan psikiyatridir. Nörolojik incelemeler, beyin elektrofizyolojisi, nöronlar arası bağlantıların incelenmesi çok az bilgi verebilmektedir. Ancak çok yetersizdir.

Yaratıcı sürecin nasıl olduğu, yaşandığına ilişkin en çok kabul gören varsayım Freud’un takipçisi sayılabilecek psikanalist Kriss’in yaklaşımıdır. Yaratıcılık belirli ego (benlik) koşullarına bağlıdır.

Freud’dan sonra psikanaliz, bilinçli ve bilinçdışı düşünüşler arasındaki farklı etkileşimlere odaklanmıştır. Kris, yaratıcı işlevi “ego hizmetinde gerileme (regresyon)” olarak yorumlamıştır. Burada ego, daha ilkel işlevsel düzeylere yönelir, ilkel bilinçdışı ve bilinç öncesinin (subconscious) etkilerine açık hale gelir. Kubic, yaratıcılığın başarısını bilinç öncesindeki düşüncelerin özgür olması ve bilinç-bilinçdışı (engeli) tarafından engellenmemesine bağlamaktadır.

 R. May, “ego hizmetinde gerileme” kavramını yetersiz bulmaktadır. Ona göre “ego hizmetinde gerileme” kuramını desteklemekte E. Kriss’in başvurduğu eser, otobiyografisinde kendi şiir yazma yolunu anlatan önemsiz bir şairin eseridir. Şair öğle yemeğinden sonra yarım litre birasını içer ve yürüyüşe çıkar. Bu uyurgezer duygu ortamındayken şiirleri çıkar gelir. Kriss, bu kuramıyla edilginlik ve alıcılığı yaratıcılık ile çakıştırır, der May. Öğle şekerlemesinde şiir yazarsanız, şiirinizi öğle şekerlemesinde okurlar, diye sürdürür sözlerini.  Yaratıcılığın sık sık bir gerileme fenomeni olarak görünebileceğini ve sanatçıda arkaik, çocuksu, bilinçdışı ruhsal içerikleri ortaya çıkarabileceğini de kabul eder. Bu anlayışa göre, yaratıcı kişi, ego kontrolunda çok daha ilkel düzeylere kadar inmekte, bilinçdışı materyali estetik boyutlarıyla dışa vurmakta, bilince getirmektedir. Birincil süreç düşünce; imgesel, simgesel, karmaşık anlatımın egemen olduğu, sistemsiz, dağınık, anlam bütünlüğü olmayan bir durum söz konusudur. Oysa ikincil süreç düşüncesinde ise her şey düzgün, mantıklı ve anlamlı biçimde bir başka insana düşünce iletme amacıyla oluşturulmuştur. Sanatçı bir bakıma bu yalın, düz anlatım dünyasından karmaşık simgesel, imgesel anlatım dünyasına akınlar düzenlemekte ve ele geçirdiği ganimetleri alıp ikincil sürecin anlam egemen dünyasına taşımaktadır. Bunu yaparken yol boyunca yaşanan etkileşimle birincil sürecin dağınık imgeleri biraz daha derli toplu, biraz daha anlamlı ve yalın hale gelmektedir. Tabii daha sonra da sanatçının o malzeme üzerinde bilinçli olarak çalışması, kesip biçme, yontması başlamaktadır.

 Klein’a göre, sevme ve yıkma itkilerinin çatışması depresif konumun merkezi özelliğidir. Baskın kaygı depresif kaygıdır, ölüm içgüdüsünün güç kaynağıdır ve sevilen anneyi tahrip edecektir. Hasar görmüş nesnelerin onarımı bebeğin sevme kapasitesine olan inancını artırır, suçluluğunu azaltır, kayıpla ilgili kaygısını daha aşağı düzeye indirir ve iyi iç nesnelerin temellerini atar ki bu da sağlıklı gelişme ve yaratıcılığı sağlayacaktır. Onarım girişimi Kleincılar tarafından yaratıcı dürtünün önemli bir belirleyicisi olarak görülür. Bu bakışla sanat yaratma eyleminin tümüyle kişinin kendisini onarma çabası olarak yorumlandığı söylenebilir. Giderek tüm insanlığı onarma çabası ve kaybedilmiş cennete (nesnelere) bir ağıt olduğu sonucuna varılabilir. Tüm sanatçılar için olmasa bile en azından bazı sanatçılar için böyle olduğu kabul edilebilir. Sanatın ve yaratıcılığın sağlıklı ve sağaltan bir yönünün olduğu da anlaşılabilir.

Dünyayı ve geleceği değerlendirmede depresiflerin daha gerçekçi oldukları bulgulanmıştır. Dünyada olup bitenleri Polyannacılık oynayarak değerlendirmekle bir şeyler değişmemekte, bu tutum sonuçta kişiye de olumlu bir katkı sağlamamaktadır. Depresif bakışın gerçeğe yakın algılayışı ve onun insanlığı etkileyecek biçimde estetize edilerek dile getirilmesi dünyayı değiştirme, güzelleştirme, insanileştirme ve daha yaşanılır kılmada daha etkin gibi görünmektedir. Genel olarak bütün önemli yapıtların, özellikle bütün büyük şiirlerin hüzün içerdiğini anımsamakta yarar var.  Umut aşılayan, gelecek güzel günler öngören şiirlerin de arka planında hep hüzün vardır.  Hüzün içerikli olmayıp etkileyici, çarpıcı olan çok az şiir vardır. Bu etkililiğin kaynağı olası ki şairde olan dünyanın hasar görmüşlüğü ve onu onarma çabasının okuyucuya aktarılmış olmasından kaynaklanmaktadır. Bu dünya somut yeryüzü ve insanlar dünyası olarak algılanabileceği gibi dış dünyanın içselleştirilmiş tasarımı olarak insan-şairin (sanatçının) zihnindeki dünya olarak da ele alınabilir.  Tabii şiddet ve barbarlığın yakıp yıktığı dünyadan çok, bir biçimde şiddet ve insansızlığa (sevgisizliğe, korunmamışlığa) tutsak edilmiş insan yavrusunun geliştirdiği zihinsel dünya tasarımı olarak algılanmalıdır. Okuyucu şair ya da şiirdeki ben ile empati yapmakta, etkilenmekte, değişmekte ve dünyanın düzeltilmesi, güzelleştirilmesi çabasına girmektedir. Yine bu dünya da yukarıda andığımız dünyadır. Örselenmiş, yaralanmış zihinsel tasarım dünyası. Onun için şairin yazdıklarının bir ucunun okuyucuya dokunması koşuldur. Kendi içinde bir kısır döngü oluşturan bir söylemin okuyucuya bir şeyler ulaştırması olası değildir ve sonuçta etkili olması ve sanatsal işlevini yerine getirmesi beklenemez. Bu sanatın insansızlaşması, insani olmaktan uzaklaşması demektir ki yapıtın sanat olmasını da tartışılır kılar. Okuyucu dünyayı düzeltmeye, güzelleştirmeye kendinden başlamakta, kendi yaralarını sarmaya, kendisini onarmaya ve kirlerinden arındırmaya durmaktadır. Sonuçta iletişim kurduğu herkese aktarılan bir güzellik söz konusu olmaktadır: “Karanfil elden ele“.

Biz aydınlara düşen sanat yaratımı konusunda topluma öncü olmak, onların sanatsal bilinçlerini yükseltmek ve daha güzel, uygar, insancıl bir dünya için çaba içinde olmalarını sağlamaktır. Böylece doğumdan erişkinliğe insanlar daha uygar, insancıl, eşitlikçi ve ötekine saygılı bireyler olacak ve toplum daha yaşanılır bir toplum, dünya daha güzel bir dünya olacaktır.

Yorumlar (0)
17
parçalı bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 30 81
2. Fenerbahçe 30 79
3. Trabzonspor 30 49
4. Beşiktaş 30 46
5. Kasımpasa 30 43
6. Başakşehir 30 42
7. Rizespor 30 42
8. Antalyaspor 30 41
9. A.Demirspor 30 39
10. Alanyaspor 30 39
11. Sivasspor 30 38
12. Samsunspor 30 36
13. Kayserispor 30 36
14. Ankaragücü 30 33
15. Hatayspor 30 33
16. Konyaspor 30 33
17. Gaziantep FK 30 31
18. Karagümrük 30 30
19. Pendikspor 30 29
20. İstanbulspor 30 13
Takımlar O P
1. Eyüpspor 27 64
2. Göztepe 27 56
3. Sakaryaspor 27 47
4. Ahlatçı Çorum FK 27 45
5. Kocaelispor 27 45
6. Bodrumspor 27 44
7. Boluspor 27 43
8. Bandırmaspor 27 41
9. Gençlerbirliği 27 40
10. Erzurumspor 27 37
11. Ümraniye 27 33
12. Keçiörengücü 27 32
13. Manisa FK 27 31
14. Şanlıurfaspor 27 27
15. Tuzlaspor 27 27
16. Adanaspor 27 27
17. Altay 27 15
18. Giresunspor 27 7
Takımlar O P
1. Arsenal 28 64
2. Liverpool 28 64
3. M.City 28 63
4. Aston Villa 29 56
5. Tottenham 28 53
6. M. United 28 47
7. West Ham United 29 44
8. Brighton 28 42
9. Wolves 28 41
10. Newcastle 28 40
11. Chelsea 27 39
12. Fulham 29 38
13. Bournemouth 28 35
14. Crystal Palace 28 29
15. Brentford 29 26
16. Everton 28 25
17. Luton Town 29 22
18. Nottingham Forest 29 21
19. Burnley 29 17
20. Sheffield United 28 14
Takımlar O P
1. Real Madrid 29 72
2. Barcelona 29 64
3. Girona 29 62
4. Athletic Bilbao 29 56
5. Atletico Madrid 29 55
6. Real Sociedad 29 46
7. Real Betis 29 42
8. Valencia 28 40
9. Villarreal 29 38
10. Getafe 29 38
11. Las Palmas 29 37
12. Osasuna 29 36
13. Deportivo Alaves 29 32
14. Mallorca 29 30
15. Rayo Vallecano 29 29
16. Sevilla 29 28
17. Celta Vigo 29 27
18. Cadiz 29 22
19. Granada 28 14
20. Almeria 29 13

Gelişmelerden Haberdar Olun

@