Bergamalı Akordeon Sanatçısı Nur Güleç;

Bergamalı Akordeon Sanatçısı Nur Güleç;  "Hayatımın Eşlikçisi: Akordeon" Röportaj Haber: Güneş Uyanıker *** Bazı insanlar hayatı sorgular. Sorguladıkça matruşka misali yeni sorular çıkar ve yine sorgular. Ülkemizde kadın olmak,...

09 Aralık 2022, 17:00 Güneş Uyanıker
Bergamalı Akordeon Sanatçısı Nur Güleç;

Bergamalı Akordeon Sanatçısı Nur Güleç; 

"Hayatımın Eşlikçisi: Akordeon"

Röportaj Haber: Güneş Uyanıker

***

Bazı insanlar hayatı sorgular. Sorguladıkça matruşka misali yeni sorular çıkar ve yine sorgular. Ülkemizde kadın olmak, müzisyen olmak ve emeğinin karşılığını görmek istemek çok sorgulatan bir süreç olabilmekte. Ama bu uğurda kafayı yesek de yalnız olmadığımızı bilmek ve bunu şarkılarla büyüterek paylaşmak umudun da başladığı yer tam olarak. Yaklaşık 1 ay önce sözü bestesi kendine ait olan ilk parçası Kafa’nın klibi yayınlanan Nur Güleç, bir eğitmen, akordeonist ve söz yazarı.

Nur Güleç İzmir’in Bergama ilçesinde doğdu. Mandolin kursuyla başlayan müzik hayatı, ortaokulda çocuk ve gençlik korolarında şarkı söyleme deneyimleriyle devam etti. Lise ve üniversite yıllarında çeşitli rock gruplarında ritim gitar çalıp vokallik yaptı. Bunlara ek olarak akordeon öğrenmeye başladı. 2012-2014 yılları arasında Modern Müzik Akademisinin iki yıllık vokal programını başarıyla bitirdi ve eğitmenlik hayatına başladı. Aynı yıllarda yine MMA bünyesinde, Güç Başar Gülle eğitmenliğinde caz armoni yapısı ile kulak eğitimi tekniklerini çalışarak Berklee College of Music okulunun temel müfredatını tamamladı. Ayrıca çağdaş şan, caz-vokal, klasik şan gibi önemli ses disiplinlerini öğrendi. Love Project adlı akustik projeyle İstanbul’un farklı mekânlarında sahne aldı. Eskişehir Kral Midas Kısa Film Festivali’nde “En İyi Müzik” dalında aday gösterildiği “Dereboyu” ve akabinde “Sonra Uyandım” adlı kısa filmlerin müziklerini yaptı. İlk profesyonel enstrümantal bestesi olan Teselli 2018 yılında Youtube’da yayınlandı.

Nur Güleç ile müzik sektörü, kendi müzik hikayesi ve kendi gibi başlangıç yapmak isteyen müzisyenlere tavsiyeleri hakkında konuştuk. 

* Doğup büyüdüğünüz şehrin müziğinize nasıl bir etkisi olduğunu düşünüyorsunuz?

Doğup büyüdüğüm şehir olan Bergama’nın müziğime olan etkisi ise tek kelimeyle "sentez" diyebilirim. Daha büyük bir şehirde doğup büyüseydim muhtemelen tamamen elektronik müzik yapıyor olurdum. Çok küçük olmayan çok da büyük olmayan ortalama bir şehirde doğup büyümüş olmak bende ilkel müzikle elektronik müziği birleştirme güdüsü oluşturdu. Yeni yaptığım şarkıların tarzı genelde bu şekilde.

* Dijital çağda bağımsız yapımcılığın da ilerlediğini konuştuğumuz bir dönemde İstanbul’da olmak hala bir avantaj mı sizce?

Bundan 11 yıl önce İstanbul’a geliş amacı müzik yapmak olan biri olarak o zamandan bu zamana bu konuya fikrim çok değişti. İstanbul çok enerji ve kafa karıştırıcı bir şehir. Müzik yapmak ise belli bir disiplin ve farkındalık gerektiriyor.İstanbul’a geldiğimden beri bu şehrin bana sunduğu fırsatlar ve beni dönüştürdüğü karakterden çok memnunum. İstanbul’un beni sevdiğini düşünüyorum:) ama müzisyenlik açısından hali hazırda bir avantajı olduğunu düşünmüyorum.

* Siz hem enstrümantal besteler hem de söz yazarlığı yapıyorsunuz. Bu durum yıllardır kafanızda olan bir üretim süreci miydi yoksa bir noktadan sonra kendiliğinden gelişen bir yapım süreci mi oldu?

Hayır planlayarak yaptığım bir şey değil. Bazen söz yazmaya yoğunlaşıyorum, bazen de beste yapmaya. Bazen yaptığım besteler söz istemiyor bunu hissedebiliyorum. O bestenin o şekilde zaten örtülü sözleri oluyor melodisinden dolayı herkesin kendi hayal gücüyle sınırsız bir hissiyatı oluyor ‘Teselli’ deki gibi. O yüzden bazı besteleri sözsüz yapmayı seviyorum. Bazıları ise sözleri olmadığında çok eksik oluyor sözleriyle beraber bir bütün olarak müzik oluyor. Özet olarak sözlü ya da enstrümantal bir bestenin kendisini nasıl tamamlanmış hissediyorsam o şekilde olmasını sağlıyorum.

* İlk single’ınız yakın zamanda çıktı. Müzik serüveninizin bu aşamasında zorluklar ve avantajlar hakkında neler söylersiniz?

İlk single’ım ‘Kafa’ kendim dinlemekten çok keyif aldığım play tuşuna basmaktan memnun olduğum bir şarkı oldu. Şarkılarımda tek gözettiğim özellik bu. Kendim dinlemekten en ufak bir şüphe hissediyorsam o şarkıyı yayınlamıyorum. ‘’Hadi bu şarkı da böyle oluversin’’  diyemiyorum. Bu da hızlı bir üretim aşamasına ket vuruyor dezavantaj olarak bunu söyleyebilirim ama günün sonunda ortaya çıkan şarkıdan gurur duymam hızlı üretim yapmaya göre daha çok önemsediğim bir durum.

* Klibiniz de yayımlandı. Ülkemizde ekonomik kriz pandemi vb sebeplerle klip bütçeleri doğrultusunda kliplerin dönüşüme uğradığını düşünüyor musunuz? Örneğin tek mekanda geçmesi ya da post production ağırlıklı ürünler tercih edilmesi gibi.

İyi fikir, orijinal fikir ekonomik özelliklere bakmaksızın çalışır. Bu konuda tek söyleyebileceğim bu. Kötü fikir istediğiniz kadar kaliteli aletlerle çekilsin yürümez ama iyi bir klip fikri düşük bütçe de olsa çalışır ama hem iyi fikir hem iyi bütçe fark yaratır. Bu da bir gerçek

* Zaman zaman sahne alıyorsunuz takip ettiğimiz kadarıyla. Sahneden olmanın tadı başkadır diye düşünüyoruz. Sizce yeterince alan tanınıyor mu özellikle de yeni başlayacak olanlar için tavsiyeleriniz var mıdır bu konuda?

Her yerde sahne alabilirsiniz aslında ama yaptığınız müziğin değerini anlayacak vizyonu olan bir işletmecinin mekanında sahne almak müziğinize verdiğiniz emeğin karşılığını gerek saygı gerek bütçe olarak sağlıyor. Ülkedeki mekan sahiplerinin ve işletmecilerin çoğu mekanında canlı müzik istemesine rağmen her nedense bunu aynı oranda değersizleştirmeye çalışıyor. Öyle yerlerde çalmıyoruz biz de. Yeni başlayacaklara naçizane tavsiyem; müziğinize maddi ve manevi harcadığınız sermayeyi unutmayın ve sırf bir mekanda çalıyor olmak için ederinden az ücretleri kabul etmeyin. Bu sizin o mekanda iki ay çalmanızı sağlayabilir ama canlı müzik sektörüne ve hayatını yalnızca sahneden kazanan müzisyenlere çok büyük darbe vuruyor.

* Bir de enstrüman seçim hikayenizi merak ettik. Her ne kadar cinsiyet ayrımı yapmak istemesek de kadın olarak bir meslek sahibi olmanın görece daha çok mücadele içeren bir durumu olduğunu biliyoruz. O yüzden şöyle soralım cinsiyet gerçekten de dezavantaj yaratabilen bir durum mu “piyasada” olmak bakımından? Kadın akerdeon eğitimi veren çok kişi var mı örneğin?

Kendimi bildim bileli şarkı söylemeyi çok sevdim ve çok söyledim. Çocukken müziği meslek edinmek gibi bir düşüncem yoktu. Sadece içimden sürekli müzik yapmak ve şarkı söylemek geliyordu. Mandolin, gitar, piyano, metalofon gibi bir çok enstrümanla yakınlaştığı zamanlar oldu. Akordeon ise hep zor bulduğum ama çok özel bulduğum bir alet olarak sanki benim beceremeyeceğim bir enstrümanmış gibi mesafeli durduğum bir enstrüman oldu. Amelie filmini izleyip müziklerinin güzelliğine vurulduktan sonra akordeonla ilgili hiçbir şüphem olmadan bu enstrümanı hayatımın eşlikçisi olarak belirlediğime daha sinema salonundayken, film bitmeden emin olmuştum.

Eğitmenlik açısından da müzisyenlik açısından da kadın olmanın zorlukları oldukça fazla anlatsam sabaha kadar yazmam gerekebilir ama özetle herhangi bir kişi  (maalesef genelde erkekler) eğer vizyonu ve kültürü gördüğü bir insanı cinsiyet bazlı değerlendirmekten kendini alıkoyamıyorsa erkek bir kişinin bir bilgiyi ya da bir enstrümanı ya da müziği daha iyi bildiğini kadının en bileninin bile ancak bir erkeğin yüzde yetmişi kadar bilebileceği gibi bir algı oluşuyor. Sonra bunun böyle olmadığını görünce algıları karışıyor ve bu durumu bastırmaya çalışıyor. Bu durum sinirini bozuyor ve kadını bilmişlikle ukalalıkla yaftalayabiliyor. Tüm bu evrelerden sonra alanınızda iyiseniz karşıdaki kişi bunu görüyor ve saygı duymayı öğreniyor ancak bir erkek müzisyen ya da eğitmen bu bahsettiğim yollardan geçmiyor direkt alanında iyi mi değil mi bununla değerlendiriliyor kadınlara da olmaması gereken gibi.

* Farklı araçlarla müzik yapmak size çok şey katıyor olmalı ama sahnede olmak, bestekarlık, öğretmenlik ve işin mutfağında olmak diye ayırırsak sizi en çok heyecanlandıran hangisidir?

Hepsinin kendine göre ayrı bir tılsımı ayrı bir enerjisi var ve hepsi varoluşumun farklı kaynaklarını besliyor. Yaptığım bu işlerin müziğin farklı alanları olması, stresimi yönetmeyi, cesaretimi açığa çıkarmamı, istikrarlı bir şekilde egzersiz yapmayı, evrenle bağlantıda olmayı, sabrımı ve irademi ıslah etmeyi, bir bilgiyi farklı açılardan izah edebilmeyi deneyimletiyor bana. Tüm bu deneyimlerin ayrı ayrı zorlukları ve güzellikleri var ve hepsi çok değerli benim için.

* Ülkemizde müzisyen olmanın takip edebildiğiniz dönemler itibariyle müzik yapım süreçleri ve dinleyici kitlesi açısından nasıl bir seyri oldu sizce?

Teknolojinin gelişmesi ev stüdyolarının kurulması artık prodüktör ve kayıt stüdyolarını aradan kaldırıyor. İnsanlar müziklerinin evde de gayet güzel olabileceği ve ev ortamında da mecralarda paylaşmaya hazır bir müzik ürünü ortaya koyulabileceği kanaatindeler. Keşke böyle olsa..ben de çok isterdim böyle olmasını:) fakat bu anlayış ortaya niteliksiz çok iş çıkmasını ve dinleyicinin kendine kaliteli gelen müziği seçip takip etmesini çok zorlaştırdı. Çok iyi ve aslında hit olabilecek şarkılar keşfediyorum Spotify’da sound’u çok iyi, söyleyen çok güzel söylüyor, üstelik yarattığı dünya görselleri de çok iyi fakat aylık 22 dinleyicisi var. Dolayısıyla iyi müzik yapan mutlaka bir yerden keşfedilir inancı ortam bu kadar kalabalıkken artık çok kolay değil. Bununla beraber müzik yapım sürecinin içine müzisyenlik dışında bir sürü farklı alan da dahil oldu. Yani siz bir şarkı sözü,besteci ve şarkıcıysanız, kendi şarkılarınızı üretiyor ve insanlarla paylaşmak istiyorsanız sadece müzisyen olamazsınız. Eğer bunları sizin için yapacak birileri yoksa aynı zamanda kendi projenizin sosyal medyacısı, pazarlamacısı, reklamcısı, stilisti, grup yöneticisi hatta fotoğrafçısı gibi nur topu gibi yan işleriniz de peyda oluveriyor. Üstelik hepsinden iyi anlamak zorundasınız:)   

* Müzisyen olmak için ülkemizdeki üniversitelerden mezun olmakla yurtdışı kaynaklı eğitimler arasında nasıl farklar tespit edebildiniz?

Ülkemizde müzik eğitimi konusunda maalesef çeşitlilik yok. Ben sesimi klasik şan disipliniyle eğitmek istemiyorsam ya da kendimi çağdaş müziğe ya da caza daha yakın hissediyorsam kendimi bu yönde geliştirmek istiyorsam eğitim alabileceğim akademik öğretim alanı oldukça sınırlı. Müzikte kendini geliştirmenin eğitim anlamında tek bir yolu olduğunu düşünmüyorum. Alternatif yollar bulup, kişinin kendi almak istediği müzik bilgisi doğrultusundaki eğitim dizaynını ve müfredatını mantıklı bulduğu özel hocalarla çalışarak kendini yetiştirebileceği kanaatindeyim. Aksi halde sebebini anlamadığım bir eğitmen egosuyla karşılaşabiliyorsunuz ve bu kişinin yaratıcılığını, özgürlüğünü en önemlisi kendine olan inancını tamamen yerle bir edebiliyor.

* Öğrencilerinize hem şan hem akerdeon eğitimi veriyorsunuz. Nasıl bir öğrenci kitlesi var sizin ulaşabildiğiniz? Sesimizin de bir enstrüman olduğunu vurguluyorsunuz ama eğitim sürecinde farklı metotlar uygulanıyor mu?

Öğrencilerim konusunda bu zamana kadar hep çok şanslı oldum. Genel olarak hep iyi ve iletişim kurmaktan çok memnun olduğum öğrencilerim var. Akordeon dışımızda vücudumuza giydiğimiz bir enstrüman. Ses ise içimizde organik olan bir enstrüman. Dolayısıyla  bu iki enstrümanın ders tasarımları çok farklı. Şan derslerinde tekniğin yanında vücudunun ve psikolojinin rahat ve ses çıkarmaya hazır olması sesten verim alabilmemiz ve malzememizi iyi işleyebilmemiz açısından teknik kadar önemli. O yüzden şan dersi daha çok kişinin sesiyle beraber karakterindeki sınırları da zorladığımız dersler olabiliyor. Bunlar olurken öğrencinin gerilmemesi rahat olması en önemli unsur. Sesini geliştirmek isteyen birinden verim almak istiyorsanız egzersizleri yaptırırken öğrenciyi germemeniz gerekir. Şan eğitmeninin alamet-i farikası bence tam olarak burası. Aksi taktirde ona vermek istediğiniz eğitimi kişi istese de sesine ve zihnine geçiremez. Akordeon dersleri ise egzersiz disiplini, şarkıda problem yaşadığımız yeri tespit edip oradaki çözümü iyi bulma, tuşe, çoklu beyin koordinasyonu gibi başka başlıklar barındırıyor. İkisinin enstrümanın bir ortak özelliği var ki ikisi de nefes almadan ses çıkaramayan enstrümanlar. Akordeonun körüğüne hava doldurmazsanız bastığınız tuşların sesi çıkmaz. Tıpkı nefes almadan sesimizi çıkaramayacağımız gibi:)

* Sonraki projelerinizi ve hayallerinizi sormadan sonlandırmayalım dinleyicilerinizin merakı ve sizi yeni tanıyacaklara fikir vermek açısından.

Müzik konusunda beni ve karakterimi değiştiren dönüştüren farklı bir evreden geçiyorum. Hayalim heybemdeki tüm şarkılarımı kendim dinlemekten memnun olacağım düzenlemelerle dinleyicilere sunmak. Sonrasını hep beraber paylaşıp aramızdaki sinerjiyi birlikte deneyimleyeceğiz :)

Bu güzel ve kapsamlı röportaj için teşekkür ederim. Okuyuculara ve sizlere sevgilerimi gönderiyorum.

Yorumlar (0)
17
parçalı bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 34 93
2. Fenerbahçe 33 86
3. Trabzonspor 33 55
4. Beşiktaş 33 51
5. Başakşehir 33 49
6. Rizespor 33 48
7. Kasımpasa 33 46
8. Antalyaspor 33 45
9. Alanyaspor 33 45
10. Sivasspor 33 45
11. A.Demirspor 34 41
12. Samsunspor 33 39
13. Ankaragücü 33 37
14. Kayserispor 33 37
15. Konyaspor 33 36
16. Gaziantep FK 33 34
17. Hatayspor 33 33
18. Karagümrük 33 33
19. Pendikspor 33 30
20. İstanbulspor 33 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 31 69
2. Göztepe 31 63
3. Ahlatçı Çorum FK 31 55
4. Sakaryaspor 31 54
5. Bodrumspor 31 52
6. Kocaelispor 31 52
7. Bandırmaspor 31 47
8. Boluspor 31 47
9. Gençlerbirliği 31 47
10. Erzurumspor 31 42
11. Ümraniye 31 37
12. Manisa FK 31 36
13. Keçiörengücü 31 36
14. Şanlıurfaspor 31 34
15. Tuzlaspor 31 33
16. Adanaspor 31 32
17. Altay 31 15
18. Giresunspor 31 7
Takımlar O P
1. Arsenal 34 77
2. M.City 33 76
3. Liverpool 34 74
4. Aston Villa 34 66
5. Tottenham 32 60
6. M. United 33 53
7. Newcastle 33 50
8. West Ham United 34 48
9. Chelsea 32 47
10. Bournemouth 34 45
11. Brighton 33 44
12. Wolves 34 43
13. Fulham 34 42
14. Crystal Palace 34 39
15. Brentford 34 35
16. Everton 34 33
17. Nottingham Forest 34 26
18. Luton Town 34 25
19. Burnley 34 23
20. Sheffield United 34 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 33 84
2. Barcelona 32 70
3. Girona 32 68
4. Atletico Madrid 32 61
5. Athletic Bilbao 32 58
6. Real Sociedad 33 51
7. Real Betis 32 48
8. Valencia 32 47
9. Villarreal 32 42
10. Getafe 32 40
11. Osasuna 32 39
12. Sevilla 32 37
13. Las Palmas 32 38
14. Deportivo Alaves 32 35
15. Rayo Vallecano 32 34
16. Mallorca 32 31
17. Celta Vigo 32 31
18. Cadiz 32 25
19. Granada 32 18
20. Almeria 32 14

Gelişmelerden Haberdar Olun

@