10.08.2019, 22:49

Renkli Bir Kültür Turunun Ardından...

Kendisini yıllar önce Cumhurbaşkanlığında ziyaret ettiğimizde masasında T.S. Elliot’un bir kitabını  görmüştüm.  İki üç tane de bizim yazarlardan roman ve şiir…

Geçtiğimiz aylarda telefon açtı; Bornova Forum’daki bir yazarın imza gününe katılmamı rica etti.  Gittim, yazarla tanıştım, romanını aldım ve bir solukta okudum. Beğeni düzeyini bildiğim bu değerli insanın tavsiye ettiği romanı mı okumayacaktım yani! Onun benden önce okuduğu belliydi.

Dostoyevski, Marquez, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Shakespeare, Balzac, Tagore, Umberto Eco, George Orwell,  James Joyce, Victor Hugo gibi ulusal ve evrensel şair ve yazarların kitaplarıyla beslenmiş değerli büyüğümün sözünü ettiği romanı, iki arkadaşıma ve eşime de okuttum hatta. Sayesinde o romanın yazarı Yelgin Mesci ile de dost oluverdik bir anda.

Burçlarla ilgilenmem ama bizimkisi Boğa Burcu kardeşliği galiba. O,  23 Nisan gibi güzeller güzeli bir günde doğmuş. Kitabı, çocuğu ve ulusal egemenliği anlatan bir günde… Neden kitap dediğimi biraz da açmış olayım.

İspanya’nın  Katalonya bölgesinde her 23 Nisan’da kitap alan herkese kitabın yanında bir de gül armağan ediliyor. Shakespeare’in doğum ve ölüm günlerinin 23 Nisan olmasından esinlenen Unesco’nun  girişimiyle  ülkemizde de 1995’ten bu yana  23 Nisan, “Dünya Kitap Günü” olarak kutlanmakta. Ben ise 30 Nisan’da doğmuşum. Hitler’in öldüğü (intihar ettiği) bir günde.

Kitapsever bir yöneticiyle dost olmanın güzelliğini yaşadığımı söylersem doğru demiş olurum. Yazdığım her kitabı illâ gönderdiğim bir dosttur o. Eline geçer geçmez de okuyan, telefonla  teşekkür edip düşüncelerini dillendiren bir dost…

Yıllardır böyle… Kimbilir belki de  Klasik Türk Sanat Müziği tutkunu olmamız, duygulanım alanlarımızın benzerliğinden…

Kitaplarımı okuduğunu biliyor olmam, bana farklı bir kazanç da sağlıyor doğrusu. Örneğin gereksiz sivrilikleri mümkün olduğunca törpülemeye çalışıyorum. Empati kuruyorum, onun gözünde ‘itici’ olabileceğine inandığım bazı sözcükleri ayıklıyorum.

Dile kolay, 4 yıl Kopenhag’ta bulunmuş. Çalışma ataşeliği yaptığı günlerde Dünya Edebiyatı’nı da İngilizce olarak takip etmiş olmalı. 1970 yılında bir sınavı kazanarak gittiği İngiltere’de, Leeds Üniversitesi Sosyal Bilimler Bölümünde ‘kalkınma yönetimi’ konusunda  lisansüstü eğitim görmesi de  Sayın Kemal Nehrozoğlu’nu hem yöneticilik hem de edebiyat-sanat alanında daha bir yetkinleştirmiş.

Günümüzde internet her bilgiyi ayağınıza seriveriyor. Yaşam öyküsüne bakınca kaymakam, vali yardımcısı, vali olarak görev yaptığı her ilçe ve ilde ‘bilim sanat dostu bir vali’ profili oluşturduğu görülüyor. Bu, her türlü şilt ve plaketten çok daha önemli bence.

Ezici bir halk çoğunluğunun bağrına bastığı Sayın Ahmet Necdet Sezer’in cumhurbaşkanlığı yaptığı  dönemde (2000-2007), göreve gelir gelmez o günlerde İzmir valisi olan Kemal Nehrozoğlu’nu  Çankaya Köşkü’ne Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri olarak  ataması da çok sevindirici. O  yedi yıllık dönem hakkında  olumsuz tek bir konunun dile getirilmemesi bunun kanıtı.

Basında, eş dost meclisinde hiç konuşulmayan bir olayı paylaşırsam Nehrozoğlu Ailesi’ni daha iyi anlatmış olurum: Yıl 1981. Muğla’ya vali olarak atanmıştır. Oğlu Erdoğan da Anadolu Lisesine  henüz yeni başlamıştır. Sınıf öğretmeni  öğrencilerle tanışırken  ad soyad, doğum tarihi, baba adı ve mesleği gibi sorular sormaktadır. Sıra Erdoğan’dadır. Öğretmen baba adını sorduktan sonra babanın mesleğini de sorar.  Ayakta, ellerini birleştirmiş ve biraz da mahcup vaziyetteki  Erdoğan’ın yanıtı şöyledir: “Vilayette memur efendim!”

Daha başka…

Manisa’nın Bağyolu’nda 11. kütüphanemizi açacağız. Onun telaşıyla doluyum. İzmir Valiliği Özel Kalem’den bir telefon: “Buraya kadar gelir misiniz Recai Bey?” Üstüm başım kan ter içinde. Ama gitmemek olmaz elbette. Beni kabul eden bayan inceden inceye süzdü önce. Hal hatırdan sonra  kahve söyledi ve telefona uzandı: “Sayın genel sekreterim, Recai Bey şu an yanımda, birlikte kahve içiyoruz efendim.”

Sayın Nehrozoğlu, kütüphanemiz için yedi  koli kitap göndermiş  meğerse.

Özel Kalem Müdürü Vesile Hanım ekledi: “Recai Bey, o kitaplar Cumhurbaşkanlığının değil, Sayın Genel Sekreterimizin armağanı size… Parasını verdi, ben aldım istediği kitapları, biliyor musunuz?”

O kütüphanenin açıldığı gün konuşmacılardan biri olan Doç Dr. Efdal Sevinçli, kitapları görünce  şöyle demişti kalabalığın içinde: “Recaiciğim,  buradaki bazı kitaplar çok değerli. Benim evde bile yok. Nereden buluyorsun bunları Allah aşkına?”

Yaşadığım bazı bürokratik engellerin aşılması, Manisa ve İzmir’de açtığımız kütüphanelerin bakımı ve denetlenmesi konularında valiliklere yazılan yazıların altında hep Kemal Nehrozoğlu’nun imzası vardı. Kütüphanelerimize ve Şeyhoğlu Ailesi olarak bizlere  gösterdiği yakın ilgi nedeniyle hep sarılasım, hep ‘abi’ diyesim gelmiştir ona. Nitekim o da Ankara’da Mado’da yemek yediğimiz gün noktayı koydu: “Bundan sonra ‘abi’ de, anlaşmış olalım.

Candan yürekten abi demek istesem de bir türlü dilim varmıyor ne yazık ki. Çünkü o benim gözümde hep ‘Kemal Bey’.

Mado deyince aklıma geldi. Yedik içtik. Sıra geldi ayrılığa… Turnikeden geçerken bir sorun yaşadık. Bir şeyler öttü. Oradaki görevli Kemal Bey’in üstünü aramak istedi. Hiç sesini çıkarmadı, ellerini havaya kaldırdı. Yoklama bitti ve ayrıldık. Ne “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” böbürlenmesi  ne de  öfkeli bir ses…

Daha başka bir konu: Gazeteciler, televizyoncular annemi hep  “Öğretmen Rasime Şeyhoğlu” olarak bildiler. Annem de her defasında bunu düzeltmeye çalıştı. TRT’de, SKY TV’de, EGE TV’de ve davet edildiğimiz programlarda... Yine de herkes “Hocahanım “demeyi sürdürdü. Annem çok rahatsız oluyordu bundan.  Abartıya, yalana ve kandırmacaya tahammülü olmayan biriydi rahmetli.

Bu konuda neler yaşamadık ki… İzmir Büyükşehir Belediyesi, 4 kilometre uzunluğundaki bir  sokağa  (aslında cadde) annemin adını vermişti. Coğrafi Sistemler Müdürlüğündeki harita mühendisi Lütfi Bey’e annemin özgeçmişini vermiştim bu amaçla. Orada annemin öğretmen olduğuna dair tek bir bilgi yoktu. Bizim haberimiz olmadan tabelalar  da çakılmış. Büyük bir heyecanla  annemi alıp o bölgeye gittik. Ne görelim! 4 kilometrelik yol boyunca bazı tabelalarda ‘Öğretmen Rasime Şeyhoğlu Sokağı’, bazı tabelalarda da  ‘Kütüphaneci  Rasime Şeyhoğlu Sokağı’ yazılmamış mı!

Yüzü al al olmuştu. “Oğlum bu ne? Yaşını başını almış biriyim ben. Öğretmen miyim de böyle yazılmış, düzelttir bunu sarı kuzum!” demişti biraz emir, biraz da rica edasıyla…

Özetle…  Annemin bu konudaki hassasiyetini dillendiren bir yazı yazmış, yayımlamıştım. Bir gazete ya da kitaplarımın birinde… Yazıyı okuyan Kemal Bey Ankara’dan aradı: “Yazını okudum. Doğru söylüyorsun,  Rasime Hanım öğretmen değildi. Böyle  anılmasına kızıyordu, onu da biliyorum.  Ama bir gerçek var, herkesin kafasında onun öğretmen olduğuna dair bir algı oluştu. Bu konuyu artık dillendirme bir daha…  Yaptığı iş  de halkın öğretmenliği değil miydi zaten?”

Ben de kapattım konuyu.

Ahmet Necdet Sezer, Kemal Nehrozoğlu, H. Bülent Serim, bir dönem Çankayasının saygın bürokratlarıydı. Basında hiç onlarla ilgili herhangi bir spekülatif haber ya da yorumlara rastlıyor musunuz? Sosyolog ya da psikologlar bu konuya ilgi gösterip  bundan toplumsal sonuçlar ve dersler çıkaracaklardır diye düşünüyorum. Kimbilir, belki diğer iki bürokrat da 23 Nisan doğumlu…

*

Geçtiğimiz hafta ‘abi’ demek isteyip de  bir türlü diyemediğim  Sayın Nehrozoğlu ile  konuşmanın ve yazışmanın ötesinde bir şeyler yapmak geldi içimden. ‘Mini Bir Kültür ve Siyaset Turu’ programı  tasarlayıp konuştum kendisiyle.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay, İsmet İnönü Anı Evi ve Kitaplığı, Aziz Vukolos Kilisesi Kültür Merkezi, Esin Yılmaz-Hanife Çetiner Anı Evi, Basın Müzesi, Karşıyaka Latife Hanım Köşkü Anı Evi Özel Müzesi ve köşkün bahçesindeki Mehmet Atilla Kitaplığı….

Her iki belediye başkanına başarılar diledik. Ben projelerimi sundum. Diğer kültür merkezlerini de tarih solumak ve kültür adına zenginleşmek amacıyla ziyaret ettik. Yeni yeni dostlar da edindik bu arada.

Şu işe bakın ki, yıllar önce annemin adı bir sokağa verilecek olduğunda coğrafi sistemler müdürlüğü yapan Lütfi Ünal, karşıma Sayın Tunç Soyer’in özel kalem müdürü olarak çıktı. Kemal Bey’e  bu durumu anlatınca ‘tevafuk’ konusuna da girmiş olduk. Gülüştük.

Lütfi Bey güzel gülen Tunç Başkan’ın güleryüzlü  benzeri adeta. Bir diğer özel kalem müdürü de Tülay Güler. O da örgütlülüğün sesi! Partinin gençlik kollarından yetişen, genç, dinamik, çalışkan bir kadın…

Örgütün sesine kulak veren bir anlayışın tercihi olması nedeniyle belediye başkanını ve ilçe örgütünü kutlamak geliyor içimden. Güneşli, güzel bir günde gün boyu güzellikler yaşadık. Bilmediğim kimi protokol inceliklerini öğrendim. Öğrenmenin mutluluğunu yaşadım.

Başkanların sabrına ve inceliklerine tanık oldum. Gün boyu, aylarca konuk ağırlamanın hiç de kolay olmadığını gözlemledim. Yurttaşlarımızın buna dikkat etmesi, Başkan’ın zamanını almamaları  gerektiği sonucunu çıkardım.

Bir lokantaya girip yemek yemek vardı. Deniz kenarında  bir kafede kahve içmek vardı. Başkan ziyaretleri, müzeler ve kitaplık galebe çaldı.

Çünkü yanımda Kemal Nehrozoğlu vardı.

************

Yorumlar (0)
12
parçalı az bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 14 33
2. Fenerbahçe 14 32
3. Trabzonspor 14 31
4. Göztepe 14 26
5. Samsunspor 14 25
6. Beşiktaş 14 24
7. Gaziantep FK 14 22
8. Kocaelispor 14 18
9. Başakşehir FK 14 16
10. Alanyaspor 14 16
11. Konyaspor 14 15
12. Çaykur Rizespor 14 14
13. Antalyaspor 14 14
14. Kasımpaşa 14 13
15. Eyüpspor 14 12
16. Kayserispor 14 12
17. Gençlerbirliği 14 11
18. Fatih Karagümrük 14 8
Takımlar O P
1. Pendikspor 15 32
2. Bodrum FK 15 30
3. Amed SK 15 29
4. Esenler Erokspor 15 28
5. Erzurumspor FK 15 26
6. Çorum FK 15 25
7. Iğdır FK 15 25
8. Serik Belediyespor 15 25
9. Bandırmaspor 15 23
10. Van Spor FK 15 21
11. Boluspor 15 20
12. Sivasspor 15 20
13. Sakaryaspor 15 19
14. Keçiörengücü 15 18
15. İstanbulspor 15 15
16. Ümraniyespor 15 15
17. Sarıyer 15 14
18. Manisa FK 15 13
19. Hatayspor 15 5
20. Adana Demirspor 15 2
Takımlar O P
1. Arsenal 14 33
2. Manchester City 14 28
3. Aston Villa 14 27
4. Chelsea 14 24
5. Crystal Palace 14 23
6. Sunderland 14 23
7. Brighton & Hove Albion 14 22
8. Manchester United 14 22
9. Liverpool 14 22
10. Everton 14 21
11. Tottenham 14 19
12. Newcastle United 14 19
13. Brentford 14 19
14. Bournemouth 14 19
15. Fulham 14 17
16. Nottingham Forest 14 15
17. Leeds United 14 14
18. West Ham United 14 12
19. Burnley 14 10
20. Wolverhampton 14 2
Takımlar O P
1. Barcelona 15 37
2. Real Madrid 15 36
3. Villarreal 14 32
4. Atletico Madrid 15 31
5. Real Betis 14 24
6. Espanyol 14 24
7. Getafe 14 20
8. Athletic Bilbao 15 20
9. Rayo Vallecano 14 17
10. Real Sociedad 14 16
11. Elche 14 16
12. Celta Vigo 14 16
13. Sevilla 14 16
14. Deportivo Alaves 14 15
15. Valencia 14 14
16. Mallorca 14 13
17. Osasuna 14 12
18. Girona 14 12
19. Levante 14 9
20. Real Oviedo 14 9

Gelişmelerden Haberdar Olun

@