03.03.2021, 10:04

3 Mart 1924’ün Anısına… “Trajedi mi Komedi mi?”

Trabzon/ Araklı’da taziye için cenazeye giden şahıs 22 kişiye korona bulaştırıyor.

Hatay’daki AKP Gençlik Kolları Kongresi’ndeki katılımcılar davullar zurnalar eşliğinde hop hop hopluyor, birbirlerini omuzlarına alıyorlar. Birlikte şarkılar söylüyorlar.

Ankara- İzmir Hızlı Tren Hattı için 8,2 milyar lira harcanıyor ama 2 metre ray döşenmiş değil.

Karda/ kışta 1 liralık ucuz ekmek alabilmek için insanlar saatlerce sokakta bekliyor.

Bir oğluna Fetullah diğer oğluna Gülen adını veren kişi kim derseniz… Bir Vali!

İlkokulu ziyaret edip karatahtaya Türkçe yerine Arapça yazan da bir vali…

Gülüyor musunuz, öfkeleniyor musunuz?

Bitmedi…

Halkın Kurtuluş Partisi, RTE’nin lise diplomasının doğru olup olmadığına ilişkin Eyüp Lisesi’ne başvuruda bulunuyor. HKP’li avukatlar Eyüp Lisesi Müdürlüğü’ne "Recep Tayyip Erdoğan, Eyüp Lisesi’ne kayıt yaptırmış mıdır, yaptırmışsa hangi tarihte başvurup kayıt yaptırmıştır?" diye soruyor. Erdoğan’ın İstanbul İmam Hatip Lisesi’nin diploma kütük defterinde Eyüp Lisesi’ne gittiğinin yazılı olması gerektiği belirtilen dilekçede "İstanbul İmam Hatip Lisesi’nin basında yayımlanan diploma kütük defterinde böyle bir ibare yoktur" deniliyor.

Avukatlar lise müdürlüğünden RTE’nin hangi tarihte mezun olduğunu ve diplomasının bir örneğinin çıkartılmasını talep ediyorlar. Diyorlar ki, "RTE, üniversiteye 1973-74 tarihinde girdiğini iddia ediyor. Ancak, 1973 tarihinde İstanbul İmam Hatip Lisesi’nden mezun olup o yıl lisenizde fark dersleri veriyorsa aynı tarihte üniversiteye nasıl girmiştir?"

Ülkemizde, Cumhurbaşkanının dört yıllık yüksekokul diplomasının olup olmadığı tartışılıyor.

Tartışılması gerekir mi hiç? Skandal değil midir bu?

Herkesin bildiği gibi, RTE’nin Fatih İmam Hatip Lisesi’nden mezun olduğu ve Eyüp Lisesi’nden de fark derslerini vererek Marmara Üniversitesi'ne kayıt yaptırdığı söyleniyor/ iddia ediliyor.

Kendi söylediklerine göre 1973 yılında fark dersleri alınmış ve 1973 yılında da üniversite kaydı yapılmış. Oysa mevzuata göre imam hatiplilerin fark dersleri vererek lise diploması alabileceği değişiklik yapılmış olmasına karşın bu fark derslerini almak için en az bir yıl o lisede okunması/ ders görmesi/ sınavlara girmesi gerekiyor. Ancak ondan sonra üniversite sınavına girmesi gerekiyor.

Aynı yıl içinde bunların yapılması mümkün değil.

Avukatlar diyor ki, "Biz, bu lise diplomasının olmadığını iddia ediyoruz. Lise diploması olmayan birinin de üniversiteye kayıt yaptırması, 4 yıllık üniversite kaydının olması mümkün değildir. Dolayısıyla Anayasanın Cumhurbaşkanı’nda aramış olduğu niteliklerden olan 4 yıllık yükseköğretimden mezun olma niteliğine de sahip değildir"

Aynen böyle!

T.S. Elliot’un çok bilinen bir sözü yanılmıyorsam: "Boş zaman kültürün temelidir"

Pandemi günlerindeyiz ya… İşimiz gücümüz yok ya… Kitaplar, dergiler… İnternetle iç içeyim…

İnternette gezinirken de bu diploma konusu çıkıverdi karşıma… Uydurmadım yani…

Bomboş zamanımı bu bilgiyle değerlendirmiş ve kültürlenmiş (!) oldum.

Olup bitenler; Trajedi mi, dram mı, komedi mi zorlanıyorum karar vermekte.

Bu koşullarda ve atmosferde iyi olmak mümkün mü dersiniz…

Karamsarlıkta/ kötümserlikte yarar yok, bunu söylemeye gerek yok ama iyimserlik de biraz Pollyannacılık oynamaya benziyor.

Dünya; açlık, yoksulluk, iklim değişikliği ve terör gibi sorunlarla karşı karşıya kalmış, bu sorunları aşmaya çabalıyorken 690 milyon kişinin aç olduğu gerçeği kimi iyimser yapar bilmem. Pandemiyle birlikte bu sayıya 130 milyon kişinin daha ekleneceği söyleniyor. 2 milyar kişi ise 3 dolardan az gelire mahkûm biçimde yaşıyormuş.

Gelelim ülkemize…

Esnafın yüzde 86’sı kira, fatura ve vergisini ödeyememiş. Toplumun yüzde 14’ü borcunu ödemek için evini/ arabasını satmış.

Ekonominin duayenlerinden İlhan Kesici "80 yılda 131 milyar 18 yılda 304 milyar dış borç yaptık" diyorken Cumhurbaşkanı televizyon kanallarında öyle şeyler söylüyor ki, kendimi Yeni Zellanda’da, Avustralya’da, İsveç’te yaşıyor sanıyorum. Etle sütle beslenen, herkesin arabasının olduğu,  pastanelerde dondurmalı kazandibilerle muhabbet eden bir toplum olduğumuzu düşünür oluyorum. Öyle bir Türkiye anlatıyor ki kendi kendime mırıldanır oluyorum, "Ben nerede yaşıyorum acaba?"

Anlattığı o güzel ve zengin tabloyu ben neden bilmiyorum ki…

Özgür Özel’i dinleyince de Zimbabwe’de yaşadığımı düşünüyorum.

Doğalgaza ocak, şubat ve mart başında üst üste zam yapılmasını nasıl buluyorsunuz bilmem… Elektriği kesik binlerce insan varken doğalgaza üçüncü zam ne oluyor, gel de anla…

Kenan İmirzalıoğlu ve diğer dizi sanatçılarından çok ama çok daha şık giyinen, her ekrana çıkışında çok şık ve farklı kravatlarıyla dikkat çeken Cumhurbaşkanının partisinin elemanları da Marie Antuanette’i solladı 'ülkeye ve topluma Fransızlık' konusunda.

Son olarak AKP’li bir vekilin "Türkiye’de ev ve araba almak artık kolaylaştı" sözünü işitmişsinizdir.

Cumhurbaşkanının "Kendi içindeki taciz, tecavüz, hırsızlık, arsızlık dalgası ile hesaplaşmayı reddeden bir zihniyettir bizim zihniyetimiz" şeklindeki 'itiraf'a benzeyen sözlerini hiçbir AKP’li düzeltmeye kalkmadı, dikkat ettiniz mi?

Diyelim ki dil sürçmesi…

Neden düzeltme yoluna gidilmedi?

Cumhurbaşkanına bu gafını anımsatmak yürek istiyor olmalı…  Yanındakiler besbelli ki tepkisinden korkuyor olmalılar…

Memlekette atanamamış 650 bin öğretmen var. Devlet memuru olarak değil de ücretli olarak çalışan öğretmen de 80 bin 583…

Kafayı buna yorması gereken iktidar, İstanbullular Kanal İstanbul Projesini istemiyorken hâlâ "Engellemeye çalışıyorlar ya… Kanal İstanbul’u inadına yapacağız. Kanal İstanbul ile İstanbul nasıl güzelleşecek bunu da görecekler. Buna da alışacaklar" diyebiliyorlar.

Belediyelerin bağış kampanyalarına el koyuyorlar, soruşturmalarla başkanları korkutmaya çalışıyorlar.

Gara denilince de "Bu operasyonun sorumlusu elbette aynı zamanda başkomutan ve yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanından Milli Savunma ve içişleri bakanlıklarına, askerinden polisine ve istihbaratçısına kadar tüm mensuplarıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir." diye işin içinden çıkıyor Cumhurbaşkanı. 

Aytun Çıray da haklı olarak soruyor: "Hava Kuvvetlerinin müdahalesinin çıkaracağı gürültünün mahalledeki PKK teröristlerini uyaracağını hiç düşünmediniz mi?"

İktidar, bu konudaki beceriksizliğini öfkeyle gidermeye çalışıyor.

Diyebiliriz pekâlâ...

AKP Sözcüsü Ömer Çelik de "Tek yumruk olmalıydık." diyor. Başarısızlıklarına ve krize muhalefetin de ortak olmasını ister gibi… Neden bir ortak sorun konusunda tek yumruk olamadığımızı Ömer Çelik neden bilemez ki…

Bedri Baykam da sormuş köşesinde: "Operasyon başarılı olsaydı, muhalefet partilerini de bu başarıya ortak edecek miydiniz?"

Ne güzel bir soru…

Askere, polise talimatı veren siyasi iradeyse, bu operasyonda kaybedilen 16 şehidin sorumlusu neden Recep Tayyip Erdoğan olmuyor? Kemal Kılıçdaroğlu bu gerçeği anımsatınca küplere biniyor Cumhurbaşkanımız. Demek ki muhalefet inandırıcı bulmuyor Gara ile ilgili açıklananları.

Öfkelenmek yerine neden sakin olunmaz?

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın Gara ile ilgili olarak tartışma günlerindeki bir sözü çok ilginç:  "Çözüm sürecinde bize verilen vaatleri, yeri ve zamanı geldiğinde açıklamazsak namerdiz."

Aklıma yıllar öncesi müdürüm geldi. Hiç gıkı çıkmazdı. Ben de hep konuşurdum. Konuştuğum gibi yazardım da…  Hatta o günlerin devlet bakanlarından biri hakkında zihinsel engelli der gibi bir yazım da yayımlanmıştı Milliyet Ege’de de benden çok müdürümle yardımcısı paniklemişti.

Benim konuşmalarımı/ açıklamalarımı kümenin etkisiz elemanı gibi görmesinden olsa gerek,

"Sen beni gör bak, bir emekli olayım bak neler konuşacağım?" derdi bana.

Sonunda emekli oldu. Çalışırken hiç gıkı çıkmayan müdürümün emeklilikte de sesi çıkmadı hiç.

Müdürüm dut yemiş bülbüldü aslında.

Daha başka… Ahmet Davutoğlu da böyle konuşuyor. İki seçim arası terörün kudurmasının nedenleriyle ilgili olarak neler neler demişti ama bir türlü bildiklerini söylememişti.

"Bir konuşursam yer yerinden oynar" diyenlere hiç güvenmiyorum ben.

"Bak neler konuşacağım" diyen az değil, ama konuşan da yok bir türlü…

Bunun adı şantaj! Kimbilir ne şeytanlık düşünüyor böyleleri… Sanki bir şeylerin pazarlığını yapıyor gibiler…

Pervin Buldan, belli ki çok şeyler biliyor. Peki… Şimdiye kadar neden konuşmadı?

İktidarla al gülüm ver gülüm ilişkileri mi yaşanıyordu o günlerde de şimdi böyle tehdit eder gibi konuşuyor Pervin Hanım…

Hiç yakıştıramadım doğrusu…

Size ne vaatler verilmişti Pervin Hanım?

Konuşun lütfen!

CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, haklı olarak Recep Tayyip Erdoğan’a 'açılım'la ilgili o günler için soruyor: "Ne pazarlığı yaptın?"

O açılım günleri hakkında Cumhurbaşkanı da Pervin Buldan da açık açık konuşmalı ki toplum aydınlansın.

Açlık, işsizlik hükmünü sürdürüyorken Diyanet de Ay’a çıkıp keyif çatıyorcasına yepyeni ve harikulade (!) bir yeni buluş yapmışçasına kamuoyuna sesleniyor: "Allah yerine Tanrı kelimesinin kullanılması İslâm’a aykırı değildir"

Sormak lazım Diyanet’e:

"Bunca sefalete bunca işsizliğe karşın Saray’ın israfı, belediyelerdeki yolsuzluklar ve üniversitelerde yaşanan nepotik uygulamalar İslâm’a uygun mudur?"

"Beni duyuyor musunuz Diyanet’in başındaki Sayın Ali Erbaş?"

Çiftçi haykırıyor: "Aynı gemideyiz ama onlar güvertede bizler ise yağ deposunda."

"Komşusu açken tok yatan benden değildir" sözünün anlamından haberin var mı senin?

Ali Erbaş sinir ediyorken güldürenler de yok değil…

AKP’nin lebaleb kongrelerini duymayan dünyalı kalmadı ya…

Jacinda Ardern’e kalsa hepsi karantinayı, belki hapsi boylayacak. Çünkü göz göre göre suç işleniyor kongrelerde. Hem iç içeler hem de belirlenen sayının üstündeler… Kim böyle istiyor diye soracak olursanız? Devletin en tepesindeki!

Sağlık Bakanı de Cem Yılmaz’ın rolünü çalıyor sanki: "Salgında kapalı alanlarda vatandaşımızın kaçınmasını tavsiye ediyorum. Başka bir şey dersem fazla olur."

Gülelim mi ağlayalım mı?

"Başka bir şey dersem fazla olur" diyor ya…

Kongrelerin lebaleb dolmasını isteyen Cumhurbaşkanı böyle demişken bir şey derse ne olur, tahmin etmek zor değil. Görevden alınıverir. Fahrettin Bey bilmez olur mu bunu?

Uykusunda bir sağa bir sola dönüp karabasanlar içinde kıvrandığını tahmin ediyorum.

Muhammed Emin Saraç’ın (Allah rahmet eylesin) cenazesinde yasakları çiğneyen büyük bir kalabalık vardı. Cumhurbaşkanından bakanlarına, bakanlardan milletvekillerine, milletvekillerinden holding başkanına, parti başkanına, şirket başkanına ve muhtarlarına kadar…

Pandemi günlerinde bu yasak değil mi? Bu kadar içiçelik yanlış ve yasak değil mi?

Sokağa çıkan binlerce insana kesilen para cezaları 'yasağı dinlemedi' diye kesiliyorken Tefsir ve fıkıh âlimi Muhammed Saraç’ın cenazesine katılanlara ise beş kuruş ceza kesilmemesi nedendir?

Gülünecek/ ağlanacak konular zenginliği yaşıyoruz coğrafyamızda.

Boğaziçi eylemlerinde 806 kişi gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınanların 183’ü terör örgütleriyle bağlantılıymış. 42 MLKP, 38 PKK, 18 DHKP/C, 21 DKP BÖG, 15 TKP/ ML, 27 THKC/C, 9 TKEP/L, 4 TKİP…

Biz, Mahir Çayan’ın THKP/C’si tarih oldu biliyorduk. Hortlamış olsa gerek, baksanıza…

CHP'de, İGD’de siyaset yapmış biriyim. Yaş olmuş 67… Hergün düzenli gazete okurum. DKP BÖG neymiş, bir günden bir güne duymadım. Bak şu Boğaziçililere sen!

Boğaziçi’nin süper öğrencileri bu örgütlerle bağlantılıymış öyle mi…

Bir güleceğim geliyor sormayın!

İnsan merak ediyor ister istemez, terörle bağlantılı iseler 183 öğrenci de tutuklanırdı. Ama tutuklu öğrenci sayısı sadece 9.

Bakan, şakayı mı seviyor ne?

Ülkeyi yönetenler, Arapça küfür duysa elini açıp 'âmin' diyecek kadar memlekette çok cahil olduğunu iyi biliyor olmalılar ki hayali/ gerçekçi olmayan laflarla sürdürüyorlar saltanatlarını.

"Pirinci okuyorlar, meyveyi okuyorlar, şekeri okuyorlar, suyu okuyorlar da sıra kitaba gelince hiç okumuyorlar" diyen İlber Ortaylı’nın kulakları çınlasın.

"Başörtülü bacıma saldırdılar, camiye ayakkabılarıyla girdiler" yalanının prim yapması bundan!

"Ben Allah’ın adamıyım. İçki görmedim, yalan söyleyemem" diye konuşan Dolmabahçe Camisi imamı ne oldu sahi…

Yalandan kim ölmüş ki… dediğinizi duyar gibiyim.

Örnekleri çoğalttıkça yazının başlığını yinelemek farz oluyor: "Yaşananlar trajedi mi yoksa komedi mi?"

Yorumlar (1)
Ömer Karcı 3 yıl önce
Kardeşim döktürmüş yine.
17
parçalı bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 34 93
2. Fenerbahçe 34 89
3. Trabzonspor 34 58
4. Başakşehir 34 52
5. Beşiktaş 34 51
6. Kasımpasa 34 49
7. Rizespor 34 49
8. Alanyaspor 34 48
9. Sivasspor 34 48
10. Antalyaspor 33 45
11. A.Demirspor 34 41
12. Kayserispor 34 40
13. Samsunspor 34 39
14. Ankaragücü 34 38
15. Konyaspor 34 36
16. Gaziantep FK 34 34
17. Hatayspor 34 33
18. Karagümrük 33 33
19. Pendikspor 34 30
20. İstanbulspor 34 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 32 72
2. Göztepe 32 66
3. Sakaryaspor 32 57
4. Kocaelispor 32 55
5. Ahlatçı Çorum FK 32 55
6. Bodrumspor 32 53
7. Boluspor 32 50
8. Bandırmaspor 32 47
9. Gençlerbirliği 32 47
10. Erzurumspor 32 44
11. Keçiörengücü 32 39
12. Manisa FK 32 37
13. Ümraniye 32 37
14. Şanlıurfaspor 32 34
15. Tuzlaspor 32 34
16. Adanaspor 32 33
17. Altay 32 15
18. Giresunspor 32 7
Takımlar O P
1. Arsenal 35 80
2. M.City 34 79
3. Liverpool 35 75
4. Aston Villa 35 67
5. Tottenham 33 60
6. M. United 34 54
7. Newcastle 34 53
8. West Ham United 35 49
9. Chelsea 33 48
10. Bournemouth 35 48
11. Wolves 35 46
12. Brighton 34 44
13. Fulham 35 43
14. Crystal Palace 35 40
15. Everton 35 36
16. Brentford 35 35
17. Nottingham Forest 35 26
18. Luton Town 35 25
19. Burnley 35 24
20. Sheffield United 35 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 33 84
2. Girona 33 71
3. Barcelona 32 70
4. Atletico Madrid 33 64
5. Athletic Bilbao 33 58
6. Real Sociedad 33 51
7. Real Betis 33 49
8. Valencia 32 47
9. Villarreal 33 45
10. Getafe 33 43
11. Osasuna 33 39
12. Deportivo Alaves 33 38
13. Sevilla 33 38
14. Las Palmas 33 37
15. Rayo Vallecano 33 34
16. Mallorca 33 32
17. Celta Vigo 33 31
18. Cadiz 33 26
19. Granada 33 21
20. Almeria 33 14

Gelişmelerden Haberdar Olun

@