05.05.2021, 10:10

Kültür Müdürlükleri

Kitabın kırsala olan yolculuğunu başlattığımız 19 Ekim 2002’den bu yana, ‘Köylerde Rönesans’ ülküsüyle çıktığımız yolda çok sayıda muhtar, köylü, kaymakam, kültür müdürü ve vali yardımcısıyla tanıştım. Her biriyle ayrı bir dostluk köprüsü kurdum. Bundan da son derece mutlu oldum. Hepsinin unutulmaz anıları var bende.

Bürokratlarla olan ilişkilerim, arkadaşlıklarım nedeniyle de devlet çarkının işleyişiyle ilgili ayrıntıları yaşayarak öğrenmiş oldum. Onlarla zenginleştim diyebilirim.

***

Köyde kütüphane açma hikâyesinin nasıl başladığına gelince…

Bu konuda titiz davrandığımızı dostlarımız bilir. Öncelikle kaymakamlık, ilçedeki eğitim sendikaları, sağlık kuruluşları ve esnaftan görüş aldığımızın bilinmesini isterim. Özellikle de Eğitim- Sen’den… Çünkü yıllarca öğretmenlik ve sendikacılık yaptım. Köydeki öğretmene ulaşıp bilgi almanın yolu Eğitim-Sen’den geçiyor. Belirleyicilik biraz bu kanalla oldu Bergama köylerinde…

Diğerleri öneri, çağrı ve biraz da bizim meraklı arayışlarımızın sonucu… Köylere gidip araştırma yaptığımız günler de bilinsin isterim.

Bergama’daki öğretmen arkadaşımın aracını rica ederek bir gazeteci dostumla Tırmanlar köyüne gidip kahvede oturduğumuzu, köylüyle konuştuğumuzu hiç unutmuyorum örneğin. Köyün kütüphaneye gereksinmesi olduğunu o gün kahvedeki köylülerden öğrenmiştim. Bu arada yanıltanlar da oldu elbette. Yanlış adımlar attığımız, açmaya ramak kala vazgeçtiğimiz köyler de oldu.

Bize önayak olan bazı kişiler tarafından yanıltıldığımız,  içlerinden biri yüzünden belediye başkanıyla sorun yaşadığımız güneşli bir bahar gününü hiç unutmadım örneğin… O günlerin vali yardımcısı Fahir Işıksız olmasaydı ne yapardım! Aklıma geldikçe kızıyorum kendime…

Bizi o beldeye yönlendirenin, belde halkına haber vermeden, kendi reklamına yönelik bir tezgâha kurban gitmişiz. Benim hatam, beldeye gidip araştırma yapmamak, belde sakinleriyle görüşmemekti. Bizi yönlendiren kişiye aşırı güvenmenin kurbanı olmuştuk.

Böyle ufak tefek sorunlara karşın her bir açılışımız çok görkemli oldu dersem, bu abartı olmaz. Düşünün, dağ başındaki bir köyde açılış yapacağız diye davul zurna ekibi ayarlamışız. Çoğunda gitar, bağlama, viyolonsel dinletileri düzenlemişiz; şarkı, türkü, şiir dinletilerine imza atmışız. Hürriyet’te Doğan Hızlan çok etkilenmiş olmalı ki Koldere’deki viyolonsel dinletili kütüphane açılışını olduğu gibi köşesine taşıdı. Doğan Hızlan’ın viyolonsele olan ilgisini bahaneyle öğrenmiş olmuştum o açılış nedeniyle…

Coşku hiç eksik olmadı açılışlarımızda…

Karabağlar’da da ‘Varoşlarda Rönesans’ idealiyle kahvelerde bir dizi açılışa imza atmıştık. Celal’in Yeri, Damla Cafe, Arkadaş Cafe, Efsane Cafe, Erenler Kıraathanesi ve Pekdemir İnternet Cafe’de…

Açılışlara da vali yardımcıları, ilçe milli eğitim müdürü, şairler,  Eğit-Der İzmir Şube Başkanı, öğretmenler, sendikacılar, Büyükşehir Belediyesi Zabıta Müdürü ve Karabağlar Belediyesi Kültür Müdürü katılmıştı. Hatta Karabağlar Belediyesi bu çalışmalara olan tanıklıkları ve güvenleri nedeniyle çalıştığım özel eğitim kurumuyla anlaşma yapmıştı ve sonraki günlerde ortak projeler gerçekleştirmiştik.

Karşıyaka Belediyesinin önceki kültür müdürlerinden Veysel Çıldır’la da benzer çalışmalara imza attık. Kitaplar bizden, büfeler onlardan olmak üzere Yalı Mahallesi, Goncalar Mahallesi,  Cumhuriyet Mahallesi ve İskele’de dört kitaplık açtık. Görülen lüzum üzerine İskele’deki Mehmet Atilla Kitaplığı’nı Latife Hanım Anı Evi’nin bahçesine, Cumhuriyet Mahallesi’ndeki Avram Ventura Kitaplığı’nı da Demirköprü Kadın Kooperatifi binasına taşımıştık daha sonra.

Veysel Çıldır’ın önerilerimize hep olumlu yaklaşıp bir çırpıda dört kitaplık açma konusundaki inceliğini ve çabasını unutamam. Ekibinde yer alan, kütüphanelerden sorumlu Deniz Süer Üstüngel’i de… O da açılışlara ‘yazar grubu’ ile gelir katkıda bulunurdu.

İsteğim ve hayalim odur ki şimdi de sürsün bu tempolu açılışlar. Burçin Büke, Hidayet Karakuş, Hüseyin Yurttaş, Metin Oktay, Tarhana Osman, Attilâ İlhan, Salâh Birsel Kitaplıkları açmak hiç de zor değil Karşıyaka’da. Olmayacak iş de değil. Yeter ki istensin.

Aslında belediyelerle olan ilişkilerde çok titizleniyorum. Ne kadar samimi ve yakın olursam olayım, kitaplarımın satın alınması için kültür müdürlerine arsızlık yapmıyorum örneğin. Özel isteklerde de bulunmuyorum. Annemin bir çift sözü kulağımı her daim çınlatıyor: “Aman oğlum sevgimizi, saygımızı zedeleyecek işlere girme sakın!”

Bugüne kadar hep böyle geldi bu. Kütüphane açtığımız hiçbir köyün muhtarından ya da herhangi bir köylüden parasını vermeden ne bir peynir ne yumurta ne de herhangi bir şey almışımdır örneğin. Hatta çay parası bile verdirmem onlara. Diş hekimi dostum Selahattin Tural tanıktır buna.

***

Ne yapalım, işimiz bu! Kendimize bir görev belirlemişiz. Bunun gereği olarak da il kültür müdürleriyle ya da belediyelerin kültür müdürleriyle ilişkilerimiz hep sürdü, sürüyor.

Önceki İzmir il kültür müdürlerinden birinin başını çok ağrıtmıştım bir keresinde. Genel koordinatörlüğünü yaptığım Egeli Haber’deki bir yazımda kendisini çok ağır bir dille eleştirmiştim. Olmayacak bir iş yapmıştı, ben de görmezlikten gelmemiş ve yazmıştım. O yazım nedeniyle İzmir Vali Yardımcısı tarafından ifade vermeye çağrılmış, sonra da savcının karşısına çıkmıştım. İzmir Milletvekili Erdal Karademir ile basın toplantısı yapıp müdürün yaptığı olumsuz iş (!) nedeniyle görevden alınmasını istemiştik. O günler, benim yalnızlığa terk edildiğim günlerdi maalesef…

Sonra mı?

O il kültür müdürü görevinden alındı.

Yerine gelen diğerleriyle dostluklarım ise bambaşka. Onlar beni sever, ben onları… Abdülaziz Ediz olsun, Murat Karaçanta olsun, hemen hepsi yaptığımız işlerin yakın takipçisi oldular. Saygıyla anıyorum onları. Keşke önceki yıllarda müdürlük yapan Musa Seyirci’yle de tanışabilsek, görüşebilseydik. O güzel insanla karşılaşamadık bile.

***

Belediyelerin kültür müdürlerine gelince...

Bu konuda söyleyeceklerim var tabii. Her şeyden önce yetki kullanma konusunda bir çift kelam etme hakkım olduğunu düşünüyorum. Hangi öneride bulursanız bulunun, ne derseniz deyin, çoğu kültür müdürü “Başkanıma bir sorayım,” ya da “Başkanım bilir,” diye başlıyor söze. Kendileri o işten hiç anlamıyormuş gibi…

Anlaşılan o ki, başkanlar yetki kullanma konusunda kültür müdürlerine herhangi bir özgürlük tanımıyor! O zaman ben başkan yerine neden kültür müdürleriyle görüşüyorum diye düşündüğüm oluyor zaman zaman. Her şeyi bilen ve karar veren “başkan” ise ne diye kültür müdürüyle görüşeyim?

İkincisi şu: Kültür müdürlerinin herhangi bir sanat disiplini içinde yer almaları gerekiyor mu diye düşünürüm bazen. Olursa iyi olur tabii ki. Resimden, şiirden, heykelden, müzikten anlayan bir kültür müdürü o belediye için prestij olur elbet… Ama “Şart mıdır?” sorusunun yanıtını vermekte zorlanıyorum. Göreceli bir konu, tartışmaya açık.

Kimi güzel örnekler insanın özlemini ve duygularını kabartıyor da onun için yazıyorum bunları. Ayvalık Belediyesinden örnek vereyim isterseniz. İlçenin kültür müdürü bir tiyatro emekçisi. Bu yüzden olacak, şu berbat salgın günlerinde bile Ayvalık’ı tiyatronun başkentine dönüştürmeyi bildi.  Konuklar ağırladı, güzelim oyunlar sergiledi. Hatta 17 Nisan’ı en anlamlı şekilde kutlayan/anan da Ayvalık Belediyesi oldu. Başkan Mesut Ergin ile Kültür Müdürü Erkan Cılak farkı galiba…

İzmir’e bakıyorum. Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Genel Başkanı (YKKED) İzmir’de oturuyor. Yaşamlarının son demlerini süren birkaç enstitülü büyüğümüz var. İzmir’deki belediyeler kendilerini konuk olarak değerlendiremez miydi? Her biri mutlu edilecekleri bir programla ağırlanamaz mıydı? O destansı kahramanları ve destansı eğitim politikalarını tanıtma adına etkinlik düzenlenemez miydi? Hem onlara hem belediyelere hem de 17 Nisan ruhuna güç katılamaz mıydı?

Görebildiğim kadarıyla yalnızca Çiğli Belediyesi 17 Nisan’ı unutmadı ve hakkını verdi. Kutlamak gerek.

Başka seçenekler de var. Periyodik aralıklarla, eğitim sendikalarıyla ortaklaşa Kemal Tahir, Ahmet Hamdi Tanpınar, Melih Cevdet Anday,  Cemil Meriç, Muzaffer İzgü, Oğuz Atay gibi değerlerimizin tanıtılması adına etkinlikler düzenlenemez mi? Az sayıda da olsa öğrenci katılımınının sağlanacağı ve konuşturulacağı böylesi etkinlikler çok mu zor?

Neden bir proje olarak başkanlara sunulmaz bu türden öneriler?

Başkan mı hayır diyecek?

Burası İzmir, burası Konak, burası Narlıdere, Bornova, Karşıyaka… Türkiye’nin Batı’ya açılan penceresi…

Okullarla işbirliği yapıp ‘Orhan Kemal’i Anlama ve Anlatma’,  Devlet Tiyatrosu’yla anlaşıp ‘Tiyatro: Toplumun Aynası’ başlıklı projelere imza atmak zor mudur?

İlkokul öğrencilerine yönelik, enstrümanları tanıtma ve bir enstrümanı öğretme konusundaki çabaya her iki konservatuvarımızın katkı vermemesi olası mı?

Demem o ki, kültür müdürleri, sıradan memur olduklarını düşünmemeli. Bu toplum, onların ve ekiplerinin yaratacağı projelere, çalıştıracağı atölyelere, düzenleyeceği oturumlara aç. Salgın dönemi koşullarında bile her türlü etkinlik düzenlenebilir. Yeter ki istenilsin, yeter ki beklentilerimizin farkında olunsun.

***

Başkanların onlara yetki vermemesine gelince…

Bu da başka bir konu… Bu konuda başkanları da dinlemek gerek. Bütçesizlik mi yoksa daha başka bir etken mi? Onları bildiğimiz yok.

Çok genç ya da yaşlı diye konuya bakmak da bence yanlış. Tolstoy 67 yaşında bisiklete binmeyi öğrendi. Pastör 60 yaşındayken kuduz aşısını buldu. Goethe, Faust’u 82 yaşında bitirdi. Veli Lök 90 yaşında bugün hâlâ hastalarını muayene ediyor. Erdal Atabek 91, Coşkun Özdemir 92,  Yekta Güngör Özden 89, İlyas Kalay öğretmenim 96 yaşında. Her biri delikanlı gibi… Her üçü de hâlâ yazıyor. Kültür müdürünün takvim yaşı bu nedenle önemli değil…

Bir ara kütüphaneciler içinde neden yok denecek kadar yazar var diye yazmıştım. Aynı şeyi gene düşünüyorum. Çevrenize bir bakın. Sabah akşam kitapların arasında olan kişilerden bir roman, bir öykü ya da şiir kitabına imza atmış olan var mı?

Neden?

Yıllarca kültür müdürlüğü yapmış kaç kişi tanıyorsunuz anılarını yazan?

Kentlerin kasabaların güzelleşmesinde biliyorum ki parklar ve bahçeler müdürlüklerinde çalışan ziraat mühendislerinin, tarım uzmanlarının ve işçilerin katkısı çok. Kültür müdürlüklerinin de en azından onlar kadar katkısı olmalı kentlerin/ kasabaların güzelleşmesine…

Başkanların yerinde olsam, kültür müdürlükleri kanalıyla o kentin bilim- sanat insanlarından oluşan bir gönüllüler grubu oluştururum. Üreten, paylaşan, kültür müdürüne destek vermeyi ‘görev’ bilen…

***

Yazının sonuna gelirken belleğimde canlanan iki anıyı dile getirme zamanı. İnsan olumlu çalışmaları da, olumsuz çalışmaları da unutmuyor çünkü. Birini anlatırken diğeri aklınıza geliyor.

Sahil kasabalarının birinin kültür müdürü turizmciydi. Kültürel etkinlikler konusunda konuşurken gülerek “Ben turizmciyim hocam,” deyip kestirip atmıştı. Bildiği sadece turizmle ilgili konulardı. Söz konusu kasaba turizm cenneti olduğu için Başkan, belli ki turizmci birini tercih etmişti kültür müdürü olarak… Kültür işleri biraz ikinci planda kalıyordu gördüğüm kadarıyla. Doğal sonuç elbette!

Bir başka turizm cennetimizin kültür müdürü ise astsubay emeklisiydi.  Başkanın tercihindeki kriter neydi acaba diye düşündüm. Astsubay iyi bir organizatör müydü? Sanatın içinde yaşamış bir sanatsever miydi?  Hangisi?  Şöyle bir bakınca anladım ki, birincisi... Başkan için müdürün işleri iyi koordine etmesi, elinin altında işten anlayan elemanlarının olması yeterli görülmüştü. Resim/heykel/müzik ve edebiyat âşığı olması hiç de gerekli değildi.

Gel gör ki içimdeki Recai, öyle demiyor. Astsubaylığı küçümsediğimden değil, ama her işin uzmanlığı başka. Kültür müdürleri arkeoloji-sanat tarihi-edebiyat-konservatuvar-müzecilik gibi alanlardan gelmiş birileri olsa keşke.

Ancaak… Şu da var ki, güzel sanatlar eğitimi almış her kişinin arzu edilen yetkinlikte kültür müdürlüğü yapabileceğinin garantisi de yok. Astsubay emeklisi, turizmci diye bu göreve getirilmiş olanların başarılı ol(a)mayacaklarını söylemek de iddia sahiplerini mahcup edebilir. Bizim derdimiz, tekil örnekleri yargılamaktan öte, genel bir anlayışın yerleşmesini sağlamak.

Bence bu konuda başkanlar, kültür müdürlerini belirlerken beldelerindeki sivil toplum kuruluşlarından ve sanat çevrelerinden yararlanmalılar. Örneğin Türkiye Yazarlar Sendikası, örneğin Devlet Tiyatrosu, örneğin resim heykel ya da etnoğrafya müzeleri, örneğin müzikle ilgili kurumlardan destek almalılar, onların önerilerine kulak vermeliler.

Gördüğüm kadarıyla işler böyle yürümüyor. Partideki etkili olan siyasiler, böylesi koltukları liyakat esasına göre değil, kendilerine yakın olan birileri arasından belirliyorlar. Milletvekilinin tavsiyesi, belediye meclisi üyesinin önerisi ya da daha etkili birinin isteği vb, vb...

Belleklerde iz bırakmış bir kültür müdürüyle tanışmamış olmamız bundan! 

***

Fıkrayı bilirsiniz…

Tayyip Erdoğan İsviçre’ye gidiyor. İsviçre Başbakanı kendisine bakanlarını tanıtıyor.’’ İşte bu, bizim Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız. Bu Sağlık Bakanı… Bu Denizcilik Bakanı...”

Erdoğan diyor ki; “Nasıl olur, burada deniz yok ki… Denizcilik Bakanı neyin nesi?”

İsviçre Başbakanı da yanıt veriyor: “Sayın Başbakanım, sizde de adalet yok ama Adalet Bakanınız var.”                                                                                

İstiyorum ki kültür müdürlerimiz, liyakat esasına göre belirlensin. İstiyorum ki biraz heyecanlı olsunlar, istiyorum ki kentin/ kasabanın kültür ve sanat yaşamına renk katsınlar…

Dediğim, diyeceğim bu!

Yorumlar (0)
12
parçalı az bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 16 39
2. Fenerbahçe 16 36
3. Trabzonspor 16 35
4. Göztepe 16 29
5. Beşiktaş 16 26
6. Samsunspor 16 25
7. Gaziantep FK 16 23
8. Başakşehir FK 16 20
9. Kocaelispor 16 20
10. Alanyaspor 16 18
11. Çaykur Rizespor 16 18
12. Konyaspor 16 16
13. Gençlerbirliği 16 15
14. Kasımpaşa 16 15
15. Antalyaspor 16 15
16. Kayserispor 16 14
17. Eyüpspor 16 13
18. Fatih Karagümrük 16 9
Takımlar O P
1. Amed SK 17 35
2. Pendikspor 17 33
3. Esenler Erokspor 17 32
4. Bodrum FK 17 31
5. Çorum FK 17 29
6. Iğdır FK 17 29
7. Erzurumspor FK 17 27
8. Boluspor 17 26
9. Bandırmaspor 17 26
10. Serik Belediyespor 17 25
11. Keçiörengücü 17 22
12. Sakaryaspor 17 22
13. Sivasspor 17 21
14. Van Spor FK 17 21
15. İstanbulspor 17 21
16. Manisa FK 17 19
17. Ümraniyespor 17 18
18. Sarıyer 17 17
19. Hatayspor 17 5
20. Adana Demirspor 17 2
Takımlar O P
1. Arsenal 16 36
2. Manchester City 16 34
3. Aston Villa 16 33
4. Chelsea 16 28
5. Crystal Palace 16 26
6. Liverpool 16 26
7. Sunderland 16 26
8. Manchester United 15 25
9. Everton 16 24
10. Brighton & Hove Albion 16 23
11. Tottenham 16 22
12. Newcastle United 16 22
13. Fulham 16 20
14. Brentford 16 20
15. Bournemouth 15 20
16. Nottingham Forest 16 18
17. Leeds United 16 16
18. West Ham United 16 13
19. Burnley 16 10
20. Wolverhampton 16 2
Takımlar O P
1. Barcelona 17 43
2. Real Madrid 17 39
3. Villarreal 15 35
4. Atletico Madrid 17 34
5. Espanyol 16 30
6. Real Betis 16 25
7. Athletic Bilbao 17 23
8. Celta Vigo 16 22
9. Sevilla 16 20
10. Getafe 16 20
11. Elche 16 19
12. Deportivo Alaves 16 18
13. Rayo Vallecano 16 18
14. Mallorca 16 17
15. Real Sociedad 16 16
16. Osasuna 16 15
17. Valencia 16 15
18. Girona 16 15
19. Real Oviedo 16 10
20. Levante 15 9

Gelişmelerden Haberdar Olun

@