02.01.2021, 13:36

29 Yıl Önce Bugün, Dünya Neler Kaybetti? - 4

Sovyetler Birliği, Neden Çöktü?

İyi, güzel, her şey hoş da; Sovyetler madem üretim ve gelişimde bu kadar başarılıydı, o zaman neden çöktü? En muğlak konulardan biri de bu. İdeolojik seçimlerin, Sovyetler’in çöküşünde belirleyici olduğu gerçeğini görmezden gelemeyiz, fakat bu çöküşün yalnızca ideolojik seçimlere dayandığını, herhangi bir iktisadi etkenin olmadığını söylemek, yüzleşmek gereken bazı karanlık noktalardan kaçmak olur.

Sovyetler’in çöküşünde incelenmesi gereken üç temel başlık; Coğrafi etkenler, tarihi koşullar ve beşeri hatalar. Bizi esas ilgilendiren beşeri hatalar, kalanları üç dört cümleyle özetleyeceğim. Sovyetler Birliği öncesi Rusya, bir tarım toplumuydu ve buna rağmen, Sovyet coğrafyasının çetin iklim koşullarında üretilebilen fazla ürün yoktu. Sosyalist devrimin sürekliliği, şüphesiz Rusya’nın, Dünya’nın geri kalanıyla ticari ilişkilerini kökten etkileyecekti ve bu koşullar altında SSCB’nin varlığını sürdürebilmesi, ya çok kuvvetli ortaklar edinilmesiyle, ya da Dünya’nın geri kalanıyla ticari ilişkilere gerekliliğin ortadan kalkması veya minimuma indirilmesiyle mümkündü. Lenin, 1918 Ocak ayında, "Alman devriminin yokluğunda kaybetmeye mahkûmuz" diyordu (1). Stalin de 1931’de yaptığı bir konuşmada; "İleri ülkelerin 50 veya 100 yıl gerisindeyiz. Bu mesafeyi on yılda kapatmalıyız. Ya bunu başarırız, ya yıkılıp gideriz." diyordu (2).

İlk iki başlığın özeti bu. Sovyetler’in görevi çok zordu. Beşeri hatalara gelirsek; bu hataları, farklı kaynaklardan doğrudan alıntılama yapmak yerine, Korkut Boratav’ın mevzubahis konuyu ilmek ilmek dokuduğu kitabı Sosyalist Planlamada Gelişmeler’i özetleyerek anlatacağım. Yalçın Küçük’ün, aynı konuyu ele alan kitabı Sovyetler Birliği’nde Sosyalizmin Çözülüşü’nü henüz okumadım, fakat okuma listemdeki bir sonraki kitap bu.

Sovyetler Birliği’nde üretim planlaması, 1965’te getirilen yeniliklere kadar maddi bilançolar üzerine inşa ediliyordu. Bilançoyu şöyle tanımlıyor Boratav; "… ürün gruplarının arz kaynaklarını ve kullanım alanlarını, fiziki birimler halinde toplayan tablolardır. Her ana ürün grubu için ayrı bir bilanço vardır … Ürünün ara mal olarak tüketicisi olan bütün endüstriler ve tüketim, sermaye ve stok birikimi ve ihracat, maddi bilançonun sütunlarını oluşturur (3)."

Bu bilanço modelinin pek çok dezavantajı var. Başlarda bu dezavantajların en büyüğüne değiniyor Boratav; "Maddi bilançolar sisteminin kapsam dışı bıraktığı pek çok ürün vardır. … Sistem, genel (bütünsel bir planlama modeli) değildir (4)."

Planlamayı maddi bilançolar üzerine inşa etmek, üretilecek nesneler arasında bir hiyerarşiye neden oluyordu. Modelin aşırı detaycılığı ve planlamanın merkezini oluşturan GOSPLAN ile üretimin gerçekleştiği üretim merkezleri arasındaki iletişimin tek taraflı bir direktif şeklinde değil, karşılıklı bir pazarlama şeklinde olması, planlama sürecini vakit olarak uzatıyor, zorlaştırıyor ve üretilecek çoğu ürün grubunun düzgün planlanmasını engelliyordu. Planlamada geri sıralara düşen ürünler, planlamada üst sıralardaki ürünlerin de arzını ve talebini etkiliyordu ve bu yüzden bilançoları temel alan geleneksel planlama yöntemi, kapsayıcılıktan uzaktı.

Reel sosyalizmin henüz ilk yıllarında karşısına çıkan ve bugün, geliştirilen matematiksel denklemler ve bilgisayarlarla pek çok şekilde çözülebilecek bu sorun, o yıllarda bir "domino taşı etkisi" yarattı. Her çözüm, beraberinde öncekilerden daha büyük sorunlar getirdi. Maddi bilançoya dayalı modelin başlıca amacı; mümkün olduğunca yüksek hızda büyüme ve üretme, üretimde kullanılan kaynak ve ara malların israfını arttırıyordu. Bu israfın önüne geçilmesi için işletmeler arası rekabetin arttırılması gerektiği düşünüldü. İşletmeler arası temel başarı göstergesi, üretilen ürünün kalkınma planında verilen nitelik ve miktara uygunluğu oranıyken, 65 reformlarıyla beraber işletmeden kazanılan kâr oranına dönüştürüldü. Aynı reformlarla beraber işletme yöneticilerine büyük oranda karar verme yetkisi tanındı. Bununla beraber yöneticilere ve işçilere verilen prim ve fonların kaynaklarının da değişmesi, yeniden çift sınıflı bir toplum yapısının ortaya çıkmasını körükledi.

Hâlbuki reformlardan 20, 25 yıl önce geliştirilen bazı iktisadi modeller, maddi bilanço modeline ait sorunların, farklı yollardan çözümünü sağlıyordu. Daha 1939 yılında Leonid Kantoroviç, kendisine 1975 Nobel Ekonomi Ödülü’nün kapılarını açacak doğrusal programlamayı geliştirdi. Tek bir cümleyle ifade edilmesi gerekirse bu model, birbirini "doğrusal oranlarda" etkileyen şartları göz önüne alarak, amacı gerçekleştirmede en kullanışlı plana ulaşılmasıydı. Doğrusal programın karakteristik özelliği, üretilecek ürünlerde, yalnızca birbiriyle benzer oranlarda ve bağlantılı olarak artan zorluk, maliyet, kaynak gibi etkenlerin "kısıtlayıcı" olarak kabul edilmesiydi. Elbette kitapta daha açıklayıcı sürüyle denklem de mevcut.

Wassily Leontief, 1941’de, maddi bilanço modeline düzgün uyarlanabildiği takdirde bütüncül bir planlama modeli için yol gösterebilecek ve ona da 1973 Nobel Ekonomi Ödülü’nü kazandıracak girdi-çıktı modelinin ilk örneklerini tasarladı. Bu model, çok kabaca, işletme üretimlerini baz alan bilanço modelinin, bütünsel anlamda, sektör üretimlerini baz alacak şekilde düzenlenmiş haliydi.

Sovyet ekonomisinin serpilme yıllarında olgunlaşan bu iki model, deyim yerindeyse çığır açıcı olmuştur ve sosyalist ekonomi modelinin pek çok hastalığına ilaç olabilecektirler. Sovyetler Birliği, var olduğu sürenin önemli bir kısmında bu iki modelin nimetlerini yemekten yoksun kalmıştı. Bu iki modelin varlığını, bir süre sonra temkinli bir şekilde kabul ederek planlamalarında kullanmaya başlayan merkez komite, bu modellerin değerlerini ideolojik sebeplerle çok geç fark etti. Leontief eski bir Menşevikti ve komite, doğrusal programlamanın kendi tercihleriyle uyuşacağından şüpheliydi (5). İşte, özellikle üzerinde duracağımızı söylediğimiz beşeri hataların en büyüklerinden biri buydu. Komite, otoritesini zayıflatma ihtimali olduğu için doğrusal programlamayı uzun süre görmezden geldi. Bu hata, Sovyetler Birliği’nin bürokratikleşme sorununun bir sonucuydu.

Yine de 1965 reformlarının çoğu maddesi, sosyalizme aykırı değildir. İşçi niteliğinin arttırılması için gelir eşitsizliğinin belli bir oranda (kimsenin bir üretim aracını kendi özel mülküne dahil edememesi koşuluyla) yükselmesi, (Elbette böyle olmalı ve bunu mümkün olduğunca fazla tekrarlamalıyız. Aksi takdirde "sosyalizmde, gelişimin olmazsa olmazı olan rekabet yok’’ söylemiyle daha fazla karşı karşıya kalırız) devrimlerin ilk yıllarında mutlak var olan totaliterlik basamağının aşılması adına işçi ve işletme inisiyatiflerinin artması… Bunlar, sosyalizme aksi uygulamalar değil. Burada sosyalizme aksi olan, ve dolayısıyla zincirin anahtar halkası, işçi ve yöneticilere ödenen prim ve fonların maddi kaynaklarının değişmesi idi. "Kol işçilerine dağıtılan primlerin büyük kısmı … ücret fonu içerisinden dağıtılmakta, yönetici-teknik kadro primlerinin tümü ise işletme kârlarının bir bölümünden oluşan teşvik fonlarından ödenmektedir. … Burada tespit edilen ilkeler, … temel ücretlerde veya ücret fonundan yapılan fiili harcamalardaki artışların, yönetici gelirlerini azaltması sonucunu doğurarak bu iki grubu sürekli olarak karşıt duruma getiriyor6. İşçi gelirleri ile yönetici primlerini farklı ilkelere bağlayan bir uygulama, bu primleri kârlardan dağıtmayı öngördüğü andan itibaren …, hele ki paylaşım ilkesi işletme yöneticilerine ücret artışlarını sınırlayarak ve istihdam hacmi ve ücret fonu üzerinden kısıntılar yaparak kârları arttırma imkanını da vererek kabul ediyorsa, sosyalist planlamanın temel ilkelerinin çözülmekte olduğunu belirten önemli bir dönüşüm söz konusudur (7)." SSCB’yi glastnost ve perestroyka’ya götüren sürecin en büyük adımı böyle atıldı..

Görüldüğü gibi Sovyetler Birliği’nin dağılmasını sağlayan etkenlerin önüne geçilebilmesi için kullanılabilecek devrimsel modeller keşfedildi. Gelişen teknoloji, bu modellerin kullanılabilmesini çok daha kolaylaştırdı ve bürokratlaşmanın ne derece ölümcül bir zehir olduğunu biz artık, politbürodan çok daha iyi biliyoruz. Kurulacak başka bir sosyalist devlet veya bloğun, SSCB ile aynı kaderi paylaşacağını düşünmemiz için bir neden yok.

-----------------------------------------------------

1. Chris Harman; Kaybedilmiş Devrim. Pencere Yayınları/1. Baskı/sayfa 10

2. Korkut Boratav; Sosyalist Planlamada Gelişmeler. Savaş Yayınları/2. Baskı/sayfa 33

3. İdib/sayfa 60

4. İdib/sayfa 65

5. İdib/sayfa 276

6. İdib/sayfa 399,400

7. İdib/sayfa 404

Yorumlar (0)
17
parçalı bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 32 87
2. Fenerbahçe 32 85
3. Trabzonspor 32 52
4. Beşiktaş 32 48
5. Rizespor 32 48
6. Başakşehir 32 46
7. Kasımpasa 32 46
8. Sivasspor 32 44
9. Antalyaspor 32 42
10. Alanyaspor 32 42
11. A.Demirspor 32 40
12. Samsunspor 32 38
13. Ankaragücü 32 37
14. Kayserispor 32 37
15. Konyaspor 32 36
16. Hatayspor 32 33
17. Gaziantep FK 32 31
18. Karagümrük 32 30
19. Pendikspor 32 30
20. İstanbulspor 32 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 30 68
2. Göztepe 30 60
3. Kocaelispor 30 52
4. Ahlatçı Çorum FK 30 52
5. Sakaryaspor 30 51
6. Bodrumspor 30 49
7. Boluspor 30 46
8. Bandırmaspor 30 46
9. Gençlerbirliği 30 44
10. Erzurumspor 30 41
11. Keçiörengücü 30 36
12. Şanlıurfaspor 30 34
13. Ümraniye 30 34
14. Manisa FK 30 33
15. Tuzlaspor 30 32
16. Adanaspor 30 32
17. Altay 30 15
18. Giresunspor 30 7
Takımlar O P
1. M.City 32 73
2. Arsenal 32 71
3. Liverpool 32 71
4. Aston Villa 33 63
5. Tottenham 32 60
6. Newcastle 32 50
7. M. United 32 50
8. West Ham United 33 48
9. Chelsea 31 47
10. Brighton 32 44
11. Wolves 32 43
12. Fulham 33 42
13. Bournemouth 32 42
14. Crystal Palace 32 33
15. Brentford 33 32
16. Everton 32 27
17. Nottingham Forest 33 26
18. Luton Town 33 25
19. Burnley 33 20
20. Sheffield United 32 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 31 78
2. Barcelona 31 70
3. Girona 31 65
4. Atletico Madrid 31 61
5. Athletic Bilbao 31 57
6. Real Sociedad 31 50
7. Valencia 31 47
8. Real Betis 31 45
9. Villarreal 31 39
10. Getafe 31 39
11. Osasuna 31 39
12. Las Palmas 31 37
13. Sevilla 31 34
14. Deportivo Alaves 31 32
15. Mallorca 31 31
16. Rayo Vallecano 31 31
17. Celta Vigo 31 28
18. Cadiz 31 25
19. Granada 31 17
20. Almeria 31 14

Gelişmelerden Haberdar Olun

@