13.03.2021, 17:48

Türkiye, Gerçek Liberalizmi Hiç Denemedi mi?

Cem Toker ve Liberal Demokrat Parti sağ olsun, özellikle Y ve Z kuşakları arasında kamuculuk düşmanlığı ve Amerikan emperyalizmi hayranlığı baş gösterdi. Peki, biz bu yolu hiç denemedik mi?

Son yazımda çokça faydalandığım, hala okumaya devam ettiğim ‘’Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Siyasal Hayat’’ isimli eserin, konuyu bütüncül bir bakış açısıyla ele alma konusundaki başarısıyla, ilk sayfadaki Korkut Boratav ve Cem Eroğul'un samimi övgülerini hak ettiği kesin. Kitap, yedi kişiden oluşan bir akademisyen grubunun ürünü. Şu an okuduğum bölümün yazarı da Gökhan Atılgan. Türkiye’ye ait bilim insanları çevresinin geleceğinden umutlu kalmamızı sağlayan birkaç bilimciden biri, Marksist bir tarihçi.

Sıkça tekrar ettiğimiz gibi Türkiye’nin pandemiyle mücadele konusunda yetersiz kalması üzerine en çok duyduğumuz iki eleştiri, liberalizmin çökmüş olması ve "gerçek liberalizm bu değilciler"’in iddiası olan liberalizmin ülkemizde düzgün uygulanmayışıydı (ve hiç uygulanmamış olması).

Demokrat Parti döneminde olan bitenlerden az çok haberim vardı, fakat Atılgan, bu dönemi hem o kadar kapsayıcı, hem de o kadar yalın bir dille anlatmış ki, sanki bu konuda kafamdaki dağınık yapboz parçaları bir araya geldi. Bildiğim bilgileri anlamlı bir bütün olarak kavramamı sağladı ve bu bütünsellikle kavradığım gerçeklerden biri de şu oldu; Gerçek liberalizm bu değilcilerin çözüm olarak sundukları, asla uygulanmadığını iddia ettikleri sistem, yetmiş yıl öncesinden itibaren on yıl boyunca Anadolu’da egemen olmuştu.

Cem Toker, ve Liberal Demokrat Parti sağ olsun, özellikle Y ve Z kuşakları arasında kamuculuk düşmanlığı ve Amerikan emperyalizmi hayranlığı baş gösterdi. Peki, biz bu yolu hiç denemedik mi?

Demokrat Parti, 1950-60 arasında Amerika’nın sünepe küçük kardeşi olmuştu. Cumhurbaşkanı ve Parti’nin en çok sözü geçen lideri Celal Bayar pek çok mitingde, kongrede, konuşmada, Demokrat Parti’nin hedefinin, Türkiye’yi küçük Amerika yapmak olduğunu dile getirmişti. Başbakan Menderes, "bize göre Türkiye’yi devletçilik imar etmiştir" diyen İsmet Paşa’ya cevaben, alayla karışık "koskoca Amerika devletçilikle mi kuruldu" diye soruyordu.

DP, liberal kapitalizmin Türkiye’de gelişmesi için pek çok dev adım atmıştı. Türkiye Sınai Kalkınma Bankası, 1950 yılında yerli ve yabancı sermayenin sanayi alanına girmesi, sanayinin mevcut değerlerinin özel sektöre transferini sağlamak, yani yerli ve yabancı hususi teşebbüsü arttırmak için Marshall Yardımı’ndan, Dünya Bankası’ndan(WB) ve ABD’den alınan yardımlarla kurulmuştu.

1 Ağustos 1951’de kabul edilen Yabancı Yatırım Sermayeleri Teşvik Kanunu’ndan, 18 Ocak 1954’teki bu kanunun sınırlarını daha da genişleten düzenlemeden, ardından Petrol Kanunu’yla akaryakıt sektörünün yerli ve yabancı sermayedarlara kapısının açılmasından sonra hükümet, WB tarafından 9 milyon dolarlık bir krediyle ödüllendirildi. Bu düzenlemelerden sonra ABD Ankara Büyükelçisi Avra Warren, yabancı sermaye kanununu, Dünya’nın en liberal yabancı yatırım politikası olarak tanımlayacaktı.

Uzmanlık gerektiren konularda da bağımlı hale geliyordu Türkiye. Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu’nda 1954’te yapılan değişiklikte ABD’li uzman ve politikacıların tavsiyeleri etkiliydi. Petrol Kanunu ise, bizzat Amerikan bir uzman, Max Bell tarafından hazırlanmıştı. Menderes, bu bağımlılığa doğru gidişata karşı muhalefetin endişesine şu cevabı vermişti; "Hiçbir memleket, gelişmesi için yabancı sermayeden müstağni kalmamıştır. Bugün, bu derece kıymetli iktisadi bünyeye sahip olan ABD dahi, bu hale Avrupa sermayesi ile gelmiştir." Zaten Menderes ve DP, planlama kavramını komünizmle özdeş tutuyor, en süratli sonuç veren yolu arıyorlardı. Bunun anahtarının da, plansızlık ve ABD yardımları olduğunu düşünüyorlardı.

Ya sonuç ne oldu? Dış politikada Dünya’nın en liberal ve planlama karşıtı ekonomi politikasının sonucunda ortaya çıkan buhran iç karartıcıydı.  Haziran 1954’te Menderes, kendi ayaklarıyla tıpış tıpış ABD’ye, 300 milyon dolar yardım dilenmeye gitti. ABD, bu ricayı elbette geri çevirdi çünkü Türkiye, dış borçlarını ödeyemiyordu.

Ekonomi, 1956’dan itibaren DP döneminin sonuna kadar sürekli bir düşüş yaşadı. Fiyatlar her yıl ortalama yüzde 18 arttı. 1950’de yüzde 3 olan enflasyon, 58’de 20’ye ulaştı. İthalat hızı ve miktarı düşüyor, fabrikalar eksik kapasiteyle çalışıyordu. 1958’de yedek parça hammadde ithalatı tamamen durdu. Ankara’da mazot karneyle dağıtılmaya başlandı. Enflasyonla, hususi teşebbüs ve mücadeleci yöntemler kullanılarak başa çıkma denemesi kara borsayı harlandırdı. 1956’da çıkarılan Milli Korunma Kanunu, DP’nin politikalarıyla taban tabana zıt, serbest piyasaya tamamen karşıt kurallardan ibaretti.  DP döneminin sonunda, hürriyetin, hızlı kalkınmanın ve küçük Amerika olmanın anahtarı olarak görülen hususi teşebbüse dayalı liberal model, ekonomiyi çaresiz ve bitik bir duruma sokmuştu. DP, ufuksuz bir kalkınmayı büyüme zannetmişti. Menderes, 1959’da bir kez daha büyük kardeşi ABD’den eli boş dönmüştü. Mesele öyle bir noktaya gelmişti ki, eğer mümkün olsaydı Menderes Temmuz 1960’ta, Türkiye halkının gerçek dostu SSCB’ye bir gezi düzenleyecekti.

Türkiye’de bünyesinde kontrolsüz özel teşebbüsü maksimum, kamuculuğu ise minimum düzeyde barındıran bir kapitalizm modelinin, neden diğer ülkelerdekinden çok daha hızlı bir çöküş yaşadığını kitap kusursuza yakın bir üslup, ve zengin bir kaynakçayla anlatıyor. Bugünün koşullarında aynısının Türkiye’de ne kadar süre hayatta kalabileceğine dair fikir de veriyor. Serbest piyasacı gerçek liberalizm bu değilciler, muhtemelen DP döneminde özelleştirmelerin olmadığından, devletin elindeki şirketlerin, okulların, hastanelerin, fabrikaların ve diğer üretim alanlarının DP döneminde, ya da öncesinde özelleştirilmiş olması haline durumun çok daha farklı olabileceğinden bahsedebilirler. Gerekli istatistikleri bilmeniz halinde böyle bir sistem, günümüz Türkiye’sinin maddi yapısına benzer. Serbest piyasacılar ne kadar AKP’den şikayet ederse etsin, AKP, DP döneminin özelleştirilmiş sektör açığını kapatmak için, 17 yılda 429 milyon dolarlık bir özelleştirmeden daha fazla ne yapabilir? 4, 5 büyük şirketten başka özel sektöre ait olmayan ne kaldı?

AKP’nin vergi dağılımı mı adaletsiz? Gelişkin kapitalist ülkelerden bu yüzden mi gerideyiz? Dahası, gelişmiş kapitalist ülkelerde işler tıkırında mı diye sorarsanız;

https://www.ajansbakircay.com/2021-kuresel-riskler-raporu-hayra-alamet-mi-1-makale,937.html

https://www.ajansbakircay.com/2021-kuresel-riskler-raporu-hayra-alamet-mi-2-makale,946.html

https://www.ajansbakircay.com/kapitalizmin-adaletinin-geldigi-son-nokta-1-makale,969.html

https://www.ajansbakircay.com/kapitalizmin-adaletinin-geldigi-son-nokta-2-makale,979.html

Yorumlar (0)
12
parçalı az bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 15 36
2. Trabzonspor 15 34
3. Fenerbahçe 15 33
4. Göztepe 15 26
5. Beşiktaş 15 25
6. Samsunspor 15 25
7. Gaziantep FK 15 23
8. Kocaelispor 15 19
9. Başakşehir FK 15 17
10. Alanyaspor 15 17
11. Konyaspor 15 16
12. Gençlerbirliği 16 15
13. Çaykur Rizespor 15 15
14. Kasımpaşa 16 15
15. Antalyaspor 15 15
16. Eyüpspor 15 13
17. Kayserispor 15 13
18. Fatih Karagümrük 15 8
Takımlar O P
1. Pendikspor 16 32
2. Amed SK 16 32
3. Esenler Erokspor 16 31
4. Bodrum FK 16 30
5. Çorum FK 16 28
6. Iğdır FK 16 28
7. Boluspor 17 26
8. Erzurumspor FK 16 26
9. Bandırmaspor 16 26
10. Serik Belediyespor 16 25
11. Keçiörengücü 16 21
12. Van Spor FK 16 21
13. Sivasspor 16 20
14. Sakaryaspor 16 19
15. İstanbulspor 16 18
16. Sarıyer 16 17
17. Manisa FK 16 16
18. Ümraniyespor 16 15
19. Hatayspor 16 5
20. Adana Demirspor 17 2
Takımlar O P
1. Arsenal 15 33
2. Manchester City 15 31
3. Aston Villa 15 30
4. Crystal Palace 15 26
5. Chelsea 15 25
6. Manchester United 15 25
7. Everton 15 24
8. Brighton & Hove Albion 15 23
9. Sunderland 15 23
10. Liverpool 15 23
11. Tottenham 15 22
12. Newcastle United 15 22
13. Bournemouth 15 20
14. Brentford 15 19
15. Fulham 15 17
16. Leeds United 15 15
17. Nottingham Forest 15 15
18. West Ham United 15 13
19. Burnley 15 10
20. Wolverhampton 15 2
Takımlar O P
1. Barcelona 16 40
2. Real Madrid 16 36
3. Villarreal 15 35
4. Atletico Madrid 16 31
5. Espanyol 15 27
6. Real Betis 15 24
7. Athletic Bilbao 16 23
8. Getafe 15 20
9. Elche 15 19
10. Celta Vigo 15 19
11. Deportivo Alaves 15 18
12. Rayo Vallecano 15 17
13. Sevilla 15 17
14. Real Sociedad 16 16
15. Osasuna 15 15
16. Valencia 15 15
17. Girona 16 15
18. Mallorca 15 14
19. Real Oviedo 15 10
20. Levante 15 9

Gelişmelerden Haberdar Olun

@