22.07.2021, 12:38

Zülfü Livaneli “Bizi Sürükleyen Nehir”

Yanımda hiçbir kişi Mehmet Gönenç aleyhinde konuşamaz. Fırsat vermem çünkü…

Fahri Korutürk, Ahmet Necdet Sezer, Aziz Nesin, Zülfü Livaneli hakkında olumsuz konuşan birileri varsa sağımda solumda, ciddiye almam onları. 

Dünyada yaşayan yedi buçuk milyar insan arasında onların yeri bir başkadır bende.

Dedesi hâkim, babası savcı olan Livaneli, geleneksellikten ve hukuktan yana önemli bir birikime sahip.

Sanat modalarına kapılmamış, para ve şöhret uğruna çalışmamış hiç.

Lenin’in "Doğru bir düşünceyi abartırsanız absürde varır" sözünden çok etkilenmiş olmalı ki yaptığı edebiyatta abartıya yer vermiyor hiç. Sadelik onun için çok önemli.

Mutluluk dediniz mi hemen şu meseli anlatıyor size.

Padişahın kızı hastalanmış. Demişler ki: "Dünyadaki en mutlu adamın gömleğinin bulunması gerekiyor. Ölümden ancak o gömleği giydirirsek kurtarırız sultanımızı."

Padişah ferman salmış, her yerde en mutlu adam aranır olmuş. Sonunda da bulmuşlar o adamı, bir dağ başında. Adam çobanmış. Ama ne görsünler, çobanın gömleği yokmuş.

***

Her şeye kafa yoran biri Zülfü Livaneli.

Kafa yormanın ötesinde kafa yorduğu konuları başaran da biri. Sinemacı, gazeteci, yazar, müzisyen, besteci, siyasetçi.

1000 yıl önce yaşayan Doğu’nun bilgeleri gibi.

Evet… Zülfü Livaneli, bizim bilgemiz. Tek pusulası 'vicdan' olan bir bilgemiz.

Onu okuyunca hep sorgulayıcı / kuşkucu özelliğim depreşiyor. Çok tanrılı ve tek tanrılı dinlerin ortaya çıktığı yılları herkes bilir. Hıristiyanlığın 2021 yıl, İslamiyet’in ise 1500 yıl önce ortaya çıktığını bilip dururken modern insanın ortaya çıkışının ise 50 bin yıl önceye dayandığını, bunun ne anlama geldiğini hep sormak istemişimdir bir Müslüman ile Hıristiyan din adamına…

Çocukluğunda ezilen birinin, yıllar sonra kendi çocuklarını/ halkını ezdiğini yaşanan örnekler göstermiyor mu bize? Ne diyor Zülfü Livaneli? "Ezilen ezer."

"Çiçeksiz mahallelerde insan sevgisi de yeşermez" derken gözümün önüne hep Taliban gerçeği ve Afganistan geliyor. Bu söz o coğrafyayı anlatmıyor mu size?

Almış başını gidiyor Suriyeli mülteci düşmanlığı. Evet… Suriyeli mülteciler, ucuz işgücü olarak uyanık patronlar tarafından kullanılıyor. Türk’ün Kürt’ün işinden olmasına neden oluyor. Bu yüzden de Suriye’den gelenlere karşı bir öfkenin çoğaldığına tanık oluyoruz. Vaktiyle Musa da İsa da mülteci değil miydi? "Mülteciler insandır" diye ayağa kalkmamız gerekmiyor mu?

Zülfü Livaneli böyle diyor.

Gelişmiş bir ülke olmadığımız belli. Baksanıza, kedinin kuyruğunu kesen, köpeğin gözünü oyan, ayaklarını bağlayıp suya atan insanlar hep bizde…

Çağdaşlıktan söz etmemiz doğru olur mu bu konuda?

"Bir ülkenin gelişmişlik derecesini anlamak için, hayvanlara nasıl davranıldığına bakmanız yeter!"  diyen Zülfü Livaneli haksız mı?

Böylesi durumlarda herkes birbirine atıyor suçu. Kimse vahşeti kabul etmiyor gibi…

"Bir yerde kötülük varsa oradaki herkes biraz suçludur" sözü yanlış mı?

Birisi derse ki "Kötülük örgütlü." Neresi yanlış bunun?

Yeteneği kıt, ihtirası bol siyasetçiler için bir cennetiz.

Bizim memlekette değil mi, kahvehanede çay parasını ödeyemeyen adamın, 3 Bakanın 3 ayrı uçakla Rize’ye gitmesine "Para var ki gidiyorlar" diyor olması…

Herkes bilir ki, her insan en önemli töreni kaçırır. Cenaze törenini… Bunu bilip de kaleme alan kaç kişi var dersiniz?

Ailesinde hukukçular çok ya… Hukukun ne olduğunu iyi öğrenmiş ya… Vicdan konusunda büyükleri ona yeterince miras bırakmış ya… Doğaldır ki şu sözü dilinden düşürmeyecek: "Samimi bir müminin inancını çürütmeye çalışmak vicdansızlıktır."

Bunun içindir ki gönül kırıcı olmamıştır hiç.

Atatürk, toplumun aynasının tiyatro olduğunu söylemiş yıllar önce. Eksik bir tanım bence. "Toplumların aynası; sanat, felsefe ve bilimdir" diyen Livaneli yanlış mı bu konuda?

Son 20 yılın Türkiye’sine bakınca şahsen ben George Orwell gibi bir roman yazmak istiyorum. 1984’ü okuyup da Türkiye’nin neden distopyacı yazarının bulunmadığını düşünmüyor değilim. Sayın Livaneli,  aklımdan geçenlere tercümanlık yapmış bile: "Ütopyaları öldürdüler. Şimdi distopyalar çağındayız."

Hep, kadınların çok olmasını istemişimdir TBMM’de. Otobüs şoförlerinin tamamının da… İlkokul öğretmenlerinin her birinin kadın olması gerektiğini de savunurum.

Böyle düşünmemin nedenini en iyi Sayın Livaneli açıklıyor: "Kadın, erkek gibi yok edici olamaz. Çünkü bir insan doğurmanın ve yetiştirmenin ne demek olduğunu bilir. Erkek gibi dölleyip yoluna gitmemiştir o. Doğurmanın acısını- sancısını çekmiş, canından can kopmasının şiddetini yaşamıştır. Sonra da o çocuğu emzirmiş, beslemiş, yirmi yıl üstüne titremiştir."

Erkek başkanlar,  tek sözle ülkelerini savaşa sokuyor, gencecik gençleri ölüme gönderiyor. Ve de hiç birinin yüreği sızlamıyor. Cepheye gönderilenler kendi çocukları değil çünkü… Kadın başkanların savaş yanlısı olabileceğini düşünebiliyor musunuz?

Fırıldak Kubişler dışında, düşüncesini değiştiren insanların varlığı yadsınmaz bir gerçeklik. Her insan düşüncesini değiştirebilir. Gayet normal! Gel gör ki düşüncesini değiştirenlere 'dönek' sıfatını yaftalamak da bu toprakların bir gerçeği. Doğrusu nedir?

"Düşünceler değişir. Tabular yıkılır. Değer yargıları tümden yok olur. İdeolojiler eskir. Yerini yeni öğretiler alır. İnsanlığın halleridir bunlar."

Bir seçimde CHP’ye, bir başka seçimde HDP’ye oy verenlerin adı 'arayış'tır. MHP’ye oy veriyorken şimdi İYİ Parti’ye oy verenin adı döneklik değildir.

Önümüzdeki seçimde bunu daha net yaşayacağız. Bugüne değin AKP’ye oy veren çok sayıda seçmen tercihini AKP dışında kullanacak. Umutlarının gerçekleşmediğini görenler için bu tercih farklılığı ‘ döneklik’ değildir. İnsanın değişimi/ gelişimidir.

Vaktiyle Romalılar, dişlerini idrarla ovuyordu. Köle alım satımı çok yaygındı.

Şimdi ise her ikisi de tiksinti yaratıyor.

Bunun gibi…

"Zaman içinde hiç kimse aynı kişi olamaz."

İnsanlığın maalesef zayıf olduğu bir konu, "Farklı düşünmek, çok zaman düşman kabul edilmenin nedeni olur" düşüncesi…

Sahnede ya da ekranda karşımıza çıkan mürekkep yalamış ve çok konuşan tiplere 'entelektüel' denildiği oluyor ya… Oysa entelektüel olmak bir duruş, bir değerler sistemi…

Bu konuda Zülfü Livaneli ne diyor, ona bakalım: "Entelektüel, yaşadığı ve yaşamakta olduğu her şey üstüne düşünür. Dünyaya farklı bir disiplinle bakar. Bir şeyler yazmış olmak, insanı entelektüel yapmaz."

Sartre gibi düşünmüyor mu?

Biliriz ki her birimiz resmi tarih anlayışı ışığında düşünür, konuşuruz. Objektif bir tarih yazımı nerede görülmüş ki… Bizi bu konuda uyarıyor gibi Livaneli: "Resmi tarih, başka bir resmi tarihe karşı yazılmıştır."

Konu, resmi tarih / tarihken onun bir başka sözüne de kulak vermek gerek: "Tarihi kullanarak bu kadar kavga eden başka bir ülke yok."

Anımsayın lütfen… İskilipli Atıf, yıllarca 'hain' olarak yazıldı çizildi. Bu yıl Çorum’da vali/ belediye başkanı ve AKP’lilerce devlet töreni yapılırcasına anıldı.

Kurtuluş Savaşına karşı çıkan İngiliz yanlısı din adamı olan Atıf’la ilgili iki kemikleşmiş düşünce hakkında torunlarımız ne düşünecek bakalım…

Yakın tarihimizin iki önemli devlet adamı hakkında 'iki ayyaş' diyenlerin tarih bilinci mi yoksa aile terbiyeleri mi sorgulanacak ileride, bilemiyorum.

Şu gerçek ki tarihiyle ilgili kavgası had safhada olan bir ikinci ülke yok dünyada.

Sayın Livaneli’nin saptaması ne yanlış ne abartı…

"Osmanlı’nın aristokratı olmadığı için Türkiye’nin eliti de oluşamadı" sözü ise bana çok şeyler kazandırdı. Nedir derseniz… Sartre, Einstein gibi evrensel değerler bu dünyanın iki beyin aristokratı… Demişti yıllar önce.

Düşünüyorum da acaba bizdeki beyin aristokratları kim?

Var mı Einstein gibi, Sartre gibi bilim insanlarımız ya da aydınlarımız?

Hiç yok değil, elbet var Cahit Arf gibi, Aziz Nesin gibi…

Bir de siz düşünün lütfen…

Ben peşinen söylemiş olayım. Zülfü Livaneli de bizim beyin aristokratlarımızdan!

Çevrenize bir bakın… Ya da TBMM’ye…

Güzel gülen insanları sayınız lütfen… Az mı çok mu? Erdal İnönü gibi, Zülfü Livaneli gibi güzel gülen insanların az olduğunu göreceksiniz. Çünkü "Gülmek, zekâ belirtisi."

Böyle diyor Livaneli. Sizce yanılıyor mu?

Bu konuda oldukça iddialı da… Diyor ki "Toplumların zekâ yaşı ölçülse, çoğu zihinsel engelli kapsamına girer."

Tarikat önderlerinin, çok sayıda siyasetçinin gülme yoksunu olduğunu görmeyen var mı?

Makam aracı ve uçak filosu, sarayları ve dünyanın dört bir köşesinde milyarları olan Bruno Sultanı için makam mı şahsiyet mi önde gelir diye sorulsa kendisine, ne der hep merak ederim.

Bu konuda Sayın Livaneli’nin sözleri bana yetiyor: "Gelişmiş bir toplumda şahsiyet önemlidir. Ötekilerde ise makam…"

Dikkat edin lütfen…  Makama duyulan saygının tavan yaptığı bir ülkede yaşıyoruz. Oysa makam denilen şey; tahta, çivi, bez, sünger, boya…

Cumhurbaşkanının, komutanın, şeyhin oturduğu koltuklar tahtadan, çividen ve bezden ibaret değil mi de kutsallaştırılır anlamak zor. Saygı, makama değil insana olmalıdır.

Gelişmişlik- gelişmemişlik bu noktada kendini daha net gösteriyor.

Nietzche; şair, besteci ve feylesof. Ömer Hayyam; matematikçi, astronom ve şair. Batıda ve özellikle Doğu’da böylesi insanlar az değildi. İbn-i Sina, Farabi, İbn-i Haldun, Michelangelo vb.

Birden çok disiplinle ilgileniliyordu.

Zülfü Livaneli, bu konuda ufkumuzu açıyor: "20. Yüzyıl, buna çok büyük bir darbe indirdi. Uzmanlaşma adı altında tek boyutlu insanlar yetiştirdi."

Bu tümceyi çok düşünmek gerekiyor. Sağlıkçı/ tarımcı / inşaatçı köy enstitülü öğretmenler bir fikir verebilir örneğin… Bu konuda söylenmiş bir başka söze de kulak vermekte yarar var: "Yalnızca müzikten anlayan kişi, müziği de anlayamaz."

Marks, ileri yaşlarında Osmanlıca, Goethe de Farsça öğrenmeye merak salmış. Öğrenmenin yaşı yok çünkü… Bu konuda atasözlerimiz de var ama ileri yaşlarında yabancı dil öğrenmeye çalışan milletvekili, din adamı, öğretmen, siyasetçi, doktor tanıdığınız var mı hiç?

Köy enstitüleri kapatılmasaydı Türkiye’nin çoktan demokrat bir ülke olacağını söyleyen o!

Hem de 1997’de söylüyor bunu.

Zülfü Livaneli, her türlü sığlığa karşı çıkmasını bilen biri. Geleneği, geçmişin mirasını umursamayanlar için "Geleceğe ancak gelenek kapılarından geçilerek ulaşılabilir" derken haksız mı?

Bizde, şair şairi sevmez. Ressam da ressamı…

"Büyük sanatçılar sadece kendi yaratısıyla uğraşır. Kimseyi kıskanmaz. Bir sanatçının başka bir meslektaşını kıskanması ne büyük alçalma!" derken bir de kulağımıza küpe olsun diye şu sözleri söylüyor. Belli ki bir şeyler demeye çalışıyor. Belli ki sarsmaya çalışıyor bizleri:

"Büyük devlet adamlarının sanatçı dostları olur. Örneğin Cengiz Aytmatov Gorbaçov’un; Marquez Castro’nun yakın arkadaşıdır."

Mitterand da bilim- sanat insanlarıyla iç içeydi bilindiği gibi… Ya bizde?

Çekinmeden dile getiriyor aklından geçenleri: "Bizde de bazı devlet adamlarının gazino artistleri ile dostluk kurduğu olmuştur. Ne yapalım, karga kargayla gezer, kartal kartalla…"

Bizimkilerin yanağından kesme alan şarkıcılarımız bile var…

Arabesk konusunda söyledikleri mi?

"Arabeskin yakınması, şehre göç edenlerin güzel kadınlara ve zengin yaşamına kavuşmak için yalvarmasını, Akdenizli’nin şarkısı ise bir filozofun hüznünü yansıtır."

Fransız şarabı içerek medeni olacağını sanan ve çıktığı kabuğu beğenmeyenler için ne güzel konuşmuş: "Tosbağa grubu!"

İnsan yazar olur, besteci olur, siyasetçi olur da dilimizle ilgili bir şeyler söylemez mi?

"Ortada, yüzyıllardır kullanılan 'kelime' gibi tumturaklı bir kelime varken niçin ‘söz’ün küçüğü anlamına gelen 'sözcük' demeye zorlanıyoruz ki?"

Her yazdığını zevkle okuduğum Zülfü Livaneli’ye bu konuda katılmam olanaksız. Neden diyecek olursanız… 85 yaşında Hakk’a yürüyen canım annem, ne 'cevap' ne de 'kelime'yi kullanırdı. Yanıt ve sözcük… 25 yıl boyunca ben de öğrencilerime böyle öğrettim bunu. Dil aşkımdan!

Bu konuda beyin aristokratımıza kırmızı kart çıkarıyorum.

Yazar ve siyasetçi kimliğini şu sözleriyle alkışlamayı da görev biliyorum: "Eğer bir gün Türkçe konuşmanız yasaklansa, böyle bir dil yok dense ne hissedersiniz? İşte Kürtleri anlamak ve empati buradan başlıyor."

Diyor ki, "Edebiyatın okulu olmaz. Edebiyat hocalarının okulu olur da yazarlık okulu olmaz. Yazarlığın tek yolu, usta-çırak ilişkisi, ustalar da kitaplardır."

Feylesof Zülfü Livaneli’ye gelince…

Evet, o Türkiye’nin bilgiyi / bilgeliği seven bir değeridir. Feylesof demek bu anlamda yanlış olmaz.

Neler mi diyor?

"150 yıldır Batı’nın kibriyle, Doğu’nun cehli arasında bunalıyoruz."

"Batı toplumları düşünce ve bilimle, Doğu toplumları ise şiirle dönüşür."

"Bizde siyasi partiler, üyelerinden mutlak bağlılık bekleyen modern kabilelerdir."

"Biz kalbi ve beyni Avrupa’da, gövdesi Asya’da olan eklektik bir ülkeyiz."

"Bir yabancıyı getirip bir özel uçakla önce İzmir’e, sonra Konya’ya, en son da Diyarbakır’a götürün, bir saat gezsin. 'Üç ülke gezdim' der."

"İngilizler Piccadilly’de yemek yer, puplarında iştahla Guinness biralarını yudumlarken Hutular Tutsileri keser. Taliban kitle kıyımı yapar. Sihlerle Hindular her sabah kan banyosuna uyanır. Şiilerle Sünniler sonu gelmez bir öldürme iştahıyla birbirlerini yok ederler."

Uyarıda bulunmayı ihmal etmiyor:

"Kadına karşı şiddetin artmasında pornonun büyük bir etkisi var."

Bu tümceye bence AKP’li siyasilerin kadınlar hakkında söyledikleri sözler de eklenmeliydi.

Kadının erkekle eşit olmayacağını söyleyenler, bizim ülkenin siyasi aktörleri değil mi?

Unutmuş olmalı…

Barışsever Zülfü Livaneli’ye gelince…

"Savaş, yaşlı erkeklerin genç erkekleri ölüme gönderdiği kanlı bir oyun ve şanla- şerefle hiçbir ilgisi yok."

"Savaş borazanları öterken flütlerin sesi duyulmaz."

"Devlet adamlığı, bir çocuk kadar düzgün ve duru düşünebilmeyi gerektirir."

"Tarikatlar, Osmanlı’da siyasi partilerdi. Bu yüzden her padişah ayrı tarikattandır."

"Müslüman kızların ırzına geçen Sırplar da milliyetçiydi, Alman Nazileri de… Bu anlamda, milliyetçiliğin yurdunu sevmekle bir ilgisi yok."

Realist Zülfü Livaneli, "Halklar her şeyi anlar ama ne yazık ki geç anlar" derken bir başka sözünde "Beethoven’la, Goethe’yle, Schiller’le, Bach’la övünmek isteyen Alman halkı, Hitler’den utanmayı da bilmelidir" diyor.

Osmanlı hayranlarını da uyarmadan edemiyor: "Yavuz döneminde o kadar çok vezir idam edildi ki halk arasında 'Dilerim Sultan Selim’e vezir olasın!' diye bir beddua oluştu."

Fatih Kanunnamesi’yle de hangi cinayetlerin devlet eliyle işlendiğini söylemeyi unutmuş olmalı…

Şu sözüyle de Türkiye’nin seçmenlerine sesleniyor gibi: "Demokrasi; etnik, dinsel ve milliyetçi temalara dayanırsa tehlike başgösterir. Çünkü bunlar, temel ve kışkırtmaya açık duygulardır."

Sanatçı Zülfü Livaneli’ye sıra gelince…

"Tiyatro denilince herkesin aklına İngiltere, Rusya gibi ülkeler gelir ama bence hiçbir ülkedeki tiyatro yaşamı, Türkiye’nin eline su dökemez. Çünkü biz, ülke olarak dünyanın en büyük tiyatrosuyuz."

Bu sözü 15 Temmuz öncesinde mi yoksa 15 Temmuz 2016 sonrasında mı söyledi diye merak ettim. Karşılaşırsak soracağım.

Siyasetçi Zülfü Livaneli’nin şu sözü de dikkate değer: "Sol; milliyetçi, ulusal yani nasyonalist olmaz. Patriot, yani yurtsever olur. Ulusalcı Sol’un tam çevirisi 'Nasyonal Sosyalizm'"

***                                                                              

Bizi Sürükleyen Nehir, adlı kitabı 'Hayat üstüne düşünceler' alt başlığıyla basılmış 2020’nin Temmuz’unda.

Kültür birikimine, tarihe, bilime, felsefeye yaslanan sözleri, bir kitapta toplansın istenmiş. Ozan Bilge ve Durmuş Ceylan da bu kitabın ortaya çıkmasına el vermiş.

Kitabı okuduktan sonra rahatlıkla şu söylenebilir: "Fransa’nın Sartre’ı, Britanya’nın Bertrand Russell’ı, İran’ın Ömer Hayyam’ı varsa bizim de Zülfü Livaneli’miz var."

Bir ara CHP’de siyaset yapmıştı. Başarılı bir milletvekilliği yapmış mıydı bildiğim yok. Seveni vardı ama eleştirenleri de az değildi yanılmıyorsam…

O zaten bunu söylüyor: "Dünyada siyasette başarılı olmuş sanatçı yok."

Nedenine gelince… "Politikada öyle düşünmeseniz bile gerekeni söylemek zorundasınız."

Nasıl başarılı olsundu ki…

Yorumlar (0)
17
parçalı bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 34 93
2. Fenerbahçe 34 89
3. Trabzonspor 34 58
4. Beşiktaş 35 52
5. Başakşehir 34 52
6. Rizespor 35 50
7. Kasımpasa 34 49
8. Alanyaspor 35 48
9. Sivasspor 34 48
10. Antalyaspor 34 45
11. A.Demirspor 34 41
12. Ankaragücü 35 41
13. Kayserispor 34 40
14. Samsunspor 34 39
15. Karagümrük 34 36
16. Konyaspor 34 36
17. Gaziantep FK 34 34
18. Hatayspor 34 33
19. Pendikspor 34 30
20. İstanbulspor 34 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 32 72
2. Göztepe 32 66
3. Sakaryaspor 32 57
4. Kocaelispor 32 55
5. Ahlatçı Çorum FK 32 55
6. Bodrumspor 32 53
7. Boluspor 32 50
8. Bandırmaspor 32 47
9. Gençlerbirliği 32 47
10. Erzurumspor 32 44
11. Keçiörengücü 32 39
12. Manisa FK 32 37
13. Ümraniye 32 37
14. Şanlıurfaspor 32 34
15. Tuzlaspor 32 34
16. Adanaspor 32 33
17. Altay 32 15
18. Giresunspor 32 7
Takımlar O P
1. Arsenal 35 80
2. M.City 34 79
3. Liverpool 35 75
4. Aston Villa 35 67
5. Tottenham 34 60
6. M. United 34 54
7. Newcastle 34 53
8. Chelsea 34 51
9. West Ham United 35 49
10. Bournemouth 35 48
11. Wolves 35 46
12. Brighton 34 44
13. Fulham 35 43
14. Crystal Palace 35 40
15. Everton 35 36
16. Brentford 35 35
17. Nottingham Forest 35 26
18. Luton Town 35 25
19. Burnley 35 24
20. Sheffield United 35 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 33 84
2. Barcelona 33 73
3. Girona 33 71
4. Atletico Madrid 33 64
5. Athletic Bilbao 33 58
6. Real Sociedad 33 51
7. Real Betis 33 49
8. Valencia 33 47
9. Villarreal 33 45
10. Getafe 33 43
11. Osasuna 33 39
12. Deportivo Alaves 33 38
13. Sevilla 33 38
14. Las Palmas 33 37
15. Rayo Vallecano 33 34
16. Mallorca 33 32
17. Celta Vigo 33 31
18. Cadiz 33 26
19. Granada 33 21
20. Almeria 33 14

Gelişmelerden Haberdar Olun

@