Önkibar’ın Gazeteciliği

Sonunda o da oldu.

Bankaları hortumlayanlar, ormanlık arazileri talan edenler, çok yerden maaş alanlar, yalakalıkta sınır tanımayanlar, mihrapta imamla birlikte seçim konuşması yapanlar, Tayyip Erdoğan’a dokunmak ibadettir diyenler, kâbe şeklinde pasta yapıp yiyenler, Ekrem İmamoğlu’na Fatih Sultan Mehmet Türbesi’nde elleri arkada yürüdü diye soruşturma açanlar, İBB’nin eski yönetiminin 827 aracı Cumhurbaşkanlığı, AKP Genel Merkezi, Irak Devlet Başkanlığı, Meclis Başkanlığı ve malum vakıflara tahsis etmiş olması, İstanbul’da bir parkta/ mesire yerinde aracının içinde cinsel ilişkiye girerken yakalanan evli ve 3 çocuk babası olan eski Beykoz Kaymakamının kendisini yakalayan çocuğun üstüne aracını sürmesi, içki satışını yasaklamadan sonra… 

Şimdi de at hırsızlığı!

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden Hatay’ın Dörtyol Belediyesi’ne hibe edilen 100 atın kaybolması sonrası hakkında soruşturma başlatılan MHP’li Belediye Başkanı partisinden istifa etti.

Neden istifa etmiş sayın başkan? Belli ki açıklama getirememiş bu kaybolan at konusuna…

Sattı mı, at çiftliği mi kurdu bildiğimiz yok. Bilinen, atların bulut olduğu…

At hırsızlığı kısaca…

Türkiye bunları da mı görecekti?

Eski Türkiye’yi gel de özleme…

***

Almanya Hannover Başkonsolosluğu’nda görevli Güler ve Mehmet F. Çifti, gri pasaportla insan kaçakçılığı yapıldığı için Ankara’yı uyardı. Sonuç mu? Görevden alındılar…

"Vay namuslu herif vay!" muamelesine maruz kaldı.

Türkiye’nin şakülünü kaydırdılar son 19 yılda…

CeHaPelilerle  Fetöcüler saygınlığımızı yerle bir ettiler.(!)

Herhalde eş dost meclisinde böyle konuşuyorlardır.

***

Karşıyaka’da bahçeler renk renk güller ve adını bile bilemediğim çiçeklerle şimdi gelinlik kızlara benzedi. Her bahçeli evin önünden geçerken soruyorum gördüklerime, "bu çiçeğin adı ne?" diye.

İnanın doğru dürüst yanıt veren yok. Manisa’da da böyle İzmir’in Karşıyaka’sında da…

Selâ ya da ezan okunurken birine anlamını sorun o okunan sözlerin, kaç kişi yanıt verebilecek kendiniz test edin.

Cehalet, her konuda şaha kalkmış gibi.

At hırsızı belediye başkanının neden istifa ettiğini sorun, o konuda da "gözümle görmedim, bir şey söyleyemem" diyen hiç de az olmaz, bilesiniz…

Fatih’in İstanbul’u ne zaman fethettiğini görmemiştir ama '29 Mayıs 1453' der.

O da okumuş yazmış tayfadan biriyse…

Vatandaşımız bir âlem oldu. Son 19 yılda şakülü kaydı.

Gel gelelim…

19 günlük tam kapanmada esnaf ve vatandaşa tek kuruş yardım yapmayan hükümet, 15 gündür işsiz olan eski bakan Zehra Zümrüt Selçuk Hanımefendi için Kardemir Karabük Demir Çelik Sanayi Ve Ticaret A.Ş.’de 39,423 lira maaşlı yönetim kurulu üyeliği bulmakta hiç zorlanmadı.

Son yılların bir Türkiye klasiği oldu bu.

Eğer zorunlu bir ayrılış olmuşsa eski bakan ya da milletvekili rektör yapılıyor. Rektör olmazsa büyükelçi, o da olmazsa bir şirketin yönetim kurulu üyeliği…

İşten el çektirildiğinde hükümet mükümet aleyhine konuşup dedikodu yapmasın diye olsa gerek… Görevden uzaklaştırılıp da ağzını açmamaları başka türlü nasıl açıklanabilir ki… Üstelik bir de teşekkür ediyorlar görevden alındıkları için… Merkez Bankası Başkanı örneğinde olduğu gibi…

Eski Türkiye, bu gibi işlere çok yabancıydı.

Önkibar’ın, "Bunlar sorgulamayı değil itaatı esas alırlar" Sözünü nasıl da kanıtlıyorlar…

"Mazrufla değil zarfla ilgilenirler"de Önkibar’ın sözü…

***

2 dönem İzmir CUMOK Başkanlığı yapmıştım. Cumhuriyet gazetesini İzmir’in en ücra köşelerine ulaştırma adına ne çok çaba harcadığımızı Erdal Karademir iyi bilir. Gazetenin çalışanları da… İki büyük anma gecesi yapmıştık İsmet İnönü Sanat Merkezi’nde. Ruhi Su ve Uğur Mumcu adına… Lebalep doldurmuştuk o koca salonu. Her 7 Mayıs gecesinde de Cumhuriyet’in kuruluş gününü kutluyorduk.

Eğit-Der’de de ‘Cumhuriyet Balosu’ düzenliyorduk Dursun Utku ve Aziz Durmuş Başkanlığındaki günlerde…

Şimdi, hey gidi günler hey diyorum. Meğerse neler neler yapmışız…

Şimdi ise AKP, üç beş kişinin bile bir araya gelmesinden rahatsız. O bir araya gelmeler, Atatürk’le, Cumhuriyet’le, Deniz Gezmiş’le ve benzeri amaçlı toplantılar ise…

AKP kongrelerine ya da tarikatçı birinin cenaze törenine ise sülale boyu katılabilirsiniz.

Cumhuriyet ve Atatürk karşıtlığı bağlamında her türlü kitlesel gösteri yapabilirsiniz. Bunda beis yok.

İskilipli Atıf Hoca için istediğiniz kadar konuşabilir, toplantı yapabilirsiniz, Yalçın Bayer’in yaptığı gibi "Erdoğan’ın İsviçre bankalarında 8 ayrı hesabı olduğu" iddiasını dillendireyim derseniz (28 Ağustos 2014 ) başınız ağrıyabilir. Engellenebilirsiniz. Fahrettin Altun ve  İbrahim Kalın ya da Ömer Çelik’ten fırça yiyebilirsiniz.

"Tayyip Erdoğan’ın 1 milyar doları var" diyen Rahmi Koç ise adınız, ortalık köre sağıra yatabilir.

Çünkü Rahmi Koç bu… Türkiye’nin bir numaralı sanayicisi… Var bir bildiği ki konuşuyor.

***

Bilindiği gibi, iktidar sahipleri Menderes’e toz kondurmuyor. Her biri Menderes âşığı…

Gel gör ki Necip Fazıl’ı örtülü ödenekten besleyen Menderes’in oğlu Yüksel Menderes’le arasında geçen şu diyaloğu da bilmezler. Bilseler de sağıra yatarlar.

Menderes, üniversiteyi yeni bitiren büyük oğlu Yüksel’e sorar: "Oğlum ne yapmak istiyorsun, planın, hedefin nedir?"

Oğlu, ticaret yapmak istediğini söyler.

Menderes karşı çıkar: "Hayır, ticaret yapmayacaksın. Ben Başbakan iken bu asla olmaz. Başbakan’ın oğlu ticaret yaparsa, dolaylı olarak benim ismimi, makamımı alıp satacak. Bu doğru değil. Maaşlı bir işte çalışmalısın. Mesela devlet memuru olabilirsin." (Sabahattin Önkibar- Rehin- Sayfa 52)

Tıpkı İsmet İnönü gibi…

Sayın Erdoğan’a şimdi Özgür Özel ya da Faik Öztrak dese ki "Armatör oğlunuz…"

Cumhurbaşkanı hemen kükreyecek, "Benim oğlum ticaret yapmayacak mı?" diyecek. Emin olun…

Menderes’i seviyorlar/ sayıyorlar ama yolunda yürüyecekleri de yok…

Suudi Kraliyet Ailesi, Bilal Erdoğan’ın vakfına 99 milyon 999 bin dolar bağışladığında Baba Erdoğan "Bu ne oğlum?" demiş miydi örneğin? Durduk yerde bu ne sevgi?

İsteği, beklentisi olmadan kim kime bu kadar bağış yapar?

Bilal deyince unutmayayım…

Bilal Erdoğan ile şu meşhur Ensar kontrolündeki TÜRKEN Vakfı’nın New York merkezinde gökdelen inşaatı yaptığını biliyorsunuzdur. O bina yurt olacak ve Türk öğrenciler kalacakmış.

İnşallah diyelim.

TÜRKEN’e bağış yapan kişi ve kurumların kimler olduğunu da keşke bilsek…

İşin başında Bilal Erdoğan var. Bilal Erdoğan da Cumhurbaşkanının oğlu…

Hangi işadamı ya da holding sahibi bağışa karşı çıkar?

Muhammed Ali Clay’ın çiftliğini de satın almışlar bu sayın vakıfçılar. Bu kadar çok parayı nasıl buluyorlar diye düşünmüyorum hiç. Allah, onlara yürü ya kulum dememiş çünkü.

'Koş' demiş olmalı…

Sabahattin Önkibar’ın bir sözünü pankart yapmak gerek: "Türkiye’deki İslamcı anlayış aslında gelenekseldir ve zerrece bağımsız karakteri yoktur. Tersine Mısır misali Türk İslamcıları da emperyal güdümlüdür."

Durduğu yerde Beşar Esad’ı birdenbire ne diye katil ilan ettiler, düşünmek gerekmez mi?

2011’de CIA Başkanı Leon Panetta 5 günlük çalışma ziyareti için Ankara’ya gelmeden önce Esad ile hiçbir sorunumuz yoktu oysa… Leon Panetta geliyor, beş gün yiyip içiyor, malum kişilerle görüşüyor ve birden Esad katilleşiveriyor.

Sabahattin Önkibar’ın iddiası sağduyu kokuyor.

İslamcı zengin kadrolar, Kenan Evren’in yaptığı darbenin gölgesinde palazlandılar. Aradan yıllar geçince de Kenan Evren’i darbeci diye tukaka yaptılar.

Kenan Evren’e 'darbeci' diyen iktidar sahiplerinin tırnak içinde demokratlığı nedense hep güldürür beni.

Yıl 1989

Turgut Özal, görev süresi bitecek olan Kenan Evren’e bir dönem daha aday olmasını teklif eder. Bunda da ısrar eder.

Darbenin lideri, bu ısrarlara karşı şöyle der: "Ben millete bir dönem diye söz verdim. Sözümden dönemem!"

Bu iki örneği, bugünün siyasileriyle kıyaslayınca Menderes için de Kenan Evren için, içimden gelmese de "Kabirleri cennet olsun!" diyesim geliyor.

Erdoğan’la Bahçeli, ne Menderes’e benziyor ne de Evren’e…

HEM NALINA HEM MIHINA

İtiraf etmek gerekirse Erdal İnönü dışındaki liderler de Erdoğan ve Bahçeli’den farklı değiller…

Baksanıza Deniz Baykal’a… 84 yaşında… Konuşamıyor… Ama milletvekili… İstifa etmek nedir bilmiyor. Ne genel başkanı ne de ailesi örnek oluyor bu konuda…

Ecevit ve Demirel farklı mıydı sanki… Ölene kadar liderlik ve başkanlık sevdasından vazgeçtiler mi hiç?

***

Ortalık cemaatten geçilmiyor… Üç bakanlıkta ise rekabet had safhada… Çatışma bile söz konusu deniliyor.

Deneyimli, ülkücü gazeteci Sabahattin Önkibar bu konuda hem bilgili hem de öngörü sahibi.

"Ülkemizde faaliyet yapan yabancı istihbarat örgütlerinin en verimli üreme alanı yine İslamcı cemaat örgütlenmeleridir" diyor.

Hatta bu konuda 'bir bilen' diyebiliriz Sayın Önkibar’a…

Atatürk’ün tekke ve zaviyeleri kapatmış olmasını alkışlayanlardan…

Diyor ki, "Tekke ve zaviyelerin kapatılması Müslümanlığın duru kalmasına katkı yapmıştır. Tarikatlardaki çürüme o denlidir ki dinleyince insanın yüzü kızarıyor. Bunlar abartısız olarak abdestli batakhanelerdir."

Ben o kadarını bilmiyordum doğrusu… İçlerinde ne felsefeci ne sosyolog ne tarihçi ne de tarihçi varmış bu grupların…

Sayın Önkibar, okurunu aydınlatıyor da…

"İslam’da cami diye bir şey yoktur, mescit vardır. Hele hele görkemli tapınaklar hiç yoktur. AKP İslamcılığı bir bakıma beton Müslümanlığıdır. Sürekli cami inşa et ama o camiler boş kalsın" derken haksız mı?

Binlerce kişilik camiler yapıyorlar. İçini dolduruyorlar mı?

Seçmenler de bunu sorgulasa keşke…

Sabahattin Önkibar’ın yazdığı gazeteyi hiç almamıştım. Çalıştığı televizyonu da hiç izlemedim. Bizim evde çıkmıyor zira…

67’sinde keşfettim onu.

Çalışkan, yürekli, Ülkücü, belleğimi tazeleyen gazeteci Sayın Önkibar’a teşekkür ve saygıyla…