04.02.2024, 19:00

Hamdullah Çelebi’nin Savunması!..  

Şimdi, dokunulmayanların üzerine dokunma yazılarına devam ediyorum. Mevlana!nın bir sözü var: “İnsanı gördüklerinden ibaret sayma; göremediklerinde ara…İçidir hakikatın resmi, dışı sadece manzara.” CHP’li liderin ya da CHP’nin mücadele etmesi gereken alanları toplumun geleceğini belirleyen düzeyde olmadığı ne yazık ki Tayip Erdoğan’ın sıkıştırdığı alanlarda hareket ettiği görülmektedir. İktidara efelenmek bir kenara onun suçlamalarına bile ürkerek cevap veriyor. Örnek mi; Ülkemizde yasal zeminde siyaset yapan meşru bir siyasal süreç işleten DEM Partisiyle sen görüşünce suç değil de ben görüşünce mi suç oluyor diyemiyor?

Örnek iki: ATA Partisi Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek, partisinin AKP’ye kapatma davası açmak için dosya hazırladığını belirtti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın AKP’nin kuruluş yıllarında söylediği “Biz İslam’ı referans alan bir siyasi partiyiz” sözlerini anımsatan Zeybek, “Anayasaya ve Siyasi Partiler Yasası’na göre bunu dediği an AKP kapatılmalıydı. En başta laikliğe aykırı, kökten bir fikir söylüyor. 2008’den sonra söylemden eylem safhasına geçtiler. Son zamanlarda ÇEDES çıktı. Bu bile AKP’nin kapatılması için tek başına bir delildir” dedi.

Çağdaş bir devletin herhangi bir dini dayatamayacağının altını çizen Zeybek, “Türkiye’de Sünniler, Aleviler, Ezidiler, Hristiyanlar, Süryaniler var. Artık Türkiye’de milyonlarca deist ve ateist var. Dolayısıyla devlet ‘Böyle inanacaksın’ diye dayatamamalı” dedi. Zeybek, “Hâlbuki bu dayatma bir süre sonra öyle bir hale geldi ki Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan 150 bin kadar din görevlisi, devletten maaş alıyor. Şu anda 5 bine yakın imam hatip okulu var. 115 ilahiyat fakültesi var. Bunlar devletin sırtında bir yük. Devlet bu yükten kurtulduğu zaman her yıl 200’e yakın fabrika yapabiliyor ve biz devletin yeniden Atatürk döneminde olduğu gibi fabrika yapmasını istiyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

Milli Türk Talebe Birliği’nde de bu gibi söylemlerin ifade edildiğini kaydeden Zeybek, “‘İslam’da demokrasi yok’ denilirdi. İslam’ı referans alan bir parti, İslam devleti kuracak demektir. Bunların İslam dediği, şeriat. Millet dedikleri de millet değil, ümmet” dedi.

Zeybek, “Sık sık Erdoğan ve bakanları, il başkanları, milletvekilleri laikliği benimsemediklerini ortaya koyan sözler söylüyorlar. O yüzden 2008’de o zamanki başsavcılık, AKP’nin laikliğe aykırı faaliyetlerin odağı olduğu savıyla Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) dava açtı. Orada yeteri çoğunluk sağlanamadı. Kapatma kararı yerine suç tespiti yapılarak devletin verdiği yardımın kesildiği bir ceza verildi” ifadelerini kullandı. AKP’nin 2008’den sonra laiklik karşıtlığında söylemden eyleme geçtiğinin altını çizen Zeybek, “Son zamanlarda ÇEDES çıktı. Bu bile AKP’nin kapatılması için tek başına bir delil. Türkiye’nin eğitim sistemi din adamlarına terk ediliyor. Bu suçtur” diye konuştu. (22/01/2024 Cumhuriyet Gazetesi)

Meral Akşener, 18 Ocak 2024 Sivas gezisinde “‘Bize oy ver onlar şeriatçı’. Şimdi bir taraf teröristin manasını bilmiyor, altını boşalttı, hafifletti terörist kavramını. Öbürü de ‘İslam demek eşittir şeriat’ olduğunu bilmiyor. İki cahil anlayış.” Diyerek Şeriata destek vererek laikliğin üzerine çizik atıyor.

Şeriatın getirilmesi halinde ayaklar altına alınacak demokrasi, adalet ve kadın hakları olacağını, adaleti yok edenin de ülkenin yıkımına, başkalarının adına zulm kesmeye başlayacağı tarihle kanıttır.

Önce 2. Mahmut’un, öldürün fermanıyla kadı, müftü ve Konya Kaymakamlığı nezdinde sahte bir yargılama süreci yapılır. Kendini değil sadece inancının savunmasını da yapar Hamdullah Çelebi. Bundan tam 200 yıl önce çıkarılır Kırşehir kadılığında şeriatı mahkemeye. Sorgu sırasında sürekli Kadının katli vacip kanı helal söylemleri arasında soruları cevaplarken bir ara;

“Bizler asla küfür üzere değiliz. Siz bizim yolumuza, erkânımıza iftira ediyorsunuz. Beni öldürmekle tehdit ederek kâfirsiniz demekle günah ediyorsunuz, haddi aşıyorsunuz. Bu ithamları taşıyamıyorum. Asla kabul edemem. Yüzüme karşı bu çirkin iftiraları söylemeden asabilirsiniz. Tezden asın. Mahşerde Allah’ın huzurunda sizi af etmeyeceğim.” Der Hamdullah Çelebi.

Kadı cevap olarak: Şeyh Efendi, katlinin nasıl yapılacağını biliyor musun? Dillerini çekerim!. Nasıl işkence, ne kadar kırbaca karar vereceğimi biliyor musun? Kol ve bacaklarını, parmaklarını ayrı ayrı günlerde keseceğimi biliyor musun da hemen asılmak istiyorsun? Şimdi söyle Ehl-i sünnet mezhebini kabul edecek misiniz? Etmeyecek misiniz?

Hamdullah Çelebi’nin cevabı: Efendim Kadı Hazretleri, birkaç gün evvel anlatmıştım. Sizin Ehl-i sünnet mezhebi dediğiniz mezhep sahipleri kişiler Hz. Peygamber’i görmediler, tanımadılar, soyu sulbüde değiller. Müslümanlığa ne kadar yaklaştılar bilmiyorum. Amma biz İslamiyet yolundan hiç sapmadığımız için sonradan senelerce sonra kurulan Ehl-i sünnet mezheblerine girmediğimiz doğrudur. İslamiyetten hiç ayrılmadığımız için sonra kurulanlara girmemiz gerekmezdi.

Cumhuriyetin kurulması sonrası yıkma eylemlerinin de örgütlenmeyi kesintisiz sürdüren zihniyet bugün daha bir yol aldığı, güç kazandığı bunu da yarattıkları cahilleşmenin, yalanı yaygınlaştırmayla, bölme, ötekileştirme ve ellerindeki güçle, uyguladıkları zulümle güçlenmeye devam edecekleridir.

Hamdullah Çelebi’nin 200 yıl önce yaptığı savunmanın bize ışık tutan başlıklar halinde aktaracağım. Adaletsizlikten adalet yaratmaya, Şeriatçı karanlıktan laik aydınlığı yaratmaya dönük çabası bugün için bile takdire şayandır.

Kadının eşitliği konusunda:

Kadı sorar: Kadınların ayinlerinize alıp aynı mekân içinde nasıl oturabilirsiniz? Katliniz gerektirir. Küfrü kebir yapmaktasınız. Ne dersiniz?

Cevap: Efendim kadı hazretleri, sünnet ehli cemaatinin bilginlerinin uyguladıklarını duymuş, düşünmüşüzdür. Bizim dergâhlarımızda, Kuran’da sık sık geçen “ya eyyühelleziyne amenu” ayeti, Allah’ın kadın-erkek ayırt etmeden eşitliğe hitabı olarak bilinir. Ayrıca tarihten gelen eşitliği kabul ederek Hacı Bektaş Veli’nin “erkek aslan, aslan da; dişi aslan, aslan değil midir? Kadınlar da sizin bir parçanızdır. onları cemaatinizde ayırt etmeden şereflice, hürmetlice değer verin” dediği sözüne inanarak kadın erkek eşitliğine alışılmıştır. O tarihten beri biz müslümanlar kadın boşayan erkeği düşkün yaparız."

Tabii burada Hamdullah Çelebi karşılıklı boşanmayı kastetmiyor. Erkeğin boş ol deyişini kabul etmediğini kadının iradesinin yok sayılmasına karşı bir duruş sergiliyor.

Kadı: Şeyh Efendi utanmıyor musunuz? Sünneti çiğniyorsunuz. Kadın almak farzdır, boşamak sünnettir. Erkeğe bu hakkı dinimiz vermiştir. Dinimizin verdiği sünneti ihlal etmek kâfirliktir.

Günahların affı konusunda:

Müftü sorar: Şeyh Efendi, Müslümanım dersiniz. Ehlisünnet takvası üzere tevbe estağfurullah devam edenin günahlarının af olacağına inanmıyor musun?

Cevap: Müftü Efendi, kişi işlediği günahı tevbe ile af ettiremez. İhlal edilen şeyi yerine getirmedikçe, döktüğünü doldurmadıkça, ağlattığını güldürmedikçe, yıktığını yapmadıkça zararı ziyanı tazmin etmedikçe tövbeye devam etmekle, işlenmiş günahın af olacağına biz Müslümanlar inanmayız. Allah af edecekse af eder, O’na da mani olunmayacağına inanırız.

Kadı sorar: Şeyh Efendi Allah Arapça buyuruyor. Kuranı Kerim Arapçadır. Peygamber Arapça konuşuyor. Sizin dergâhlarınız neden hem Müslümanız diyor hem de Türkçe dua ediyorlar. Dine muhalefet eden kafirin katli vacip değil midir? Var mı itirazın?

Cevap: Efendim Kadı Hazretleri, beni idam edecekseniz ediniz. Mensubumuz olan Oğuz Türkmenlerin şehirde yaşayanları pek azdır. Konargöçerdir. Çoğu köylerde yaşarlar. Arapça bilmezler. Kendi lisanları ile yaradanlarına yalvarmalarının günah olduğuna inanmıyoruz. Dergâhımızda da Türkçe dua ve niyazda bulunuruz. Biz günah etmemeye önem veririz.  Mensuplarımıza eline, diline, beline sahip ol deriz. İşlenmiş bir günah için, kul hakkı için tevbe etmeye, sure okumayla günahların af olacağına güvenmeyiz. Ama Allahtan hiçbir zaman ümidimizi kesmeyiz. Ama günah işlememek daha makbüldür. Kişi nefsini bilmelidir.

Gayri Müslümanlarla dostluk konusunda:

Müftü sorar: Ürgüp Ihlara tarafından gayri müsllim mücriminin keferelerinin dergâhınıza gelip ayinlerinize( Cemlerimize) bile katıldığı, onlarla hoş sohbet ettiğiniz duyulmuştur. Keferelerle dost olmanın günah olduğunu bilinir. Onlarla nasıl dostluk kurarsınız? Bu işlediğin cürüm katlini gerektirir. Günahtır. İtirazın var mıdır?

Cevap: Müftü Efendi Hazretleri, Kadı Efendi Hazretleri. Biz Ehl-i Beyitler siz Ehl-i Sünnetler gibi düşünmüyoruz bir defa. Biz misafire çok değer veren Oğuz Türkmenleriyizdir. İkincisi, biz dergâhımızda din ve mezhep ayrımı yapmayız. Kişiye memleketine, dinine, mezhebine bakılmadan hürmet edilir. Üçüncüsü, Biz insanın dinine mezhebine değil iyi insan, güzel ahlaklı oluşuna bakarız. İnanırız ki Hz. Allah Rabbil âlemindir. Hz. Peygamber de âlemlere rahmet olarak gönderilmiş bir peygamberdir.

Kadı sorar: Şeyh Efendi doğru söyle, vakfınızın bulunduğu dergâhta mensuplarınızın toplantılarında kimlere lanet edersiniz? Muaviye ve Yezit’e lanet eder misiniz?

Cevap: Kadı Efendi Hazretleri, suçsuz yere topluca ahalinin kanını dökenlere lanet ediyoruz. Hz. Peygamberimizin Ali’nin evladının Ehl-i Beytinin kanını döken Muaviye ve Yezit’e lanet ediyoruz. Yezit’in yaptığı o şeneaati tensip eden, hafife alan, beğenenlere de lanet ediyoruz.

Kadı sorar: Şeyh Efendi, Allah tövbe edenin günahını af eder. Siz küfrü kebir günahı kebir üzeresiniz. Yezit ve Muaviye ölmeden önce tövbe etmişlerdir. Allah da onları af etmiştir. Böyle bilesin, var mı diyeceğin?

Cevap: Efendi Kadı Hazretleri, Allah, Hz. Hüseyin’in katillerini ve suçsuz yere katlettiği halde Yezid-i Muaviye’yi affederse onlara lanet ettiğimizden dolayı bizleri de kolayca affeder. Sen bizi boşa küfür ve günahla suçluyorsun bu da biline.

"kadı efendi hazretleri, birincisi, dört hak mezhep de hak olmaz. Hak birdir, iki de denmez, dört de denilmez. Semavi dinlere mezhep diyecekseniz Hz. Musa'nın Tevrat'ında ahkâmı vardır. Hz. Davud'un Zebur’unda ise ahkâm Tevrat'a bağlıdır. Ayrıca mezhebi yoktur. Hz. İsa'da İncil'in ahkâmı vardır. Kuran-ı Kerim'in de İslam ahkâmı vardır. Dört semavi kitapta üç mezhep vardır.

Allah'ın vahiy ettiği ecdadım Hz. Muhammed'in bizlere tebliğ ettiği İslam'ın bir tek mezhebi vardır. o da İslam ve Müslüman ahkâmıdır. Hz. Peygamberin Ali'nin evladına işlenen cinayetlerle kanını döken katilleri asla müslüman kabul edemeyiz. Suçsuz yere kan dökenler İslam olamazlar.

Senin dört mezhep dediğin kişiler ne peygamberin yüzünü görmüştür, ne meclisinde bulunmuştur, ne soyu sulbünden gelmiştir. Dinimizde bir mezhep vardır, o da İslam'dır.

Hz. Peygamberin Ali'nin evladının, Ehl-i Beyt'inin kanını döküp katil olan kişiler kendilerine İslam adını, müslüman adını bile yakıştıramamışlar da biz Sünni’yiz demişlerdir. Efendim bu da gerçektir.

Suçsuz yere ahalinin kanını dökmek İslamiyet’le ilişkisini kesmek demektir. Benim savunmam budur. Kabul etmek, etmemek siz efendime aittir."

Müftü sorar: Namaz kılmıyorsunuz.

Cevap: "efendim müftü hazretleri, namaz kişinin kendine ait bir ibadettir. Topluluğu ilgilendirmez. Kişi isterse evinde kılar Allah'tan sevabını alır. İsterse kılmaz. Allah da inkar etmeyen, kazaya koyana cezasını vermez. Bize de ceza vermek düşmez. Kişi ne kadar Allah'a yaklaşırsa yaklaşır, uzaklaşırsa uzaklaşır. Allah'la kulunun arasına giremeyiz. Bizim dergâhımızda böyle bir ceza uygulanması yoktur.

Müftü: Vay dinsiz vay! Namaz nasıl ferdi ibadet olabilir? Cemaatle kılmak mecburiyeti vardır. Düzgün sırayla namaza durulacaktır. Hem de o kadar sık omuzlar birbirine dayanacaktır ki şeytan araya giremesin. Eyyy…

Cevap: Camide omuzların sıklıkla birbirine dayanması "şeytan ileriye geçmesin diyedir" diyerek sizi kandırmalarına inanmayınız. O uygulama, Şam emevi hükümdarlarından birisi mihrapta iken bir kişi ileriye geçerek suikast yaparak yaralamasın, öldürmesin diye uyduruk bir tedbirdir. Dinen alakası yoktur. aynı şeytan yalanı zamanımızda devam etmektedir.

Müftü sorar: Neden Kuran okumuyorsunuz?

Cevap: "efendim müftü hazretleri, bizler salât-ı daimdeyiz. Daima Allah’la beraberiz. salâtı inkâr etmiyoruz. Cem cemaatimizin toplantısında Türkçe dua ettiğimiz doğrudur. Bazı kuran da okuduğumuz vardır. Kuran'ın dua olan kısımlarını okuruz, mesela Fatiha gibi.

Kuran'ın düşünüp fikir etmek, ibret almak için geldiğine inanıyoruz. Allah'ın bizlere "düşünün, ibret alın, tefekkür olun, aklınızı kullanın" ilahi hitabını, Allah'tan aldığımız bu emri gerisin geriye Allah'a göndererek, "ey rabbimiz düşün, ibret al, tefekkür kur, hisse al, bilesin ki şöyle şöyle oluşlar olmuştur" diye Allah'a Kuran'da geçen olayları anlatmanın ibadet olamayacağına inanıyoruz. Dua olan kısımlarını da okuyoruz.

Efendim müftü hazretleri, Kuran-ı Kerim’in her ayeti Allah sözüdür. İlahi emirdir. Siz ehl-i sünnetler bildiğiniz gibi devam ediyorsunuz. Biz Müslümanlar, hayâ ederiz ki Allah’ın divanına durunca, “rabbimiz bilesin ki âdem ile Şeytan’ın, İbrahim ile Nemrut’un, Yusuf’la Züleyha’nın, Musa ile Firavun’un aralarında şunlar şunlar geçmiştir. Tarihi kıssalarda şöyle şöyle olmuştur” diye Allah’a tekrar hatırlatmak için kuran okumuyoruz. Amma kendimiz öğrenmek için okuruz. biz ayinlerimizde cemaatçe Türkçe olarak Allah’tan istediklerimizi terennüm ederiz ki, Kuran’daki tarihi kıssaları tekrar Allah’a hatırlatmaya gerek kalmaz. biz Allah’tan akşamımızı, sabahımızı, vakitlerimizi hayırlı getirmesini; göklerden hayırlı rahmetler yağdırmasını; bekârlarımıza hayırlı evlendirmeler; hastalarımıza şifalar vermesini ve bütün ihtiyaçlarımız için Allah’tan yardım bekleriz.

İnkâr etmemek şarttır. Bu şarta göre namaz kılmayan inkâr etmediği müddetçe kâfir olmaz, katli de vacip değildir. Amma siz savmü salât etmiyor diye oğuzlarımızdan çoğunu idam ettiniz.

Kadı efendi hazretleri, eğer katli vacip olsaydı salâtın kazası olmaması gerekirdi, çünkü salâtın kazası vardır."

---en-el hakk anlayışı hk.------

"efendim kadı hazretleri, Allah ayrı, yarattığı âlemler, arz semavat ayrı değil. halik-i âlem her yerde hazır, nazırdır. Bir yerdedir demek, başka yerde olmamasını söylemektir. Biz dergâhımızda mensuplarımıza Allah kulundan ayrı ve uzaktadır diyemeyiz. Allah kulun aynısıdır da diyemeyiz, gayrıdır da diyemeyiz. Her yer Allah’ın mülküdür. Her şey Allah’ın tasarrufundadır. Yeryüzünün her yeri Allah’ın malı mülküdür. Kendisi de başında hâzır, nâzırdır. Yalnız bir yere, camiye, mescide, dergâha Allah’ın evidir, Allah’a yalnız orada ibadet edilir diyemeyiz. Hiçbir yarattığını Allah’a benzetemeyiz. İşte Allah’tır diyemeyiz. Ama hiçbir yarattığına da Allah’tan ayrıdır diyemeyiz."

ehl-i beyt sevgisi hk.------

"efendim kadı hazretleri, Hz. peygamberimiz buyuruyorlar ki benim ashabım gökteki yıldızlara benzerler. Hangisine uyarsanız yönünüze ve yolunuza rehberlik yaparlar. “geceleri çölde kalan kişiye yıldızlar, yönüne, gideceği yoluna rehberlik ederler.” hadisi gereğince fakir ve mensuplarımız olan oğuzlarımız Hz. Ali’ye öncelikle uyuyoruz, seviyoruz. Biz müslümanların Hz. Ali’yi bütün ashabın üstünde sevmemiz Allah’ın emriyledir. Hz. Muhammed’in gerçek hadislerine dayanmaktadır.

Ashab olsun, ümmetten olsun, kan döken katilleri biz müslümanlar sevmeyiz, çünki Allah Kuran-ı Kerim’inde “lanetullahı alel kavmin kâfirin” buyuruyor. “lanetullahı alel kavmin zalimin” buyuruyor.

Hz Ali’nin ve Ehl-i Beyt'inin masumluğuna inanıyoruz. Hz. peygamberden sonra en çok sevdiğimiz kişiler olmaktadırlar.

Kadı efendim hazretleri, suçsuz yere topluca ahalinin kanını dökenlere lanet ediyoruz. Hz. peygamberimizin Ali’nin evladının Ehl-i Beyt'inin kanını döken Muaviye’ye, yezit’e lanet ediyoruz. Yezit’in yaptığı o şenaati tensip eden, hafife alan, beğenenlere de lanet ediyoruz.

Kadı sorar: Şeyh efendi, Allah tövbe edenin günahını af eder. Siz küfrü kebir günahı kebir üzeresiniz. Yezit ve Muaviye ölmeden tevbe etmiştir. Allah onları af etmiştir. Böyle bilesin, var mı diyeceğin?

Cevap: Efendim kadı hazretleri, Allah, Hz. Hüseyin'in katlinden yezid’i, muaviye’yi affederse onlara lanet ettiğimizden dolayı bizleri de kolayca affeder. Sen bizleri boşa küfür ve günahkârlıkla suçluyorsun. bu da biline.  Müftü efendi, kişi işlediği günahı tevbe ile affettiremez. İhlal edilen şeyi yerine getirmedikçe, döktüğünü doldurmadıkça, ağlattığını güldürmedikçe, yıktığını yapmadıkça, zararı ziyanı tazmin etmedikçe tövbeye devam etmekle, işlenmiş günahın affolacağına biz müslümanlar inanmayız. allah affedecekse eder, o’na da mani olunmayacağına inanırız."

-toplumsal yaşamı düzenleyen hukuk kurallarının kaynağı hk.------

müftü sorar: Şeyh efendi, duymuşuz şu sapıklığınız devam etmektedir: “dinimiz akıl dini” dermişsiniz. Dinimiz akıl dini olsaydı inanmayı imanın şartı kabul etmezdik. Siz hiç düşünüp akıl etmez misiniz de dinimize iftira edersiniz?

İkincisi, ehlisünnet âlimleri, evliyaları kabul etmiştir ki dinde akıl İslam’a uyacaktır. akıl dinidir diye kabul edemeyiz. Dinde değişikliği kabul edemeyiz. Duymuşuz siz bazı dini umdeleri değiştirerek, akla uydurmaya çalışarak küfürde kararlı olurmuşsunuz.

Dinimiz akıl dini olaydı iman öne alınmazdı, çünkü o şeye öyle inanacaksın, iman dinidir. Aklen bir şeyi düşünemezsiniz. Neyin dine uyduğuna bakar öyle kabul edersiniz. Dini o şeye uyduramazsınız. Ya inanırsın ya küfürde kalırsın. Küfrü kâfirin katli vaciptir.

Cevap: efendim kadı hazretleri, sizin ehli sünnet yolunuz kıyas-ı fıkha dayanır. Biz Müslümanlar İslam dinini akıl yoluyla evvelden beri uygulamaktayızdır. Buna böyle inanıyorum. İnanmasam da önüne geçmem mümkün değildir.

Allah kitabında, “aklınızı kullanın” buyurur. akıl sahiplerine hitap eden Kuran’da akıl edenlere çok pay vardır. Emr-i hitap vardır. Dinde aklı kullanmak, dinde akılla fetva vermek, biz müslümanlarda evvelden beri gelmektedir.

sünnilik hk.------

Kadı: Şeyh Efendi, Ehl*-i Sünnet dininden ayrılmışsınız. Şu son günlerinizde tövbe etmeniz gerekir.

Cevap: "efendim kadı hazretleri, sizler sünni ve surette Müslümansınız. Bizler ise şirrette, içten, soydan, sulbden, özden muameleten Müslümanız. ehl-i beyt bendelerine yapılan kanlı katliamlarla, zulüm ve kötülüklerle İslam ve Müslüman olmaya hak ahlakına hiçbir devirde suret Müslümanlığı yakışmamıştır.

Bu ali resul'e, ehl-i beyt'e işlenen cinayetten sonra kendilerine Müslümanlık adının yakışmadığını görerek bizzat kendileri Sünni adını koymuşlardır.

İslam ve müslüman demek olur ki, Ali resulün mübarek ruhuna eziyet olacağından bu kadar tarafıynan kanını dökemez. (…)

Efendim kadı hazretleri, ehl-i sünnet dini diye bir din yoktur. ulu allah böyle bir din kurulması için vahy edip de bir peygamber göndermemiştir.

ben mahkeme erkânınıza kıyamla söylüyorum. islamiyet kurulmadan evvel mekke şehrinde iki aile arasında idareyi siz değil biz yürüteceğiz, öbür aile ise illa da biz yürüteceğiz diye tartışmalar, sürtüşmeler devam etmekte idi.

Efendim, bu iki aileden biri haşimi ailesi, öbürü de emevi ailesidir. Birbirlerine üst olmak için sürtüşmek devam ederken, islamiyetin kurucusu haşimi ailesinden büyük ecdadım peygamber Hz. Muhammed, Allah’ın vahyi ile islamiyeti kurmuştur. Hz. Peygamber ölene kadar emevi ailesi haşimilerin üstünlüğünü kabul etmişlerdir.

Sonra emeviler, haşimi ailesinden olan peygamberin soyunu sopunu kılıçtan geçirmişlerdir. bir tek imam Zeynel Abidin kalmıştır. emevi ailesi 83 sene tam manası ile hükümetin idaresini ellerinde tutmuşlardır. Türkler ve İranlılar ayaklanmış, ebamüslüm adlı bir emir’in riyasetinde. emevi ailesini hükümet idaresinden uzaklaştırmış. emevilerin haşimilere yaptığı gibi emevilerin hepsini kılıçtan geçirmişler. peygamberin sülbünden, Hz. Fatma’nın rahminden gelen nesil olan İmam Cafer Sadık hükümet idaresini kabul etmeyince, Haşimi ailesinden peygamberin amcası Abbas'ın soyundan gelenlere, hükümet idaresini Türklerin ve İranlıların emiri Eba Müslüm teslim etmiştir.

İslam âleminde tek siyasi aile kalmıştır. o da Haşimilerdendir, Abbasoğulları halifeliği ve dini peygamberin soyu, sülbü olan imam cafer sadık’tan ve ehl-i beyt ailesinden kıskanmıştır. Onların halifeliği ellerinden alacakları kuşkusuna kapılarak onları devlet idaresinden ve din adamlığından uzaklaştırmıştır. Saltanatlarının rakibi olacağı korkusundan kurtulmak için düşündüler düşündüler, mahkemeleri ve idare fıkhını değiştirmek yolunu buldular.

Para zoruyla “imam azam” denen numan hoca’yı, Malik Hoca’yı, Hhanbeli’yi, şafi İdris Hoca’ları mahkemelerin başına getirdiler. Adını da sünnilik koydular.

Sünnilik asla ve asla din ve mezhep değildir. Halife’nin sarayında hükümet etme siyasi grubudur. haşimilerden olan ehl-i beyt ailesini siyasi idareden, mahkeme kararlarından, onların fikri fıkhını uzaklaştırmak için kurulmuştur.

İşte, sünnilik bundan başka bir şey değilken, sonradan dini mezheb oluverdi. Daha sonra bu mezheb din yerine geçti. Din yerine geçen bu sünnilik mezhebini kuvvetlendirmek için devlet parası ile tarikatlar kurdurmuş, bu mezhebi desteklettirmişlerdir. Vebalı boynuma bidattır. İslam âleminin kuran’ında ve peygamberinin kuralında böyle bir sünni mezhebin yeri yoktur. Ama hükümeti idare etmek için kurulan siyasi gruptur.

Nasıl emevi ailesi hükümet idaresini eline alınca haşimilerin ailesini katletmişse, abbası halifeliği de hükümet idaresini eline alınca uyduruk olarak kurduğu sünnilik ile ehl-i beyt’i katletmiştir.

Efendim kadı hazretleri ve mahkeme-i şeria’nın faziletli erkânı, hükümet idaresi selçuklu ailesinin eline geçtiği zaman ise Türkmen düşmanlığı, oğuzların katledilmeleri aynı hızıyla devam etmiştir. Selçuklu devleti [hicri] 600 yıllarında Türkmen katliamına başladığı sıralarda, oğuzlarımızın başında bulunan, babalar, dedeler tahammül edememişler, istemeyerek devletin idaresine karşı çıkmışlardır. Selçuklu devleti bu karşı durmayı kanlı şekilde [h.] 638 tarihinde bastırmıştır. Türkmenleri tam manasıyla kılıçtan geçirmişlerdir.

Katliamdan arta kalan babalılardan barak baba ve arkadaşları mavara-ün nehir’de İlhanlı devleti merkezine kadar gitmişler, babalıların kanının alınmasını istemişlerdir. Moğol hükümdarı babalılarla dini inanış, fikir birliği oluşturmuşlardır. İntikam almak için ordularıyla Anadolu’ya girmişler. [h. 641] Kösedağı savaşında Selçuklular yenilmişlerdir.

Karşılarında güçlü Selçuklu devleti yerine küçük küçük beylikler görmek istemişler. Her beyliğin başında bulunan beye müşavir olması için bir baba atamışlardır. Beyliklerde babalar müşavir, vezir, elçi olmuşlardır. Moğollar da bir siyasi idari hükümet yürütme grubudur. Babalılar inanışında olan oğuzların, Türkmenlerin hakkını hukukunu korumuşlardır. Babalılar ve Hacı Bektaş Veli grubu olan Türkmenler katledilmemişlerdir. Selçuklu grubu olanlar katledilmişlerdir.

Bu gruplar hükümet idaresinin balını, kaymağını siz yemeyin biz yiyelim diye merkezi hükümetin etrafında grup olma topluluğudur. Din değildir, mezhep değildir. Cahiller onları din ve mezheb saymaktadırlar.

Tarihte birisi gelmiş, öbürüsünü katletmiştir. Hükümetten uzaklaştırmıştır. Tarihte zaman gelmiş hasımlar dinsiz sayarak hükümet merkezinden katlederek uzaklaştırmıştır.

Mahkeme-i şeria’nın mühim erkânı olan sizlere kıyamımla sözlerime devam ediyorum. Osmanoğlu beyliğinde de babalılardan hatırlı müşavirler bulunmaktadır. Ecdadım Hacı Bektaş Veli Türkmenlerin dilinin, örfünün, adetlerinin, geleneklerinin korunmasını Osmanlı beyliğinden rica ederek istemiş. Beylik de himmet eyleyip, imparatorluk olursak, ordularımızla, beylerimizle, valilerimizle, sarayımızda hükümdarlarımızla hükmettiğimiz yerlerde Türkmenleri konargöçer olsun yerleştiği yerlerde olsun geleneğine, göreneğine, diline, örfüne, âdetine engel olmak dursun, yardımcı olacağımıza kasem olsun demişlerdir.

Osmanoğlu beyliği, imparatorluk olduktan sonra bu yeminlerine sadık kalmışlardır. Ama [h.] 930 senesinden sonra tarihte hiç misli bedeli görülmemiş alevi katliamı yapmışlardır. Yazıklar olsun, lanetler olsun kanlı katil olan devlete de, kişilerine de. Hükmettiği hükümetinin idaresini tesirli etmek için dini bahane ederek, muhalif tarafı dinsiz gösterip, katletmektedirler.

Devlet idaresini beğenmeyen olabilir. her hükümette olmuştur. “bizim gibi düşünmeyen kâfirdir” diye katledenler kendileri kâfirdir de, kâfirliklerinden haberleri olmayan gafillerdir.

Sünnilik mezheb değil, hükümet idaresinin çarkını yürütmek için kurulmuş gruptur. Sonraki tarihlerde dinin mezhebi olmuştur; daha sonraki tarihlerde de din olmuştur. Muhalif grupları da böylece din adına katletmeye devam etmektedirler. Allah tarih boyunca, suçsuz yere akıtılan kanların hesabını sormuştur.

Yazıyı bağlarken bunu dinsel ayrım yapmak, mezhep çatışmasını körüklemek için yazmış değilim. Sadece bu ülkenin Mustafa Kemal Atatürk’ün kurmuş olduğu cumhuriyet değerlerine bile sahip çıkılamadığı, 200 yıl öncesinin kadı huzurunda şeriat mahkemesinde ileri ve devrimci tutum sayılacak insani değerleri savunabilen Hamdullah Çelebi’nin gerisine düşmeye razı olduğu görülüyor. Pupa yelken bayrak açtığı ve gittiği teslimci yolculuğunun cumhuriyetimizi de koruyamayacağının belli ediyor.

Kim kaybediyor? Resmin en önemli sorusu bu: gerçekten kim kaybediyor?

*********

Sevgiyle, sağlıcakla kalın…

Yorumlar (0)
17
parçalı bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 34 93
2. Fenerbahçe 34 89
3. Trabzonspor 34 58
4. Başakşehir 34 52
5. Beşiktaş 34 51
6. Kasımpasa 34 49
7. Rizespor 34 49
8. Alanyaspor 34 48
9. Sivasspor 34 48
10. Antalyaspor 34 45
11. A.Demirspor 34 41
12. Kayserispor 34 40
13. Samsunspor 34 39
14. Ankaragücü 34 38
15. Karagümrük 34 36
16. Konyaspor 34 36
17. Gaziantep FK 34 34
18. Hatayspor 34 33
19. Pendikspor 34 30
20. İstanbulspor 34 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 32 72
2. Göztepe 32 66
3. Sakaryaspor 32 57
4. Kocaelispor 32 55
5. Ahlatçı Çorum FK 32 55
6. Bodrumspor 32 53
7. Boluspor 32 50
8. Bandırmaspor 32 47
9. Gençlerbirliği 32 47
10. Erzurumspor 32 44
11. Keçiörengücü 32 39
12. Manisa FK 32 37
13. Ümraniye 32 37
14. Şanlıurfaspor 32 34
15. Tuzlaspor 32 34
16. Adanaspor 32 33
17. Altay 32 15
18. Giresunspor 32 7
Takımlar O P
1. Arsenal 35 80
2. M.City 34 79
3. Liverpool 35 75
4. Aston Villa 35 67
5. Tottenham 33 60
6. M. United 34 54
7. Newcastle 34 53
8. West Ham United 35 49
9. Chelsea 33 48
10. Bournemouth 35 48
11. Wolves 35 46
12. Brighton 34 44
13. Fulham 35 43
14. Crystal Palace 35 40
15. Everton 35 36
16. Brentford 35 35
17. Nottingham Forest 35 26
18. Luton Town 35 25
19. Burnley 35 24
20. Sheffield United 35 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 33 84
2. Barcelona 33 73
3. Girona 33 71
4. Atletico Madrid 33 64
5. Athletic Bilbao 33 58
6. Real Sociedad 33 51
7. Real Betis 33 49
8. Valencia 33 47
9. Villarreal 33 45
10. Getafe 33 43
11. Osasuna 33 39
12. Deportivo Alaves 33 38
13. Sevilla 33 38
14. Las Palmas 33 37
15. Rayo Vallecano 33 34
16. Mallorca 33 32
17. Celta Vigo 33 31
18. Cadiz 33 26
19. Granada 33 21
20. Almeria 33 14

Gelişmelerden Haberdar Olun

@