13.01.2022, 11:48

Utanmak!

Karşıyaka Çarşısında Salihlililer Deneği Başkanı Cengiz Ülkü’yle dereden tepeden ve kitaplardan söz ederken Pablo Picasso’nun matematik öğretmeninin kulaklarını çınlattık. Öğretmenin tahtaya her 4 rakamını yazışında Picasso’nun gözünün önüne hemen burun geliyor. Burun ve burunun devamı olan organlar…

Biliyor muydunuz bunu?

4, Picasso için burun demek çünkü…

4’ü görünce burunun devamını çiziyor hemen. Kulak, yanak, kafa…

Çünkü aklı fikri resme çalışıyor Picasso’nun.

Cengiz, Nermin Bezmen’in bir kitabından ve geçen yıl kaç kitabımın yayımlandığından söz edince ben de ona Ayvalık’taki dostlarımın kısa zamanda akla gelmez sayıda çıkan kitaba şaşırdıklarını/ merak ettiklerini ve bunu nasıl başardığımı sorduklarında onlara ‘ zamandan çalarak’ şeklinde yanıt verdiğimi anlattım.

Değerli Özcan Durmaz kardeşimiz de bir yerde değinmişti buna.

Açıklama şimdi şart oldu.

***

Eşim, vakit geç olunca "Hadi yatalım" dediğinde ona itiraz etmiyorum.

Yastığı görünce uyuyan eşimin daldığını görünce hemen kalkıp masanın başına geçiyorum. Eşim, sağlıklı biri.

Benim ise sorunlarım var. Psikolojik, sosyolojik ve ekonomik…

Üstelik yetmezmiş gibi bunlara başka başka sorunlar da eklendi son birkaç yıldır.

Eşimin hemen uykuya geçmesi benim için büyük kazanç…

Usulca kalkıp hemen yarıda bıraktığım kitabın sayfalarına dalıyorum. Bir, bir buçuk saat kadar sonra da klavyenin başına…

Sorunlar uyutmuyor ki…

Birilerine anlatmaktansa yazmayı tercih ediyorum ben.

Yazdıkça terapi görmüş gibi oluyorum çünkü.

Okudukça yazasım, yazdıkça da okuyasım geliyor hep.

Ülkemin insanı uyuyorken ben ya kitabın ya da klavyenin başındayım anlayacağınız.

Yazdıklarımın kitaplaşması da ayrı bir haz benim için.

Özetin özeti şu ki bu kadar kitabın ardında uykudan çalınmış saatler yatıyor.

***

"Cengizciğim" dedim. "Pablo Picasso gibiyim."

Birinin yürüyüş şekli, birinin şortu, kahkahası ya da yemesi içmesi bana yazı konusu oluyor.

Hatta birinin göbeği bile…

***

Bunları konuşup Kırmızıkedi Kitabevi’ne doğru gidiyorken karşımdan gelen göbeği açık genç kızdan gözümü ayıramadım. Boylu poslu, kapkara saçlı bir yeniyetmeydi. Baktığımı görünce bluzunu indirmeye çalıştı.

Kendi kendime mırıldandım, "Al sana bir yazı konusu!"

Göbeğini açıkta bırakan bir elbise giymiş, benim gibi biri bakınca da indirmeye çalışıyor.

Karar ver, gösterecek misin göstermeyecek misin diyesim geliyor.

Yazının konusu olmaz mı bu, sorarım size…

***

Alsancak’taki Kıbrıs Şehitleri Caddesi ile Karşıyaka’daki Kemalpaşa Caddesi, İzmir’in podyuma benzeyen iki caddesi…

Var gibi yok gibi etekleri, kısacık şortları, yarı açık göbekleri ve salınık saçlarıyla arz-ı endam eden İzmir güzelleri sanki hep buralarda toplanmış. Ne zaman bu iki caddeden geçsem gençlik aşısı olmuş gibi hissediyorum kendimi. Laf aramızda, buralara Limontepe’den, Cennetçeşme’den ve Manisa’dan gelen tanıdık kızlar, kadınlar da var. Kendilerine biraz takılacak olsam, “Ne yapayım hocam, bizim orada istediğim gibi giyinip dolaşacak kadar gözü kara değilim,” diyorlar.

Podyum dedim ya…

Geçenlerde birine fazla dikkatli bakmış olmalıyım ki, yanındakine eğilip “Şu kel adamın göbeğime mal gibi baktığını gördün mü?” demesiyle yerin dibine girdim.

Utandım utanmasına da bundan sonra aynı şeyi yapmayacağıma söz verebilir miyim? Dürüstçe söylemek gerekirse, hayır!

Peki, yalnız mıyım bu konuda? Onu da sanmıyorum. Güzelliğini cüretkâr biçimde sergileyen kadınlara gözü kaymayan erkek var mıdır acaba? Varsa da bir iki. O kadar.

Önemli olan karşıdakini rahatsız edecek kadar işin tadını kaçırmamak. Kişiliğine, var oluşuna saldırı boyutuna getirmemek. Püf noktası burası.

***

İşin tadını kaçırmamak deyince madalyonun bir de tersine bakmak gereği duyuyorum. Yoksa bazı şeyler yarım kalır. Bilenler bilir, ahlakçı değilim, bu konuda vaaz vermeyi de kendime yakıştıramam ama giyim kuşam konusunda ölçüyü kaçırmış bazı “güzellere” de rastlanmıyor değil. Eteğin ya da şortun ölçüleri kimilerinde teşhirciliğe kadar evriliyor ne yazık ki. İnanır mısınız Paris, Roma, Atina, Sofya, Brüksel’de bile görmediğim boyutlarda hem de.

Bunların birçoğu sanatçı bozuntularına özeniyor sanki. Behiye Aksoy ya da Mediha Şen Sancakoğlu düzeyine erişemeyen şarkıcıların etek boylarını iyice kısaltarak kendilerini dinletme çabasını örnek alıyor bazı zavallılar. Bu tür zorlamalarla bedenlerini sergilemeye çalışan kadınları da onaylamıyorum doğrusu.

Ama bütün bu düşünceleri kendime saklıyorum elbette. Gidip de birine karışacak değilim. Herhangi bir müdahaleye hakkım yok. Kimsenin de olmamalı.

Selanik’te tanık olmuştum ilk kez, saçlarını rüzgârda savura savura motosikletleriyle yanımdan jet hızıyla geçen kısacık şortlu/ mini mini etekli kızlara… Böylesi görüntülere bizde bön bön bakılırken elin Selaniklisinin dönüp baktığı yoktu. Aradan yıllar geçti, tekrar Selanik’e gittim. Gene aynı manzarayla karşılaştım. Gidin görün, hak vereceksiniz bana. İnsanlar onaylasa da onaylamasa da herhangi bir müdahalede bulunmuyorlardı. Ne karşısındakini utandırıyorlardı, ne de kendileri utanıyorlardı.

Amma da uzattım…

Sözü utanmaya, mahcubiyete getirmeye çalışıyorum deminden beri.

Önce şunu söyleyeyim; işin özüne inersek utangaç biriyimdir ben. Bir kadının bakışlarıyla karşılaşınca utanırım örneğin. Adımın yalan dolan, haksızlık, kaypaklık, çıkarcılık gibi sözcüklerle bir arada geçmesinden kahrolurum. İyi ki de öyleyim. Utanmak her insanın harcı değildir çünkü. Kötüler, yamuk yumuk insanlar utanmayı bilmezler bana göre.

Ama böyleleri hiç de eksik değil yaşantımızdan. Bugünlük birkaç örnekle yetineyim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi…

Memleketin dört bir köşesinden seçilip gelen milletvekillerinin/ milletin evi…

Memleketin seçilmiş milletvekilleri ellerindeki pankartlarla soruyor: “10 bin dolar alan siyasetçi kim?”

Milletvekilleri, ülkenin içişleri bakanına bunu soruyor.

İçişleri Bakanı kızıyor. Ve de bu sorunun yanıtını altı buçuk aydır vermiyor.

İşte burada utanıyorum ben. Ülkem adına, Meclis adına…

Milletin vekillerinin sorusuna içişleri bakanı neden aylardır yanıt vermez? Ayıp değil midir?

Sadece bu mu?

Adamın biri, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’na kara çalmak için İBB’nin Boji adındaki kadrolu köpeğinin “günahını alıyor.” Nasıl mı? Boji’nin tramvaya pislediğini kanıtlamak uğruna cebinden köpek pisliği çıkarıyor ve etrafa çaktırmadan tramvayın koltuğuna bırakıyor. Amacı ne; belediye hizmetlerine b.k atmak…

Ne kadar aşağılık, ne kadar utanç verici bir durum.

Koltuğa pislik bırakan o adamın hangi zihniyete hizmet ettiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Yazık. Sorsan dininde imanında olduğunu söyler, sonra da en iğrenç ayak oyunlarına girişmekten çekinmez.

İngmar Bergman’a sormuşlar: “Gidişat kötü, dünya nasıl kurtulacak?”

“Utanç!” demiş, “Dünyayı bir tek utanç kurtarabilir.”

Gazetelere bir bakın…

“Müslüme’nin dedesi, babası çıktı.”

“Ensest Fordçuluk ilgi alanım.” (Yeni Akit’in resmi twitter hesabından)

“Bugün CHP’li öğrencilerimin notunu kırdım.” (İyi ki varsın Erdoğan, / Yanındayız Erdoğan diyen Osman Bayrak adlı öğretmenin sosyal medya hesabından)

“Zamlarla ilgili kuyruk yok. Kuyruk nereden kaynaklanıyor biliyor musun, araç sayısı fazla, ondan kaynaklı.” (AKP Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir)

Ah, şu utanma duygusu... Olmayınca olmuyor işte.

İster istemez düşünüyorum, çıkar yol arıyorum.

İsveç /Uppsala doğumlu bir Protestan papazının oyun yazarı ve film yönetmeni oğlu İngmar Bergman 2007’de ölmeseydi de ülkemize davet edip bir hafta ağırlasaydık keşke…

Gereksiz harcamalarıyla ilgili iddialar nedeniyle görevinden istifa eden Norveç Meclis Başkanı Eva Kristin Hansen’i konuk etseydik de ruh dünyasında olup bitenleri paylaşsa mıydı acaba?

Böylesi arayışlara, desteklere anlayış gösterip yaşama geçirilmelerini olgunlukla karşılar mı dersiniz şu güzelim ülkemin ileri gelenleri?

Yorumlar (1)
Mualla Ulusavaş 2 yıl önce
Bir sorunun oluşmasına katkıda bulunup hiç sorumluluk taşımayan utanmazlara ne demeli???
Makalenin konusu iyi seçilmiş, kutlarım.
17
parçalı bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 33 90
2. Fenerbahçe 33 86
3. Trabzonspor 33 55
4. Beşiktaş 33 51
5. Başakşehir 33 49
6. Rizespor 33 48
7. Kasımpasa 33 46
8. Antalyaspor 33 45
9. Alanyaspor 33 45
10. Sivasspor 33 45
11. A.Demirspor 33 41
12. Samsunspor 33 39
13. Ankaragücü 33 37
14. Kayserispor 33 37
15. Konyaspor 33 36
16. Gaziantep FK 33 34
17. Hatayspor 33 33
18. Karagümrük 33 33
19. Pendikspor 33 30
20. İstanbulspor 33 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 31 69
2. Göztepe 31 63
3. Ahlatçı Çorum FK 31 55
4. Sakaryaspor 31 54
5. Bodrumspor 31 52
6. Kocaelispor 31 52
7. Bandırmaspor 31 47
8. Boluspor 31 47
9. Gençlerbirliği 31 47
10. Erzurumspor 31 42
11. Ümraniye 31 37
12. Manisa FK 31 36
13. Keçiörengücü 31 36
14. Şanlıurfaspor 31 34
15. Tuzlaspor 31 33
16. Adanaspor 31 32
17. Altay 31 15
18. Giresunspor 31 7
Takımlar O P
1. Arsenal 34 77
2. M.City 33 76
3. Liverpool 34 74
4. Aston Villa 34 66
5. Tottenham 32 60
6. M. United 33 53
7. Newcastle 33 50
8. West Ham United 34 48
9. Chelsea 32 47
10. Bournemouth 34 45
11. Brighton 33 44
12. Wolves 34 43
13. Fulham 34 42
14. Crystal Palace 34 39
15. Brentford 34 35
16. Everton 34 33
17. Nottingham Forest 34 26
18. Luton Town 34 25
19. Burnley 34 23
20. Sheffield United 34 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 32 81
2. Barcelona 32 70
3. Girona 32 68
4. Atletico Madrid 32 61
5. Athletic Bilbao 32 58
6. Real Sociedad 32 51
7. Real Betis 32 48
8. Valencia 32 47
9. Villarreal 32 42
10. Getafe 32 40
11. Osasuna 32 39
12. Sevilla 32 37
13. Las Palmas 32 38
14. Deportivo Alaves 32 35
15. Rayo Vallecano 32 34
16. Mallorca 32 31
17. Celta Vigo 32 31
18. Cadiz 32 25
19. Granada 32 18
20. Almeria 32 14

Gelişmelerden Haberdar Olun

@