14.12.2020, 14:22

Neoliberalizm, Neofaşizm Ortaklığı

10 Aralık… Bu tarih, Unidad Popular (Halk Birliği) adıyla kurulan bloğun desteğiyle beraber Şili’de devlet başkanlığını kazanan, seçimle iktidara gelen ilk Marksist devlet başkanı Salvador Allende’yi, 1973’te Amerika destekli bir darbeyle deviren, faşist general Augusto Pinochet’nin ölüm yıldönümüydü.

Bu tarih, pek çok sahte gerçeğin doğrularını gün yüzüne çıkardı. Örneğin, liberalizmin kelime kökeni olan "özgürlük" vaadinin tam bir yalan olduğunu. "Farklı fikirlerin kendilerini savunabilmesi, propaganda yapabilmesi, örgütlenebilmesi özgürlüğü" liberal politikacıların diline pelesenk olsa da, 1973’te liberalist ve faşist bir general, kapitalizmin küresel bayraktarlığını yapan ABD’nin desteğiyle Şili’de kanlı bir darbeyle koltuğa otururken liberalistler arasında bir bayram havası hakimdi.

Kimilerine göre 11 Eylül 1973 Şili darbesi, neoliberalizmin doğum günüdür, fakat neoliberalizm gevşek bir kavramdır ve kiminle beraber, ne zaman doğduğu da aynı ölçüde bulanıktır. Kimileri mimarının Keynes olduğunu söyler, kimileri Mises der.

 Ne karın ağrısıysa… Bu tezlerin hepsi biraz tartışmalı olsa da kesin olan, 11 Eylül 1973’te, liberalizmin neoliberalizme evirilmesi için mükemmel bir deneysel laboratuvarın inşa edilmiş olmasıdır. Güncel liberalizmin Mises, Hayek ve Keynes ile beraber teorik babası sayılan Friedman, olanları "Şili mucizesi" olarak isimlendiriyordu. Hayek ise, "Dünya Şili’nin yaşadığı canlanmanın zamanımızın büyük iktisadî mucizelerinden biri olduğunu anlayacaktır." diyordu. (1)

"Sosyalizmde markalar ve işletmeler arası rekabet olmadığından tek bir tip ürün vardır ve dolayısıyla tutarlı bir fiyat sistemi de olamaz." deyip, daha sonra Sovyetler Birliği’nin başarılarını (bu başarıların neler olduğunu, 26 Aralık’ta yayınlamaya başlayacağım yazı dizisinde anlatacağım) gördükten sonra, "Ama SSCB zaten tam olarak sosyalist bir oluşum değil." diyerek iyice batıran liberal iktisatçı Mises de bu darbeyi alkışla karşılayanlar arasındaydı.

Peki, bu 'mucize', bu 'büyük atılım' neydi ve nasıl gerçekleşmişti? Çağımızın en büyük halkçı, devrimci ve müzisyenlerinden Victor Jara’nın, olaylara tanık olan eşinin yazdığı ‘’Yarım Kalan Şarkı’’ isimli kitabından bazı paragraflar derleyerek, gerçekte olanların kısa bir özetini oluşturabiliriz. Şunları yazıyor kitapta Jara; ‘’Allende seçildiği takdirde Şili’nin, Sovyet “imparatorluğunun” bir parçasına dönüşeceği; tüm Şilili çocukların ailelerinden koparılıp Küba’da eğitime yollanacağı propagandası bir beyin yıkama kampanyasıydı. Santiago, birdenbire Rus tanklarının başkanlık sarayına girişini gösteren, ağlayan çocuk resimleriyle dolu afişlerle bezeni vermişti. Kampanyaya büyük para akıtıldığı belliydi; soldaki herkes bu çalışmanın ardında CIA’in bulunduğunu konuşuyordu. O sırada çoğumuz buna inanamıyorduk ama yıllar sonra William Colby, ABD senatosunun Allende’yi engelleyebilmesi için seçim kampanyasında Eduardo Frei’ye üç milyon dolar verdiğini açıklayacaktı. … Bu arada ülkede oynanan drama devam ediyordu. Ülkeye CIA ajanlarının akın ettiği söyleniyordu. Allende’ye yönelik bir suikast girişimi ortaya çıkarıldı. Polis sağcı terör gruplarına karşı tuhaf bir yavaşlık içinde davranıyordu. … Mesela El Mercurio gazetesi, Allende hükümeti karşıtı kampanyayı sürdürmek için CIA'den binlerce dolar alıyordu. Sadece kamuoyunu yanıltmak için haberlerin nasıl çarpıtıldığını görmek değil, yalan ve dedikodularla olayların, gerçeklerin çökertilişini de görmek inanılır gibi değildi ve feci öfkelendiriciydi. … Şirketler hemen intikam planları oluşturmaya ve CIA ile ITT tarafından başlatılmış istikrarsızlaştırma planını desteklemeye başladılar. … Bu arada CIA'in Şili’deki gizli eylemlerine dair açıklamalar Washington Post'ta yayınlanmaya başladı ve Allende’ye yönelik komploların sürdüğünü anladık. … Kendi maddi güçleri ve arkalarına aldıkları çokuluslu şirketler ve CIA desteğiyle patronlarsa bombalamalarla, suikastlarla, isyanlarla ve her türden terörist saldırılarla ülkeyi tamamen durdurmaya niyetliydi. … Tehdit kol geziyordu. Patria y Libertad’ın bildirdiği şiddet dalgasının baş harfleri SACO (Örgütlü Sivil Eylem Sistemi) ve Endonezya’da 1965 yılında yüz binlerce komünistin katledilişini hatırlatan “Cakarta geliyor" cümlesi duvarlarda sıkça görülmeye başlamıştı. … Askeri marşlar arasında duyuruları ve haberleri dinledim. General Augusto Pinochet komutasındaki Silahlı Kuvvetler, Allende’ye teslim olma çağrısı yapıyor, öğlene kadar verdikleri mühlet dolunca sarayın bombalanacağını bildiriyorlardı. Monica öğlen yemeğini hazırlar, Amanda’yla Carola bahçede oynarken aniden bir jet uçağının gürültüyle pike yaptığını ve ardından gelen müthiş patlamayı duyduk. Hemen dışarı fırlayıp çocukları içeri aldım; kapı ve pencereleri kapattık ve çocuklara bir oyun oynadığımızı söyledik. Ama jetlerin ardı arkası kesilmiyordu ve sanki bombalar hemen üzerimize, dağlık kesimde bulunan gecekondu mahallesine yağıyordu. Ardından helikopterler geldi; alçaktan, bahçenin üzerinden uçtular. Yatak odası balkonumuzdan sinekler misali Allende’nin evi üstünde dolandıklarını ve eve ateş açtıklarını gördüm. Yukarıda, sıradağlar tarafında bir uçak çemberler çiziyordu. Motorunun sesini saatlerce dinledik. ... Allende’nin kurtulup kurtulmadığını merak ediyorduk. Bu konuda hiçbir duyuru yapılmıyordu. Sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti. Quena durumumuzu sormak için aradığında Victor’un burada olmadığını, üniversiteye gittiğini söyledim. 'Aman Tanrım!' dedi ve telefonu kapadı. … O gece yattım ama elbette uyuyamadım. Sürekli ani silah sesleri duyuyorduk. Victor’un üşüyüp üşümediğinden, uyuma fırsatı bulup bulamadığından endişelenerek ve keşke yanına en azından bir ceket alsaydı diyerek sabahı ettim. Belki, diyordum, yasağın başlamasının daha geç saate alınmasıyla yakınlardaki bir tanıdığın evine gidebilmiştir. … Çıktım ve birkaç blok aşağıda, JAP ile işbirliği yapan Alberto’nun dükkânına gittim. Çekimi bozmasını rica edecektim. Yolda yanımdan, silahlı sivillerle dolu iki kamyon geçti. Semt faşistlerimizin deliklerinden gün ışığına çıktıklarım anladım. Alberto çok korkmuştu ve korkmakta haklıydı. Geçen haftalarda dükkânı önünde iki defa bomba patlamıştı. … Ülkedeki 'Marksizm kanserini yok etmekten' bahseden generallerin yüzlerini görmekten kusacak hale gelmeme rağmen televizyonun başından ayrılmadım. Allende’nin öldüğünü bildiren resmi açıklamaları dinledim, Moneda Sarayı ve Allende’nin evinin yıkıntılarını, yatak odasını, banyosunu (daha doğrusu geriye kalanları) terörist saldırılara karşı korumalarının kullanacağı düşünüldüğünde aşın zavallı görünen 'cephaneliğini' gösteren filmi izledim. Teknik Üniversite’nin 'ele geçirildiği' ve 'aşırı uçtaki' çok sayıda kişinin tutuklandığı haberiyse akşama doğru geldi. … Victor’un kimliğini yetkililer bulmadan açığa verme korkusuyla harekete geçmeye çekiniyordum. Dikkatleri üzerine çekmek istemiyordum. Hem belki saldırıdan önce üniversiteden çıkmayı başarmıştı. Umudum buydu. …  Merkez İstasyonu ve civarındaki tezgâhlar her zamanki gibi hareketliydi. Otobüsten indim ve bir an için Estadio Chile’ye giden yola sapıp sapmama arasında kalakaldım. Sokaktaki kalabalığa, silahlar elde dolanan askerlere baktım. Spor salonuna ulaşmak imkânsız görünüyordu ve ulaşabilsem bile ne yapabilirdim? Teknik Üniversite’ye doğru ilerlemeye koyuldum... Yerleşke ve binalar bomboş görünüyordu... Derken binanın büyük camlarının ve kapılarının kırıldığını, duvarların kurşun delikleriyle dolu olduğunu fark ettim. Önündeki, genelde hep dolu duran otopark, bizim zavallı minik arabamız haricinde bomboştu. Çevrede nöbetçi askerler olmalıydı ama hiçbirini göremedim. Arabaya ilerledim ve çantamda anahtarlarımı ararken arabanın altından damlayan kanların oluşturduğu bir göle bastığımı, pencerelerin kırıldığını, arabanın içinin cam kırıklarıyla dolduğunu fark ettim. 'Bu bizimki olamaz,' diye düşündüğümü ve anahtarları uyuyorlar mı diye kilide sokmaya çalıştığımı hatırlıyorum."

Allende’ye ve Victor’a neler olmuştu? Allende, başına gelecekleri anlayınca Castro’nun kendisine hediye ettiği tüfekle intihar etmişti. Victor, bugün kendi adıyla anılan Şili Ulusal Stadyumunda, 70.000 küsur insanın önünde ibret olsun diye bilekleri kırılarak asılmıştı. Üstüne bir de kurşuna dizilmişti.

"Oldukça otoriter ve kötü dediğimiz devletlerin neoliberalizm ile oldukça uyumlu olduğunu aklımızda tutmalıyız. Aslına bakarsak Mises’ten Hayek’e kadar neoliberal düşüncenin, 'Sound Economics' diye adlandırdıkları şeyi desteklediği sürece devasa devlet şiddeti ile mutlu oldukları görülebilir.

Neoliberalizm kökenlerini 1920'lerin Viyanası'nda bulur. Mises, Avusturya'da işçi sendikalarını ve Avusturya sosyal demokrasisini yerle bir eden protofaşist devleti için sevincini zor saklıyordu ve erken protofaşist hükümete katılıp onu övdü. Onun 'sound economics'ini koruması nedeniyle aslında faşizmi övdü. Şili’de Pinochet birçok suikastla zalim diktatörlüğünü kurduğunda, hepsi bunu sevdi, hepsi orada savaştı. Toplumun küçük bir kesimine kazanç getiren bu 'sound economics'e, bu muhteşem mucizeye yardım ettiler. Dolayısıyla, vahşi bir neoliberal sistemin kendinden menkul liberteryenler tarafından güçlü bir devlet, şiddet ve dayatma ile yeniden kurulacağını düşünmek ihtimal dışı değil." (2)

----------

(1) https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/107370

(2) https://medyascope.tv/2020/04/26/noam-chomsky-koronavirusun-iyi-yani-belki-de-insanlari-nasil-bir-dunya-istedigimiz-konusunda-dusunmeye-itmesi-olacak/

Yorumlar (0)
17
parçalı bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 34 93
2. Fenerbahçe 33 86
3. Trabzonspor 33 55
4. Beşiktaş 33 51
5. Başakşehir 33 49
6. Rizespor 33 48
7. Kasımpasa 33 46
8. Antalyaspor 33 45
9. Alanyaspor 33 45
10. Sivasspor 33 45
11. A.Demirspor 34 41
12. Samsunspor 33 39
13. Ankaragücü 33 37
14. Kayserispor 33 37
15. Konyaspor 33 36
16. Gaziantep FK 33 34
17. Hatayspor 33 33
18. Karagümrük 33 33
19. Pendikspor 33 30
20. İstanbulspor 33 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 31 69
2. Göztepe 31 63
3. Ahlatçı Çorum FK 31 55
4. Sakaryaspor 31 54
5. Bodrumspor 31 52
6. Kocaelispor 31 52
7. Bandırmaspor 31 47
8. Boluspor 31 47
9. Gençlerbirliği 31 47
10. Erzurumspor 31 42
11. Ümraniye 31 37
12. Manisa FK 31 36
13. Keçiörengücü 31 36
14. Şanlıurfaspor 31 34
15. Tuzlaspor 31 33
16. Adanaspor 31 32
17. Altay 31 15
18. Giresunspor 31 7
Takımlar O P
1. Arsenal 34 77
2. M.City 33 76
3. Liverpool 34 74
4. Aston Villa 34 66
5. Tottenham 32 60
6. M. United 33 53
7. Newcastle 33 50
8. West Ham United 34 48
9. Chelsea 32 47
10. Bournemouth 34 45
11. Brighton 33 44
12. Wolves 34 43
13. Fulham 34 42
14. Crystal Palace 34 39
15. Brentford 34 35
16. Everton 34 33
17. Nottingham Forest 34 26
18. Luton Town 34 25
19. Burnley 34 23
20. Sheffield United 34 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 33 84
2. Barcelona 32 70
3. Girona 32 68
4. Atletico Madrid 32 61
5. Athletic Bilbao 32 58
6. Real Sociedad 33 51
7. Real Betis 32 48
8. Valencia 32 47
9. Villarreal 32 42
10. Getafe 32 40
11. Osasuna 32 39
12. Sevilla 32 37
13. Las Palmas 32 38
14. Deportivo Alaves 32 35
15. Rayo Vallecano 32 34
16. Mallorca 32 31
17. Celta Vigo 32 31
18. Cadiz 32 25
19. Granada 32 18
20. Almeria 32 14

Gelişmelerden Haberdar Olun

@