30.08.2020, 16:03

Tarihi Yapan Halktır, Halklara Tarih Yaptıran da İnsanlık Onuru

”Tarih, halkın ruhudur” der, bir Sovyet düşünür. A. W. Gulyga’ya göre ise “Tarih, insanlığın belleğidir.”

Tarihi yazmak, insanlığın belleğini diri tutma amacına da hizmet ediyor.  Aynı zamanda dünyanın seyri, insanoğlunun yaşam kavgası sürecinde çeşitli uygarlıklar kurmuş, ama tarihin akışı, çağların devinimi ve ivmesi içinde zamanla ortadan kalkmış ya da unutulmuş topluluk, halk veya ulusların ruhunu yaşatmak anlamını da taşıyor. İşte tarih sayesinde onların yaşamları, felsefeleri, kültürleri, kimlikleri hakkında bilgi sahibi olabiliyoruz. Tabii doğru bir tarih anlayışı ile…

Tarihi araştırmak, biraz da bulmaca çözmeye benzer. Ya da bir “yap-boz” oyunu. Doğru parçaları yerli yerine oturtamayınca, ortaya doğru bir resim çıkarabilmenin olanağı yok. Ya da tarihi araştırırken, bir labirentte ilerleniyormuş gibi hissedilir. Bu karanlık tüneli andıran labirentten çıkıp, aydınlığa kavuşabilmek, yol boyunca ilerlerken yolu iyi görebilmek için ışık sunacak bir meşaleye gereksinim duyulur. İşte bu meşale, bilimdir! Tarih ve bilim, bu bakımdan birbirinden ayrılmaz, bütünsellik içindedir. Açıkçası; tarih de bir bilimdir! Yani, doğru bir tarih anlayışı, tarihin bir bilim olduğu gerçeğini bilmek çok önemli.

Ne var ki; günümüzde bile hala tarihi bilimselliğin ötesinde algılayanlar var. Ortaçağın feodal kültürünün bir kalıntısı olan felsefe ve düşünce tarzlarını aşamayan, bilimselliğe ulaşamayan pek çok zihniyet, bugün bile tarihi masal, efsane ve hurafelerle özdeşleştirmiş veya süsleyip püslemiş durumda. Onlara göre tarih; bir efsaneler toplamı. Veya masalsı bir anlatımı olan, mistik esintiler taşıyan ve bol hurafelerle de süslenen bir  “zaman edebiyatı”. Bu yüzden kendi tarihimizi araştırırken bile, bilinmezliğin getirdiği “gizem”, kimi araştırmacıları bu “gizem”in büyülü havasına sokup, ya mistisizmin sisli yoluna ya da mitolojinin masalsı dokusuna saptırıyor. Bu yüzden de bazen tarihi bir olayı okurken, size bu olayla ilgili gerçek mi, yoksa bir masal mı anlatılmaktadır, bunu ayırt edebilmekte zorlanırsınız.

* * *

Liseli yıllarımda, profesör sıfatı taşıyan kimselerce yazılmış tarih kitaplarında masal anlatıldığına tanık oldum. İstanbul’un fethinin “Fatih Sultan Mehmet’in bir an atını kızgınlıkla denize sürüp dörtnala koştuğu, sonra da geriye dönüp bakınca atın ayaklarının hiç ıslanmadığı, böylece ilahi bir kudret nedeniyle atının denizin üzerinde hiç batmadan yürütüldüğü, bu nedenle İstanbul’un fethedilebileceğine herkesin çok inandığı” şeklinde anlatıldığını çok iyi hatırlarım. Hatta o zamanki tarih ve sosyoloji kitaplarında kurttan türediğimizin de ballandıra ballandıra anlatıldığını hiç unutmam…

Liseli yıllarımdan bugüne geçen bunca zaman sonra tarih anlayışında değişen bir şey oldu mu? Oldu tabii ki, ama daha da kötüye doğru. Örneğin Çanakkale Şehitleri’ni Anma Haftası açılışları artık ilahiler ve dualarla yapılıyor! Sonra da Çanakkale zaferinin evliyaların yardımları ile kazanıldığı anlatılıyor. Yani, tarih gerçeklerden koparılıp soyutlanarak, içine masal ve hurafeler doldurularak, insanları bir amaç doğrultusunda aldatıp uyutmak için bir araç haline dönüştürülüyor yine.

Oysa Mustafa Kemal şöyle der: “Tarihi yazanlar gerçekler konusunda tarihi yapanlar kadar dürüst, samimi ve titiz davranmazlarsa, asıl gerçek anlaşılmaz bir hal alabilir.”

Tarihi yapanların hep krallar, padişahlar olduğu anlatılır. Oysa gerçek bu değil. Ya da iyi niyetli bir tarihçi çıkıp size “tarihi yapan halktır” der. Bu tanım gerçeğe daha yakın olduğu için yürekten benimseniverir. Ama yeterli mi? Eğer tarih, “halkların ruhu ve belleği” demek ise, o zaman bu tanımın eksik olduğunu düşünmek gerek. Prof. Özbaran’ı okuduğunuzda, bu eksikliğin ne olduğunu fark edersiniz: Tarihi yaptıran nedir? Uygarlık tarihi boyunca halklara tarih yaptıran şey, “insanlık onuru”dur. Öyleyse, tarihi yaptıran eğer insanlık onuru ise, tarihi yazdıran da “insanlık bilinci ve akıl” olmalıdır…

* * *

Peki bizde tarih anlayışı neden böyle? Prof. Salih Özbaran’ın “Güdümlü Tarih” adlı kitabında bir cevap bulabilirsiniz. Çünkü tarih güdümlü bir şekilde yazılıp anlatılıyor. Amaç gerçeği gözlerden ırak tutmak, insanların dikkatinden kaçırmak. Bu yüzden tarih bizde zamanın iktidarlarının topluma dayatmaya çalıştıkları kendi öğretileri doğrultusundaki yönlendirmelerine göre bir uslüp, amaç ve anlatım tarzına bürünüp, o iktidarın niyetine göre bir araç haline getiriliyor.

Bizde tarih nasıl bu hale getirilmiş? Bunun da cevabını Prof. Özbaran’ın “Geçmişi Güncelleştirmek” adlı diğer kitabında bulabilirsiniz. Bizde tarih bu şekilde, bazı iktidarların zihniyetine ve hedeflerine uygun şekilde değişik kalıplara büründürülüp zamanın koşullarına uydurularak anlatılıyor. Bunu da “geçmişi güncelleştirmek” diye açıklıyor Prof. Özbaran.

Örneğin Çanakkale Savaşı, insanlığın ve tüm dünyanın hala unutamadığı destanlaşan bir zafer. Ama Türkiye’nin bugünkü siyasi atmosferi içinde nasıl anlatılıyor? İlahiler ve mevlit eşliğinde açılıp, evliyaların yardımı ve desteğiyle kazanıldığı anlatılıyor. Çünkü zamanın efendilerini ancak bu anlatım tarzı ve üslup memnun ediyor. Bu nedenle de 12 Mart darbesinden sonra bizde tarih bazı talimatla yazdırılmaya başlanmış, Atatürk’ün Bursa Nutku‘nun yasaklandığı bir memleket haline gelinmiş sonra. Bugün ise Cumhuriyet Bayramı, 30 Ağustos gibi önemli milli bayramların bile kutlanamadığı, kutlanmasının yasaklandığı veya engeller çıkarıldığı günlerden geçilmesi çok anlamlı bu bakımdan.

Böylelikle asıl gerçek gözlerden saklanıyor. Önce bilimden koparılıp, bir başka anlayışın etkisine sokuluyor. “İnsan aklı”, “özgürlük ruhu” ve “insanlık onuru” gibi yaşamda insanlık için en önemli değerler ortadan kaldırılıp, tarihi gerçekler yerine masallar anlatılmaya başlanıyor. Yani Prof. Özbaran’a göre, geçmişimiz zamanın siyasal atmosferine uydurulacak şekilde güncellenmektedir. Gulyga’nın tanımıyla, “Tarih, insanlığın belleği” ise eğer, demek ki birileri sizin belleğinizle oynuyor. Ya da “Tarih, halkların ruhu” ise eğer, demek ki birileri atalarınızın ruhu ile de oynamaya çalışıyor…

Bunları bir tarih profesörü anlatıyorsa eğer, bilin ki durum çok vahim o zaman! Yani gerçek tarih anlatılmıyor ya da doğru anlatılmıyor. Sadece birilerinin istediği şeyler, birilerinin istediği şekilde anlatılıyor. Prof. Özbaran’ın bu kitaplarını okurken bir Kızılderili atasözünü hatırladım: “Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar, kitaplar sadece avcıyı över!” Prof. Özbaran’ın “güdümlü tarih” ifadesini ne kadar da güzel anlatan bir söz…

* * *

Güdümlü Tarih ve Geçmişi Güncelleştirmek adlı kitaplarını bitirdikten sonra, Prof. Salih Özbaran’ı getirdim gözlerimin önüne. Dudaklarımda beliren hafif bir tebessümle, “Ben size boş yere ‘delikanlı’ diye hitap etmedim sevgili hocam” diye düşündüm. Mecazi olarak ‘delikanlı’ tanımını hangi anlamda kullandığım anlaşılmıştır. Dürüst, mert, karakteri ve kişiliğiyle dimdik bir duruş sergileyen kişi. Düşünce tarzı boyutunda ise, aydınlık düşünceleri nedeniyle dinamik bir üretkenliğe, cesur bir tavır ve anlayışa sahip bir karakter. Çünkü hiçbir kral veya diktatörün insanlık onuru ile özgürlük ruhunu yok edemediğini, edemeyeceğini söyleyebilen bir tarihçi Prof. Özbaran. Delikanlı bir tarihçi ya da…

Çaldağı mücadelesi içinde de bir bilim insanının onurlu duruşunu sergileyerek dimdik saf tutmuştur. Böyle bir mücadelede bir bilim insanının verebileceği en önemli katkıyı yazdığı makaleler ve 2 kitabıyla sunmuştur. Bu yüzden eğer Salih Özbaran “Çaldağı benimdir, bizimdir” diyorsa, bilin ki bu doğrudur. Çünkü delikanlı bir tarihçi söylüyor bunu.

“Çaldağı Benimdir” adlı kitabının önsözünde şöyle der: “Çaldağı sorununa bu denli kayıtsız yaşamış olmanın ezikliğini duyumsadım, okumuş, mürekkep yalamış hemşehrilerimin vurdumduymazlığına tanık oldum. Şimdi de kentimi kuşatmış sermayenin gelecekte yaratabileceği korkunç doğa tahribatının ürküntüsünü yaşamaktayım. Ancak Turgutlu’nun Çaldağı, bilginlerin uyarıları paniğe sevkediyor beni…”

Yaşı 80’e gelmiş durumda. Ama ben ona “delikanlı” diyorum. Boş yere değil elbette. Nice tarih profesörleri o satılık ve yalaka edaları ile tarihi gerçekleri nasıl saptırırız diye masallar üretip, tarihi olayları hurafelere bezeyerek anlatmaya çalışırken, Prof. Salih Özbaran yazdığı nice kitabı ve makaleleri ile “masal anlatmayın!” diye gür bir ozan sesiyle seslenmiştir. Nice genç insandan daha diri ve dimdik şekilde Çaldağı mücadelesinde saf tutmuştur.

Bu yüzden, yazıya konu edindiğim 2 kitabını bitirdikten sonra, içimden geçen duygular iki kelime ile ifade bulmuştu, tarihin ne olduğunu ve ne olmadığını bir tarihçi olarak anlattığı, bir tarihçi olarak, “Çaldağı benimdir, bizimdir” dediği için:
— Teşekkürler delikanlı!

* * *

Bugünlerde yeni bir kitap hazırlığında. Kitabın konusu yine madencilik ve Çaldağı sorunu. Geçen gün görsel olarak kullanabileceği bazı resimler istemek için aradığında öğrendim. Hâlâ delikanlı bir heyecan duyarak, halkın doğanın talan edilmesine karşı verdiği mücadeleye bir tarih profesörü olarak hem tanıklık, hem de taraflık yapıyor. Çünkü Türkiye’de “madencilik” adı altında yapılanların sadece yeraltı zenginliğimizin soyulup yağmalanması olduğunu bir tarihçi olarak iyi biliyor. Bu yüzden “Çaldağı, Kasaba’mdaki darbe” adlı kitabında “ekolojik emperyalizm”den bahsetmiştir…

Yorumlar (0)
12
parçalı az bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 14 33
2. Fenerbahçe 14 32
3. Trabzonspor 14 31
4. Göztepe 14 26
5. Samsunspor 14 25
6. Beşiktaş 14 24
7. Gaziantep FK 14 22
8. Kocaelispor 14 18
9. Başakşehir FK 14 16
10. Alanyaspor 14 16
11. Konyaspor 14 15
12. Çaykur Rizespor 14 14
13. Antalyaspor 14 14
14. Kasımpaşa 14 13
15. Eyüpspor 14 12
16. Kayserispor 14 12
17. Gençlerbirliği 14 11
18. Fatih Karagümrük 14 8
Takımlar O P
1. Pendikspor 15 32
2. Bodrum FK 15 30
3. Amed SK 15 29
4. Esenler Erokspor 15 28
5. Erzurumspor FK 15 26
6. Çorum FK 15 25
7. Iğdır FK 15 25
8. Serik Belediyespor 15 25
9. Bandırmaspor 15 23
10. Van Spor FK 15 21
11. Boluspor 15 20
12. Sivasspor 15 20
13. Sakaryaspor 15 19
14. Keçiörengücü 15 18
15. İstanbulspor 15 15
16. Ümraniyespor 15 15
17. Sarıyer 15 14
18. Manisa FK 15 13
19. Hatayspor 15 5
20. Adana Demirspor 15 2
Takımlar O P
1. Arsenal 14 33
2. Manchester City 14 28
3. Aston Villa 14 27
4. Chelsea 14 24
5. Crystal Palace 14 23
6. Sunderland 14 23
7. Brighton & Hove Albion 14 22
8. Manchester United 14 22
9. Liverpool 14 22
10. Everton 14 21
11. Tottenham 14 19
12. Newcastle United 14 19
13. Brentford 14 19
14. Bournemouth 14 19
15. Fulham 14 17
16. Nottingham Forest 14 15
17. Leeds United 14 14
18. West Ham United 14 12
19. Burnley 14 10
20. Wolverhampton 14 2
Takımlar O P
1. Barcelona 15 37
2. Real Madrid 15 36
3. Villarreal 14 32
4. Atletico Madrid 15 31
5. Real Betis 14 24
6. Espanyol 14 24
7. Getafe 14 20
8. Athletic Bilbao 15 20
9. Rayo Vallecano 14 17
10. Real Sociedad 14 16
11. Elche 14 16
12. Celta Vigo 14 16
13. Sevilla 14 16
14. Deportivo Alaves 14 15
15. Valencia 14 14
16. Mallorca 14 13
17. Osasuna 14 12
18. Girona 14 12
19. Levante 14 9
20. Real Oviedo 14 9

Gelişmelerden Haberdar Olun

@