05.09.2020, 12:00

İntihar

Bir de fiziksel olmayan intihar var ki,

cenazen mezarlıkta değil, kafanın içindedir...”

(La edri)

***

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi'ne altın çağını yaşatan Rektör Prof. Dr. Şener Oktik’in eşi Prof. Dr. Nurgün Oktik üstün başarılı bir sosyologdur. Başarılı çalışmalarını yakından izlerdim.

Bir araştırması, insanın kendi canına kıyması (intihar) ile ilgiliydi. Hocamız, Muğla ilinde en çok intihar vakasının Milas ilçesinde olduğunu ortaya koymuştu. Buraya kadar, olağan dışı bir durum yok gibi algılanabilir. Önemli olan saptama şu idi:

Bir gün gelmiş, Milas'ta intihar olayları adeta şıp diye kesilmişti. Bu değişimin nedenini, konuya uzak olanların kestirmesi kolay olmasa gerek. Zira, kendini öldürmekten vaz geçme nedeni, intiharların çok olması nedeniyle ilgiliydi.

Şimdi siz biraz kafa yormaya devam edin lütfen; benden iki açıklama.

TDK Türkçe Sözlük, “intihar”ı şu tümceyle tanımlıyor:

“Bir kimsenin, toplumsal ve ruhsal nedenlerin etkisiyle kendi hayatına son vermesi.”

Ferit Develioğlu'nun “Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Sözlük”te, “intihar” sözcüğü karşısında şu kısa izahat: “a. i. Kendini öldürme, nahr'dan.”

Böyle olunca “nahr” kelimesinin anlamına bakmak gerekiyor:

“(a. i.) Boğazlama, kesme, Yevm-ün-nahr: Kurban Bayramı'nın ilk, Zilhice'nin onuncu günü.”

Dönelim Milas'taki intihar olaylarının ve aniden kesilmesinin nedenine:

Bilinecektir ki; bir yabancı ülkenin zorlamasıyla Türkiye'de tütün üretiminin yasaklanmasına kadar bu ilçede bu ürünün üretimi çok yaygın idi. Bu tarımın hastalık ve zararlılarına karşı folidol kullanılıyordu. İşte, canına kıymak isteyen gençler, özellikle genç kızlar, bu ilaçtan bir bardak içmekle yaşamdan kopuyordu. Tütün ziraatı yasaklanınca, folidol denilen zehir ortadan kalktı. Milaslı gençler de kolay intihar şeklini elden kaçırdı.

Bunca genç (özellikle kız) tatlı canına niçin kıyıyor acaba? Bence bunun başat nedeni, gençlerimizin istemedikleri kişiyle evlendirilmesi ya da istedikleri kişiyle evlendirilmemesi...

Bunları yazarken, bazı büyük bilim adamı ve sanatçıların kendi canlarına kıymaları geliyor aklıma.

Ben bu intiharları, Doberman köpeklerinin öl(dürül)mesine benzetiyorum. “Ne alaka?” diyeceksiniz.

Bu köpeklerin genleriyle o kadar çok oynanmış ki; zamanla büyüyen beyinleri kafataslarına sığmaz oluyor. Zavallı it bu yüzden çıldırıyor, en yakınındaki sahibinden başlayarak, önüne kim gelirse saldırıp parçalıyor. Bu nedenle bu cins hayvanlar, ortalama dokuz yaşına geldiklerinde öldürülüyor.

Kendi canına kıyan filozofların başında Empedokles geliyor.

Bugünün atomistleri “Biz Empedokles'in torunlarıyaz” diyor ama, değişik inanış ve tutumu vardı bu ilginç bilgenin. Ona göre “varolma” ve “yok olma” diye bir şey yoktu! Bütün canlılar aynı maddelerden yaratıldığına göre, insanlarla hayvanlar kardeş sayılır. Dolayısıyla, diğer canlıların eti yenmez. Bu inanışla yanlızca bitkilerle besleniyordu; yani bir anlamda vejeteryan idi.

Bizim Muğla'da, dillere pelesenk olmuş bir tekerleme vardır: “Et yiyen de çıktı yaza / Ot yiyen de çıktı yaza. Et yiyen ot yiyenden taze.”

İyi ama, tek yönlü beslenme, insan gelişimi için yeterli mi? Ben, beslenme uzmanı Osman Nuri Öztürk'ten şunu duydum: “Ot yiyen, önünde sonunda et yiyenin boyunduruğuna girer.”

Bu gerekçeden mi bilinmez ama Empedokles, yaşamının sonlarına doğru gemi iyice azıya almaya başladı. Canlıların bir olduğundan hareketle, onların, Tanrı'nın bir parçası olduğunu söylüyor, giderek kendisini Tanrı ile özdeş tutuyordu.

Sonunda ne oldu?

Çağına (M.Ö. IV. YY) damgasını vurmuş koca filozof, kendisini Etna Yanardağı'nın kraterine atarak yaşamına son verdi!..

Sinema dünyasından örnek vermek gerekirse, ilk akla gelen isim, Marilyn Monroe oluyor. Kendisi, Yirminci Yüzyıl'ın en ünlü yıldızlarından ve seks sembollerinden biri idi. 1 Haziran 1926'ta Los Angeles'te doğdu. 4 Ağustos 1962'de yine Los Angeles'te intihar etti. Yaşadığı çeşitli aşk maceralarından sonra girdiği bunalım sonucu, aşırı dozda barbitürat alarak, henüz 36 yaşındayken yaşama veda etti. Adı hala efsane gibi dillerde dolaşıyor.

(Kleopatra'yı unutmuş değilim; o ayrı bir yazının konusu.)

İstemiyerek de olsa, kendimizden (İzmir basın tarihinden) bir örnekle bitiriyorum yazımı:

Nihat Özgür  1918 yılında İstanbul'da doğmuş, Belçika'da Liege Üniversitesi'nden parlak dereceyle mezun olmuş. İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) albümüne göre Fransızca, İngilizce, Almanca, İspanyolca ve Portekizce biliyordu.

Gazeteciliğe 1942 yılında İstanbul'da Vakit Gazetesi'nde başlamış; çeşitli gazetelerde çevirileri yayınlanmış. 1951 yılında İzmir'e gelerek Akın ve Demokrat İzmir'den sonra Ege Ekspres'te görev almış. (Ben bu gazetede kendisiyle aynı yıllarda görev yaptım.) Gazetenin ikinci katında, merdivenin karşısındaki yarı karanlık odada harikalar yaratırdı. Nereden, nasıl sağladığını bilmediğimiz yabancı dergilerden yararlanarak birkaç magazin sayfası hazırladığı olurdu.

Varsıl bir aileye mensup olduğu halde, kendisine kalan mirası reddetmiş, adeta yoksulluk içinde yaşıyordu. Basmane'deki salaş otellerden birinde kalıyordu. Bir süre kendisini yaşadığım bekar evinde konuk ettim ama, onunla aynı evde yaşamak olanaksızdı.

Bu garip ama olağanüstü kültürlü gazeteci, kendisini Asansör semtinde kayalıklardan atarak yaşamına son verdi. (1975)

Bu yazıya final olarak insanları intihardan vazgeçiren bir şiir yaraşır:

***

YAŞAMAYA DAİR

Yaşamak şakaya gelmez,

büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın

bir sincap gibi mesela,

yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,

yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın,

yani o derecede, öylesine ki,

mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,

yahut kocaman gözlüklerin,

beyaz gömleğinle bir laboratuarda

insanlar için ölebileceksin,

hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,

hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,

hem de en güzel en gerçek şeyin

yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,

yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,

hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,

ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,

yaşamak yanı ağır bastığından.

Nazım Hikmet

Yorumlar (0)
17
parçalı bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 34 93
2. Fenerbahçe 34 89
3. Trabzonspor 35 58
4. Beşiktaş 35 54
5. Başakşehir 34 52
6. Alanyaspor 35 49
7. Kasımpasa 34 49
8. Rizespor 35 49
9. Sivasspor 34 48
10. Antalyaspor 34 45
11. A.Demirspor 35 44
12. Samsunspor 35 42
13. Kayserispor 35 41
14. Ankaragücü 35 39
15. Karagümrük 35 37
16. Konyaspor 34 36
17. Gaziantep FK 34 34
18. Hatayspor 34 33
19. Pendikspor 34 30
20. İstanbulspor 35 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 33 72
2. Göztepe 33 69
3. Sakaryaspor 32 57
4. Kocaelispor 32 55
5. Ahlatçı Çorum FK 32 55
6. Bodrumspor 32 53
7. Boluspor 32 50
8. Bandırmaspor 32 47
9. Gençlerbirliği 32 47
10. Erzurumspor 32 44
11. Keçiörengücü 32 39
12. Manisa FK 32 37
13. Ümraniye 32 37
14. Şanlıurfaspor 32 34
15. Tuzlaspor 32 34
16. Adanaspor 32 33
17. Altay 32 9
18. Giresunspor 32 7
Takımlar O P
1. Arsenal 36 83
2. M.City 35 82
3. Liverpool 35 75
4. Aston Villa 35 67
5. Tottenham 34 60
6. Newcastle 35 56
7. M. United 34 54
8. Chelsea 34 51
9. West Ham United 35 49
10. Bournemouth 36 48
11. Wolves 36 46
12. Fulham 36 44
13. Brighton 34 44
14. Crystal Palace 35 40
15. Everton 36 37
16. Brentford 36 36
17. Nottingham Forest 36 29
18. Luton Town 36 26
19. Burnley 36 24
20. Sheffield United 36 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 34 87
2. Girona 34 74
3. Barcelona 34 73
4. Atletico Madrid 34 67
5. Athletic Bilbao 34 61
6. Real Sociedad 34 54
7. Real Betis 33 49
8. Valencia 33 47
9. Villarreal 33 45
10. Getafe 34 43
11. Osasuna 33 39
12. Deportivo Alaves 33 38
13. Sevilla 33 38
14. Las Palmas 34 37
15. Rayo Vallecano 33 34
16. Mallorca 34 32
17. Celta Vigo 33 31
18. Cadiz 34 26
19. Granada 33 21
20. Almeria 33 14

Gelişmelerden Haberdar Olun

@