02.11.2020, 20:21

İnsanlar, Olaylar, Durumlar, Oyunlar

Karşı safındakilerin açıktan ve basitin basiti sözcüklerle suçladıkları, kendi safındaki bazılarının da alaylı gülücükler ata ata şov adamı dedikleri bir kültür-sanat-insanı, doğa-can-canan insanı, ilk büyük sınavını veriyor. Üstelik deprem gibi bir korkunç bir olayla boğuşarak veriyor bu sınavı.

Duyduğuma göre televizyonlar kör, sağır ve dilsizi oynuyorlarmış kendisine karşı. Televizyonum yok, o yüzden bunlar doğrudur, yanlıştır diyemem, bilgim yok, ancak gerçekten öyle olduğuna inanmamam için geçerli bir sebep de yok.

Bir belediye başkanı kendisinden önceki belediye başkanlarının günahlarından dolayı da hüküm giyer bazen. Hele bir de açığını arayıp arayıp bulamıyorlarsa, kendisinden öncekilerin yaptıkları hatalarla suçlanırlar. O da olmazsa annelerinin, babalarının beğenmedikleri kararlarıyla, davranışlarıyla.

Bazı belediye başkanlarının giysileri ise asla toz tutmaz, her ne yapmış olurlarsa olsunlar topluma aşırı pırıl pak sunulurlar. Altın kaplama banyolarının altın kurnalı musluklarından altın akıyordur sanki ve ellerini o altın suyla yıkadıklarında nice kirlenmiş olsa bile elleri altın altın parlamaktadır.

Tunç Soyer babamın oğlu değil, kaldı ki babamın oğlu bile olsa, bu onun yanlışlarını görmeme engel olmaz, olmamalı. Ben ve benim gibi tipler, karşılarında üç maymun oyuncuları görmeye alışık kişilerin canlarını çok sıksa da neyse ki vardır-varız. Ve eğriye eğri, doğruya doğru deriz, diyebildiğimiz her platformda demeye devam ederiz. Sesimiz duyulur, duyulmaz ama söylemeyi sürdürürüz.

Bir metin dolaşıyor ortalıkta. Tek bir virgülüne bile dokunmadan paylaşıyorum bir kısmını burada:

“Hiçbir haber kanalında İzmir Belediye'sinin olağanüstü başarılı çalışmalarından, bu süreci şimdiye kadar Türkiye'de görülmeyen bir düzen ve organizasyon ile yönettikleri hakkında bir bilgi yok.

Hatta belediye kelimesi bile geçmiyor.” diyor metni yazan adı belirsiz kişi. Sesini duyurabileceğini düşündüğü bir yerden seslenerek. Bunları dedikten sonra da şunları sıralıyor:

“Oysa belediye daha ilk gün hava kararmadan,

 1..Binlerce çadır kurdu,

 2..Battaniye dağıttı,

3..Yemek dağıtmaya başladı,

4..Depremzedelerle görüşerek ihtiyaç maddelerinin neler olduğunun listesini yapıp herkesle paylaştılar,

5.. Seyyar tuvaletler kurdular,

6..Çamaşırhaneler kurdular,

7..Yakınlardaki spor salonlarının banyolarını kullanıma açtılar...”

Yalan mı? Değil. Yapıldı, yapılıyor bütün bunlar. Bunun yanı sıra bütün İzmirliler tek yürek olmuş en can alıcı, en uç dayanışma örnekleri seriyorlar önümüze. Kimisi evini açıyor, kimisi lokantasını, kimisi “Üç aylık bebeğim var. Bebeğini emziremeyen, yaralanan anne varsa seve seve bebeğini emzirebilirim. DM atabilirsiniz.” diyor. Bir yumruk daha gelip oturuyor günlerdir birikmekte olan yumrukların üstüne, boğazınıza.  

Arada depremzedelere dağıtılan ayranları, beş kez ayran sırasına girerek cebinde taşıdığı poşetlere doldurup doldurup götüren ve bir lokantaya veren-satan birileri de çıkıyor. Sonra şurada bir sitede kırk ev var. Şu numaradan ararsanız depremzedeler gelip yerleşebilirler minvalinde bir şeyler yazıyor. Arayanlara da isterlerse evlerini kendilerine kiralayabileceklerini söylüyorlar sonra. Reklamın iyisi, kötüsü olmaz değil mi ama?! Olur. Elbette olur. İyiyle kötüyü ayırt edebilir insanlar. Oradan kim ev kiralar artık? Kime satabilirler o evleri?

Balık hafızalıyız diyeceksiniz. Eh bu da doğru ne yazık ki!

Yalnız, insanlar çeşit çeşit işte. Kimileri hafıza silicisi gibi çalışırken ya da hiçbirinin akılda kalmaması için olayları birbirinin üstüne kova kova boca ederlerken, yaşananları iyice içinden çıkılmaz kılarlarken kimileri de ısrarla kayıt tutarlar. Ortalık, hafızasına güvenmeyip de olayları kayda geçirenlerle dolu. İtiraz edenlerle, sesini yükseltenlerle, sinip köşesinde pineklemeyi kendine yediremeyenlerle.  

İtiraz sesleri gökyüzüne yükselip bulutlar tarafından yutulan, civardakilerin, karaladıklarını sanarak “uyumsuzlar” gibisinden adlar taktıkları, “nöbetçi eylemci” diye eğlenebildikleri insanlarla dolu. Tanıyorum ben onları, her bağırışlarında aralarına katılmaya yetişemediğim, asla da yetişemeyeceğim insanları. Kendi aralarında soğuk savaşlara giriştiklerinde, gönlümü kendilerinde bırakarak yanlarından kaçtığım ama hep desteklediğim, alkışladığım insanları.

Tanımasam da olur ama…  “Aman bana dokunmasın”cıları tanıyorum bir de. Kendi keyfini ağırlamaktan başka bir şey düşünmeyen, kapital dünyasının yeni dayatması “Anı yaşa!” “şeysi”nin peşine düşmüş insanları. İzmir’de yıkıntılar altında can çekişen çocuklar varken bile, gezip tozduğu yerlerin fotoğraflarını paylaşıma sunan bin kahır bela insanları.

Bir yaraya merhem olurum belki umuduyla değil hayır, umut çoktan alıp başını gitti, artık ne yapacağını bilemez olduğundan, blog yazıları yazan, hiç ilgisinin olmadığı bir alana dalıp köşe yazarlığına soyunan, küçücük de olsa bir itirazı var etmeye çalışan, dünün itirazlarında çokça coplanmış, gazlanmış, bugün sokağa çıkamayan insanları da. 

Sayın seyirci olarak çekirdek çitlediği yerden dilini uzatıp uzatıp yapabildiği tek şeyi yapmaya çalışan insanları facebook kalemşoru olmakla suçlayan, bu suçlamayla kendine bir büyüklük sağladığını sanan, yani (bu sözcüğü de hiç sevmem aslında ama) başkalarını küçümsedikçe kendisinin büyüdüğünü sanma yanılgısında olan insanları da tanıyorum.

“Oh, oh, öldünüz işte sizi gavurlar! Sizi zinacılar!” diye göbek atanları insan sırasına almalı mıyım bilemedim ama her hıyarım var diyene tuzluk kapıp koşanları saymak gerek. Örneğin “Atatürk’ün evine bomba attılar!” yalanını yayıp İstanbul’u kışkırtanları, insanları linç ettirenleri; “Şu camiye şunu yaptılar!” diye Maraş’ta, Çorum’da, Malatya’da sokakları kanla sulayanları, baksanız aslında masum birer vatandaş olan insanların ellerine benzin bidonları, balta, bıçak verenleri; Sivas’ta bir otel dolusu insanı yakmaya çalışanları… Ve bugün, çoktandır denenen ama hedef kitle tuzlukçu olmadığından dolayı halen başarılamamış olan kardeşin kardeşe katlettirilmesi kışkırtmalarını yayanları. Şimdilik havada asılı kalan “Şu şurayı yakıyor, şu şurada bomba patlatıyor!” trolleri, trol bindirmelerini...

Çok dağıttım yazıyı, toparlamalı.

Birey ile sürü arasında büyük fark var. Sürünün bilinçlisi, şuursuzu var. Kim ne derse desin sürü her zaman en büyük güç. Herkes bu sürüye oynuyor. Bilinç düzeyi yüksek sürüye kitle diyorlar. Bu kitlenin burnu çok büyük. Kolay kolay şuursuz sürü davranışı göstermiyor. Cahil kitle çok kolay organize olabiliyorken o burnu büyük kitlenin el kol bağlayan, sürüyü sürü olmaktan alıkoyan derin ikilemleri, dahası çok ulu yerlerden gelen yüksek frekanslı frenleri var. Ama bir kez harekete geçti mi bu kitle yer yerinden oynuyor. Üstelik elinde ne silah ne bıçak ne top ne tüfek ne benzin bidonu ne satır, sadece sözcükler ve duruşlar ve kitaplar olduğu halde. 

Az önce yazıyordum. Şöyle: “Yarım kalıyoruz çünkü ucu bucağı yok konuların. Dev ağaçların kökleri gibi, üç yüz altmış derecelik açılar çize çize yayılıp gidiyor sorunlar, en kalınından en kılcalına, damar damar, kök kök… Tut tutabilirsen, koş yakalayabilirsen.”

Bu konu da aldı başını gitti. Bir köşe yazısı için fazla boyutlu oldu.

Bu toplum kendisiyle yüzleşmeli. Linçleriyle, linçlere alet oluşlarıyla, çürük bina yapımlarına yataklık edişleriyle, sağıyla, soluyla, şovuyla, oyunuyla, oyuncaklarıyla, belediyeleriyle, partileriyle, meclisiyle rüşvet vericisiyle, rüşvet alıcısıyla, yasa koyucusuyla, çok bilmişleriyle, bilmeden her şeyi çok bilenleriyle, her konunun uzmanı olanlarıyla...

İzmir, İzmir, Sevgili İzmir, bu sınavdan yüzünün akıyla çık.

Ve ardından hemen kolları sıva, çürük bina tespitine koyul. 

İnsanlar, olaylar, durumlar, oyunlar başını döndürmesin.

Çık o yıkıntıların altından. Doğrul.

Sağlıcakla kal. İyisin sen, yine iyilikle kal.

Yorumlar (4)
Ayşe Kaya 3 yıl önce
Alninın akıyla çiķacaktır İzmir bu işin içinden.
Aren Karaca 3 yıl önce
Muhtesem bir yazi
Kalemine yuregine saglik
Turan Fırat 3 yıl önce
Okuyoruz öğretmenim. Yetmiş yıldır aynı anlayışın yönetip muhliflerden şikayetçi olduğu tek ülkedir Türkiye. Ayrıca şu sosyal medya zaman öldürme işlevi görüyor. Bizi diri birer ölü yapıyor.
Alev Subaşı 3 yıl önce
Depreml gösterdi ki binalarımızdan daha çok insanlığımızdı çöken ...:(( Kaleminiz yüreğimizin dili olmuş .Eksik olmayın
17
parçalı bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 34 93
2. Fenerbahçe 34 89
3. Trabzonspor 33 55
4. Başakşehir 34 52
5. Beşiktaş 34 51
6. Kasımpasa 34 49
7. Sivasspor 34 48
8. Rizespor 33 48
9. Antalyaspor 33 45
10. Alanyaspor 33 45
11. A.Demirspor 34 41
12. Samsunspor 34 39
13. Ankaragücü 33 37
14. Kayserispor 33 37
15. Konyaspor 34 36
16. Gaziantep FK 33 34
17. Karagümrük 33 33
18. Hatayspor 34 33
19. Pendikspor 33 30
20. İstanbulspor 33 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 31 69
2. Göztepe 31 63
3. Ahlatçı Çorum FK 31 55
4. Sakaryaspor 31 54
5. Bodrumspor 31 52
6. Kocaelispor 31 52
7. Bandırmaspor 31 47
8. Boluspor 31 47
9. Gençlerbirliği 31 47
10. Erzurumspor 31 42
11. Ümraniye 31 37
12. Manisa FK 31 36
13. Keçiörengücü 31 36
14. Şanlıurfaspor 31 34
15. Tuzlaspor 31 33
16. Adanaspor 31 32
17. Altay 31 15
18. Giresunspor 31 7
Takımlar O P
1. Arsenal 34 77
2. M.City 33 76
3. Liverpool 35 75
4. Aston Villa 34 66
5. Tottenham 32 60
6. M. United 34 54
7. Newcastle 34 53
8. West Ham United 35 49
9. Chelsea 32 47
10. Wolves 35 46
11. Bournemouth 34 45
12. Brighton 33 44
13. Fulham 35 43
14. Crystal Palace 35 40
15. Everton 35 36
16. Brentford 35 35
17. Nottingham Forest 34 26
18. Luton Town 35 25
19. Burnley 35 24
20. Sheffield United 35 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 33 84
2. Girona 33 71
3. Barcelona 32 70
4. Atletico Madrid 32 61
5. Athletic Bilbao 32 58
6. Real Sociedad 33 51
7. Real Betis 32 48
8. Valencia 32 47
9. Getafe 33 43
10. Villarreal 32 42
11. Osasuna 32 39
12. Deportivo Alaves 33 38
13. Sevilla 32 37
14. Las Palmas 33 37
15. Rayo Vallecano 32 34
16. Mallorca 32 31
17. Celta Vigo 33 31
18. Cadiz 32 25
19. Granada 32 18
20. Almeria 33 14

Gelişmelerden Haberdar Olun

@