13.05.2021, 11:32

Doğan Özgüden

Gazeteci Doğan Özgüden’in siyaset ve gazetecilikle harmanlanmış anılarını okuyunca ben de onun gibi basın/ siyaset dozu ağırlıklı olan yazılar kaleme almak istiyorum ama buna ne bilgim ne de yaşanmışlıklarım yetiyor…

Sayın Özgüden, Oya Baydar’ı aratmayan güzellikteki Türkçesi ve siyasal birikimi ile sürgünde yaşayan gazetecilerimizin ve politik göçmenlerimizin bence en önde geleni…

Yazdıklarını okudukça ben de geçtiğimiz günlerde Rius’un 'Çizgilerle Lenin'ini ve Köz Yayınlarından çıkan Troçki’nin 'Hayatım' adlı kitabını okuyup zenginleşmek istedim.

Sonuçta her üçü de gazetecilik yapmış portreler…

Her üçü de gazeteler çıkarmış, örgütçü, siyaset yapmış, kitapları olan kişiler…

Troçki, "Kalemimle dövüşüyorum" diyen biri. Lenin’den daha iyi bir hatip aynı zamanda. Muhteşem bir örgütçü. Ekim Devrimi’nden sonra kurulan sosyalist hükümetin dışişleri bakanı. Kendisini "Yaptığım iş parti savaşçısı olarak çalışmak ve yazmaktı" diye tanımlıyor.

"Yaratılışım bakımından maceracılara benzer bir yanım yoktur. Daha çok ukala ve alışkanlıklarına bağlı bir adamımdır. Disiplini ve metodu severim. Çalışkan ve tertipli bir öğrenciydim. Sonraları da hep öyle kaldım. Öğrenme hevesim hiçbir zaman geçmedi" diyen biri…

Köyde doğmuş ama köy yaşamına ilgi duymuyor. Ömrünün ilk 9 yılını hiç dışarı çıkmadan kırda geçirmiş. Maksim Gorki, hayranmış Troçki’ye…

Slavcılık düzenbazlığına, şovenizme, savaş hayaline karşı kavga vermiş biri.

Kendisi diyor bunu… Hiç duymamıştım doğrusu Slavcılık düzenbazlığı'nı…

Şark kurnazlığını biliyordum. Demek ki Batı’nın da 'Slav kurnazlığı' varmış…

Gazetelerde ve dergilerde sürekli yazıp halkı aydınlatmış. Kievskaya Mysl’da çıkan yazılarıyla geçimini sağlamış. Bu gazetenin aynı zamanda savaş muhabiri…

Gittiği ülkelerin dilini grameriyle birlikte kolayına öğrenebilen Troçki, New York’ta da birleşik devletlerin ekonomik yaşamını inceliyor. Öyle ki;  Rusça- Almanca konferanslar verdiği gibi İngilizce’ye de hâkim.

Bir düşünce ve eylem adamı olan Lenin de hem gazete çıkaran hem de gazetelerde yazan bir sosyalist. İlk kitabını 27 yaşında yazmış: Rus Sosyal Demokrasisinin Görevleri…

29’unda Rusya’da Kapitalizmin Gelişmesi, 31’inde Anarşizm Ve Sosyalizm’i 32 yaşında 'Ne Yapmalı' adlı kitabını yazmış.

Sol Komünizm Bir Çocukluk Hastalığı’nı 50 yaşındayken yazmış.

Yazıları 56 kocaman cildi doldurmuş. Dünyanın hemen hemen bütün dillerine de çevrilmiş.

Materyalizm Ve Ampiriokritisizm’i 38 yaşında bitirmiş.

Çok düzenli çalışan, tütün kullanmayan biri.

İnsanlık tarihinin en önemli önderlerinden  biri.

Maksim Gorki ile birlikte 'Yeni Hayat' adında bir dergi çıkarıyor.

Iskra, Pravda ve Vperyod’ta yazıları yayımlanıyor.

Iskra kıvılcım, Pravda gerçek, Vperyod'ta ise ileri anlamına geliyor.

Her iki Rus liderin de ortak özelliği, iyi örgütçü olmaları ve her ikisinin de çok okuyan ve birer gazeteci- yazar olmaları… İkisi de bireysel terör eylemlerine şiddetle karşı çıkan siyasetçi…

7 Kasım 1917’de Rusya’daki geçici hükümet devriliyor. İktidar, devrimci askeri komitenin eline geçiyor. Aynı gün öğleden sonra iki bisikletli Bolşevik, Kışlık Saray’ın önüne gelip kabine üyelerine teslim ol çağrısında bulunuyor. Bakanlar teslim olmuyor. Bunun üzerine Aurora adlı kruvazörden iki top saraya yöneltiliyor. 300 asker de saraya giriyor. Kabine üyelerinin tamamı tutuklanıyor.

24 saat içinde sadece 10 kişi hayatını kaybediyor.

Belki de en kansız devrim…

***

Kitleleri etkileyebilmenin yolu iyi okur ve iyi hatip olmaktan geçiyor derse biri, inanırım.

Doktor etkilemez mi, müzisyen/ besteci, mühendis ya da öğretmen etkilemez mi? Etkiler tabii ki…

Gazeteciyseniz, yazarsanız galiba daha çok etkiliyorsunuz. Lenin’le Troçki örneği bunu kanıtlıyor.

***

Bugüne gelince…

Doğan Cüceloğlu, anne ve babaları/ öğretmenleri çok etkiliyordu.

Uğur Mumcu, İlhan Selçuk, Oya Baydar, Yılmaz Özdil, İsmail Saymaz, Soner Yalçın, Emin Çölaşan, Uğur Dündar, Saygı Öztürk, Hıfzı Topuz, Osman Balcıgil, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Murat Ağırel, Timur Soykan, Hrant Dink, Doğan Hızlan, Kadri Gürsel, Sinan Meydan, Aytunç Erkin, Ali Sirmen,  Ataol Behramoğlu, Deniz Yıldırım, Emre Kongar, Erdal Atabek, Abdurrahman Dilipak gibi gazeteciler ise hiç gündemden düşmüyorlar ve halkı çok etkiliyorlar.

Ne Orhan Veli bu kadar etkiledi ne Zeki Müren ne de Metin Oktay…

Gazetecilik, bu nedenle çok önemli bir meslek bence.

Dünyadaki örnekleri ise Ernest Hemingway, Jack London ve Eduardo Galeano…

Güçleri nereden geliyor derseniz… Gününü, çağını iyi takip ediyor olmaları bence… Her şeyi daha önceden görüyor ya da seziyor olmaları da denilebilir.

Yukarıda saydığımız gazetecilerin kitaplarının çok satması/ çok okunması başka ne ile açıklanabilir ki…

Lenin ile Troçki’nin farkı ise, kendilerini davalarına ölesiye bağlamış olmaları… Bu nedenle ikisi için 'halkçı' sıfatını kullanmak yanlış ya da abartı olmaz.

Düşünerek- yazarak yol gösteriyorlar, öte yandan da toplumun önüne geçip öncülük yapıyorlar. Kendilerini adadıkları dava için militanlaşıyorlar. Yarınlarını düşünmeden…

Çünkü onlar da biliyor ki, yarınını düşünen kahraman olmaz.

Bu meslek grubunda yer alan kişilerin bir başka özellikleri de bence yürekli olmaları…

Yazdıklarıyla olay yaratıyor olmalarının kendilerine zarar verebileceğini tahmin etseler de yazmaya devam etmelerini ben yüreklilik olarak görüyorum.

Saldırıları, kafa göz kırmaları başka nasıl açıklayabiliriz ki… Geçtiğimiz aylarda örnekleri yaşanmadı mı?

***

Doğan Özgüden’in yaptıklarını öğrenince/ yazdıklarını okuyunca kendi kendime 'iyi ki yurt dışında yaşıyor' diye mırıldanıyorum. Rahat verirler miydi burada?

Koca yürekli bir gazeteci çünkü o!

Yazarlığı/ güneşli güney ülkelerinden Belçika’ya gelmiş olan sürgün ve göçmenler için kurduğu Güneş Atölyeleri ile davasını sürdüren önemli gazetecilerimizden biri.

Sadece gazeteci- Yazar değil, insan hakları mücadelesinin önemli öznelerinden…

Sadece gazeteci de değil. Aynı zamanda yayıncı…

1936’da bir demiryolu emekçisinin oğlu olarak açıyor dünyaya gözlerini…

Gazeteciliğe 1952 yılında Ege Güneşi gazetesinde başlıyor.

Öncü Ve Milliyet gazetelerinde temsilcilik, Sabah Postası ve Gece Postası gazetelerinde yazı işleri müdürlüğü yapıyor.

1964-66 yıllarında Akşam gazetesinin genel yayın yönetmenliğini yapıyor.

1962’den sonra Türkiye İşçi Partisi saflarında siyasi mücadele yaşamına başlıyor. 1964’te TİP’in merkez yürütme kuruluna seçiliyor. Düşünün ki o yıl henüz 28 yaşındadır.

Türkiye Gazeteciler Sendikası, Gazeteciler Cemiyeti, Basın Şeref Divanı ve Basın İlan Kurumu yönetim kurullarında da görüyoruz onu.

1967’den sonra da gazeteci eşi İnci Tuğsavul ile haftalık sosyalist dergi 'Ant'ı çıkarıyor. ANT Yayınlarını kuruyor.

Hakkında açılan çok sayıda dava nedeniyle 11 Mayıs 1971’de Türkiye’den ayrılmak zorunda kalıyor.

1980 darbesinden sonra eşiyle birlikte cuntaya karşı hariçte mücadele yürütmek üzere Avrupa’da kurulan Demokrasi İçin Birlik’in Genel Başkanlığını ve yayın yönetmenliğini üstlendiler.

1982’de Türk vatandaşlığından çıkarıldı.

Şu an gazeteci eşi ile İnfo-Türk Ajansı ile çok uluslu göçmen eğitim merkezi olan Güneş Atölyeleri’ni yönetiyor.

Diğer muhalif sürgünlerle birlikte Avrupa’da Demokratik Direniş Hareketi’ni kurarak cunta yönetimine karşı kampanya yürüttüğünü Avrupalı göçmenler biliyor.

Yayımlanmış kitapları: Faşizm, Kapitalizm, Türkiyeli Göçmen İşçiler, Türkiye Dosyası, İşkencede Türkiye, Türkiye- Faşizm ve Direniş, Militarist 'Demokrasi' üzerine kara kitap, Uluslararası Sendika Hareketi, Türkiye’de İslam Köktenciliği, Türkiye’de Aşırı Sağ Hareket, 'Vatansız' Gazeteci, Sürgün Yazıları.

Belçika Gazeteciler Cemiyeti ve Brüksel Kültürlerarası Etkinlikler Merkezi üyesi.

***

Doğan Özgüden,  gazetecilik, eğitim, örgütçülük ve siyasetle örülmüş bir özgeçmişe sahip… Özellikle bir noktaya, 'Enternasyonalizm' olgusuna dikkat çekiyor.

Hep enternasyonalist çizgide yer almaya özen göstermiş. Örgütlenmede de yayın politikasında da…

Diyor ki: "Avrupa’daki faaliyetlerimiz de sadece Türkiye’nin demokratikleşmesi için mücadele ile sınırlı değildi. İspanya, Portekiz, Yunanistan ve Şili’nin de sürgündeki direnişçileriyle/ ABD’nin Siyah Panterleri ve Güney Afrika’nın özgürlük savaşçıları ile de birlikteydik."

Belçika’da verdikleri mücadelede hangi ülkeden/ hangi kökenden olurlarsa olsunlar, göçmenlerin eşit haklar kazanmaları için sorumluluklarla geçmiş yılları.

Belçika’nın iki büyük sendikası FGTB ve CSC ile Brüksel ve Etterbeek belediyelerinin göçmen meclislerinde de sorumluluklar almış.

Nazım Hikmet’in 75. Doğum gününün kutlanmasında, Nasrettin Hoca ile Karagöz’ün Brüksel’de tanıtılmasında görevler üstlenmiş. Bu etkinlikleri düzenlerken hep Türk, Kürt, Ermeni,  Asuri, Alevi ve Ezidi dostlarıyla birlikte olmuş.

İstedim ki doğduğu toprakların insanları da tanısın onu.

Aynı gazetede köşe arkadaşlığı yapmadık. Bir mitingde yanyanalığımız olmadı. Birlikte slogan atmadık. Oturup iki çift laf etmedik. Birlikte ne ayran ne rakı... Ne de yolculuk yaptık uzun uzun…

Ona saygı duymak için gerekmiyormuş demek ki bunlar… Onu yazılarıyla tanıdım. Hiç görmedim.

Gazeteciliğiyle öğrendim onu.

***

1978 yılından bu yana basın dünyasına ilgi duyan biriyim.

Çok sayıda gazete ve dergide kısa/ uzun aralıklarla yazdım. Hâlâ yazmaktayım.

Yazmanın ötesinde sorumluluklar da üstlendim. 

CUMOK İzmir Başkanlığı, Egeli Haber Genel Koordinatörlüğü, Damar Edebiyat Dergisi, Öğretmen Dünyası, Kuzey Ege gazetesinin İzmir Temsilciliği ve 'Aydınlanma Yolunda İMECE Gazetesi'nin yazı işleri müdürlüğünü yaptım.

TRT’nin önceki haber müdürlerinden/ 9 Eylül gazetesi yazarı Cengiz Güven, Konak Belediyesi Kültür Müdürlerinden Salim Çetin,  emekli vali yardımcısı Fahir Işıksız, insan hakları savunucularından Ortopedi Profesörü Veli Lök tarafından gazeteci olduğum yolunda yorumları dinleyince doğrusunu isterseniz öğretmenliğimin dışında kendimi biraz da gazeteci olarak duyumsar oldum.

Çok da sevdiğim bir uğraş…

Şu var ki ne iş yaptığım sorulduğunda da verdiğim yanıt hep 'öğretmenim' demek olmuştur.

Ancak…

Günün birinde Öcal Uluç, TGS, TGC, gibi kişi ve kurumlar, gazeteci olduğumu söylerse o zaman iş başka!

Haykırırım 'gazeteciyim' diye…

***

Doğan Özgüden’i büyüteç altına alma saiki de bundan…

Ona öğretmen olarak değil de gazeteci olarak neler sormak istemezdim ki…

İki kitabını okuduktan sonra gazeteci yanım depreşti ve anlatayım dedim okurlarıma…

Delikanlı gazetecinin 85 yaşında olanı kim derseniz ben "Doğan Özgüden" derim.

Yorumlar (0)
17
parçalı bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 34 93
2. Fenerbahçe 34 89
3. Trabzonspor 34 58
4. Beşiktaş 35 54
5. Başakşehir 34 52
6. Alanyaspor 35 49
7. Kasımpasa 34 49
8. Rizespor 35 49
9. Sivasspor 34 48
10. Antalyaspor 34 45
11. A.Demirspor 34 41
12. Kayserispor 34 40
13. Ankaragücü 35 39
14. Samsunspor 34 39
15. Karagümrük 34 36
16. Konyaspor 34 36
17. Gaziantep FK 34 34
18. Hatayspor 34 33
19. Pendikspor 34 30
20. İstanbulspor 34 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 32 72
2. Göztepe 32 66
3. Sakaryaspor 32 57
4. Kocaelispor 32 55
5. Ahlatçı Çorum FK 32 55
6. Bodrumspor 32 53
7. Boluspor 32 50
8. Bandırmaspor 32 47
9. Gençlerbirliği 32 47
10. Erzurumspor 32 44
11. Keçiörengücü 32 39
12. Manisa FK 32 37
13. Ümraniye 32 37
14. Şanlıurfaspor 32 34
15. Tuzlaspor 32 34
16. Adanaspor 32 33
17. Altay 32 15
18. Giresunspor 32 7
Takımlar O P
1. Arsenal 35 80
2. M.City 34 79
3. Liverpool 35 75
4. Aston Villa 35 67
5. Tottenham 34 60
6. M. United 34 54
7. Newcastle 34 53
8. Chelsea 34 51
9. West Ham United 35 49
10. Bournemouth 35 48
11. Wolves 35 46
12. Brighton 34 44
13. Fulham 35 43
14. Crystal Palace 35 40
15. Everton 36 37
16. Brentford 35 35
17. Nottingham Forest 35 26
18. Luton Town 36 26
19. Burnley 35 24
20. Sheffield United 35 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 33 84
2. Barcelona 33 73
3. Girona 33 71
4. Atletico Madrid 33 64
5. Athletic Bilbao 34 61
6. Real Sociedad 33 51
7. Real Betis 33 49
8. Valencia 33 47
9. Villarreal 33 45
10. Getafe 34 43
11. Osasuna 33 39
12. Deportivo Alaves 33 38
13. Sevilla 33 38
14. Las Palmas 33 37
15. Rayo Vallecano 33 34
16. Mallorca 33 32
17. Celta Vigo 33 31
18. Cadiz 33 26
19. Granada 33 21
20. Almeria 33 14

Gelişmelerden Haberdar Olun

@