23.04.2020, 10:56

23 Nisan

Çocuklara verilmiş bir bayramsa 23 Nisan, çocuklara yarının büyükleri gözüyle bakmamak olmaz. Kendilerine bayram armağan edilen çocuklara saygı göstermemek olmaz.

Çocuklara yıllarca öğretmenlik yapmanın zevkini ve onurunu yaşadım. Suruç/ Kara İlkokulu, Bergama/ Sarıdere Köyü İlkokulu, Bergama 100. Yıl İlkokulu, Altındağ Yunus Emre İlkokulu, Limontepe İlkokulu, Emir Sultan İlkokulu, Mustafa Akdağ İlkokulu, A. Ragıp Üzümcü İlkokulu, Güzelyalı İlköğretim Okulu…

Sonraki yıllarda Zihinsel Engelliler öğretmenliği de bir başka güzellikti.

****

Sarıdere’de beş sınıfı birden okuttuğumdan her şeyi bilen(!) öğretmendim. Aklıma ne gelirse, ne görürsem ve öğrenirsem öğretmekten yanaydım. Ders kitaplarının yanı sıra sınıftaki Ülkü Duvar Takvimi’nden ne öğreniyorsam anında aktarıyordum öğrencilerime.

100. Yıl’da çalışırken okulun iddialı öğretmenleri arasındaydım. Öğrencilerimi kolejlere hazırlık gibi ekstralarla besliyor, onlarla birlikte ben de öğreniyordum aslında… Abidin Akgöz ve Zerrin Zoral başta olmak üzere sayısalcı öyle çok arkadaşım(!) vardı ki sınıfımda sormayın… Hem onlara yetişmeye çalışıyor hem de yetiştiriyordum. Gece plan yaparken bile gözümün önündeydi her biri. Hatta özlüyordum onları… Keşke sabahtan akşama kadar birlikte olsaydık onlarla. Onlarla olmak= mutluluktu benim için. Satranç oynadıklarımın arasında bulunan ve şimdi Manhattan’da yaşayan Zafer İncekara ile hâlâ yazışıyorum örneğin…

Altındağ günlerim 100. Yıl’dakinden farklı değildi.

Hızımı alamıyor, yedi sekiz öğrencime evde de ders veriyordum. Dilbilgisi ve matematik…

Bergama köylerinde açtığımız bazı köylerdeki bilgisayarlar, Altındağ’da okuttuğum zehir zemberek öğrencim/ bilgisayar mühendisi Tarık Özkan’dan…

Yıllar geçtikçe bizler de gelişiyorduk tabii ki…

Herbir öğrencimin ileride önemli birer yurttaş olacağına inandığımdan olsa gerek, Üzümcü’de derslere girerken "Selam milletvekillerim/ selam valilerim!" gibi bir seslenişle başlıyor, on dakikamızı da Cumhuriyet gazetesi haberlerine ve o günlerde tartışılan  ‘Zorunlu temel eğitim 8 yıl olsun’  konusuna ayırıyordum. Müdür ya da müfettişler duysa bilmem ne derlerdi…

O günlerde Cumhuriyet Gazetesi Okurları Yürütme Kurulu Başkanıydım.

Öğrencilerim de Cumhuriyet’in okuru adeta…

O güzel öğrencilerimle Güzelyalı’daki Konak Belediyesi Kültür Merkezi’nde / inanması zor / bir panel bile yaptık. Konuşmacılar Dr. Alpaslan Berktay, Eğit-Der İzmir Şube Başkanı Aziz Durmuş, elektrik mühendisi olan bir aktivist, akademisyen Tahsin Yılmaz ve…

Evet… Öğrencilerimdi diğer konuşmacılar... Özge, Deniz, Bayram ve şimdi anımsayamadığım diğer çocuklarım…

Yetişkinlerle birlikte kürsüye çıkıp konuşan kişiler, öğrencilerimdi.

Mümkün mü onları unutmam… Mümkün mü onların beni unutması…

Tabii, kolay olmamıştı o organizasyon… Yeşilyurt’tan Güzelyalı’ya 40 öğrenciyi taşımak, onlara ayran ikramında bulunmak ve bu işi göz göre göre yapmak! Sağ olsun dostlar!

Benimkisi inançtı! Zorunlu temel eğitimin 8 yıl olması gerektiğine olan inanç ve kararlılık!

O günlerin Özgesi şimdi gıda mühendisi bir anne. Bayram iki çocuklu baba… Deniz, edebiyat öğretmeni bir anne…

Düşünün ki, kürsüde konuşanlardan biri de insan hakları savunucusu Doktor Alpaslan Berktay…

Cesaret, inanç, devrimci kararlılık…

"Buza yazı yazma" diyenlere aldırış ettiğimiz yoktu.

Güzelyalı İlköğretim Okulu’nda yaşadığımız güzellikler ise daha bir başkaydı.

Mehmet Atilla, Oğuz Tümbaş, Ekrem Güneş, Gülten Dayıoğlu, Tuna Akıncılar, Orhan Kural, Tacim Çiçek, Öner Yağcı, Yılmaz Yeşildağ, Alpaslan Berktay, Haşim Kanar, Vali Yardımcısı Ramazan Urgancıoğlu, Canan Tan gibi isimler o günlerde ağırladığımız konuklardandı.

Küçük Karabalık’ı da o mini minicik öğrencilerimle sahneye koymuştuk.

Sınıfımıza giren her konuğu Bertolt Brecht’in bir şiiriyle karşılıyor, Nazım Hikmet’ten bir şiirle de uğurluyorduk. Derste önlüklü olma koşulu aramadığımdan bizim minikler özgür mü özgürdü kılık kıyafet konusunda… Coca cola yasak, ayran serbestti… ve sınıfta içebilirlerdi canları isterlerse…

Her ders de klasik müzik eşliğindeydi. Vivaldi, vazgeçemediğimizdi Bach’la birlikte…

Öğrencilerim mi?

Şimdi onlar edebiyat öğretmeni (Hazal Yener), bilgisayar programcısı (Ozan),  endüstri mühendisi  (Serhat Özbıçakçı),  tarih öğretmeni (Ece Karahan) biyolog (Mert Keçeci),  gıda mühendisi (Can Türksever) bilgisayar mühendisi (Burak Şener), trompet sanatçısı Korhan Öz, fizik öğretmeni İlknur…

Her birini değilse de çoğunu arada bir de olsa görüyor, konuşuyorum.

Kokteyllerime geliyorlar, birlikte atıştırdığımız ve kimisini de evde ağırladığım oluyor.

Sarıdere köyünde okuttuğum çocuk doktoru Tanju Çelik’in ise Evrim’le evlenmesinde arabuluculuğunu ve nikâh şahitliğini yaptım. Hatta oğlunun adını veren bile ben oldum. Oğlumdan farksız birisi Tanju.

Tanju’nun sınıf arkadaşı Aydın Demir’e de arada bir roman/ öykü veriyorum Karşıyaka Pazarında. O da üniversiteyi bitirdi ve şimdi köyünde modern çiftçilik/ hayvancılık yapmakta…

****

Öğretmenin işi, sadece Türkçe- Matematik öğretmek olmamalı.

Öğretmenin işi sadece okula gelip gitmek olmamalı…

Yarının aydınlık Türkiye’si için onlara Türkçe- Matematiğin yanı sıra yurttaş olma bilinci kazandırılmalı. Bilim- sanat aşkı, araştırma- inceleme ruhu, iyi insan olma, ulusal- evrensel değerlere sahip çıkma gibi özellikler kazandırılmalı.

Öncelikle de kafalarına takılan her şeyi öğretmenlerine sorma alışkanlığı…

Öğretmenler; soran- sorgulayan- eleştiren öğrenciler yetiştirmeli.

Hiç unutmam, bir öğrencim hayat dersi vermişti Üzümcü’de çalışırken…

Bir öğrencimin saçını çekmiştim yanılmıyorsam, Özge Özaskan parmak kaldırıp "Öğretmenim, hem şiddete karşısınız hem de arkadaşımızın saçını çekerek şiddet uyguluyorsunuz" dediğinde utançtan ne yapacağımı bilemez olmuştum.

Özgeler çoğalsa ne iyi olur!

Ben, hep öğrettiğimi düşünüyordum. O gün bir başka öğrenme olayı yaşamıştım. Demek ki öğrenci de öğretebiliyormuş…

Öğreten öğrencilerin çoğalması dileğiyle…

****

Her 23 Nisan’da top sahasında törenlere katılırken her birimiz yeni giysiler alırdık Bergama’dayken…

Tülin, Selma, Müzeyyen, Ayşe öğretmenler zaten film yıldızları kadar genç ve güzeldiler. 23 Nisan’da daha bir güzelleşiyordular. Benim onlardan neyim eksik? Ben de alıyordum bir şeyler…

Mesleğimizi seviyorduk. Sınıflarımızda kendimizi kaybetmişçesine çocuklarımıza veriyorduk. Onlara rol model olmaya çalışıyorduk.

Gömleğimin ayakkabımla, ceketimin kemerimle uyumlu olmasına öyle bir özen gösteriyordum ki bu Abidin’in gözünden kaçmamış. Yıllar sonra da olsa anlattı bana…

23 Nisan hem çocukların bayramı olacak hem ulusal egemenliğimize kavuşmuş olmanın sevinci olacak ve bizler de bu konuda titizlenmeyeceğiz ha…

Tarihler yazmadı bunu…

Birileri her ulusal bayramda hasta olup yatağa düşebilir. Her ulusal bayramda sorun çıkartabilir.  Meclis’i açan, Cumhuriyeti kuran o büyük insana saygısızlık yapabilir. Adını kaldırmak için türlü çeşitli oyunlar tezgâhlayabilir. Adını, sıkışınca aklına getirebilir…

Mümkündür!

Anayasada ya da ceza kanunlarında 'nankörlük' yapanlara ceza yok çünkü…

Anayasa, üniversite mezunu olmayanlara cumhurbaşkanı olma kapısını aralamıyor da dinleyen var mı sanki bunu…

Her şeyin yazılı olması şart değil. Anayasa “her gördüğüne selam vereceksin” diyor mu?

Sevdiklerimize hep selam veririz.

Birisi, değerli bulduklarımızı görmezden gelse bile…

Atatürk Mahallesi’nde doğmuş, Atatürk İlkokulu’nda okumuş, Atatürk Eğitim Hastanesi’nde tedavi görmüş ve Atatürk Parkı’nda  dinlenen milyonların yanında  birilerinin ‘Onu yok sayması kimin umurunda!.

Bildiğinizi okuyun!

Okuyun deyince…

Barselona’da her 23 Nisan’da sevgililer birbirine çiçek veriyor. Bir de kitap…

Bugün 23 Nisan!

Baharın en güzel günlerinden birini yaşıyoruz. Ne soğuk ne yakıcı sıcak…

Bugün 23 Nisan!

Kulluktan yurttaş olmaya giden yolun kilometre taşlarından biri…

Egemenliğin göklerden yeryüzüne indirildiği bir gün…

Bugün 23 Nisan…

Çocuklarımızın bayramı!

Bizim bayramımız!

Boşverin 50’sinde 60’ında olduğunuza…

Boşverin saçınızın sakalınızın ağardığına…

Sonuçta Cumhuriyet çocuklarıyız!

Bugün bayram!

Herkese kutlu olsun!

Yorumlar (0)
17
parçalı bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 36 99
2. Fenerbahçe 36 93
3. Trabzonspor 37 64
4. Başakşehir 37 58
5. Beşiktaş 37 56
6. Kasımpasa 37 53
7. Alanyaspor 37 51
8. Sivasspor 37 51
9. Rizespor 37 50
10. Antalyaspor 37 48
11. A.Demirspor 37 44
12. Samsunspor 37 43
13. Kayserispor 37 42
14. Konyaspor 37 41
15. Gaziantep FK 37 41
16. Ankaragücü 37 40
17. Hatayspor 37 38
18. Karagümrük 37 37
19. Pendikspor 37 37
20. İstanbulspor 37 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 34 75
2. Göztepe 34 70
3. Sakaryaspor 34 60
4. Bodrumspor 34 57
5. Ahlatçı Çorum FK 34 56
6. Kocaelispor 34 55
7. Boluspor 34 53
8. Gençlerbirliği 34 51
9. Bandırmaspor 34 50
10. Erzurumspor 34 44
11. Ümraniye 34 43
12. Manisa FK 34 40
13. Keçiörengücü 34 40
14. Adanaspor 34 39
15. Şanlıurfaspor 34 38
16. Tuzlaspor 34 38
17. Altay 34 10
18. Giresunspor 34 7
Takımlar O P
1. M.City 37 88
2. Arsenal 37 86
3. Liverpool 37 79
4. Aston Villa 37 68
5. Tottenham 37 63
6. Chelsea 37 60
7. Newcastle 37 57
8. M. United 37 57
9. West Ham United 37 52
10. Brighton 37 48
11. Bournemouth 37 48
12. Crystal Palace 37 46
13. Wolves 37 46
14. Fulham 37 44
15. Everton 37 40
16. Brentford 37 39
17. Nottingham Forest 37 29
18. Luton Town 37 26
19. Burnley 37 24
20. Sheffield United 37 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 36 93
2. Barcelona 36 79
3. Girona 36 75
4. Atletico Madrid 36 73
5. Athletic Bilbao 36 62
6. Real Sociedad 36 57
7. Real Betis 36 56
8. Villarreal 36 51
9. Valencia 36 48
10. Deportivo Alaves 37 45
11. Getafe 37 43
12. Sevilla 36 41
13. Osasuna 36 41
14. Las Palmas 36 38
15. Rayo Vallecano 36 38
16. Celta Vigo 36 37
17. Mallorca 36 36
18. Cadiz 36 32
19. Granada 36 21
20. Almeria 36 17

Gelişmelerden Haberdar Olun

@