11.12.2019, 13:01

Düt Düüt!

Denizi, kumu ve güneşi meşhur bir kıyı kasabasında yazlık almıştık. Yazlık dediysem orta halli bir apartman dairesi… Dört katlı, güzel bahçesi olan bir apartmanın ikinci katı.

Denize 300 metre uzaklıkta, önü arkası açık, odaları geniş, bir apartman dairesi. Bahçedeki çiçekler ve meyveler de  bulunmaz türdendi. Örneğin kudret narı!

Kudret narı, her türlü derde devaymış. Komşular öyle söylüyor. Bahçeye hem renk veriyor hem de  ilaç oluyor bizlere. Yeşil ve kırmızı renkleriyle  göreni büyülüyor adeta.

Yerleştiğimiz ilk günlerde karşı komşu annemden ricada bulunmuş. "Denizden gelirken mayo ve bikiniyle girmeyin apartmana lütfen.’’

Bizim oğlan mayoyla, Selen’le Helen de apartmana hep bikiniyle girip çıktığından rahatsız olmuş belli ki… Karşı komşumuz muhafazakar, kocası da kendisinden farksız…

Bizimle pek konuştukları da yok. Hep annemle görüşüp konuşmaktalar. Biz sahile çay kahve içmeye ya da dondurma yemeye gittiğimizde onlar birbirlerine gidip geliyor, dertleşiyor, kaynaşıyor.

Annem de muhafazakar ya…

Aradan yıllar geçmişti. Annem ve babamı kaybetmiş, çocukları  da evlendirmiştik.  Akşamları da birbirimize gelir gider olmuştuk. Muhafazakar bildiğimiz Betül Hanım, fıkralar anlatmaya doyamayan, gırgır,  iki laf arasına bir tekerleme sıkıştırıveren biriydi.

Yıllarca tutucu bilmiştik biz onu. Hiç de gidip gelmedik birbirimize yıllarca... Anneme de sormazdık neler  konuştuklarını. Biliyorduk ki karşı komşumuz da annem gibi  menkıbelerden, dini hikayelerden hoşlanıyorlardır. Annem çok iyi anlaştığına göre…

Hiç de öyle değilmiş. Onu öyle çok sevmeye başladım ki sormayın.

Cenazesinde, üstümde oturan dul bankacı Canan Hanımın sözleri kanıtlıyordu bunu: "Abidin Bey, ben sizi Betül Hanımla anlaşamıyor diye biliyordum doğrusu.’’

****

Emekli ilköğretim müfettişi Haşim abi anlatmıştı. Ülkede darbe olduğunda devrimci öğretmenlerle  ülkücü siyasiler cezaevinde, aynı koğuşta birarada kalıyorlarmış. Haşim abiyi dinleyen genç ülkücü siyasiler aylar sonra başları önde şöyle konuşmuşlar:

"Biz, hak, hukuk ve adalet konusunda sizden farklı düşünmüyoruz. Sizlerin, ülkeyi Rusya’ya satacağınızı biliyorduk. Öfkemiz bundandı. Sizlere saygısızlık yaptığımız yıllarımız için utanıyoruz şimdi.’’

Geçtiğimiz günlerde çok sevdiğim bir eskiciye uğradım. Belediyelerde olan  savurganlığa ve partizanlığa değinmiştik. Bir de stepne gibi izlenim veren bir lidere…

Solcuların okuduğuna, sağcıların da okumadığına değinmişti eskici kardeşim.

"Okuyan solculara karşı biz ahmak sağcılar da onları dinlemiyor, aksine öfkelenip  saldırıyorduk bile.’’ deyince sarılıp kucaklayasım gelmişti Volkan Çiçeksever’i…

O Volkan ki yıllarca hep doğru bildiği  yolda yürümüş, hak- hukuk- adalet ve Atatürk konularında  ödün vermemiş kimselere. Ülkücülüğünü hep sürdürmüş. Özeleştirisini de yaparak…

Yıllar öncesinde  dolduruşa gelen idealist ülkücü gençler ; atalarından kalma  önyargıların ışığında  memleketi Rusya’ya satacak olan Allahsız komünistlere karşı frenlenemez bir inanç ve hınçla saldırıyorlardı. Hak arayan işçilere de…

Ecevit’in makam arabası olarak Kartal model yerli bir aracı kullanması/  devleti gereksiz harcamalardan koruması/ israfa geçit vermemesi/ şair ruhluluğu, DİSK’in  emekçinin sesi- örgütü olduğu, TÖB-DER’in örgütlü öğretmen hareketi olarak eğitim sorunlarının çözümü konusunda tartışılmaz  kabul görmüşlüğü, 1 Mayıs’ın İşçi Bayramı olduğu gibi konular ülkücü camiada allerji yaratıyordu.

Bahçelievler’de 7 TİP’linin öldürülmesi, Kanlı Pazar gibi olaylarda faillerin ülkücüler olduğu unutulmadı.

Öte yandan Sosyalizmin Alfabesi, Felsefenin Temel İlkeleri gibi kitapları okumadan devrimci olunamayacağı gibi temelsiz kriterler ışığında  Sol’da kümelenen gençlerin Allah konusundaki tutumları, Onu reddetmeden Solcu olunamayacağı gibi takıntıları da karşı tarafın öfkesini kabartan önemli etkenlerdi elbette.

Anlamaya çalışmak değil de birbirinin eksiğini/ açığını yakalamaya odaklı düşünsel tercihler nedeniyle çok da kan aktı Türkiye’de. Düşünsel gettolarından sıyrılamayan ülkücüler ve devrimciler yıllarca birbirlerine karşı bilendiler de bilendiler.

Köylüsünden kentlisinden, okumuşundan okumamışından her İranlının aşkla bağlı olduğu şairleri varken/ şairleri için Şairler Mezarlığı yapacak kadar vefalılarken Türkiye bunu beceremedi. Nazım Hikmet’i sevenler Necip Fazıl ve Mehmet Akif Ersoy’u bir türlü sevemedi. Oysa ne yüce ruhlu bir şairdir Mehmet Akif. Oysa ne güzel şiirleri vardır Necip Fazıl’ın… Kişiliğini onaylamasak da…

Ülkücüler  olsun İslamcılar olsun, onlar da  şiirleri türkü- şarkı olmuş / dünyanın dört bir köşesinde  Türk Şairi olarak bilinen Nazım Hikmet’i sevemedi. Alparslan Türkeş, Nazım’dan şiir okusa da fayda etmedi.

Jeopolitiğimiz ve bağlı olduğumuz NATO ve benzeri örgüt ve kuruluşlar/ özellikle de komünizmle mücadele dernekleri buna ne izin verdi ne de geçit…

Çünkü ilahlar böyle istedi. Emperyalizm, böyle istedi.

Bereket versin ki son yıllarda bu keskin ayrışmalar artık eskisi gibi görülmüyor. Milliyetçiler, Ulusalcılar ve geniş yığınlar geçmiş yıllardaki gibi birbirlerine öfkeli değiller.

Sanki bir şeylerin farkına varmışlar gibi… Kabuk bağlamış yarayı kaşımanın yararı olmadığı konusunda hemfikirler gibi.

Gelelim, okuduğum bir anekdota / ya da işittiğim fantastikvari hikayeye…

****

Büyük bir ülkenin 18 eyaletinde kömürle çalışan/ elektrik üreten 32 termik santral var. Bunların 4’ü devletin, diğerleri de Sultan’a hemen telefon açabilecek derecede yakın olan patronların… Termik santrallere sahiplikleri de  bu ilişkiden kaynaklı zaten… Devlet bankası kredileri ile… Bu santrallere sahip olurken de demişler ki,’’ Hemen bacalara filtre takacağız, santrallerin zehirli atık su ve zehirli kül depolama sorununu çözeceğiz ama bize biraz zaman verin."

Düşünün ki bu ülkenin dört bir yanı denizlerle  çevrili/bereketli tarım arazileri ve yerin altı da zengin maden yataklarıyla dolu. Acı ama gerçek bu santrallerin 23’ü de özelleştirme delilerince özel sektöre devredilmiş. Her ne kadar sözleşmede ‘Bu santrallerin bacalarına filtre takılmalı’ maddesi yazılıysa da  yedi  yıldan beri de takılmamış.  Çünkü her filtrenin maliyeti 14  milyon Euro. İstiyorlar ki onları da Sultan taktırsın. Zehirli atıkları da Sultan’ın adamları arıtsın.

Çünkü biliyorlar ki santrallerin bacalarından çıkan gazları süzmek kolay değil. Filtre takınca  da santralin elektrik üretim verimi  düşmekte. Dolayısıyla filtreli  santralle elektrik üretmek çok pahalıya geliyor. Filtresiz santral ise kükürt gazı, azot, oksit gazı, karbondioksit, ağır metal ve kül çıkartarak havayı/ toprağı/ suyu/ insanı/ börtü böceği zehirlemekte. Üstelik   Sultan  bu santrallere 10 milyar 101 milyon lira teşvik vermiş .

Başka bir haber… Kanser, bu eyaletlerde almış başını gitmiş bu arada.

İşbaşındaki soyguncu- işbirlikçi iktidar, bu santrallere filtre takılması konusunda - siz ona havayı  daha da kirletme  diyebilirsiniz-üç buçuk yıl daha süre vermiş .  Bu karar , işbaşındaki iki partinin milletvekillerinin oylarıyla alınmış.

Ve bu kararı, bu iki partinin de genel başkanlığını yapan ( Bu ülkenin yönetimi bir başka çünkü )/ aynı zamanda o ülkenin Sultanlığını yapan kişi veto etmiş. Kendi partililerinin aldığı karara karşın Sayın Sultan da "Sizler çok daha fazla  dolar kazanacaksınız diye biz  milletimizin zehirlenmesine fırsat veremeyiz. Bir tarafta milletim var bir tarafta da oligarşik zümre…" demiş.

Ve bu vetoyu, santrallere filtre takılmasını iki buçuk yıl erteleyen yasaya onay veren/ bir bakıma  oligarşik zümrenin  yanında yer aldıklarını  ilan etmiş olan milletvekilleri de alkışlamış. Elleri kızarırcasına…

Oysa… Bu yasa, veto edilmeyip de yürürlüğe girseydi bu süreç zaten bilimsel verilere göre  iki buçuk yıl sürecekti.

Yasanın veto edilmesiyle santrallerin sahipleri ve milletin zehirlenmesi açısından değişen bir şey olmayacak. O halde ?

Bu "veto" neyin nesi oluyor?

Aklı başında olan kişiler biliyor ki  bu veto, kamuoyunun gazını alma…

Hin oğlu hin Sultan’ın bir manevrası !

Çevre sorunlarına duyarlı mı duyarsız  mı olduğu anlaşılamayan bu iktidar ve Sultan’ın ülkesinde yaşayanların  bu duruma bakıp bakıp da bir şey yapmadıklarını düşünün.

Kahrolursunuz değil mi? Duymak, dinlemek bile sinir ediyor insanı değil mi…

Şaşırtıcı bir şey olmuş o ülkede. Ülkenin başkentinde kim olduğu bilinmeyen- deli olduğu  iddia edilen-  biri "Bunlar bizimle dalga geçiyor, uyanın millet, sıra yarın ebemize gelecek. Sonra da anamıza!" diye haykırınca herkes başını çevirip deliye bakmış.

Deli olduğu iddia edilen kişi bağırıp duruyormuş: "Çiçekseverler, hayvanseverler, topseverler,  sinemaseverler, yeşilseverler, dansseverler, doğaseverler uyanın! Bu insansevmezlere karşı birleşin!"

"Doğru söylüyor." diyenler öyle çoğalmış ki…

Birbirinden hiç hoşlanmayanlar, partisi- derneği farklı olanlar, birbirleriyle hep sürtüşen gruplar bir araya gelmişler ve insansevmez iktidarı, Sultanla birlikte alaşağı etmişler.

Sevinenler sadece o ülkenin insanları olmamış. Dünyanın öbür ucundaki "Ya bizimkiler de o Sultan’a benzer giderse…" diye  tedirginlik yaşayanlar  da  bayram etmiş.

 ****                                                                              

O düşsel dünyanın insanları, insansevmez iktidarı alaşağı ettikten sonra dünyanın dört bir köşesine yıllarca nasıl kandırıldıklarını anlatan kitaplar, dergiler ve cd’ler göndermişler.

"Biz yıllarca kandırıldık. Aldatıldık. Vatan, din, Aziz Petrus,  millet diye… Birbirimize düşürüldük. Ekmeğimiz , sütümüz, toprağımız  yetiyordu yetmez oldu. Bir dilim ekmeğe muhtaç  kaldık. Onlar ise köşklerde/ kâşanelerde yaşar oldular. Adını- sanını bilmediğimiz bir delinin dürtmesiyle uyandık biz. Siz de dürtün yanınızdakini."

Bu hikâyeyi öğrendikten sonra hep dürtesim geliyor sağımdaki solumdaki insanları.

Önyargılarımı terkedip başladım bile. Önüme geleni dürtüyorum.  Bizi kandıranlara, soframıza göz dikenlere karşı bir araya gelelim diye dil dökmeyi de unutmadan…

Almanya’da faşizmin iktidar olmasında, siz yalnız  Nazilerin çok çalışarak mı hükümet olduklarını sanıyorsunuz? Gerçi bu konu yıllar önce değerlendirilmiş ve yazılıp çizilmiştir ama ben gene de  dillendirmiş olayım. Yeraltındaki madenleri yabancı şirketlere peşkeş çeken bir iktidara karşı birleşmeyi beceremeyenler günün birinde  Hitler’i hiç aratmayan bir musibetle karşı karşı gelecekler ama iş işten geçmiş olacak.

Bu nedenle dünden kalan hesaplarla uğraşacağımıza  soframızdaki ekmeği azaltanlara  karşı birliğimizi sağlayalım diyorum. Bunun için de hikâye anlatmaya, şiir yazmaya gerek yok.

Yanındakini, altta oturan, üstünde oturan komşunu dürt!

Hatta düt düüt diye öt!

Bu kadar çok uyumanın yararı olmadığını anlat sağındakine solundakine…

Yorumlar (0)
17
parçalı bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 35 96
2. Fenerbahçe 35 90
3. Trabzonspor 35 58
4. Başakşehir 35 55
5. Beşiktaş 35 54
6. Alanyaspor 35 49
7. Kasımpasa 35 49
8. Rizespor 35 49
9. Sivasspor 35 48
10. Antalyaspor 35 45
11. A.Demirspor 35 44
12. Samsunspor 35 42
13. Kayserispor 35 41
14. Ankaragücü 35 39
15. Karagümrük 35 37
16. Konyaspor 35 37
17. Gaziantep FK 35 35
18. Hatayspor 35 34
19. Pendikspor 35 33
20. İstanbulspor 35 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 33 72
2. Göztepe 33 69
3. Sakaryaspor 33 57
4. Bodrumspor 33 56
5. Ahlatçı Çorum FK 33 56
6. Kocaelispor 33 55
7. Bandırmaspor 33 50
8. Boluspor 33 50
9. Gençlerbirliği 33 50
10. Erzurumspor 33 44
11. Manisa FK 33 40
12. Ümraniye 33 40
13. Keçiörengücü 33 39
14. Tuzlaspor 33 37
15. Adanaspor 33 36
16. Şanlıurfaspor 33 35
17. Altay 33 9
18. Giresunspor 33 7
Takımlar O P
1. Arsenal 36 83
2. M.City 35 82
3. Liverpool 36 78
4. Aston Villa 36 67
5. Tottenham 35 60
6. Newcastle 35 56
7. Chelsea 35 54
8. M. United 35 54
9. West Ham United 36 49
10. Bournemouth 36 48
11. Brighton 35 47
12. Wolves 36 46
13. Fulham 36 44
14. Crystal Palace 36 43
15. Everton 36 37
16. Brentford 36 36
17. Nottingham Forest 36 29
18. Luton Town 36 26
19. Burnley 36 24
20. Sheffield United 36 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 34 87
2. Girona 34 74
3. Barcelona 34 73
4. Atletico Madrid 34 67
5. Athletic Bilbao 34 61
6. Real Sociedad 34 54
7. Real Betis 34 52
8. Valencia 34 47
9. Villarreal 34 45
10. Getafe 34 43
11. Deportivo Alaves 34 41
12. Sevilla 34 41
13. Osasuna 34 39
14. Las Palmas 34 37
15. Celta Vigo 34 34
16. Rayo Vallecano 34 34
17. Mallorca 34 32
18. Cadiz 34 26
19. Granada 34 21
20. Almeria 34 17

Gelişmelerden Haberdar Olun

@