12.10.2020, 13:10

Dondurma

Yazlıktayken, sizler her akşam yemekten sonra sahile iner geç saatlerde dönerdiniz. Sizlerin geldiği saatlerde biz genellikle uyumuş oluyorduk. Dönüşünüzü beklemek, sizlerle üç beş laf etmek istiyorduysak da takvim yaşımıza yenik düşüyorduk. Yaşlanıyor muyduk ne… Geç kalkıyordunuz. Kahvaltıyı bu nedenle çok geç yapıyorduk. Tabii ki burası, yaşadığımız evlerdeki yaşam gibi değil. Herkes böyle. Gündüz deniz, güneş… Akşam da sahilin cıvıl cıvıllığını yaşamamak olmuyor tabii ki… Utanmasam ben de binmek istiyorum salıncaklara, çarpışan arabalara. Neyse… Benim diyeceklerim başka…

Biz, biliyorsunuz sizlerden önce gelip yerleşiyoruz buraya. Hem eksikleri tamamlıyoruz hem de evin tamir isteyen arızalarını gideriyoruz. Evimizin denizin dibinde olması güzel de, rutubetten zarar gören klima, kapı ve pencere doğramalarının boyası ve verniği canımızı sıkmıyor değil. Otların biçilmesi, bahçeye çeki düzen verilmesi gerekiyor sizler gelmeden önce.

Annenizle en büyük mutluluğumuz, akşam yemeğinden sonra sahilde gezinmek ve dondurma yemek. Her şey bir yana, dondurma bir yana… Gazinolardan birine oturup çekirdek çitlemek ve çay içmek de çok güzel ama biz dondurmayı tercih ediyoruz. Çekirdek çitleyip çay içersek dondurmayı iptal ediyoruz. Sabahları ise, hava çok ısınmadan denize giriyor, biraz güneşlendikten sonra ekmek ve gazetemizi alıp kahvaltıya oturuyor vakit geçiriyoruz. Öğleden sonra kah komşu ziyaretleri, kah kitap okuma ve bahçeyle ilgilenme derken günümüzü dolduruyoruz. Haftada iki gün öğretmenevine gidip arkadaşlarla briç oynamayı da ihmal etmiyorum. Ben ihmal etsem onlar arıyor zaten. Anneniz ise, benden farklı olarak kemanıyla dolduruyor boş vakitlerini. Cumhuriyetin bulmacasını çözemedikçe de kalemi yerden toplama işi gene bana ait oluyor tahmin edebileceğiniz gibi. Öyle sinirlendiği oluyor ki bazen, korkuyorum bir bulmaca için kalem fırlatmaya değer mi diye…

Biz hep sizlerin ayrı tarihte gelmenizi istiyorsak da sizler hepimiz bir arada olalım dediğinizden itiraz edemiyoruz tabii ki… Temmuzun biriyle on beşi arası siz gelin de bana sorun o sarı sıcak günleri. Hiçbiriniz siyah zeytini sevmiyordunuz. O iri iri yeşil zeytinler olsun istiyordunuz. Sadece yeşil de değil… İlla bademli zeytin olacak!  Nerden alıştınız, kim alıştırdı sizleri bademli zeytine bilmem ki… Hem, leblebi yer gibi yenilmez ki o meret… Bir kahvaltıda yarım kilo bitiveriyor maşallah! Tulum tenekenin dışında peynir yediğiniz de yok. Bir de Bergama Tulum diye tutturuyorsunuz. El sürdüğünüz yok bizim köylülerin peynirine. Yaptığımız ayva reçeliyle karpuz reçelini sadece biz yiyoruz, varsa da yoksa da incir reçeli. Üstelik organik dediğiniz o pahalısından! Neymiş, ucuz olanı gerçek şekerden yapılmıyormuş. Çevremiz incir ağaçlarıyla dolu olsa da o namussuzun kilosu ağustosta/eylülde on liradan kuruş aşağı düşmüyor bir türlü. En pahalı reçel de o! Neyse ki buna da şükür. Ağustosta gelseniz her gün iki kilo incir yetmez bile… Biz çocukluğumuzda muzun yüzünü görmezdik. Neymiş, çocuklar her sabah bir muz yemeliymiş.

Biz akşamları annenizle genellikle çorba, sardalya ve salata yiyoruz. Arada bir de zargana… Her ay başında da kıyma alıp köfte yapıyoruz. Sizler ise her biriniz sanki anlaşmışçasına "sardalya balık mı babacığım Allah aşkına!" diyorsunuz. Torunlar ona keza… Varsa da yoksa da lüfer, çipura… Çocuklarım ağzının tadını biliyor diye kabarıp kubarasım geliyor doğrusu. Bizim Balıkçı Şakir, her gittiğimde o her zamanki güler yüzüyle "çocuklar ne kadar kalacak hocam?" derken ona kızayım mı yoksa kucaklayım mı kestiremiyorum.

Sizlerin gelişine en çok memnun olanların başında geliyor zaten o. Anneniz, her biriniz için deli divane oluyor. İstiyor ki, çocuklar gönüllerince yesinler, içsinler, eğlensinler. Bir günden bir güne, "hanım, bu akşam da çorba, fasulye ve pilav yiyelim" diyemiyorum korkudan. Biliyorum ki, "çocuklar balığı da içmeyi de seviyorlar hayatım. Şimdi fasulyenin zamanı mı?" diyecek. Derken de tabii ki do tonunda…

Sert ve kararlı bir ses…

Rakının, balığın fiyatını da öğrenesi yok! Oğlanlar rakıcı, gelinler şarapçı olunca başa gelen çekilecek. Başka da yolu yok!

Oğlanların ikisi de sayısalcı ama benim maaşımdan haberleri yok belli ki… Beni hâlâ özel dersler mi veriyor sanıyorlar bilmem ki… Kerataların hiç ellerini ceplerine atacakları yok. Yan komşumuz olsun, onun yanındakiler olsun çocukları gelince ellerini ceplerine götürmüyorlar oysa… Biz de mi Erzincanlı olsaydık acaba… Halil Bey de Şükrü Bey de aynı sözleri söylemek için anlaşmışlar gibi. "Vakti zamanında biz harcadık. Şimdi sıra onlarda!"

Ben, sabahları marketten eve poşetler taşıyorken onların çocukları da benim yaptığımın aynısını yapıyorlar her gün. Çoluk çocukla birlikte olmak güzel. 15 günün nasıl geçtiğini anlamıyoruz bile. Ama bu 15 günün unutulmaz anıları/dakikaları da yok değil tabii ki… "Bana fazla geldi." deyip de balığını torunlara pay eden kırk yıllık hayat arkadaşımla göz göze gelince göz yaşartıcı şiirler yazasım geliyor arada bir. Sayısalcı olsam da arada bir böyle yürek ağlatan öyküler yazasım geliyor.

Oğlanları iyi yetiştirdik. Her ikisini de ilkokulda benim okutmamın yararı çok oldu bunda. Matematik ve fen konusunda. Allah vergisi bitmez tükenmez bir öğrenme merakım onlara çok yaradı. Şaka bir yana, Sungur Zeki öğretmenin ODTÜ ve İTÜ mezunu çocukları onlar. Bu yaşa kadar da bana hiçbir eziyetleri olmadı. Torunlar da babalarının yolunda maşallah.

Gelin kızlarım eşime çekmişler. Sağ olsunlar, eşimle de gelin kaynana gibi değil ana kız gibiler. Her güzelin bir kusuru oluyormuş diyor yanımızdaki Hüsnü komşu. "Çocuklarım birer harika. Yazdan yaza bir haftalığına geliyorlar. Gel gör ki bir günden bir güne ellerine elektrik süpürgesi alıp temizlemiyorlar ortalığı." diyor bize geldiğinde. Söylerken de kahkaha atıyor. Eşini dürterek, "yalan mı hanım?" diyor. Ben de fırsatı bulmuşken zembereğinden boşalmış gibi başlıyorum konuşmaya: "Bizim çocuklar da harika komşum. Sabahları bir günden bir güne ne ekmek ne gazete almaya giden var ne de sürpriz yapıp çipura getiren…" "Sofrayı bile her sabah eşim hazırlıyor" diyesim geliyor ama eşimden çekiniyorum. Çekinmek ne kelime, korkuyorum basbayağı… Hüsnü Bey gülüyor. "Kahvaltı dediğin dokuzda, onda olur benim bildiğim. Onlar gelince 11.00 ‘den önce oturmuyoruz vallahi…" Kıs kıs gülüyorum. “ Sanki biz 10.00’da yapıyoruz."

Diyemiyorum tabii ki… Tamam, çocuklar tatile geldi. Yorgunluklarını giderecekler. Rahat edecekler. Anlamıyor değilim. Ama benim 40 yıllık eşim, sizlerin annesi/ babaannesi bu evin hizmetçisi değil ki…

Denize giderken cümbür cemaat gidiyorsunuz. Yüzüyor, güneşleniyor, eğleniyorsunuz. İstanbul’a bronz tenle döneceksiniz, anlıyoruz. Ama bir kez olsun denize giderken "Anneciğim, hadi sen de gel, birlikte yüzelim” demiyorsunuz. Kahvaltı sofrasını olduğu gibi bırakıp, fırlıyorsunuz. İyi ki bulaşık makinesi var evde de, elimizden tutuyor. Sizler rahat edersiniz diye ikinizin odasına da klima taktıran anneniz “ Çocuklarım serin serin uyusun" diyor. Bunun farkındasınızdır eminim. Biraz da siz düşünseniz annenizi olmaz mı? Temmuzun elektrik faturaları kadar içimi yakıyor bu konu… Geceleri sizlerle birlikte sahildeki gazinolara gitmek istemez miyiz biz? "Sizler gidin, eğlenin çocuklar, biz yoruluyoruz" dememiz yorgunluğumuzdan değil!

Dondurmalar, çekirdekler, çaylar, kolalar yüzünden… Eve dönerken biz kez olsun bize de dondurma getiremez misiniz? Annenizin dondurmayı çok sevdiğini bilmiyor musunuz? Dondurma deyince sizlerle bir şeyi paylaşmak isterim ama riski de göze alamam doğrusu. Hani, Suriyeli sığınmacıların teknelerinin alabora olduğu gündü. Sahilde battaniyelerin, botların, elbiselerin bulunduğu o acıklı gün… Ayla Kutlu’nun öykülerini okuyordum. Dalıp gitmişim. Saat 23.30’du. Zil çalıyordu. Anneniz mutfakta sanıyordum. Kapıyı açar diye düşünüyordum. Zil bir daha çalınca kapıya seyirttim. O ne, anneniz! 40 yıldır gülümsediği gibi gülümsüyordu. Ellerinde ikişer Algida dondurma… "Onlar getirmezse biz de alırız adamım! Hem de ikişer tane!"

İkimiz de kırılıyorduk kahkahadan.

Yorumlar (1)
Hakkı Ülkü 4 yıl önce
Döktürmüşsün Recai
17
parçalı bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 36 99
2. Fenerbahçe 36 93
3. Trabzonspor 37 64
4. Başakşehir 37 58
5. Beşiktaş 37 56
6. Kasımpasa 37 53
7. Alanyaspor 37 51
8. Sivasspor 37 51
9. Rizespor 37 50
10. Antalyaspor 37 48
11. A.Demirspor 37 44
12. Samsunspor 37 43
13. Kayserispor 37 42
14. Konyaspor 37 41
15. Gaziantep FK 37 41
16. Ankaragücü 37 40
17. Hatayspor 37 38
18. Karagümrük 37 37
19. Pendikspor 37 37
20. İstanbulspor 37 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 34 75
2. Göztepe 34 70
3. Sakaryaspor 34 60
4. Bodrumspor 34 57
5. Ahlatçı Çorum FK 34 56
6. Kocaelispor 34 55
7. Boluspor 34 53
8. Gençlerbirliği 34 51
9. Bandırmaspor 34 50
10. Erzurumspor 34 44
11. Ümraniye 34 43
12. Manisa FK 34 40
13. Keçiörengücü 34 40
14. Adanaspor 34 39
15. Şanlıurfaspor 34 38
16. Tuzlaspor 34 38
17. Altay 34 10
18. Giresunspor 34 7
Takımlar O P
1. M.City 37 88
2. Arsenal 37 86
3. Liverpool 37 79
4. Aston Villa 37 68
5. Tottenham 37 63
6. Chelsea 37 60
7. Newcastle 37 57
8. M. United 37 57
9. West Ham United 37 52
10. Brighton 37 48
11. Bournemouth 37 48
12. Crystal Palace 37 46
13. Wolves 37 46
14. Fulham 37 44
15. Everton 37 40
16. Brentford 37 39
17. Nottingham Forest 37 29
18. Luton Town 37 26
19. Burnley 37 24
20. Sheffield United 37 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 36 93
2. Barcelona 36 79
3. Girona 36 75
4. Atletico Madrid 36 73
5. Athletic Bilbao 36 62
6. Real Sociedad 36 57
7. Real Betis 36 56
8. Villarreal 36 51
9. Valencia 36 48
10. Deportivo Alaves 37 45
11. Getafe 37 43
12. Sevilla 36 41
13. Osasuna 36 41
14. Las Palmas 36 38
15. Rayo Vallecano 36 38
16. Celta Vigo 36 37
17. Mallorca 36 36
18. Cadiz 36 32
19. Granada 36 21
20. Almeria 36 17

Gelişmelerden Haberdar Olun

@