08.12.2021, 10:37

Avrupa, Sağ Enternasyonalizm ve Göç(men)

4 Aralık tarihinde Polanyanın başkenti Varşova’da bazı Avrupa sağ partileri Avrupa Parlamentosun’nda ikinci büyük grup oluşturmak amacıyla bir araya geldi.(1)

Bu Avrupa’da ki sağ partilerin bir araya geldiği ilk toplantı olmuyor.21 Ocak 2017 tarihinde de Almanya’nın Koblenz kentinde  Avrupa’nın aşırı sağ partileri bir araya gelmişti.O zamanki toplantının  ev sahipliğini Merkel’in göçmen politikalarına karşıt, gerici 'Almanya için Alternatif' (AfD) yapmış ve  zirve ‘Ulusların ve Özgürlüğün Avrupası’ olarak adlandırılmıştı. Biz, o zaman, toplantıyı; idelojik olarak; kuramsal donanımı yetersiz, tarihsel süreçte; pratik örneklerine fazla denk gelmediğimiz bu birlikteliği (toplantıyı), sağ idelojinin (faşist-ırkçı) enternasyonal bir örneği olarak tanımlanmıştık. Bizim yaptığımız saptamayı doğrular mahiyette, ev sahibi AfD’de  toplantıyı ‘Avrupanın karşı zirvesi’ olarak adlandırmıştı.(2)

Bu kez Varsova’da yapılan toplantıya; Polanya Başbakanı Jaroslaw Kaczynski ve onun ‘Hukuk ve adalet Partisi (PİS)’ adlı sağcı partisi ev sahipligi yaptı ve toplantıya Avrupa’nın değişik ülkelerinden 14 parti katıldı.

2017'de yapılan toplantıdan sonra kaleme aldığımız araştırmayı, son gelişmeleri de dikkate alarak, sağın birliktelik arayışlarına Avrupa’nın bir başka gerçeği 'göçmen'lik penceresinden bakıp; sağ(faşist) gelişmeler, göçmenlik, sol ve ne yapmalı sorusuna yanıt arayacak şekilde revize ettik.

Avrupa’da yükselen sağ

'Irkçılık ve ilerleme kısa süre içinde, Mısır- Afrika durağanlığını lanetleyip, Yunan avrupa dinamizmini ve değişimini yüceltmekle elbirliği  ettiler. Bu türden değerlendirmeler yeni romantizmle mükemmel bir uyum içindeydi. Romantizm sağdece coğrafi ve ulusal karakteristikler ile halklar arasında kategorik farklılıkların ne kadar önemli olduğunu vurgulamakla kalmıyor, aynı zaman da dinamiz mi de en yüksek değer olarak görüyordu.'(3)

Avrupamerkezci görüş, insan uygarlığını bütünsel bir süreç görmeyi reddediyor, başkasını 'diğer'i dışlıyor.

Avrupa’da ikinci dünya savaşı sonrası oluşan toplumsal ilişkileri, 1960’lardan sonra Avrupa dışından gelen yoğun göçlerin neticesinde, değişen dengelerin yarattığı yeni koşulları, yabancı düşmanlığı üzerinden algılıyan populist sağın; özellikle son 20 yıldır çeşitli Avrupa ülkelerinde toplumsal taban ve seçim sandığında desteğini yükselen bir eğilimde artırdığı görülmektedir. Sağın Avrupa’da bugünku ulaştığı aşamayı yakın geçmişe bakarak görelim.

Çarpıcı örnekler;

• Avusturya FPO (Freedom Partisi) 1980’lerde marjinal bir partiyken, 1990 seçimlerinde 33 sandelye kazanabiliyor. 1991’de Viyana’da yapılan bölge seçimlerinde oyların %22.6 alarak ikinci büyük parti olabiliyor.

• 1980 baslarında Umberto Rossi tarafından kurulan Lega Lombord (İtalya) partisi %3’lerde başlıyan seçim deşteğine 1992 yılında %8.7 ulaşarak ülkenin dördüncu büyük  partisi oluyor.

• 1972’de kurulan Front National (Le Pen) kısa sure içerisinde büyük bir gelişme gösterip, Fransa siyasetinde belirleyici unsurlardan biri olmayı becerebiliyor.

Yukarıda ki örneklerin (ülkelerin) yanında, demokrasinin daha yaygın yaşandığı, toplum yaşamında hoşgörünün ‘diğeri’ni anlama çabalarının daha koklu tabanları olduğunu düşündüğümüz İsviçre, Belçika ve İsveç gibi ülkelerde bile ‘göçmen’, ‘diğeri’ ve en güncel şekliyle ‘müslüman’ kavramlarını, olumsuz, negatif vurgusuyla işleyen sağcı (faşist) partilerin kendilerine yükselen bir oranda, politik arenada yer bulmaları,yabancı düşmanlığının  kuzeyden güneye bir bütün olarak liberal batı avrupa demokrasilerinde var olduğu gerçeğidir.

Post modern sağ partilerin gösterdiği gelişimin sadece artan göçlerle oluştuğunu savunacak kadar  sürece dar acıyla bakmadığımızı, olayın bir çok kaynağa dayandığını vurgulamamız gerektiğini biliyoruz. Bizim bu yazıda,olaya bakış ve çözümlememiz; göç, yabancı düşmanlığı – post modern sağ (faşist) ikileminden oldu.

Göç edenlerin büyük bir kışmının, daha iyi yaşam koşulları arayışında olan ekonomik sığınmacılar olmalarına rağmen, göç ettikleri ülkeye politik mülteci talebiyle başvurmaları, yasal statülerini –oturum– bu yolla kazanmaları ve bu durumun avrupa kamuoyunu daha çok ‘rahatsız’ ettiği gerçeği herkez tarafindan 'bilinen' fazla  söz konusu edilmeyen 'sır' olduğudur.

Göçmen sayısının artması, devletin verdiği yardımlardan faydalanan yerel kitlelerde bu hizmetlerin azalacağı endişesi oluştururken, işçi pazarında rekabet şansı olmayan kalifiyesiz yerli iş gücünün, askari ücretin altında, her türlü sektorde; uzun saatler ve uygunsuz çalışma koşullarında çalışan göçmen işçi karşışında, emek pazarında zaten sınırlı olan rekabet şansını yitirdiğini düşünen yığınlar (işçi sınıfı) klasik sol görüşün aksine, sola yönelmek yerine sağa, ırkçı, yabancı düşmanı partilere yöneliyor... Avrupanın gündemine, çoğalan bir şekilde giren göçmenlik gerçeğine, yabancı düşmanlığı  açısından bakarak, sorununa yanıt aradığını (bulduğunu) iddia  eden tek gündemli faşist örgütlenmeler bütün Avrupada gelişiyor.

Uzmanlık ve eğitim gerekmiyen emek yoğun sektörlerin azalması yada üçünçü dünya ülkelerine transferi , kalifiyesiz   yerli iş gücüne olan talebi azaltıyor, bunun sonucunda issiz kalan  kitleler sağcı faşist partilere yöneliyor.(4)

Başka yere taşınmayı ekonomik olarak beceremediğinden  iştemediği halde göçmenle  aynı bölgede yaşamak zorunda kalan ‘yerli’ aynı caddeyi aynı sokağı  paylaşsada, aynı hastaneye, aynı postaneye gitsede farklı dünyaları ‘paralel dünyalari’ birbirine hiç karışmadan  yaşıyor. 'Yerli' niteliksiz işsiz, yabancıyı  düşman gören politik tercihlere yöneliyor.(5) Bu savımızı ispatlıyan en çarpıcı veri; Birleşik Krallık (UK) da Avrupa birliği için yapılan referandumda alt gelir grupların (issizler dahil olmak üzere) çok yüksek oranda çıkma yönünde tavır sergilerken, eğitimli, orta ve üst gelir gruplarının birlik içinde kalma yönünde oy vermesi. Birlik içinde kalma yönünde terçihini yüksek oranda  gösteren bir diğer sosyal katman ise gençler.

Bütün bu ekonomik nedenlerin yanında, tanımlanması ve itiraf edelmesi daha zor bir sorun ise; siyasal olarak sağcı partilere uzak kitlelerin bile  yabancı (göçmenle) ile yaşadığı ‘çatışmanın’ ekinsel (kültürel) boyutu.(6)

Ne yapmalı

Son uç on yildir xenophobia (yabancı düşmanlığı) bütün avrupada endişe verecek boyutlara ulaşmıştır. Yabancı düşmanlığı sadece birliğe üye ülkelerde söz konusu olmayıp; İsviçre  ve Norvec gibi topluluk üyesi olmayan ülkeler içinde geçerlidir.

Yabancı düşmanlığını  işleyen partiler, halkın desteğini bazen; ekonomik bunalımlara tepki, bazen; bu partileri tehlike olarak değil, firsat olarak değerlendiren işçi kesiminden ve diğer toplumsal katmanlardan oy alarak seçim sandığında yer buluyorlar. Bu partilerin (bütün avrupa ölçeğinde) öne çıkan belirgin dört özelliği.

• Avrupa kuşkuculuğu (eurosecticism)

• Göç karşıtlığı (anti- immigration) yabancı düşmanlığı (xenophobia)

• Sosyal politikalara tepki (ekonomik bunalımlar, kemer sıkma politikaları)

• Kendini güvende hissetmemenin istismarı olarak kendini göstermesidir

• İslam karşıtlığı

Sağ unsurların hiç yoktan çıkmadığını bu örgütleri koşulların yarattığını bunları üreten bir toprağın olduğunu onutmamak gerekir. Bundan dolayı sol;

• Bu partilerin yabancı düşmanı olduğunu israrla söylemeli

• Bu partilere oy veren kitlelerin sorunlarını  akıllıca çözümlemeli

• Bu partilerin yaydığı korkunun geçersizliğini ve yanlışlığını göstermelidir.(7)

Bazı sektörlerde , işçi göçü(göç) ücretleri aşsağıya  çekmiştir. Bunun çözümü; asgari ücret uygulanmasının yasalar yoluyla zorunlu hale getirilmesi, uygulamanın denetlenmesi, sendikalaşmanın yaygınlaştırılmasıdır.

Göçmen konusunda kuşkuları olduğunu belirten, bunun yanında ırkçı olmadığı vurgulaması yapanların kaygıları; yaşamlarında devletin sağladığı (eğitim,sağlik ve diğer) sosyal hizmetlerin sunumu konusunda oluşabillecek aksaklıklara –kısıtlamalara– işçi partisinin (solun) çözüm konusunda ikna edici önerileri olmalıdır. Paradoksol olan; sağ partileri destekliyen kitlelerin alt gelir grupları, işçi sınıfı, geride kalanlar (left- behind) yaşamlarında karşılaştıkları sorunlara çözüm bulma şansı, işçi partisinin iktidarında uygulayacağı ekonomik politikalarda daha yüksek olmasıdır.

Avrupa’da özellikle orta sol-sosyal demokrat- partiler açısından, çokca gözden kaçan, seçim sonuçlarını belirleyen nokta; avrupa merkez bankasının, birliğin tüm üyeleri kapsayan – dayatan- tasarruf politikalarının seçim sonuçları üzerinde yarattığı roldur.

Sol çevrelerin birlik(AB) anlayışıyla sağ unsurların birlik anlayısı farklıdır; sağın arzuladığı avrupa birliği M. Thatcher’ın düşlediği Avrupa birliği ile aynıdır. Bu ise; 'Avrupa birliği, sermayenin kolayca dolaşabileceği, emeğin ve sendikal örğütlenmelerin dolaşımının sınırlandırıldığı birlik özlemidir'(8)

Muhafazakar ve post modern sağ partilerin ekonomik sorunlara liberal çözüm önerileri, sorunların çözümü değil, sorunun kendisi olduğu gerçeğini göremiyorlar. Sorunun yanlış tanımlanması, çözümün yanlış uygulanması ikilemi, sadece faşist partilerin değil, genellikle iktidarda olan liberal ve sosyal democrat hükümetlerinde çıkmazı oluyor.

Avrupa sağının ortak politika üretme uğraşları-tehlikesi- dikkatle takip edilmelidir. Avrupa sağının yabancı düşmanlığı üzerine oturtuğu gerici politikaları hafife alma, duyarsız kalma lüksümüz yok. Sağın Enternasyonal birliktelik arayışlarına, solun geliştirmesi gereken; insanlığın evrensel değerleri üzerine oturan; savaşa karşı- barış, nefrete karşı- anlayış, tekleştirmeye karşı- çok renkliliği, çok sesliliği yaşamın her alanında oluşturacak politikalar üretmesi ve bu politikar etrafında örgütlenmesi. Ve bu örgütlenmeleri uluşlararası boyutlara taşıması.

Yazımızı, üzerinde hepimizin düşünmesi gereken bir paradoksla bitirelim.

Şunlardan hangisi daha tehlikelidir;

A. D.Trump’ın başkanlığa başlamasıyla uygulamaya koyduğu, genelde yabancı özelde müslümanlara karşı politika ve uygulamalar mı?

B. D.Trump’ın başkanlığa başlamasıyla uygulamaya koyduğu, genelde yabancı özelde müslümanlara karşı politikalarını %48 oranında destekleyen halk desteği mi?

-----------------------------------------------------------------

(1) 5.12.2011 Birgün

(2) European counter-summıt ‘The Local – Germany’s news in English 21 january 2017

(3) Martin Bernal – Kara Atena sayfa 281

(4 )Ronald Inglehart Culturel Shift in Advanced Industrial Sociaty-Princeton: University Press 1990 page 11

(5) Commision of the European Commnities-Racism and  xenophobia, Eurobarometer Special/Brussels 1989

(6) İbrahim Sirkeci 14.11.2016 Birgün

(7) T Piece- How can the European left deal with the threat posed by xenophobia  by Glyn Ford April 2014

(8) Is the real danger  by Jeremy Corbyn May 2014 Morning Star

Yorumlar (2)
Melike BULUT 4 yıl önce
Fazlasıyla yoğun bir yazı olmuş. Araştırması bol, oldukça detaylı objektif bir bakış açısı. Tebrikler
Bekir Hoca 4 yıl önce
Sayın hocam Çok aydınlatıcı bir makale olmuş yine. Ilgiyle okudum. Ama ilk yorumu Ben yaptığım halde yorumum yayınlanmadı. Tekrar yorum yaptım. Önemli olan sizin fikir ve görüşlerinizden yararlanmak. Yeni makalenizi sabırsızlıkla bekliyorum. Teşekkürler...
12
parçalı az bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 16 39
2. Fenerbahçe 16 36
3. Trabzonspor 16 35
4. Göztepe 16 29
5. Beşiktaş 16 26
6. Samsunspor 16 25
7. Gaziantep FK 16 23
8. Başakşehir FK 16 20
9. Kocaelispor 16 20
10. Alanyaspor 16 18
11. Çaykur Rizespor 16 18
12. Konyaspor 16 16
13. Gençlerbirliği 16 15
14. Kasımpaşa 16 15
15. Antalyaspor 16 15
16. Kayserispor 16 14
17. Eyüpspor 16 13
18. Fatih Karagümrük 16 9
Takımlar O P
1. Amed SK 17 35
2. Pendikspor 17 33
3. Esenler Erokspor 17 32
4. Bodrum FK 17 31
5. Çorum FK 17 29
6. Iğdır FK 17 29
7. Erzurumspor FK 17 27
8. Boluspor 17 26
9. Bandırmaspor 17 26
10. Serik Belediyespor 17 25
11. Keçiörengücü 17 22
12. Sakaryaspor 17 22
13. Sivasspor 17 21
14. Van Spor FK 17 21
15. İstanbulspor 17 21
16. Manisa FK 17 19
17. Ümraniyespor 17 18
18. Sarıyer 17 17
19. Hatayspor 17 5
20. Adana Demirspor 17 2
Takımlar O P
1. Arsenal 16 36
2. Manchester City 16 34
3. Aston Villa 16 33
4. Chelsea 16 28
5. Crystal Palace 16 26
6. Liverpool 16 26
7. Sunderland 16 26
8. Manchester United 15 25
9. Everton 16 24
10. Brighton & Hove Albion 16 23
11. Tottenham 16 22
12. Newcastle United 16 22
13. Fulham 16 20
14. Brentford 16 20
15. Bournemouth 15 20
16. Nottingham Forest 16 18
17. Leeds United 16 16
18. West Ham United 16 13
19. Burnley 16 10
20. Wolverhampton 16 2
Takımlar O P
1. Barcelona 17 43
2. Real Madrid 17 39
3. Villarreal 15 35
4. Atletico Madrid 17 34
5. Espanyol 16 30
6. Real Betis 16 25
7. Athletic Bilbao 17 23
8. Celta Vigo 16 22
9. Sevilla 16 20
10. Getafe 16 20
11. Elche 16 19
12. Deportivo Alaves 16 18
13. Rayo Vallecano 16 18
14. Mallorca 16 17
15. Real Sociedad 16 16
16. Osasuna 16 15
17. Valencia 16 15
18. Girona 16 15
19. Real Oviedo 16 10
20. Levante 15 9

Gelişmelerden Haberdar Olun

@