27.08.2023, 13:29

Aristonikos, Nereye?

Krallığın yüzüncü yılında Bergamaya turuncu bir gerginlik hakimdi. Kartallar kendi yumurtalarını parçalıyor, nergisler sümbüllere yüz vermiyordu. Hayatı döndüren kölelerin sayısı artmış, köleler isyan yolunda emin adımlarla ilerlemeye başlamışlardı. Köleler sahiplerinin evlerini işgal ediyor, çiftliklerdeki ürünleri yakıyorlardı. Kölelere alelacele verilen tavizlerin sonu gelmiyordu.

Ülkenin dağılmaya doğru gittiğine inanan Kral Üçüncü Attalos, devletin toprağı ve hazinesiyle birlikte Romaya bırakılacağını belirten bir vasiyetname ilan etti. İşte bu sırada krallık, vasiyetnameye karşı çıkan, köle kuvvetini ve asker kuvvetinin bir kısmını arkasına almış bir adamla savaştı. Devlet, topraklarının bazı parçalarını bu adama kaptırdı. Başkent seçkinleri bu adamdan epey ürktü. Ve krallık onunla savaşması için Romalı Crassusa kapılarını açtı. Bu adam Aristonikostu. Ve kılıcı elinde o kadar emanet duruyordu ki…

Ve kafası o kadar ağırdı ki –bir sorsalar-… bir sıkıntı… bir dilsizlik… düğümler… Kendisinin kraliyet soyunun bir parçası olması ihtimali ona hiç sevindirici gelmiyordu. Kölelerin de insan olduğu gerçeğini anlıyordu. “Hey Aristonikos” diyordu bazen kendisine “niyetin ne?”. Cevap bulamıyordu. Onları kullandım mı? Hayır, yeryüzündeki en kutsal şey aşkına. Onlara acıdım mı? Belki. Tiksindim kendimden şimdi. Hala “onlar” diyorum. İktidarı bekledim mi umdum mu bilmiyorum. O vasiyet nereden çıktı? Her şey onunla başladı. Hayır, bana göre öyle. Ben sadece Bergamayı yurdumu sevdim. Onu Romadan korumak istedim. İnsanlar için adaleti istedim bir de. Bunlar insanca değil mi? Bu düğüm çözülmez mi?

Gözünden bir damla yaş aktı. Ve kendi ürettiği o gürül gürül duayı okumaya koyuldu:

Sen. Neysen, işte O’sun. Rüzgarın kılıcını ver bana, enseye hemen ulaşsın. Akarsuya kat beni, meydanı birlikte basalım. Olmazsa toprağa daldır beni,  yutsun alsın. Prometeusun elini uzat bana, Olimposlular kalsın. Ne diyeyim  daha, Crassusa galib et beni.

Güvendim sana.

Yengi – Şölen – Yenilgi

Crassus Anadoluya ayak bastı ve bir sürü kralın desteğini arkasında buldu. Amacı Bergamayı Romaya katmak ve Bergama hazinesine konmaktı. Ama bunun için Aristonikosun ordusunu aşması gerekiyordu. İki ordu Leukai yakınlarında karşılaştı. Uçucu oklar uçuruldu, yarıcı kılıçlar çalındı, has mızraklar tepildi. Kan verildi can alındı. Crassusun ordusu dağıtıldı, bedeni de Aristonikosun bir askeri tarafından dalandı da dalandı.

Hemen oracıkta şenlik çadırları kuruldu. Şarabın akı kızılı kadehlerde döndürüldü. Kuş etleri ateşte çevrildi. Herkes hoş bir rakstır tutturdu. Ünü aşmış 

Aristonikos kadehini kaldırdı ve şöyle dedi: Bizden çok şey beklenecek dostlarım, çünkü adaleti biz yaratacağız ve sonra onu biz dağıtacağız. Başka türlü olmayacak.

Omzuna eğilmiş bir sarmaşığı kokladı. Gözleri bir an boşluğa daldı. Ve sürekli sıcaklık çağrıştıran dostlarının çadırına girdi. Onu coşkuya batmış Bet karşıladı.

Bet: Olacak değil mi Aristonikos?

Aristonikos: Olacak Bet.

Bet bir eflatun sevinçle: Kendi bağımızdan kendi üzümümüzü indirecek ve birlikte şarap çıkaracağız değil mi?

Aristonikos: Evet dostum.

Bet seke seke geldi. Gülümseyerek Aristonikosu alnından öptü. Ve “Heliopolis; gündüz oğlağın tüngediği, gece pervanenin sarhoş olduğu gül benizli ülkemiz…” dedi. Alef ve Gimel bu sözlere alkış tuttular.

Gimel ateşli bir hava getirip: Yaşa önder Aristonikos. Her savaşa varız.

Alef: Bu ülke Romaya kalmayacak.

Bet şarabı içtikçe coşuyor, coştukça oynuyordu. Dalet ise bir köşede kendi kendine düşünceler kuruyordu. Makul bir sürenin ardından Aristonikosa döndü ve sordu: Neden?

Kafasını gülümseyerek ona çeviren Aristonikos: Ne neden?

Dalet: Bu isyana neden kalkıştın?

Birden içine dürülen Aristonikos “Bunu hala anlamadıysanız…” diye bir söz geveleyip çadırdan dışarı çıktı.

Bet kızarak: Şuna bak bir! Niyeyse niye. Sen şimdiki durumu gör.

Dalet: Merak ediyorum. Kendimi bundan alamıyorum. Sonuçta o köle bile değildi. Ve onun kraliyet ailesinden olduğu yönündeki söylentiyi herkes biliyor.

Gimel: Yurdunu sevdiği için yapıyor bunu açıkça. Bir vasiyetname yüzünden yurdunun düşmana bırakılmasını hazmedemiyor. Haklı da.

Alef: Durum böyleyse, bizim gibi yüzlerce köleyi niye peşine taktı? Ben hala onun özgürlük konusundaki samimiyetine inanıyorum.

Dalet: Bir şey olmadan o bir şeyin savaşını vermek… Dur bakalım. 

Artık sıkılmış Bet sakiye bürünüp dostlarının kadehlerine kızıl şarabı doldurdu. Ve yavaşça “Bu anlar bir daha ele geçmez belki” dedi “yudumlayın arkadaşlar”.

Uzun denebilecek bir zaman büyük bir rehavetle geçti. Kötü gün geldi, Romalı Perpernanın davulları dört bir yandan duyulmaya başladı. Fena baskın oldu. Bergama Krallığının yardımına yetişen komutan Perperna Aristonikosun ordusunun kolunu kanadını kırdı. Aristonikos ve arkadaşları direnerek bile gerileyemediler. Perperna Aristonikosu yakaladı ve onu Bergamanın hazineleriyle birlikte Romaya teslim etti. İsyanın diğer sorumluları o günün günbatımında Selinos kıyısındaki hücrelere getirildi. Bunlardan birinde Alef, Bet, Gimel ve Dalet adlarında dört köle vardı.

Dökülme

Olan bitenden sonra ne olmuştu? Haykırış dense, değil; fısıltı dense, değil; inilti dense, değil. Sadece ses oldu. Evet.

… Bet ağlıyordu. Gimel nar gibi kızgındı. Dalet düşünmede. Alef suskundu sadece suskun. Mücadelenin mert meydanından hücrenin loşluğuna düşmenin bezginliğini yaşıyorlardı. Öfkesi aklını almış Gimel, onlara inat huzur içinde batan güneşe, hücrenin küçük penceresinden baktı ve Bete seslendi:

Ne ağlıyorsun? Bir Greğin ardından koşarsak olacağı buydu. Hoş, Grekler kendileri sahip çıkmadılar ya önderlerine. Crassus iki cümle Grekçe konuştu diye hepsi Aristonikostan vazgeçti. O kim köleleri kurtarmak kim. Biz atalarımızın izinden giderek İbrahimin soyundan gelecek olan kurtarıcımızı beklemeliydik. Bak, şimdi kalan ömrümüzü bile kurtaramayacağız. 

Bet hüzün ve umutla, biraz da tebessüm ederek:

Heliopolis. Güneş ve mutluluk ülkemiz. Burada, bu dünyada yaratabilirdik. O zaman İbrahim de benden olurdu Aristonikos da. Alef “yapılacak bir şey yok” dedi içinden, dudaklarını ezip Gimele yöneldi:

Gimel ey! Ne eziyorsun Betin ışıklı umudunu? Ne üzüyorsun onun vaatkar sarhoş gönlünü? Ben de biliyorum İbrahimi senin bildiğin kadar. Tapıyorum da onun taptığı tapıya. O tapının evi Betin kalbidir. Bizler o evin süpürgecileriyiz ancak. Bak, nasıl da birleştirdi geldi hepsini, oymuş buymuş demeden.

Gimel durgun: Söylediklerini anlamıyorum.

Alef üzgün: Anlamazsın işte. Ben insanları hiç ayırmadım. Çoğunun dilini bilmiyordum. Belki onları hiç tanıyamadım. Ama biz birbirimizi yine de anladık. Kölenin dostu yoktur değil mi? Kim çıkardı bu sözü? Artık kimseyle söz dalaşına girmek istemiyorum. Sadece şu: Dostluğun ne olduğunu cümle aleme kanıtladık. Aristonikosu seviyorum. Dostum o benim. Yapmaya çalıştığımız şeyde bir yıkım vardı. Ama biz yine de bozgunculuk yapmadık. Yeryüzü bir düzende değil ki onu bozalım. Belki de onu düzene koymak istedik. Ölüp gideceğimi biliyorum. Pişman değilim yine de. Hayatımda ilk kez yaşadığımı hissettim, buna yaşamak denebilirse.

Bet tebessümle geldi, Alefi iki yanağından öptü; tekrar ağlamaya başladı.

Konuşulanları anlamaya çalışan Dalet maviye çalan bir renkle konuştu:

Bu defa denendi, olmadı… Bana kalırsa tek bir kurtarıcı olmayacak. Aristonikos benzeri adamlar hep deneyecek. Blossius fikir olarak bunun kapısını açtı: Köleliğin olmadığı, herkesin kendi kendisinin efendisi olduğu bir ülke.

Bet sakin ve kararlı: Denemek nereye kadar? Ömürler bu kadar mı ucuz?

Ben o eve bir kapıdan girmek istiyorum.

Beti sıvazlayan Alef: Böyle işte dostum. Ömür biter, kapılar sürer.

Selinos koyu bir uykuya daldı. Bergamayı çevreleyen ormanlar giderek karardı. Batan güneş hücredeki son umut kırıntılarını da beraberinde aldı götürdü. Hücreye mor mor uzanan hayal kırıklığıyla Gimel “ne olurdu şu olanlara karışmasaydım” diye düşünüverdi hiçbir ar duygusuna yer vermeden. Elimizde çala kılıç bir sonuca varamazdık. Hem de Romaya karşı, ha-haa! Aslında onları yenebilsek devletin adamı olurduk, o da ayrı. Yine de eski sahibim Kritona iyi adam denebilirdi. Kritona hizmete devam edebilirdim, evde, tarlada, işlikte. Önüme bir kap yemek, bir kap su konurdu. Hücreden ya da ölümden daha rahat değil mi? Bu uyanıklıkla bir yere gelmek işten bile olmazdı, belki bir kahya hmm… Ama şimdi… her şey bitmiş görünüyor.

Sonra aniden hücrenin kapısına dikkat etti. İki muhafız pür dikkat onları dinliyordu. Ve Gimel hemen şöyle bir söz geliştirdi:

Arkadaşlar anladım ki kölelik kölenin suçudur.

Dalet merakla: Ne demek bu?

Gimel: Bir köle, köle olduğunu anladığında, kendisini öldürmelidir.

Beceriksiz bir düşünce içinde Bet:

Ah kafam, aptal kafam. Nasıl cesaret ederim buna? Ne de olsa kaybedeceğim tek şey acılarım olurdu.

Dalet: Düşünüyorum da köleliği yaratan sebepler arasında bu söylediğin de olabilir Gimel.

Alef artık kendini bırakarak: Dediğin doğru ama nasıl? Bir kişi kendisinin tutsak olarak çalıştırılmasına, insanlığının hiçe sayılmasına müsaade ediyorsa köledir ve bu onun suçudur. Bundan kurtulmak için çaba harcıyorsa suçundan bağışlanır. Dikkat edin kurtarılmak demedim.

Bu arada kapıdaki muhafızlara göz ucuyla bakan Gimeldi.

Alef bir ateşle: Bu sarp yokuşta kurtarıcı diye bir şey yok arkadaşlar. Yılların biriktirdiği bir şey var.

Bet durgun ve uzaklaşmış: Belki de o bizden önce doğdu. Bilemezsiniz. Öldürün ve içime gömün beni. Bulup çıkarayım onu diplerden. Bende bitip bende başlıyor her şey. İnsan kendini kurtaracak dendi ya, işte anladığım bu. Yüzüm değişir durur, aldırmayın. Kalbimi de göremeyeceğinize göre, ellerime bakın. Ellerim alemlerin güzelliğini üretendir. O yüzden onları koruyup duranım ben. Bakmayın gülüp ağladığıma, şeytanı Ademe secde ettirenim ben.

Dalet: Senin de hakkın olabilir Alef. Deneye yanıla nereye varılabileceğini zaman gösterecek.

Alef kızarak Dalete: Ne bu rahat samimiyetsizlik böyle!

Muhafızlardan emin olarak Gimel:

Bence Aristonikosun derdi köleler filan değildi. O sadece Kral Attalosun Bergamayı Romaya bırakan vasiyetnamesine başkaldırdı. Onun kraliyet ailesinden geldiği hepimizce bilinen bir gerçek.

Alef: Bu kadar kolay mıydı Gimel? Sen değil miydin denizde karada onunla birlikte canla başla savaşan?

Gimel oralı olmadı.

Dalet: Ben savaştım. Bunu kimse inkar edemez. Aristonikos “Güneş Ülkesini” kurmak için neredeyse beş yılını feda etti. Ama kimse bir başkasının iç dünyasını bilemez. Bu yüzden, Aristonikosun taht için savaşmış olması ihtimal dahilinde. Derdim insanların birbirini anlaması. Bunu sağlamak epey zor olsa gerek. Ama bu istekte samimi olduğumu sanıyorum. Tek sorunum şimdilik zaman gibi görünüyor. Ömürleri aşan bir zaman. Ama insanlardan hayatlarını elden bırakıp birbirlerini anlamak için yaşamalarını istemek haksızlık mı? Neden haksızlık olsun? Zaten bunu yaparak mutlu olmayacaklar mı? Asırlar geçecek herhalde anlaşılmam için. Acaba ben kendimi anladım mı? Aklım der ki “Aristonikosu oku, onu anla, onu yaz. Düşüncenin gerçeğe nasıl dönüştüğünü anlatabilirsin böylece”. Kalbim ise “Beti hissedebilecek misin?” der, Alefin önerdiği gibi. Alefin bahsettiği ev ve kapı ne ola ki… Ya Gimelin arzuları… onları tarif etmekten bile korkacağım herhalde, çağlar boyu.

Bezmiş Alef Dalete “Sen de… umarım bir karar verirsin, çok geç olmadan” dedi. Yüzünü Asklepion üzerinde güzellikle yanıp sönen çobanyıldızına döndü. Arkadan Betin derinlere doğru akan sesi geliyordu:

“Serpiliyordu ışıklar,

   biz kalbimizi dinledikçe.”

İki muhafız kapıyı açtı. Alef yavaşça zincirlendi. Alef “Ne?” diyebildi. Bet Alefi tutmaya yeltendi, onun ayakları üzerine düştü. Dalet şaşkınlıkla Gimele baktı. Gimel duvarın üzerindeki bir yosun parçasıyla oynuyordu.

Bir iki saat sonra muhafızlardan biri tekrar yerine döndü.

Bet sordu: Alef nerede?

Muhafız: Alfa mortuus est. (*)

… Bet ağlıyordu. Gimel nar gibi sessizdi. Dalet düşünmede.

-------------------------------

Burak Ülker - 2011


(*) Alfa öldü.

Yorumlar (2)
Düzgün Aslan 10 ay önce
Yüreğine ve kalemine sağlık. Çok güzel bir öykü.
Mert Özdemir 9 ay önce
Emeğine sağlık. İlginç bir öykü.
17
parçalı bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 37 99
2. Fenerbahçe 37 96
3. Trabzonspor 37 64
4. Başakşehir 37 58
5. Beşiktaş 37 56
6. Kasımpasa 37 53
7. Alanyaspor 37 51
8. Sivasspor 37 51
9. Rizespor 37 50
10. Antalyaspor 37 48
11. A.Demirspor 37 44
12. Samsunspor 37 43
13. Kayserispor 37 42
14. Konyaspor 37 41
15. Gaziantep FK 37 41
16. Ankaragücü 37 40
17. Hatayspor 37 38
18. Karagümrük 37 37
19. Pendikspor 37 37
20. İstanbulspor 37 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 34 75
2. Göztepe 34 70
3. Sakaryaspor 34 60
4. Bodrumspor 34 57
5. Ahlatçı Çorum FK 34 56
6. Kocaelispor 34 55
7. Boluspor 34 53
8. Gençlerbirliği 34 51
9. Bandırmaspor 34 50
10. Erzurumspor 34 44
11. Ümraniye 34 43
12. Manisa FK 34 40
13. Keçiörengücü 34 40
14. Adanaspor 34 39
15. Şanlıurfaspor 34 38
16. Tuzlaspor 34 38
17. Altay 34 10
18. Giresunspor 34 7
Takımlar O P
1. M.City 38 91
2. Arsenal 38 89
3. Liverpool 38 82
4. Aston Villa 38 68
5. Tottenham 38 66
6. Chelsea 38 63
7. Newcastle 38 60
8. M. United 38 60
9. West Ham United 38 52
10. Crystal Palace 38 49
11. Brighton 38 48
12. Bournemouth 38 48
13. Fulham 38 47
14. Wolves 38 46
15. Everton 38 40
16. Brentford 38 39
17. Nottingham Forest 38 32
18. Luton Town 38 26
19. Burnley 38 24
20. Sheffield United 38 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 37 94
2. Barcelona 37 82
3. Girona 37 78
4. Atletico Madrid 37 73
5. Athletic Bilbao 37 65
6. Real Sociedad 37 60
7. Real Betis 37 56
8. Villarreal 37 52
9. Valencia 37 48
10. Deportivo Alaves 37 45
11. Osasuna 37 44
12. Getafe 37 43
13. Sevilla 37 41
14. Celta Vigo 37 40
15. Las Palmas 37 39
16. Rayo Vallecano 37 38
17. Mallorca 37 37
18. Cadiz 37 33
19. Granada 37 21
20. Almeria 37 18

Gelişmelerden Haberdar Olun

@