29.04.2021, 10:11

1 Mayıs’a Doğru…

1976, 1977 ve ’78 - 1 Mayıs’larını İstanbul’da yaşadım. Yaşadık.

Salihli İGD olarak 30 Nisan akşamında otobüslerle yola çıkar, şarkılarla/ türkülerle/ şiirlerle İstanbul’a ulaşırdık sabahın erken saatlerinde…

'Yolumuz işçi sınıfının yoludur' diyen savaşkan bir gençlik örgütüydük.

İGD’nin en güçlü şubelerden biriydik.

Akrep Mustafa, Mont Hasan, Marangoz Yüksel, Rafet, Sarı Reşat, Melek, Ayşegül, İbrahim Demir, Semerci, Halit, Adil Düzen, Tanya Hatice, Aysun, Ateş Mustafa, kardeşlerim Ali Şiri ve Mehmet…

Nasıl unuturun ben o sevgili arkadaşlarımı?

Görüşemesek de her biri gözümün önünden gitmedi yıllarca.

O heyecanlı günleri unutmak ne mümkün…

Tartışmalar, söyleşiler, dayanışma ruhu ve bizler…

Güzelliklerin harman olduğu yıllardı.

Ne de çok bilenlerimiz, ne güzel konuşanlarımız vardı.

Örneğin İbo…

İzmir’deki eğitim bürosu sorumlusu İlhami gibiydi İbrahim Demir. Marksist öğretiyi onun kadar iyi bilen/ özümsemiş bir ikinci arkadaş yok gibiydi. Onu dinlerken büyük haz alırdım. Bilge bir arkadaştı.  Bildiklerini iyi anlatırdı. Hepimizin sevip saydığı, aklına çok güvendiğimiz Kocaçeşmeli İbrahim, çok iyi bir siyasetçi olabilirdi. Üniversitede okusa yeni bir Harun Karadeniz ya da Sinan Cemgil olurdu herhalde...

Dernekte olsun, TÖB-DER Lokalinde olsun o zevkli tartışmaları ve konuşmaları bırakıp eve gitmeyi bile düşünmezdim. Açlığım aklıma gelmezdi örneğin… Öğretmen olarak Mehmet ve Selahattin abilerimizi dinlemek, İbrahim’in kitap gibi konuşmalarına tanık olmak apayrı bir zevkti.

 Bilgili, ilgili, duyarlı gençlerdik…

Salihli, çok yetkin kadrolara sahipti.

Reşat’ın soğukkanlılığı ise aklımda kalan bir başka ayrıntı…

***

Kolej yıllarımda sevdiğim, eğitim enstitüsü yıllarında da konuşmaktan haz aldığım kız arkadaşlarım olmuştu. Alsancak’ta Dotek Kitabevi’nde (1975) çalışırken de bir sevgilim vardı. Her sabah ben kitabevini açtıktan on dakika sonra gelir, bize 200 metre ilerideki işyerine gitmeden önce benimle  bir bardak çay içerdi. Nasıl da hoşlanırdık birbirimizden…

İlişkimizi bilen Boris Hristof, arada bir elime iki sinema bileti tutuşturur, "Ayten’le biz gidecektik ama işimiz çıktı" der,  tebessümle karışık kaş göz ederdi bana. "Akşam sinemaya gidin" demenin Borisçesiydi bu…

Ayten Fişek patroniçem, Boris Bey de onun eşiydi.

Salihli’de ise ne sevgilim vardı ne de herhangi bir samimi kız arkadaşım… Gereksinim duymuyordum buna. İGD yetiyordu bana.

Geriye dönüp baktığımda o yıllarımı çok özlüyorum. Pişmanlık duymadığım, çok mutlu olduğum yıllardı.

Dimitrovcu Gençliktik. Onun gibi olmak isteyen, onun kitaplarını okuyan…

Dimitrov, bende öyle iz bırakmış ki Sofya’ya gittiğimde hep onu aradım. Hep onu sordum, taksiciye/ öğretmene/ otelciye…

Her soruşturma geçirdiğimde, her mahkemeye çıktığımda gözümün önüne gelen tek kişi o.

Nasıl unutabilirim Leipzig Duruşmasını, nasıl unutabilirim onun Alman faşizmine karşı verdiği o yiğit karşı duruşu? Yaşam öyküsünü ve kitaplarını okumuş olmanın yanı sıra tiyatrosunu da izlediğim için çok etkisinde kaldığım biriydi G.Dimitrov.

Nazi Mahkemesinin yargıcını bile yıldırmış, Reichtag Parlamento binasının kundaklanmasının bir provokasyon olduğunu ortaya çıkarmış eşsiz bir siyaset, hukuk ve devlet adamı…

***

Salihli Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanıyorum. Yanılmıyorsam devlet memurunu (lise müdür yardımcısı Poz Ahmet’i) görevi başındayken hırpalamak mı darp etmek mi neydi suçum…

Mahkeme Başkanı da Şadi Hekimoğlu… Salihli’de bir de namı vardı onun… Unuttum şimdi, o namının ne olduğunu…

Dernekten de Veli arkadaşım mahkemeyi izlemekte. Özellikle istemiştim bunu.

Yargıcın sorusuna yanıt vermeden önce "Kağıt kalem verebilir misiniz?" demiştim.

Poz Ahmet, 'Makamımda saldırdı, vurdu, koltuğumdan düşürdü…' derken olayı çarpıtıyordu çünkü. Çok da mantık hatası yapmıştı. O konuştukça ben de notlar alıyordum. Savunma sırası bana geldiğinde elimdeki kâğıda bakarak Poz Ahmet’in yalanlarını/ yanlışlarını sergilemiş, yargıcı da buna inandırmıştım. Dimitrov gibi kükreyecek, onun gibi konuşacağım ya…

Savcının bana nasıl da sempatiyle baktığını bir görecektiniz… Yolda, kitapçıda ya da gazetecide karşı karşıya geldiğimizde savcının bana nasıl sevgiyle baktığını, bana merhaba der gibi olduğunu bugün bile unutamıyorum.

Yargıç, o gün bir de Poz Ahmet’i yalanı nedeniyle duruşma salonunda azarlamıştı. Hem de ne azarlama!

Sonradan öğrendim ki meğerse ikisi can ciğer dostlarmış.

Bizim mahkeme sonrası da o canciğerlik devam etti mi orasını bilmiyorum.

Sonuca gelelim… Serbest bırakılmıştım.

Leipzig Duruşmasını okumuş, tiyatrosunu izlemiş, Dimitrov’u yutmuş ben, Poz Ahmet’e mi yenilecektim yani…

Zaferle çıkmıştım mahkemeden…

"Yargıç Bey, sabahtan beri benim boş yere zamanımı aldı, nezarete atılmama neden oldu.  Kendisi hakkında şikâyetçiyim!" demeyi de unutmadım mahkemeden çıkmak üzereyken…

Yargıcı da güldürmüş mü kızdırmış mıydım ne, o da bağırdı: "Git kaymakama şikâyet et!"

Ben de öyle yaptım.

***

İGD’li genç olmak çalışkan olmak/ okumak ve topluma yararlı olmak demekti benim için. Bir de doğru olmak/ dürüst olmak demekti.

Bence ne yargıç ne de savcı unutabilmiştir o mahkemeyi…

***

İstanbul’a giderken yaşadığımız coşkuyu hep anlatmak istemişimdir. Hep yazmak istemişimdir. O günleri kitaplaştırmak ne de yakışırdı İbrahim’e, ama olmadı işte…

İnancın, kararlılığın ve mücadelenin gençleri olan bizleri anlatacak bir kitabı bakalım kim yazacak?

’77 – 1 Mayıs’ında travma yaşamış olsak da bu bizi yılgınlığa sürüklemedi. Ertesi yıl, gene bir provokasyon olursa endişesine düşmeden gene yollardaydık. İnadına İstanbul’daydık! Kim korkutabilirdi ki bizi…

Şahlanmış gibiydi işçi sınıfı ve onun yolunda yürüyenler… Sökmezdi tehditler! Sökmedi de…

Korkanlar, yılgınlığa düşenler olmadı değil tabii ki… Ama onlar bizden değildi. Biz İGD’li gençlerdik.

Kararlı, devrimci, bilinçli ve engellere pes etmeyen…

Bu kez Muğla İGD Bölge Temsilcisi olarak o alandaydım. Muğla’da öğrenciydim o günlerde.

3 ay sonra da mezun olup TÖB-DER’li öğretmen olarak Urfa’da görev yapacaktım.

Aradan yıllar geçti…

Bazen soran eden oluyor… "Unutamadığın, sende iz bırakan olaylar ve kişiler neler/ kimler?" diye…

İGD’li günlerim diyorum. 1 Mayıs 1977 diyorum…

"’77 - 1 Mayıs’ında İstanbul’daydım" demekten de müthiş bir haz duyuyorum.

1979’da da İzmir’de kutlamıştık 1 Mayıs’ı ama İstanbul’daki gibi değildi kalabalık. Coşku da İstanbul’daki gibi değildi. O günden bende kalan, dört kardeş olarak çektirdiğimiz bir fotoğraf karesi…

Biz fotoğraf çektirirken birisi "Bunların dördü de kardeş!" diye bizi bir başkasına gösteriyordu.

Evet, yıllar geçti aradan. Ateşli gençlik günleri geride kaldı.

Orta yaşın üstüne geldik. Mangalda kül bırakmaz gibi konuşan kimileriyle karşılaşınca hemen soruyorum: "1 Mayıs 1977’de neredeydin? ‘78’de neredeydin?"

***

Yazımın başında da dedim ya… 30 Nisan akşamı çıkıyorduk yola.

Düşünüyorum da, nüfus cüzdanımda benim doğum tarihim: 30 Nisan 1954

Yani… 30 Nisan, benim doğum günüm…

Doğum günüm aklıma mı gelmiyordu, önemsemiyor muydum bildiğim yok doğrusu…

(Zaten öyle bir alışkanlığım da yok)

Bana 1 Mayıs’ın coşkusu ve İGD’m yetiyordu.

Doğum günü de neymiş?

Diye mi düşünüyordum kim bilir?

Ama şu var ki, meğerse ben üç yıl boyunca binlerce insanla kutlamışım doğum günümü…

Yazının sonunu güzel bitirmek gerek. Anlatılanları özetler güzellikte olmalı bu son.

Buldum.

YAŞASIN 1 MAYIS!

Yorumlar (2)
Ömer karcı 3 yıl önce
Yaşasın 1 mayıs.
Ahmet SALGIN 3 yıl önce
Harika duygular ve harika insan...Kalemine yüreğine sağlık...
17
parçalı bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 32 87
2. Fenerbahçe 32 85
3. Trabzonspor 32 52
4. Beşiktaş 33 51
5. Rizespor 32 48
6. Başakşehir 32 46
7. Kasımpasa 32 46
8. Sivasspor 32 44
9. Antalyaspor 32 42
10. Alanyaspor 32 42
11. A.Demirspor 32 40
12. Samsunspor 32 38
13. Ankaragücü 33 37
14. Kayserispor 32 37
15. Konyaspor 32 36
16. Hatayspor 32 33
17. Gaziantep FK 32 31
18. Karagümrük 32 30
19. Pendikspor 32 30
20. İstanbulspor 32 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 30 68
2. Göztepe 30 60
3. Kocaelispor 30 52
4. Ahlatçı Çorum FK 30 52
5. Sakaryaspor 30 51
6. Bodrumspor 30 49
7. Boluspor 30 46
8. Bandırmaspor 30 46
9. Gençlerbirliği 30 44
10. Erzurumspor 30 41
11. Manisa FK 31 36
12. Keçiörengücü 30 36
13. Şanlıurfaspor 30 34
14. Ümraniye 30 34
15. Tuzlaspor 30 32
16. Adanaspor 30 32
17. Altay 31 15
18. Giresunspor 30 7
Takımlar O P
1. M.City 32 73
2. Arsenal 32 71
3. Liverpool 32 71
4. Aston Villa 33 63
5. Tottenham 32 60
6. Newcastle 32 50
7. M. United 32 50
8. West Ham United 33 48
9. Chelsea 31 47
10. Brighton 32 44
11. Wolves 32 43
12. Fulham 33 42
13. Bournemouth 32 42
14. Crystal Palace 32 33
15. Brentford 33 32
16. Everton 32 27
17. Nottingham Forest 33 26
18. Luton Town 33 25
19. Burnley 33 20
20. Sheffield United 32 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 31 78
2. Barcelona 31 70
3. Girona 31 65
4. Atletico Madrid 31 61
5. Athletic Bilbao 32 58
6. Real Sociedad 31 50
7. Valencia 31 47
8. Real Betis 31 45
9. Villarreal 31 39
10. Getafe 31 39
11. Osasuna 31 39
12. Las Palmas 31 37
13. Sevilla 31 34
14. Deportivo Alaves 31 32
15. Mallorca 31 31
16. Rayo Vallecano 31 31
17. Celta Vigo 31 28
18. Cadiz 31 25
19. Granada 32 18
20. Almeria 31 14

Gelişmelerden Haberdar Olun

@