21.11.2023, 10:58

Valensiya

Valensiya, İspanya’nın güney batı Akdeniz kıyısında 750 bin yaşayanıyla ülkenin üçüncü büyük kenti. Akdeniz mi çekti bilinmez. Valensiya’yı daha çok sevdik. Madrid kalabalığından sonra Valensiya’daki dinginlik ıssızlık çok hoşumuza gitti.

Arap egemenliğinde adı Balansiya olan Valensia adı çoğumuz için bir portakal türünden ötürü tanıdıktır. Valensiya adının kökenini savaş sonrasında askerlerin kahramanlıklarını öven anlamda Romalılara dayandıranlar var.

Valensiya’nın tarihsel İpek Yolu’nun son noktalarından birisi olduğu bilgisine rastlanıyor kaynaklarda.

Günümüzde ise sanat ve bilim kenti özgörevini yüklemiş kendisine Valensiya.

MÖ 138’de Romalılarca kurulan kentin tarihi kabaca 2000 yıl geriye uzanıyor.

İberya yarımadasının önemli bölümünde olduğu gibi burada da Müslüman egemenliği dönemi yaşanmış. Bu dönemin en büyük katkısı da sulama kanallarıyla tanışma olmuş.

Günümüzde Turia ırmağı deltasındaki verimli toprakların “huertas” olarak yöreye özgü adlandırılmasının kökünde bu tanışma kaynaklı olduğunu söyleyebiliriz.

Müslüman egemenliğinin sonlandığı 9 Ekim (1238) her yıl festival eşliğinde kutlamaların yapıldığı tarih olarak da kendisini gösterir.

Valensiya Krallığı kurulur.

İpek Yolu’yla ilişkili olmak kente gönenç getirmesinin yanı sıra kara ölüm vebayı da taşır. Bundan kaynaklı yıkımların da Valensiya tarihinde iz bıraktığı kuşkusuzdur.

Valensiya’nın altın çağı olarak XV. Yüzyıl gösteriliyor. O dönemde kurulan ve Taula de Canvis olarak adlandırılan bir tür yerel bankanın desteği ticaretin ve tekstil üretiminin sıçramasını sağlamış.

Amerika’nın bulunması sonrasında ticaretin başka kentlere taşınması Valensiya’da krize neden olmuş.

Moriskoların kovulması da Valensiya ekonomisini olumsuzlayan bir başka etken olmuş.

Uzakları fetheden İspanyollar, XIX. Yüzyıl başında komşu Fransa boyunduruğuyla tanışmışlar. Fransa egemenliğine karşı başkaldırı Valensiya’da kahramanlık öyküleri yazılmasıyla sonuçlanmış. Bu başkaldırının sonunda İspanya, 1812’de ilk anayasasını yazmış. Valensiya kenti bu süreçte de etkin olmuş.

XIX. yüzyılın ikinci yarısı Valensiya’nın demiryoluyla tanışmasına ve endüstrileşmeye denk düşmüş.

XX. yüzyıl ise Birinci Dünya Savaşı’nın olumsuz etkileriyle başlamış Valensiya için. Savaş bitse de Valensiya için sorunlar sonlanmamış.

Bu kez, 1936’daki Franco darbesi ve onu izleyerek iç savaş sarsmış kenti. Valensiya darbecileri desteklememiş. Hatta, 1937’de darbeye karşı demokratik yönetimi destekleyen bildirisiyle dikkati çeken aralarında Ernest Hemingway ve Nicolas Guillen gibi yazarların da katıldığı 2. Uluslararası Yazarlar Kongresi’ne ev sahipliği bile yapmış.

Turia ırmağı da Valensiya’da yol açtığı taşkınlarla bir başka olumsuzluk kaynağı olmuş. Turia bir yandan verimli Huertas’a can suyu verirken diğer yandan kentte can yitimine yol açan kıranlara kaynaklık etmiş.

Valensiya haritasına bakınca bir yeşil ırmağın kıvrılarak denize yol aldığı çekti dikkatimizi. Eski kentin doğusu boyunca akarak denize ulaşan bu yeşil yol Turia ırmağının yatağıdır. Daha önce değindiğimiz gibi Turia yol açtığı taşkınlarla Valensiya’da can ve mal yitimine yol açmış. Umarı ırmağın yatağını değiştirerek kentten uzaklaştırmakta bulmuşlar. Irmak yatağını ise yerleşime açmak yerine yeşillendirmişler. Böylelikle Valensiya önemli bir dertten kurtulurken yeşil bir kuşağa kavuşmuş.

Valensiya’nın verimli topraklarında yetişen pirinçle yapılan Paella ve yine kente özgü içecek olan Horchata gitmişken tadılması gereken lezzetler olarak  çıktı karşımıza.

Paella tavşan ve tavuk etli olabildiği gibi deniz ürünleriyle de yapılabiliyor. İkincisi daha çok hoşumuza gitti.

Deniz ürünlü paella

Horchata ise kaplan fıstığı denilen bir tür kuruyemişle yapılan oldukça tatlı bir içecek. Tatmamak olmazdı.

Horchata

Valensiya’daki ilk günümde nereden başlasam diye mırıladanırken yeşilin rehberliğine güvenmek geldi içimden. Metrodan Turia durağında inip kendimi ırmak yatağındaki yeşil kuşağa attım. Ekim ayına gün sayarken yazı aratmayan sıcakta ağaç gölgelerini izleyerek ilerlemeye koyuldum. Belirli aralıklarla yapılmış köprülerin yeni kenti eskisine bağladığını gördüm.

Yarım saatlik yürüyüşten sonra görkemli bir kapıya rastlayınca şimdi sırası deyip ırmak yatağından çıktım. Eski kente Serranos Kapısı’ndan girdim.

Serranos Kapısı

Gotik biçemli bu kapı XIV. yüzyılda yapılmış. Eski kenti çevreleyen surlardan iz olmasa da kapı dimdik ayakta görünüyor. Kentin en iyi korunmuş anıt yapılarından birisi olduğu kuşkusuz.

Kapıyla adaş caddeyi izleyerek Plaza de la Virgen ya da Mare de Deu adlarıyla bilinen meydana ulaşılıyor. Meydanı Turia Havuzu süslüyor.

Tribunal de Las Aguas, bölgedeki su anlaşmazlıklarına çözüm getiren mahkeme yapısı olarak işlev görmüş yüzyıllar boyunca. Geçmişini Roma dönemine dayandıranlar olsa da Arap egemenliği dönemine bağlayanlar çoğunluktadır. MS 960’ta kurulduğu kabul ediliyor. Bölgenin verimli topraklarında su anlaşmazlıklarının olmasına şaşırılmamalı.

Tribunal de Las Aguas

Meydanda dikkat çeken diğer yapı ise Basilica de Nuestra Senora de los Desamaparados.

Valensiya Katedrali’nin de bulunduğu kentin ana meydanı birkaç adım uzaklıkta.

Valensiya Katedrali

Katedral meydanı eski kentin ve elbette Valensiya’nın kalbine eşdeğer. Çoğu kentsel etkinliğin, konserin ve buluşmanın burada olduğunu belirtmekte yarar var.

Meydandaki ikonik yapılardan bir başkası Miguelete. Gotik biçemli, 51 metrelik kule XIV yüzyılda yükselmiş. Bu yüksekliğiyle katedrale çan kulesi olmuş.

Migueleto

Katedral meydanına gelmişken yakındaki Mercado Central’e uğramamak olmazdı. Kapalı pazaryeri olarak da tanımlanabilecek bu ve benzerlerinden diğer İspanyol kentlerinde de bulunduğunu belirtmekte yarar var.

Balıktan ete, şarküteriden sebze, meyveye varıncaya dek her türden ürünü temiz ve nezih koşullarda edinme olanağı veren mercadolarda gözlerimizin önüne serilen düzenliliği kıskanmamak elde değil. Tarım ve hayvancılık ürünlerinin bolluğu ve çeşitliliği de gözden kaçacak gibi değildi. Gelişmiş toplum olmak için tarım ve hayvancılıktan vazgeçmenin gerekmediğini burada bir kez daha fark ettik.

Mercado Central’in yapımına 1914’te başlanmış, 1928’de bitirilmiş. Valensiya Yeni Sanat akımının mimarlık ürünü olarak tanımlanıyor.

Yerli halkın alışveriş yeri olduğu kadar gezginlerin de uğrak yeri olduğu kuşkusuz.

Güneye doğru yürürken ulaştığımız Plaza Ayuntamiento’da postane ve belediye yapıları yer alıyor. Burada da eski kent kavramına uygun şekilde korumacılık her şeyin önüne konmuş. Yapılar eski olmakla birlikte bakımlı ve pırıl pırıl.

Postane

Belediye

Eski kentten güneyden çıkınca karşımızda Kuzey tren garı. hemen solunda boğa güreşi arenası. içinde bulunduğumuz çağda hayvan haklarıyla ilgili pek çok sorun çözüme kavuşturulmuşken boğa güreşi yapılan alanların varlığını koruyor oluşu düşündürücü.

Arena

Kuzey garı

Kuzey garı da tıpkı Central Mercado gibi Valensiya Yeni Sanat akımının mimarlık örneği. İspanya’nın diğer kentlerine giden hızlı trenler buradan kalkıyor. Yoğunluğu arı kovanını andırıyor.

Mercado Colon alışveriş olanağı değil de yeme içme yerleri sunuyor kapısından içeri adım atanlara.

Mercado Colon

Bizdeki azman metropollerle karşılaştırılamayacak denli ıssız sayılabilecek Valensiya’da çeşitli yönlerde uzanan ve belirli noktalarda kesişen 9 metro hattının varlığına şaşırıyoruz.

Eski kenti olabildiğince kusursuz koruyan Valensiya kenti buranın uzağındaki yerleşimlere ulaşımı raylı sistemle kolaylaştırmış.

Konutların bulunduğu bölgede bir meydan ve o meydanı süsleyen yapıt

Valensiya’ya gelmişken Akdeniz kıyısına inmemek olmazdı. Metroyla 15 dakikalık yolculuk sonrası kendimizi deniz kıyısında buluyoruz. Kumsalın uzunluğu kadar eni de çok rastladığımız türden değil. Abartmış olmak istemem ama kumsala adım attığınızda denize erişmeniz için en az 100-150 metre yürümeniz gerek. Kumsalda ücretsiz sunulan duş vb hizmetler dışında parayla satılan hiç bir şeye rastlamıyorsunuz. Halka açık plaj böyle olmalı dedirten bir görüntü.

Kıyı boyunca çok katlı yapılaşmaya yer verilmediği gibi eski yapıların korunmasına özen gösterilmiş. Birkaç kilometrelik kıyı şeridinde az katlı bir otelin dışında hastaneye eşlik eden iki katlı yapılardan başkasına rastlamadık.

Kıyı şeridinde hastane

Yorumlar (0)
17
parçalı bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 38 102
2. Fenerbahçe 38 99
3. Trabzonspor 38 67
4. Başakşehir 38 61
5. Kasımpasa 38 56
6. Beşiktaş 38 56
7. Sivasspor 38 54
8. Alanyaspor 38 52
9. Rizespor 38 50
10. Antalyaspor 38 49
11. Gaziantep FK 38 44
12. A.Demirspor 38 44
13. Samsunspor 38 43
14. Kayserispor 38 42
15. Hatayspor 38 41
16. Konyaspor 38 41
17. Ankaragücü 38 40
18. Karagümrük 38 40
19. Pendikspor 38 37
20. İstanbulspor 38 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 34 75
2. Göztepe 34 70
3. Sakaryaspor 34 60
4. Bodrumspor 34 57
5. Ahlatçı Çorum FK 34 56
6. Kocaelispor 34 55
7. Boluspor 34 53
8. Gençlerbirliği 34 51
9. Bandırmaspor 34 50
10. Erzurumspor 34 44
11. Ümraniye 34 43
12. Manisa FK 34 40
13. Keçiörengücü 34 40
14. Adanaspor 34 39
15. Şanlıurfaspor 34 38
16. Tuzlaspor 34 38
17. Altay 34 10
18. Giresunspor 34 7
Takımlar O P
1. M.City 38 91
2. Arsenal 38 89
3. Liverpool 38 82
4. Aston Villa 38 68
5. Tottenham 38 66
6. Chelsea 38 63
7. Newcastle 38 60
8. M. United 38 60
9. West Ham United 38 52
10. Crystal Palace 38 49
11. Brighton 38 48
12. Bournemouth 38 48
13. Fulham 38 47
14. Wolves 38 46
15. Everton 38 40
16. Brentford 38 39
17. Nottingham Forest 38 32
18. Luton Town 38 26
19. Burnley 38 24
20. Sheffield United 38 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 38 95
2. Barcelona 38 85
3. Girona 38 81
4. Atletico Madrid 38 76
5. Athletic Bilbao 38 68
6. Real Sociedad 38 60
7. Real Betis 38 57
8. Villarreal 38 53
9. Valencia 38 49
10. Deportivo Alaves 38 46
11. Osasuna 38 45
12. Getafe 38 43
13. Celta Vigo 38 41
14. Sevilla 38 41
15. Mallorca 38 40
16. Las Palmas 38 40
17. Rayo Vallecano 38 38
18. Cadiz 38 33
19. Almeria 38 21
20. Granada 38 21

Gelişmelerden Haberdar Olun

@