01.07.2020, 16:28

Sait Faik'in Kaleminden Orhan Veli...

2 Şubat 1947...

Sait Faik ABASIYANIK anlatıyor;
Çokça Orhan Veli'den,
Biraz oradan,
Biraz buradan;
Ama illa ki hayattan,
Biraz garip'likten,
Masumluktan belki,
Fakirlikten,
Çokça Sevgi'den,
Her dem Aşk'tan...

“Üzerinde en çok durulmuş,
Zaman zaman alaya alınmış,
Zaman zaman da kendini kabul ettirmiş,
Tekrar inkâr,
Tekrar kabul edilmiş;
Zamanında hem iyi, hem kötü şöhrete ermiş bir şair vardır:

İki incecik bacak,
Kısaca bir trençkot,
Kanarya sarısı bir kaşkol,
Müselles bir yüz,
Şişirilmiş göğüse benzeyen bir sırt,
-Denebilirse – ergenlik bozuğu bir yüz:
İşte görünüşte Orhan Veli...

Şiirlerinin münakaşası bana düşmez...
Seven mi haklı, sevmeyen mi?
Orası bize ait değil...
Nurullah ATAÇ onu yeter derecede tanıtmıştır.
Ama kendisi Orhan Veli’yi tanımazmış...
Geçenlerde bir mülâkatta;

- Orhan Veli mi? Tanımıyorum! demiş.

Ben de Orhan Veli’ye sordum.
O da, onu tanımıyor.

Bari birisi lûtfetse de şairle münekkidi birbirine tanıştırıverse...

Daha doğrusu barıştırıverse…

Ama Nurullah ATAÇ dargınlığa pek dayanamıyor olmalı ki,
Bıyık altından gülümsüyor ve:
“Hakkını inkar etmeyelim. İyi şairdir...” diyor.
Orhan Veli bıyık altından gülümsemiyor.
Gülümsemiyor ama, o da:
“Hakkını inkâr etmeyelim, şiirden anlayan adamdır.” diyor...

İstanbul şehrini zaman zaman bir moda sarar:
Bazen bir şarkı,
Bazen bir tek “voyvo!” kelimesi,
Bazı defa “…bilmem kime maşallah!” gibi...

Orhan Veli’nin:
“Yazık oldu Süleyman Efendi’ye”
si de böyle meşhur olmuştu...

Biz okuyucular;
"Acaba şair,
Bu mısranın meşhur olacağını bilerek mi bunu yazdı"
diye kendi kendimize bir sual sormuştuk...
Ben de şaire onu sordum:

Orhan Veli – Ben hayatı sadelik içinde geçmiş,
Basit bir adamın hayatından bahsetmek istedim.
Acayiplik olsun diye yazmadım.
Şiiri neşretmeden evvel de,
Bu kadar yadırganacağını tahmin etmiyordum...

Sait Faik – Yadırganmamıştır. Meşhur olmuştur, dedim.
Bir şey daha sevgili şair:
Ben sormak istemezdim ama
Sizden bahseden her adam bana bile şunu soruyor:
Nasırı edebiyata sokmakla yani, ne demek istiyor?
Nasır pek mi mühim sanki?
Anlıyorsunuz ya, bazı genç kızlar bunu pek merak ediyor da…

Orhan Veli muztarip bir hâl aldı.
Yerinden ayrılmış turnalar gibi uçtu:

- Hayatında büyük manevi ıstırapları olmayan bir insan için,
Nasırın mühim olduğunu telakki ediyorum, dedi...

İnsan bir şairle konuşurken;
Şu suali sormak,
Ayıp kaçar ama soracağım, dedim, kendi kendime:

- Sizde nasır var mıydı o zaman?

- Süleyman Efendi şiirinden sonra âhı tuttu.
Bende de nasır çıktı.

- Peki, gelelim rakı şişesinde balık olmaya…-

- Yine mahsus yazmadım.
O sırada,
Yoksulluklar içinde yaşayan bir adamın hayatını anlatır o şiir.
Böyle bir insan birçok şey ister.
Esvap ister, yemek içmek ister.
Bu arada rakı içmek de ister.
Bu istek mübalâğalı bir şekilde anlatılmıştır...

- Rakıyı sever misiniz?

- Bayılırım.

- Bendeniz de… Ucuzlamasına ne dersiniz?

- Bir türlü inanamıyorum.

- Ya Fahrettin Kerim Bey’e?

- Hani şu;
Şehr-i İstanbul'un hem belediye başkanı,
Hem "bellerinden su alırım" sözüyle seyyar satıcıları bitirip,
Boyundan büyük işler yapan,
1 metre 50 santimlik,
2M'li mini mini valisi,
Yüreği kocaman cücesi...
Allah derim...

- Neşredilmemiş yeni şiirlerinizden bir tane lütfeder misiniz?

Tatlı tatlı okudu.

CIMBIZLI ŞİİR

Ne atom bombası,

Ne Londra konferansı;

Bir elinde cımbız,

Bir elinde ayna;

Umurunda mı dünya...

Okur yazar hanımları küplere bindirecek bir şiir...
Orhan Veli kızacak belki.
Şiirini geçen akşam Fikret ADİL’in yaptığı bir azizlikte,
Bir hanıma okudum.
Fena içerledi.
Elindeki votkayı masaya bıraktı.
O da irticalen:

Ne elinde nasır

Ne başında çoluk çocuk

Bir elinde yirmi dokuzluk

İki ayağında nasır

Umurumda mı Orhan Veli? deyivermez mi?

Tam bu sırada yanımıza;
Şimdiye kadar yazdığı mısraların adedi bir milyonu bulan,
Tepe taklak olmayı göze alacak bir tâbi aramakla meşgul,
Genç şair Süavi KOÇER geldi...

- Süavi KOÇER’i nasıl bulursunuz? dedim.

İki şair birbirine bakıştılar.

Orhan Veli:

-Bir harikadır! dedi.

-En çok isimsiz şairleri severim.
Daha ziyade adı bilinmeyen halk şairlerini.
Mesela türküleri çıkaranları.

- Bir tane söyler misiniz?

Böyle bir cevap da anca Orhan Veli'den gelir:

Akşam olur hapishane kilitlenir.

Kimi kağıt oynar, kimi bitlenir.

Kiminin temyizden evrakı gelir.

Düştüm bir ormana yol belli değil.

Yatarım yatarım gün belli değil.

Kimin olursa olsun güzel şiir!...

Güzel bir şiir okunduktan sonra insan bir zaman susuyor,
Konuşamıyor...

Neden sonra:

- Şiire ne zaman başladınız?

- Bu hastalık bende 11-12 yaşlarında başlar.
O zamanki yazdığım şiirler, alışılmış tarzda şeylerdi.
Daha doğrusu kötü şiirlerdi.
Şairlerden kötülerinin bile tesiri altında yazardım.
Bir gün geldi.
Eski şiirlerden bıktık.
İstedik ki, biraz daha farklı olsun...

Amma da biraz daha ha!... demedim tabi...

Devam etti:

- O sıralarda gavur şairlerini okuyorduk.

- 12 yaşında mı?

- Hayır.
Daha çok sonraları.
Bu arada Baudelaire’den sonraki nesillerin.
Daha çok modern şairlerin kitaplarını.
Bir de sürrealistleri.
İşte herkesin acayiplik telakki ettiği şiirleri o zaman yazdık.

-Şimdi o şiirlerinizi beğenir misiniz?

- Şimdi onları beğenmiyorum.
Şekil bakımından zayıf buluyorum.
Şiirin bir de ustalık denen şeye dayandığını,
O zaman bilmiyor muşuz demek.
Bugün bu şairlerden ayrıldık.
Halk edebiyatından istifade ediyoruz.
Ama bir hamle yapabilmek için,
Eskilikten silkinebilmek için o şiirleri de yazmak lazımdı.

- En çok sevdiğiniz bir şiiri okur musunuz?

Hangisini okuyacağını bir müddet kestiremedi...
Sonra şu şiiri okudu:

SERE SERPE

Uzanıp yatıvermiş sere serpe.

Entarisi sıyrılmış hafiften.

Kolunu kaldırmış, koltuğu görünüyor.

Bir eliyle de göğsünü tutmuş.

İçinde kötülüğü yok biliyorum.

Yok, benim de yok amma.

Olmaz ki,

Böyle de yatılmaz ki…

Bu pek sevimli şiiri de dinledikten sonra; şaire,
Kafiyeye dönüp dönmemeye niyetli olup olmadığını sordum.

- Şimdilik vezne, kafiyeye bağlanmamak lâzım.
Sonra faydalanılabilir...

- Niçin?

- Vezinsiz kafiyesiz şiir,
Şairi; güçlüğü doğrudan doğruya şiirde aramak imkânıyla,
Daha doğrusu zaruretiyle karşılaştırıyor.
Bu zaruret de şiirin çevresini genişletiyor.
Günün birinde vezinli kafiyeli şiire dökülecek olursa;
O zamanın şairleri,
Bugünkü nesillerin tecrübesinden istifade etmiş olacaklar...

Orhan Veli elindeki şişeye mahzun bir tebessümle baktı.
Şişe bitmek üzere idi.
Kadehlere birer tane daha koyduk.
Şişe boşaldı.
Boş şişeyi pencereden dışarı attık.
Sanki Orhan Veli’nin;
Okuyucuyu gaflet uykusundan uyandırmak için yazdığı mısra;
Rakı şişesinin içinde imiş gibi,
Şişe büyük bir şangırtı ile kırıldı...
İçindeki mevhum, sarhoş istavrit ayıldı.
Kuş olup uçtu...
O, kanarya sarısı kaşkolunu boynuna sardı.
Ben harap şapkamı kafama geçirerek sokağa fırladık...
Genç şair,
İşte o zaman kendisinin en güzel mısralarını mırıldandı:

İstanbul’un mermer taşları.

Başına da konuyor aman martı kuşları.

Gözlerimden boşanır hicran yaşları.

Edâlım,

Senin yüzünden bu hâlim...

Artık ne okuyucuyu gaflet uykusundan uyandırmak var,
Ne rakı şişesinde balık olmak meselesi:

İstanbul’un orta yeri sinema.

Garipliğim, mahzunluğum duyurmayın anama.

El konuşur, sevişirmiş bana ne.

Sevdalım,

Boynuna vebalim...

Ne sere serpe, ne cımbızlı şiir beni sarmıştı.
Ne yapalım anlayamıyoruz işte.
İçimize bir gariplik çöküyor.
Anadolu çocuğuyuz işte...
Yapamıyoruz biz Breton, Tzara ve Michaux ile...

- Üstat; sen bana o adı bilinmez halk şairinden,
Bir türkü daha söylesene...

- Peki!...

Hapishane içinde üç ağaç incir.

Kollarım kelepçe anam, boynumda zincir.

Zincir sallandıkça her yanım sancır.

Düştüm bir ormana yol belli değil.

Yatarım yatarım gün belli değil...

Orhan Veli’yi;
Pek sevdiği Rumelihisarı'na gitmek üzere,
Vapura bindirip dönerken,
20 sene evvel başka bir şairin yazdığı şu mısraları hatırladım:

'Göllerde bu dem bir kamış olsam...'

Şu şair istekleri;
Bir çeyrek asırda aynı imkânsızlığı devam ettirmek şartıyla,
Ne kadar değişiyor...
Şair değilim bereket!
Göllerde kamış rakı şişesinde balık olmayı,
Bir şişe siyah şarap karşısında alelâde,
Bir ben-i âdem olmaya da değişmem doğrusu...”

Usta’lara saygıyla…

Yorumlar (1)
Ali Yedigöz 5 yıl önce
İki büyük ustaya saygıyla... Yüreğine ve kalemine sağlık sevgili dostum. Harika bir yazı...
12
parçalı az bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 14 33
2. Fenerbahçe 14 32
3. Trabzonspor 14 31
4. Göztepe 14 26
5. Samsunspor 14 25
6. Beşiktaş 14 24
7. Gaziantep FK 14 22
8. Kocaelispor 14 18
9. Başakşehir FK 14 16
10. Alanyaspor 14 16
11. Konyaspor 14 15
12. Çaykur Rizespor 14 14
13. Antalyaspor 14 14
14. Kasımpaşa 14 13
15. Eyüpspor 14 12
16. Kayserispor 14 12
17. Gençlerbirliği 14 11
18. Fatih Karagümrük 14 8
Takımlar O P
1. Pendikspor 15 32
2. Bodrum FK 15 30
3. Amed SK 15 29
4. Esenler Erokspor 15 28
5. Erzurumspor FK 15 26
6. Çorum FK 15 25
7. Iğdır FK 15 25
8. Serik Belediyespor 15 25
9. Bandırmaspor 15 23
10. Van Spor FK 15 21
11. Boluspor 15 20
12. Sivasspor 15 20
13. Sakaryaspor 15 19
14. Keçiörengücü 15 18
15. İstanbulspor 15 15
16. Ümraniyespor 15 15
17. Sarıyer 15 14
18. Manisa FK 15 13
19. Hatayspor 15 5
20. Adana Demirspor 15 2
Takımlar O P
1. Arsenal 14 33
2. Manchester City 14 28
3. Aston Villa 14 27
4. Chelsea 14 24
5. Crystal Palace 14 23
6. Sunderland 14 23
7. Brighton & Hove Albion 14 22
8. Manchester United 14 22
9. Liverpool 14 22
10. Everton 14 21
11. Tottenham 14 19
12. Newcastle United 14 19
13. Brentford 14 19
14. Bournemouth 14 19
15. Fulham 14 17
16. Nottingham Forest 14 15
17. Leeds United 14 14
18. West Ham United 14 12
19. Burnley 14 10
20. Wolverhampton 14 2
Takımlar O P
1. Barcelona 15 37
2. Real Madrid 15 36
3. Villarreal 14 32
4. Atletico Madrid 15 31
5. Real Betis 14 24
6. Espanyol 14 24
7. Getafe 14 20
8. Athletic Bilbao 15 20
9. Rayo Vallecano 14 17
10. Real Sociedad 14 16
11. Elche 14 16
12. Celta Vigo 14 16
13. Sevilla 14 16
14. Deportivo Alaves 14 15
15. Valencia 14 14
16. Mallorca 14 13
17. Osasuna 14 12
18. Girona 14 12
19. Levante 14 9
20. Real Oviedo 14 9

Gelişmelerden Haberdar Olun

@