30.06.2022, 10:51

Sahaya İnmek

Kız çocuklarının eğitimine hayır diyen Mahmut Ustaosmanoğlu’nun ölümü sonrasında kimi ağzı laf yapan/ eli kalem tutan müritleri, rahmetliyi öyle anlattılar ki, sandım ki Mahmut Ustaosmanoğlu fen bilimlerinde ve matematikte bir deha…

Sandım ki İbn-i Sina, sandım ki Ömer Hayyam…

Âlimler Âlimiymiş.

Âlimler âlimi bir hoca, neden kız çocuklarının okumasına karşı çıkar, onu da anlamak zor.

Muhafazakâr kesimin yerlere göklere sığdıramadıkları 2. Abdülhamit, iktidarının ilk yılında sadece İstanbul’daki Kız Rüştiyelerinin sayısını 9’a çıkartmıştı. Selanik, Yenişehir ve Hanya’da da birer kız okulu açmıştı.

İktidarının son yıllarında ise sadece kızların eğitim aldığı okullardaki öğrenci sayısı 303 olmuştu. Kız- erkek birlikte eğitim yapılan okullardaki öğrenci sayısı ise 3750 idi.

Okula hiç gitmemiş ya da ilkokul mezunu veyahut yükseköğrenim görmüş müritleri bu tarih bilgisinden bihaber olabilirler.

Âlimler âlimi Mahmut Ustaosmanoğlu’nun bu bilgilerden mahrum kaldığını nasıl söyleyebiliriz? Sonuçta, o 'âlimler âlimi'

2. Abdülhamit, kız ve erkek öğrencilerin birlikte eğitim almasından yanaydı.

Günün birinde İsmailağacılara karşı 2. Abdülhamit’i savunmak zorunda kalan bir yazı yazacağım doğrusu aklıma hiç gelmezdi.

Devam edelim…

2. Abdülhamit, İslami bir siyaset izliyorsa da özel yaşamında Batılı biri.

Her gün farklı kravat, takım elbiseyle, dizi yıldızlarından bile çok daha şık giyinen RTE kadar kılık kıyafetine düşkün müydü bildiğimiz yok…

Fransızca biliyor, rom ve şartröz içiyor.

RTE ise Türkçeden başka bir dil bilmiyor ama ejder meyveli smoothinin bulunduğu sofralara/ toplantılara yabancı değil…

Koluna taktığı saat bile çok cafcaflı. Batı ürünlerine düşkün…

Mersedesin en kralına biniyor örneğin. Ecevit gibi yerlici/ millici değil.

Abdülhamit, Yıldız’da bir opera yaptırıp İtalyan sanatçıları subay rütbesiyle saraya alan bir padişah… Bizimkisi operanın yolunu biliyor mu bildiğim yok.

Alaturka musikinin keder verdiğini, Avrupai müziğin ise neşelendirdiğini söyleyen bir padişah Sayın Abdülhamit Han Hazretleri.

250 yıldır Batı ile ilişkilerimiz oldukça yoğun geçmiş. Osmanlının son dönem yöneticileri/ Şeyhülislam dâhil medeniyetin Batı’da olduğunu görüyor. Özellikle de Abdülaziz’in Avrupa seyahatinden sonra… İstanbul’daki camilere, saraylara bir bakın, anlarsınız bu gerçeği… Barok’a düşkün gibiler…

Ne var ki Abdülhamit, Batıyı birbirine düşürerek imparatorluğun ömrünü uzatmaya da çalışan biri.

Bir tarihçiye danışıp öğrenebilirsiniz bunları.

Ben de sorup soruşturdum, okudum da öğrendim.

Abdülhamit hayranları ve karşıtları Abdülhamit gerçeğini bilmek zorunda.

Ezbere konuşmak olmamalı.

Bilmiyorsanız, konuşmayacaksınız!.

İsmailağacılar’ın Padişah Abdülhamit’i tanımadıkları çok net.

Bence öğrenip feyz almalılar ondan.

Kadınların sosyal hayattan neden dışlanması gerektiğini, neden bu düşünceye takılıp kaldıklarını düşünmelerinde yarar var.

Cenaze törenine katılanların çokluğu suda balığı, toprakta karıncayı anımsattı bana. Tek kelimeyle muhteşem bir kalabalıktı.

Sevilip sayıldığını herkes kabul etmeli.

Ama İsmailağacılar şunu da unutmamalılar. Hitler’in mitinglerine katılanlar, Hocanın cenaze törenine katılanlardan çook daha fazlaydı.

Zamanın ruhu dedikleri olsa gerek…

Hitler sonrası o kalabalıklar ne oldu diyecek olursanız…

Eser kalmadı!

Sonuca gelecek olursak…

Abartmayalım.

Birilerine gereksiz yere düşman olmayalım. Mantığı ve düşünceyi bir kenara koymayalım.

Âlimler âlimi diye tanıtmaya çalıştığınız Rahmetli Ustaosmanoğlu’nun bu ülkenin tarihine kayıt düşecek bir tarih/ coğrafya/ felsefe kitabı yoktur.

'Hikmetli Sözler' adlı kitabında neler dediğini öğrenmek ister miydiniz, bakalım:

Ben, kadınların dükkân açmasını asla helal görmüyorum.

Kadından memur olmaz. Kadınlar mektebe gitmez.

Duymadık demeyin, kız çocuğunun orta mektepte/ lisede işi yoktur.

Kadın sokakta gezecek bir şey değildir. Erkeğe gözükecek bir şey değildir.

Hemşirelik- subaylık karı (!) işi değildir.

Kızını doktor yapmak Allah’a harp açmaktır.

Kadınların vazifesi; ev işlerini yapmak, efendisine itaat etmek ve millete hayırlı evlat/ asker yetiştirmektir.

Bu sözler, bir âlimin edeceği sözler midir?

İslam kadın düşmanlığı mıdır?

Olup biten yoksa İslamın siyasallaşmasından mıdır?

Bir âlimin, kız çocuklarının okumasına karşı çıktığı nerede görülmüştür de kızların okumasını istemeyen rahmetli Hoca, âlimler âlimi olabilmektedir.

Gerçeği görelim!

Bu, çağdışılıktır!

Daha düne kadar bakanların/ bürokratların, her türlü siyasinin yanında el pençe divan durdukları bir başka âlim(!) Fethullah Gülen de 2010 Referandumu için "Ölüleri bile mezarlarından kaldırıp evet oyu verdirin!" dememiş miydi?

Alimlik bu mudur?

Yıllarca âlimdi, şimdi de tukaka edilmiş bir hain!

Nasıl olur da bir anda alimlikten hainliğe dönüşüverir bir din adamı?

Düşünmek gerekmez mi?

Âlim olan Fatih Sultan Mehmet’tir.

Konstantinopolis’in fethettiğinde imparator Konstantin bilindiği gibi elde kılıç çarpışırken ölmüştü.

Çocuğu olmadığı için geriye vârisi olarak kalanlar sadece iki yeğeniydi.

Fatih onları ne mi yapıyor?

İki Bizans prensini de vezir yapıyor. Biri Mesih Paşa oluyor diğeri Has Murat Paşa…

Rum düşmanlığı, Ermeni düşmanlığı ya da Rus düşmanlığının anlamsızlığını görüyor olsa gerek yedi dil bilen Fatih…

İkinci bir dili olmayan, matematikten habersiz olan, felsefeyi sevmeyen, araştırıp soruşturmadan inanan insanlar olmaktan ırak duralım.

Kız çocuklarının okumasına karşı çıkmanın ne dinle ne de bilimle ilgisi vardır.

Nakşibendi Halidi Koluna mensup İsmailağa cemaati lideri, kız çocuklarının okumasına neden karşı çıkmakta/ neden kadınların sosyal hayatta rol almalarından rahatsız olmakta?

Düşünmek gerekmez mi bu çağdışılığı?

Mahmut Ustaosmanoğlu, çok sevdiğiniz bir tarikat önderinizdir, itiraz etmek anlamsız olur ama 'Âlimler Âlimi' değildir.

İsmail Hakkı Tonguç, ülkemizin efsane eğitimcilerinden…

23 Haziran 1960’ta kaybetmiştik onu.

Mahmut Ustaosmanoğlu’nu da 23 Haziran’da kaybettik.

Biri bilim büyüğü, diğeri din…

Ben, onun bu denli çok sevilip sayıldığını bilmiyordum. Öğrenmiş oldum.

Onların da Fatih’i ve 2. Abdülhamit’in hayat hikâyesini öğrenmelerini diliyorum.

Merak edelim ve öğrenelim.

İmam El Gazali’nin "Şüphe duymayan hakikati bulamaz" sözünü bilirsiniz.

Galile de şöyle diyor: "Kuşku, keşiflerin babasıdır."

Daha başka…

AKP’nin iktidar olmasından bu yana neden kamu ihale yasası ve orman kanunu ikide bir değiştirilir, neden milli parklar imara açılır, neden ormanlık alanlar maden aramaya açılır da binlerce ağaç kesilir, neden orman içlerinde dini tesis adı altında yapılaşmaya ruhsat verilir?

Yabancılar geçen yıl ülkemizde 64 bin 512 mesken / dükkân ve büro aldı.

Bir âlim, bunun ne anlama geldiğini merak edip sorumluları uyarmaz mı hiç?

Ne demek istediğim anlaşılmıştır sanırım.

Her ekonomistim diyene, her âlim olduğu söylenene inanacak olursak işin ucunu kaçırırız.

Gelelim ikinci bölüme…

***

"Aşkım Bergama’m" diye basılmış bir kitabım var. (Heyamola Yayınları/ İstanbul)

Bendeki Bergama aşkı bir başka!

Taşına, toprağına, insanına ayrı bir sevgim var bu memleketin.

Caddelerinde, sokaklarında dolaşıyorken selamlaştığım arkadaşlar Salihli’dekilerden daha fazla.

Nitekim geçen gün Mehmet Atilla Kitaplığı’ndaki söyleşide bir arkadaş sordu: "Bergamalıymışsınız galiba…"

Gülümsedim.

Önceki yıllarda Mehmet Gönenç, belediye başkanıyken bir kokteylime katılmıştı. Kokteylde de benim Bergamalı olduğumu ilan etmişti.

Ben de hiç itiraz etmemiştim.

Hadi, işin doğrusunu söylemiş olayım. Öyle konuşmasını biraz da ben istemiştim.

Çünkü kendimi Bergamalı duyumsuyorum.

Karşıyaka ve Ayvalık’ta yaşıyorum ama Bergama aşkım bir başka!

Karberay…

Evet… Aslında Karberaylıyım ben.

KAR, Karşıyaka…

BER, Bergama…

AY, Ayvalık…

***

Kızım geçen hafta dünyevine girdi.

Doğduğum topraklardaki akrabalarıma, düğüne gelmedikleri için kızasım geldi fakat Erol Engel ile Mehmet Gönenç gibi Bergamalılara ne kızasım geldi ne de küsesim…

Hepsini Mehmet Ecevit Cambaz temsil etti diye düşündüm anlaşılan…

İkisinden biri neden gelemediğini telefon açıp anlatsın, değil mi ya…

Sabredemedim, ben aradım Mehmet Gönenç’i…

"Özledim, ne yapıyorsun, nasılsın?"

Bırakın arkadaşlığı, kendimi onun öz be öz abisi gibi duyumsuyorum.

Belediye başkanıyken hep Mehmet Bey demeye özen gösterdiğim Mehmet kardeşime olan sevgim bir başka…

CHP, onu illâ bir kez daha değerlendirmeli bence.

Çoğu siyasetçi hep birinci tekil şahıs olarak konuşur.

Ben yaptım, ben söyledim, ben, ben, ben, ben…

20 Haziran 2016’da Tepeköy Kültür Merkezi’ni açmıştık. İçinde Aziz Nesin ve Öner Yağcı adına iki kitaplığı ve Feyza Hepçilingirler- Rasime Şeyhoğlu Aydınlanma Evi bulunan kültür merkeziydi açtığımız.

Dile kolay, 4255 kitaplı ve olağanüstü obje enginliği olan bir aydınlanma evi…

Etnografya müzesi, anı evi, kütüphane müzesi de diyebilirsiniz.

Açılışta yaptığı konuşmada belediye olarak yaptıklarını ağzına bile almadı. Oysa binanın tadilatı, dolaplar, boya- badana hep belediyenindi.

Sanki hepsini biz yapmışız gibi konuştu.

Mehmet Gönenç farkı!

Tevazu, bilgi, özgüven, siyaset ve terbiye…

Annem, ondaki farkı benden önce fark etmiş.

Sakın ola ki ondan bir iş ya da herhangi bir istekte bulunmayayımmış. Sütünü helal etmezmiş.

İyi ki dinlemişim annemi.

Başkanlığı süresinde bazı arkadaşların, oğulları/ kızları ve yakınları için ricada bulundukları iş bulma konusunu hiç aktarmadım ona.

Tersi olsa, birbirimizi üzebilirdik.

Onunla dostluğumun sürüyor olması bundan!

Bunca sevgiye karşın, kızımın düğününe gelemeyişi yadırganabilir. Benim de ona darılabileceğim düşünülebilir.

İlk davranan ben oldum ve telefon açtım.

Deniz’in düğününe gelemediği için hemen özür dilemek istedi. Sözünü kestim, "Özledim seni!" dedim.

Yakında da zaten gidip gidereceğim özlemimi…

Bendeki Bergama Aşkı, beni iyice hümanistleştirmiş olmalı…

Bunda biraz da edebiyatın rolü olmalı.

Olumsuzluklara değinip geçme, olumlunun ise altını çizme…

Gerçi, ben tam da o değilim ama yine de benimserim bu bakış açısını.

Demircidere’deki açılışımız, Bayatlı’daki Metin Altıok Parkı açılışı ve annemi ödüllendirmesi, Tepeköy’e olan katkısı, İzmir’deki kokteyllerime ve özel günlerimize Bergama’dan çıkıp gelmesi gibi bizde iz bırakan dostluğu onu bende unutulmaz kılıyor.   

CHP’nin genel başkanı, İzmir İl Başkanı ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı, onu yalnız bırakmamalı/ değerlendirmeli.

Çok belediyeden pis kokular geliyorken onun belediyesi beş kuruşluk yolsuzluğa karışmamış bir belediyeydi Sayıştay raporlarında.

"Sevdiğin işte misyoner gibi olmalısın" diye bir söz var.  

Bergama Belediyesi ve Bergamalılar onun döneminde hiçbir yolsuzluğa/ gayri meşruluğa tanık olmadılar. Bergamalılara olan saygısıyla/ onlara duyduğu sevgi ile yönetti bir zamanların Aristonikos’unun kasabasını. 

Durduk yerde bunların ne diye aklıma geldiğini soracak olursanız…

Elimdeki kitabın sayfaları arasında öyle güzel sözler çıktı ki karşıma, güzelliklerle güzel insanları yan yana getireyim istedim.

Montaigne, onlardan biri…

"Bana doğru gelen hiçbir düşünce yoktur ki, aynı zamanda yanlış gibi de gelmesin."

Tennessee Williams ne demiş:

"İnsanlar birbirlerini kendi egolarındaki çatlaklardan görürler."   

Ortega Y Gasset ise ‘’ Ben kendimle çevremden oluşuyorum."

"Kendimle çevremin ortalamasıyım." demek istiyor yani…    

Milan Kundera’nın sözü daha başka… "Politikayı edebiyat sayesinde görmezden geldim.’’

İşte bu söz çok düşündürücü…

Edebiyat mı politika mı?

Edebiyatı çok seviyorum.

Bizim aile siyasete uzak sayılmaz. Aktif siyaset yapanlarımız az değil.

Amcam CHP ilçe başkanlığı yaptı. Babam vaktiyle bucak başkanlığı yapmış. SHP’de de aktif görevler üstlenmişti. Eniştelerden biri TİP İlçe Başkanıydı. DEVGENÇ’li olanlar hiç de az değildi.

Ama hiçbiri bir yerlere geleyim diye siyaset yapmadı. Partilerinin neferi olmayı tercih ettiler.

Bu nedenle herhangi bir belediyede 'Şeyhoğlu' soyadını taşıyan birini göremezsiniz.

Günümüz dünyasında sevdiği için siyaset yapanların sayısı suda balık gibi değil.

Bir yerlere gelmek için siyaset yapanlar ise toprakta karınca kadar çok.

AKP'de de CHP'de de…

Seçim arifesinde facebook sayfalarına bir göz atın lütfen… Başkan ve başkanlığa yakın olanlarla adeta flört yaşar gibi görüntü verenlerden geçilmiyor ortalık.

Sendikada, dernekte ya da bir STK’de aktif olmayanlar seçim zamanında sanıyorsunuz ki ezelden beri militan…

Yeniden Mehmet Gönenç’e dönecek olursak…

Hiçbir olumsuz iz bırakmamış bende.

Hep sevmişim bu güzel insanı.

Düşüncemi burada ilk kez dile getiriyorum.

Bu kez ona şöyle diyeceğim.

"Görevlendirileceğin alanda ben de seninle birlikte çalışmak istiyorum Mehmetçiğim!"

Hiç olmazsa sık sık yüzünü görmüş olurum.

Haa, bir şey daha…

Seyirci olmaktan bıktık. Biz de arkadaşlarla sahaya inmekten yanayız.

Çünkü söylenecek sözümüz var.

Bir şey daha…

Seninle çalışmak ayrı bir zevk olur.

Yorumlar (0)
17
parçalı bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 32 87
2. Fenerbahçe 32 85
3. Trabzonspor 32 52
4. Beşiktaş 32 48
5. Rizespor 32 48
6. Başakşehir 32 46
7. Kasımpasa 32 46
8. Sivasspor 32 44
9. Antalyaspor 32 42
10. Alanyaspor 32 42
11. A.Demirspor 32 40
12. Samsunspor 32 38
13. Ankaragücü 32 37
14. Kayserispor 32 37
15. Konyaspor 32 36
16. Hatayspor 32 33
17. Gaziantep FK 32 31
18. Karagümrük 32 30
19. Pendikspor 32 30
20. İstanbulspor 32 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 30 68
2. Göztepe 30 60
3. Kocaelispor 30 52
4. Ahlatçı Çorum FK 30 52
5. Sakaryaspor 30 51
6. Bodrumspor 30 49
7. Boluspor 30 46
8. Bandırmaspor 30 46
9. Gençlerbirliği 30 44
10. Erzurumspor 30 41
11. Keçiörengücü 30 36
12. Şanlıurfaspor 30 34
13. Ümraniye 30 34
14. Manisa FK 30 33
15. Tuzlaspor 30 32
16. Adanaspor 30 32
17. Altay 30 15
18. Giresunspor 30 7
Takımlar O P
1. M.City 32 73
2. Arsenal 32 71
3. Liverpool 32 71
4. Aston Villa 33 63
5. Tottenham 32 60
6. Newcastle 32 50
7. M. United 32 50
8. West Ham United 33 48
9. Chelsea 31 47
10. Brighton 32 44
11. Wolves 32 43
12. Fulham 33 42
13. Bournemouth 32 42
14. Crystal Palace 32 33
15. Brentford 33 32
16. Everton 32 27
17. Nottingham Forest 33 26
18. Luton Town 33 25
19. Burnley 33 20
20. Sheffield United 32 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 31 78
2. Barcelona 31 70
3. Girona 31 65
4. Atletico Madrid 31 61
5. Athletic Bilbao 31 57
6. Real Sociedad 31 50
7. Valencia 31 47
8. Real Betis 31 45
9. Villarreal 31 39
10. Getafe 31 39
11. Osasuna 31 39
12. Las Palmas 31 37
13. Sevilla 31 34
14. Deportivo Alaves 31 32
15. Mallorca 31 31
16. Rayo Vallecano 31 31
17. Celta Vigo 31 28
18. Cadiz 31 25
19. Granada 31 17
20. Almeria 31 14

Gelişmelerden Haberdar Olun

@