10.01.2020, 11:14

Yüzyılın Dalgası: Ekoloji Mücadelesi

Yaşamakta olduğumuz yüzyıl, ekoloji mücadelesinin çağa damgasını vurduğu bir süreç olarak gelişmekte ve böyle de gelişecektir. Taşıdığı pek çok özellik ve yaşamsal içeriği nedeniyle ekoloji mücadelesi, toplumsal hedefleri olanların bu mücadelelerini besleyecekleri bir atar damar halindedir bugün.

Yüzyılın manzarası

Bugünkü uzay çağında başka gezegenleri keşfe çıkıp da buralarda yaşam var mı diye araya duralım, sonsuza kadar içinde yaşamak zorunda olduğumuz kendi gezegenimiz Dünyaya ise iyi baktığımızı kimse söyleyemiyor. “İklim krizi”, “küresel ısınma” gibi konular artık sadece ekolojistlerin değil, tüm dünya insanlığının konuları. Hatta Dünyanın hemen her ülkesinde “Greta kuşağı” diye de adlandırılan, yaşları 16 ile başlayan iklim aktivistleri kuşağı yaşama, ekosisteme ve gezegenin geleceğine sahip çıkmak için sahneye ve alanlara çıkıyor.

Dünyanın da aslında bir canlı olduğu bilinciyle soruna bakıldığında, küresel ısınmadaki sürekli artış, ateşi sürekli yükselen bir insan için tanımlandığı gibi, gezegenimizin hastalandığını anlatan önemli bir ayrıntı sayılır. Doğa da bunu kendi dilinden bizlere anlatıyor. İşte Avustralya, koca bir kıta, küresel ısınma ve iklim değişiminin nelere mal olacağını her geçen gün daha da acı şekilde gösteriyor. NASA‘nın yayınladığı 3 boyutlu görüntüler “bir kıta yanıp kavrularak yok mu oluyor?” sorusunu sorduracak kadar ürkütücü! Her zaman en son sözü doğa söylediğine göre; doğa daha nasıl anlatsın, başka nasıl uyarsın?

Sanayi devrimi öncesi

Kutsal yapıtlarda tabiat olarak ifade bulan günümüzdeki doğa kavramı, mitolojik çağlarda “yer” ve “gök” efsaneleriyle canlandırılırdı. İlkel uygarlıklarda doğa, kendisine tapanları ödüllendiren, karşı çıkanları ise lanetlendirip cezalandıran, yok eden bir tanrısal varlık olarak düşünülmüş ve algılanmış. Bu nedenle mitolojik çağ insanının doğaya bakışı ve doğa ile ilişkisinde daha çok korku ile karışık bir saygının egemen olduğunu görüyoruz.

İçinde yaşadığımız 21. yüzyılda da bu işaretler kolayca sezilebilecek kadar belirgin ve bol. Gittikçe artan çevre kirlenmeleri, nükleer ve kimyasal silahların yarattığı tehdit ve tehlikeler, iklim değişimi, ozon tabakasındaki delinme, küresel ısınma, termik santrallerin neden olduğu karbon salınımı, yeni çıkan bulaşıcı hastalıklar, açlık ve ayrıca toplumsal yapılarda oluşan sosyal tehditler olan uyuşturucu, şiddet vs ile birlikte küresel boyutlara ulaşmış durumdaki felaket ve tehditler…

Ortaçağa kadarki zaman içinde bu bakışı değişmese de, kendisini geliştirdiği, uygarlık tarihinin ilerlediği aşamalarda, insanın doğa ile ilişkisinde zaman zaman farklılıklar oluştu. Önceleri korktuğu doğaya ve doğal afetlere karşı almaya çalıştığı önlemlerle varlığını korumaya çalışırken, doğaya karşı zafer de kazanmaya başladı.

İki ayağı üzerinde doğrulup yürümeye başlayan ve mağaradan çıkarak çevresini tanımaya, doğayı anlama ve keşfetmeye çalışan insanoğlunun bu yürüyüşü, o günden bu yana devam ediyor hâlâ. Ortaçağda başlayan coğrafi keşifleri ise bugünün kuşakları tarafından uzayın derinliklerine kadar ulaştırılabilmiş durumda. İlkel çağlardan bu yana sürdürülen bu yürüyüşün güzergâhı da uygarlık tarihinin rotasını anlatıyor.

Sanayi devrimi ve sonrası

Geçmişin efsanelerinde başlasa ve günümüzde gelecek korkusunu yansıtan çizgileriyle kurgu-bilim konusu da olsa, çevre, aynı zamanda insanoğlunun ortaçağda başlayan coğrafi keşiflerinin bugün uzayın derinliklerini keşfetmeye kadar geliştirmesi nedeniyle uzaysal boyutlar da kazandı ve içinde bulunduğumuz yüzyılla birlikte önce bilim ve teknoloji çağı, sonra da uzay çağı olarak yerini almış durumda. Bu nedenle bundan böyle, içinde bulunduğumuz aydınlanma çağıyla birlikte çevre ve çevresel sorunlar, ilkel toplumların tinsel tabuları, inanışları ve bağnaz yargıları ile değil, ama modern bilim ve teknolojilerle bağdaştırarak ele alınıp tartışılıyor.

Bütün bu uygarlık tarihi boyunca insan-doğa ilişkisinde insanın tutumunun tutarsız ve özürlü olduğu görülüyor. Önceleri korku ve saygının egemen olduğu doğa ile ilişkisi, giderek doğaya karşı zafer kazanma çabasına dönüşürken, doğaya karşı zafer kazanmanın sanayi devrimi ve sanayileşme ile birlikte ise yakıp yıkıcı, tahrip edici bir sarhoşluk aşıladığını görüyoruz. Sanayileşme ile başlayan bu tahribat, günümüzde ise tamamen saldırgan ve yok edici tavra kadar da dayanmış durumda.

Küreselleşme ve sonrası

Öte yandan sorunun içinde bulunduğumuz yüzyıldaki boyutu daha da çarpıcı: Sanayi devriminin yarattığı bir canavar olan kapitalist sistem dünyayı tarihin en berbat bunalımına sürüklemiş, kendi yarattığı krizden de artık çıkamayacak hale gelmiştir. Bu gelişme ile sermaye düzeni vahşi kapitalizm aşamasına gelirken, günümüzde artık sadece emek ve alın terinin, insanın ve halkın sömürüsü ile yetinemeyerek, kendisi için yeni kaynaklar yaratabilmek adına doğayı da kendi sermaye birikimine sokmayı hızlandırmış, doğal varlıkları metalaştırmaya başlamış, dolayısıyla doğaya yönelik sömürüsünü arttırmıştır.

“Küreselleşme” politikasının etkisi ile kendisini ‘alternatifsiz tek düzen’ imiş gibi dayatan kapitalizm, bu şımarıklıkla kendisini doğanın da sahibi sanacak kadar başı dönmüş halde. Emperyalizmin dünyayı sadece kendi pazar alanı olarak görmesi gibi, doğa da bir meta olarak görülerek, sermayenin çıkarı doğrultusunda özelleştirilmeye yönelindi.

Bugün Türkiye’deki mevcut sistem; doğayı kendi çıkarı için özelleştirip, “çevre” dediğimiz, tüm canlılar ve insanların ortak yaşam alanlarına vahşice bir saldırganlıkla el uzatacak kadar gözü dönmüş bir sermaye düzenini temsil ediyor. Dereler ticarileştirilip, kamuya ait olan suyumuza el konuluyor, tüm su kaynakları, meralar, tarım alanları, ormanlar, sit alanları, hatta denizler bile sadece sermayenin çıkarı için kullanılmak adına tüm canlılar, insanlar ve halklar yok sayılırcasına talan ediliyor.

Bu projeler, kendisini doğanın sahibi zannedecek kadar başı dönmüş kapitalist sistemin veya doğayı bir meta gibi algılayan gözü dönmüş sermayenin, doğadaki ekolojik yaşamı da sömürmeye yönelik geliştirdiği “doğayı sermayenin çıkarı doğrultusunda özelleştirme” tavrıdır. İzlenen yanlış ekonomi, tarım ve çevre politikalarının yarattığı bir başka sonuç; sermayenin çevreyi doğayı meta olarak gördüğü kapitalist sistemde, ekolojik yaşam da “rant kapısı” haline getirilmiştir. Doların yeşili için doğanın yeşili katledilmektedir.

Ahlaksız, vicdansız ve asla doymak bilmeyen egemen bir ihtiras yüzünden, tüm canlıların yaşam kaynağı olan doğamızın ve onun bir parçası olarak yaşamın bulunduğu bilinen tek gezegen, bu nedenle de tüm canlıların birlikte yaşamak zorunda olduğu evrendeki tek ortak ev olan Dünyamızın başı dertte! Görüldüğü gibi, eko-sistem işte böylesi bir ego-sisteme kurban ediliyor! Bu ihtirasın sistemleştirdiği sermaye düzeni ile savaşırken, bu nedenle doğa ve çevremiz için de mücadele vermek zorundayız.

Yüzyılın dalgası: Ekoloji mücadelesi

Kutsal yapıtlarda olduğu gibi, tabiat olarak da yerini alan ve yaşayan en büyük canlı olan “doğa; tüm canlıların yaşam kaynağı, onun en küçük parçası olan “çevre” de tüm canlıların ortak yaşam alanıdır. Doğanın bir parçası olarak gördüğümüz insanı da, yaşamsal olarak çevre ile ayrılmaz bir bütünlük içinde düşünmek zorundayız.

Bu anlayış, kendisinin de yaşadığı doğanın bir parçası olduğu bilincinde olmayan mitolojik çağ insanının doğa ve çevreyi “kendisi dışında bir varlık” olarak algılama yanlışından bizleri kurtardığı gibi, verilen çevre veya ekoloji mücadelesini de, soyut sembolik değerlere dayandırma ve çevre tanımları yaparken insanı çevreden adeta soyutlayan, insansız çevre tanımları yapma yanılgısına düşmekten de kurtarabilir ve mücadeleyi mutlaka insan odaklı bir hale getirmeye yardımcı da olabilir.

Doğa-insan ilişkisi açısından soruna bakıldığında, insanın da doğanın bir parçası ama doğadaki en değerli canlı varlık olduğu göz önünde alındığında görülecektir ki; doğada yaratılan ekolojik bir yıkım varsa eğer, insanca yaşam hakkı da tehdit altında demektir. Dolayısıyla; günümüzde insanların ortak yaşam alanlarına kadar gelip dayanan sermaye düzeninin gözü dönmüş korkunç saldırganlığına karşı her alanda çevreci direniş hayati bir zorunluluk olarak doğup, şekillenip, büyümeye başladı.

Ekoloji mücadelesi, toplumsal hedefleri olanların mücadelelerini besleyecekleri bir atar damar halini almıştır bugün. Bu nedenle yaşadığımız yüzyıla damgasını vuracak en önemli gelişme “ekoloji mücadelesi” olarak ortaya çıkmıştır…

Yorumlar (0)
17
parçalı bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 34 93
2. Fenerbahçe 34 89
3. Trabzonspor 34 58
4. Başakşehir 34 52
5. Beşiktaş 34 51
6. Kasımpasa 34 49
7. Rizespor 34 49
8. Alanyaspor 34 48
9. Sivasspor 34 48
10. Antalyaspor 33 45
11. A.Demirspor 34 41
12. Kayserispor 34 40
13. Samsunspor 34 39
14. Ankaragücü 34 38
15. Konyaspor 34 36
16. Gaziantep FK 34 34
17. Hatayspor 34 33
18. Karagümrük 33 33
19. Pendikspor 34 30
20. İstanbulspor 34 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 32 72
2. Göztepe 32 66
3. Sakaryaspor 32 57
4. Kocaelispor 32 55
5. Ahlatçı Çorum FK 32 55
6. Bodrumspor 32 53
7. Boluspor 32 50
8. Bandırmaspor 32 47
9. Gençlerbirliği 32 47
10. Erzurumspor 32 44
11. Keçiörengücü 32 39
12. Manisa FK 32 37
13. Ümraniye 32 37
14. Şanlıurfaspor 32 34
15. Tuzlaspor 32 34
16. Adanaspor 32 33
17. Altay 32 15
18. Giresunspor 32 7
Takımlar O P
1. Arsenal 35 80
2. M.City 34 79
3. Liverpool 35 75
4. Aston Villa 35 67
5. Tottenham 33 60
6. M. United 34 54
7. Newcastle 34 53
8. West Ham United 35 49
9. Chelsea 33 48
10. Bournemouth 35 48
11. Wolves 35 46
12. Brighton 34 44
13. Fulham 35 43
14. Crystal Palace 35 40
15. Everton 35 36
16. Brentford 35 35
17. Nottingham Forest 35 26
18. Luton Town 35 25
19. Burnley 35 24
20. Sheffield United 35 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 33 84
2. Girona 33 71
3. Barcelona 32 70
4. Atletico Madrid 33 64
5. Athletic Bilbao 33 58
6. Real Sociedad 33 51
7. Real Betis 33 49
8. Valencia 32 47
9. Villarreal 33 45
10. Getafe 33 43
11. Osasuna 33 39
12. Deportivo Alaves 33 38
13. Sevilla 33 38
14. Las Palmas 33 37
15. Rayo Vallecano 33 34
16. Mallorca 33 32
17. Celta Vigo 33 31
18. Cadiz 33 26
19. Granada 33 21
20. Almeria 33 14

Gelişmelerden Haberdar Olun

@