21.03.2021, 15:52

Şefik Hüsnü, Nazım Anlaşmazlığının Hikayesi

İki büyük beyin… Biri, ana dalı edebiyat, özellikle de şiir olan büyük bir vatansever ve siyasetçi, ötekinin ana dalı bizzat siyaset. İkisinin de çıkardığı, yazdığı/çizdiği dergi, gazetelerin çoğunun arşivi TÜSTAV'ın internet sitesinde var. Bazı sayılar eksik, ama her halleriyle çok değerli.

Şefik Hüsnü, 1887’de Selanik’te doğdu. Başta Jön Türklerdendi. Paris’te, tıp ve fen eğitimleri alırken, 1914’te suikasta kurban gidecek Fransız sosyalist Jean Jaures’in, ve Radikal Parti isimli sosyalist partiyi kurmuş, (bu parti, bugün sağcı bir partidir) iki dönem Fransa başbakanlığı yapmış Georges Clemenceau’nun etkisiyle sosyalizme yakınlaştı, Jön Türklerden koptu.

Balkan Savaşı’na katıldı. Çanakkale Cephesi’nde tabip yüzbaşıydı. Berlin’de, Türkiye İşçi Çiftçi Sosyalist Fırkası’nı kuran Türk işçi ve öğrencilerin 15 Mayıs’ta Türkiye’ye dönmeleriyle onlara katıldı. Çok geçmeden genel başkanları oldu. Bu partiden bazı delegeler 10 Eylül 1920’de Bakü’de TKP’nin ilk kongresine katıldılar. Şefik Hüsnü orada olmasa da, delegelerin önerisiyle TKP’nin Merkez Komite’sine seçildi.

1919’da, Türkiye’nin sınıfsal yönden ilk tahlilini yapan kişiydi. Kurtuluş dergisindeki incelemeye göre Türkiye’nin doğusunda, hala daha halkın şeyhlerine körü körüne bağlı olduğu, kimi koşullara göre henüz feodalizme bile tam ulaşmamış bir sistem hakimdi. Proletaryanın bulunduğu Batı sahilleri de işgal altındaydı, ve zaten proletaryanın sayısı, bir sosyalist devrim için çok çok azdı. Bu yüzden ilerici karakteri devam ettiği sürece burjuva devrimi desteklenmeliydi, fakat 1921’de, TKP’nin yayın organı  Aydınlık’ta, "Bizde de Marks’ın öngördüğü koşullar tam oluşmuş değildir. İddia edeceğiz ki biz, bu şartların oluşumunu beklemeden Türkiye devrimini yapmaya mecburuz" diyecekti.

Yine de, Şeyh Sait ayaklanması sırasında bu ayaklanmayı gerici bir ayaklanma olarak niteleyecek, partinin yayın organı Orak Çekiç, bu ayaklanmanın bastırılması için burjuvaziyle işbirliği yapmanın bir mahsuru olmadığını yazacaktı. Lakin bu ayaklanma vesilesiyle yayınlanan Takrir-i Sükun çerçevesinde hem TKP’nin, hem yayın organlarının yasaklanması tam bir ironidir.

27 Tevkifatı’nda hapse atıldı, 29’da salındı. 1928-35 arası Komintern’in yürütme kuruluna üyeydi ve o dönem, Komintern politikaları çizgisinde TKP’den Kemalist iktidarı desteklemesini istedi. 37’de, halkevlerinde TKP’lilerin legal siyaset yapmasına izin verildi. 51’e kadar Hüsnü ve TKP’ye böyle bir ayrıcalık tanınacaktı.

Nazım, biraz daha hevesli, ve kendine has bir devrimciydi. Belki bir miktar daha gözü kara bir eleştirmendi de. Kendisine nefret besleyenler onu ne kadar Rus yalakası, Sovyet ajanı olarak hatırlasalar da ikinci evi Sovyetler Birliği’ni, "İvan İvanoviç Var Mıydı, Yok Muydu?" isimli tiyatro eserinde cesurca eleştirmiş, bu eser 57’de Kruşçev tarafından yasaklanmıştı. Dönemin diğer pek çok sosyalisti gibi başta milliyetçiydi. Çürüğe ayrılana kadar bahriye öğrencisiydi. Faruk Nafiz, Yusuf Ziya ve Vala Nureddin’le beraber Kurtuluş Savaşı’na katılmak için İnebolu’da, Ankara’nın iznini beklerken Almanya’dan gelmiş, kendileri gibi Ankara’dan izin bekleyen sosyalist gençlerle tanıştılar. Sosyalizme burada ilgi duymaya başladı Nazım.

Gençlerin Misak-ı Milli’yi ilk tanıyan ülke olmasından bahsettiği Sovyetler Birliği’ne öyle merak duymuştu ki, Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’ne eğitim almaya gitti. Ekim 1924’te TKP kararıyla Türkiye’ye döndü. Ocak 1925’te Şefik Hüsnü’nün Beşiktaş’taki evindeki kongreye katıldı. Takrir-i Sükun’la 15 yıl ceza yiyince tekrar SSCB’ye kaçtı.

1926’da TKP’nin Viyana’da toplanan kongresinde başlayan anlaşmazlık, 28’de Nazım’ın Türkiye’ye dönmesiyle daha da keskinleşti. Atamayla belirlenen parti yönetiminin feshedilerek, seçimle belirlenmesinin taraftarıydı Nazım. Ayrıca Şefik Hüsnü ve etrafındaki kadro, Kemalist mücadelenin anti emperyalist karakterini göz önünde bulundurup ilericiliğinden dolayı desteklemeye devam ederken, Nazım ve arkadaşları Türkiye’de burjuvazinin ilericiliğini yitirdiğini savunuyorlardı. Onlara göre artık sosyalist devrim mücadelesi başlamalıydı. Bu grup, 1929’da, Pendik yakınlarındaki Pavli adasında bir kongre düzenledi. Kendi merkez komitelerini kurup bu komiteyi Komintern’e bildirdiler. Oysa Şefik Hüsnü, zaten Komintern Yürütme Kurulu'nun bir üyesi olarak Komintern'in politikalarını temsil ediyordu.

Komintern, Nazım'ın kurduğu merkez komiteyi, yeni TKP merkez komitesi olarak tanımak şöyle dursun, bu komitenin Şefik Hüsnü'ye bağlı kalmasını istedi. Bir nevi, "Türkiye'deki durumdan haberimiz var. Haklı olan Şefik Hüsnü'dür" diyordu.

1927 Sanayi Sayımı’na göre ülke nüfusu 13,5 milyondu. Sanayi işçisinin sayısı, 257 bin kadardı ve çoğunlukla tek bir işyerinde, 3, 5 kişi çalışıyordu. 39’da istihdamın sektörel dağılımına göre etkin işgücünün %86,7’si tarımda, 8’i sanayide çalışıyordu. Türkiye, hala son derece baskın bir halde köy üretiminin ve feodal ilişkilerin ağırlıklı olduğu bir ülkeydi. Sosyalist devrim mücadelesi için çok önemli silahlar olan grev, sendikacılık v.b şeyler, henüz işçilerin çok yabancı olduğu şeylerdi.

Yani, burjuva demokrasisinin atması gereken son birkaç adım vardı. İşçi sınıfının belirleyici, hakları için savaşan, sınıf bilincine sahip bir güç olması için 27 Mayıs darbesinin gerçekleşmesi gerekecekti. Sınai kapitalizme geçiş, izinsiz sendikalaşma hakkı, gazete ve dergi yayınlama ve grev hakları, işçiye anca 1961 Anayasası’yla tanınacaktı. Şefik Hüsnü ve Komintern, haksız sayılmazdı.

Anlaşmazlık, dönemin sosyalistlerinin kutuplaşmasının, Türkiye tarihini asla tam olarak bilemeyeceğimiz bir ölçüde değiştirmesiyle, Türkiye sol tarihindeki yeriyle, teorik zeminiyle o kadar ilginçti ki, yirmi yıl sonra meclis hala bu konuya dikkat çekiyordu.  19 Kasım 1951’de yapılan gizli toplantıda meclis bu konuya eğiliyordu. Komünizmin ülke için yarattığı "tehdidin" tartışıldığı konuşmada Şefik Hüsnü’ye ve Nazım’a hem ayrı ayrı yer veriliyor, hem tartışmalarına paragraf açılıyordu. Askeri Yargıç Şevki Mutlugil, "Huzurunuza, komünizmin aziz yurdumuza ika etmek yolunda olduğu fenalıkları belirtmek vazifesiyle çıkmış bulunuyoruz" diye başlattığı toplantıda ‘’Türkiye Komünist Partisi - bugün de olduğu gibi - esas itibariyle emekçi sınıfını ele almış, münevver kitleyi ve okulları oldukça ihmal etmekte idi. Emekçi yanında münevver kitle ve okulları da ele almak fikrinin mücahidi Nazım Hikmet olmuştur. Doktor Şefik Hüsnü ile aralarının ilk defa söker renk olması da bu arzu ve ısrarından ileri gelmiştir’’ diyordu.

İleride  Mutlugil, Abidin Nesimi’nin, Alaattin Hakgüder’e yazdığı mektubu okudu; "O devirlerde Cumhuriyet Bayramında siyasî suçlar için bir af ilânı mevzubahis idi. Partinin kurulması gecikecek olursa bu takdirde hapiste ve sürgünde bulunan Nazım Hikmet, Kerim Sadi, Hamdi Şamilof, Doktor Hikmet serbest kalacaklardı. Böyle bir merkezi siyasî partinin, yani içine Nazım Hikmet'i, Kerim Sadi'yi, Şefik Hüsnü'yü, Hamdi Şamilof'u alacak bir partinin o zaman kurulmasına maddeten imkân yoktu. Zira Nazım Hikmet, Hamdi Şamilof, Mustafa Börklüce, Hüsamettin Özdoğu  arkadaşların partiden çıkarılmalarının sebebi, vaktiyle Doktor Şefik Hüsnü beyin bunları sırasıyla Komintern’e, bunlardan bir kısmının Stalin'e muhalif olan Birkelimmof Grubu ile ve diğer bir kısmının Türkiye Polisi ile işbirliği ettiklerine dair sunduğu rapordur.

İşte bu sebeplerden ötürü aziz kardeşim Nazım Hikmet'le, Şefik Hüsnü'nün aynı arabada koşulmalarına imkân yoktur."

Bu mektubun okunmasındaki amacın, antikomünizm propagandası yapmak olduğunu göz önünde bulundurmak gerekse de, mektup gerçektir.

Yorumlar (0)
12
parçalı az bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 15 36
2. Fenerbahçe 14 32
3. Trabzonspor 14 31
4. Göztepe 14 26
5. Samsunspor 15 25
6. Beşiktaş 14 24
7. Gaziantep FK 14 22
8. Kocaelispor 14 18
9. Başakşehir FK 14 16
10. Alanyaspor 14 16
11. Konyaspor 14 15
12. Çaykur Rizespor 14 14
13. Antalyaspor 14 14
14. Kasımpaşa 14 13
15. Eyüpspor 14 12
16. Kayserispor 14 12
17. Gençlerbirliği 14 11
18. Fatih Karagümrük 14 8
Takımlar O P
1. Pendikspor 15 32
2. Bodrum FK 15 30
3. Amed SK 15 29
4. Esenler Erokspor 15 28
5. Erzurumspor FK 15 26
6. Çorum FK 15 25
7. Iğdır FK 15 25
8. Serik Belediyespor 15 25
9. Bandırmaspor 15 23
10. Van Spor FK 15 21
11. Boluspor 15 20
12. Sivasspor 15 20
13. Sakaryaspor 15 19
14. Keçiörengücü 15 18
15. İstanbulspor 15 15
16. Ümraniyespor 15 15
17. Sarıyer 15 14
18. Manisa FK 15 13
19. Hatayspor 15 5
20. Adana Demirspor 15 2
Takımlar O P
1. Arsenal 14 33
2. Manchester City 14 28
3. Aston Villa 14 27
4. Chelsea 14 24
5. Crystal Palace 14 23
6. Sunderland 14 23
7. Brighton & Hove Albion 14 22
8. Manchester United 14 22
9. Liverpool 14 22
10. Everton 14 21
11. Tottenham 14 19
12. Newcastle United 14 19
13. Brentford 14 19
14. Bournemouth 14 19
15. Fulham 14 17
16. Nottingham Forest 14 15
17. Leeds United 14 14
18. West Ham United 14 12
19. Burnley 14 10
20. Wolverhampton 14 2
Takımlar O P
1. Barcelona 15 37
2. Real Madrid 15 36
3. Villarreal 14 32
4. Atletico Madrid 15 31
5. Real Betis 14 24
6. Espanyol 14 24
7. Getafe 14 20
8. Athletic Bilbao 15 20
9. Rayo Vallecano 14 17
10. Real Sociedad 14 16
11. Elche 14 16
12. Celta Vigo 14 16
13. Sevilla 14 16
14. Deportivo Alaves 14 15
15. Valencia 14 14
16. Mallorca 14 13
17. Osasuna 14 12
18. Girona 14 12
19. Levante 14 9
20. Real Oviedo 14 9

Gelişmelerden Haberdar Olun

@