17.06.2020, 09:29

Küçük Dev Kadın; ADİLE NAŞİT 

Aileden sanatçıydı.

Her kuşaktan hayranları olan mükemmel bir oyuncuydu Adile Naşit.

Beyazperdenin de en çok sevilenlerindendi.

"Hababam Sınıfı''nın Hafize Ana’sı, "Aile Şerefi’'nin Emine'si, "Neşeli Günlerin Saadeti, Münir Özkul’un hafızalara kazınan hitabı “Bak beyim”i ile "Bizim Aile'’nin Melek Anne'si, "Gülen Gözler"in Nezaket Hanım'ı, "Görgüsüzler"in Halime'si, Kemal Sunallı "Kibar Feyzo''nun Sakine Bacı’sı, "Davaro"nun da Hamo Ana, "Şabaniye"nin de Hatice'siydi.

"Namuslu"da da Şener Şen'in Kaynana'sı!..

TV'deki “Uykudan Önce”nin “Masalcı Teyze”siydi.

80’lerde binlerce “Kuzucuk"a sahip olmuşmuştur.

Seslendiği çocukların isimlerini sayarak başladığı Uykudan Önce’nin 1981’deki ilk bölümüne kaybettiği oğlu Ahmet’in ismini anarak başlamıştı.

****

Sibel Öz hayatını yazdığı "Oyuncu-Yeşilçam Yıldız Sisteminde Bir Anti-Yıldız: Adile Naşit"kitabında şöyle söz eder milyonların sevgilisinden;

"Kanında 'oyuncu'luk olan bir sahne sevdalısı Adile Naşit...

Dış görünüşüyle klasik 'yıldız' standartlarına taban tabana zıt sayılsa da oyunculuğuyla, sahneye/rollere hâkimiyetiyle, duruşuyla yıldızlaşmış bir isim olan Adile Naşit!

Hiç başrol oynamasa da yıldız sisteminin dışında bir 'anti-yıldız' olan; 'çarpık bacakların ve bücür boyunla asla başarılı olamazsın' denilse de önce kendini, sonra seyircisini yaratmayı başaran; hafızalarda anne rolleriyle yer etmesine rağmen aslında “başka türlü” bir oyuncu olabilecek isim o!"

Adile Naşit'in yaşamında şöhret amaç değil, adeta emek süreciyle seyircinin verdiği bir paye olmuş, seyircinin gönlünde başka türlü yıldızlaşmıştır!..

****

Sinemada tek ödülü, Altın Portakal'dır.

1976’da 13. Antalya Altın Portakal Film Festivali’ndendir.

Hülya Koçyiğit ve Uğur Dündar ile rol aldığı Atıf Yılmaz'ın yönettiği "İşte Hayat" filminde başrolde olmamasına rağmen, ‘En İyi Kadın Oyuncu’ seçilmiştir!

Kahkahaları meşhurdu ama dramatik bir yaşam öyküsüne sahipti.

14 yaşındaki oğlu, Adile Naşit'in İzmir'de turnede olduğu bir sırada hayatını kaybetmişti.

O gece acısına karşın sahneye çıkmıştı.

Batılılar der ya; The show must go on-Gösteri devam etmeli!.."

Oğlunun öldüğü gün, doğum günüydü de bir daha asla kutlamayacağı.

Herkesin sevgilisiydi, neşe kaynağıydı ama rol yapıyordu resmen yaşamında artık.

Çevresini mutlu etmeye adanmış bir hayattı onunki.

Acısını yüreğine gömmüştü!

Şöyle tarif ederdi o acıyı :

“Biz ana, baba, çocuk değildik. Üç tane dosttuk. Güzel bir arkadaştık. Ölümüne hazırlamıştık biraz kendimizi. Açık kalp ameliyatıydı geçirdiği. Ve yaşayamadı. Ondan sonraki beş sene benim için inanılmaz acılarla dolu. Elbette eşim Ziya Bey için de.

İşte sonra kuş, köpek, bebek böyle oyuncaklara tutkun olduk. Balıklar yaşadı, köpek kör oldu, çiçekler büyüdü böyle gidiyor yaşamın geri kalan kısmı.

Sahne korkunç bir oyalanma oldu benim için. Ama, korkularım, ürkekliklerim gün geçtikçe daha da bir arttı. Özlemler değişti. Yaşamdaki amaçlar bir başka türlü oldu galiba. Yine de sevinecek, mutlu olacak şeyler bulabiliyor insan her türlü acıya rağmen.”

13 Eylül 1980 tarihli SES Dergisi'ne samimiyetle verdiği röportaja yer verelim(Deşifre eden: Asiye Hande Nur Başar

-Adile Hanım yıllardır vazgeçmediğiniz oyunculuk tutkusu nasıl bir tutkudur?

Ben başka hiçbir şey görmedim ki. Tiyatroda doğduk Selim’le ikimiz. Kulislerde, tiyatronun ta içinde büyüdük. Babamızdan gelen bir tutku tiyatroculuk. Ayrıca çok sevdiğim bir iş.

-Hiç canınız sıkılıp da bu sahnelerden kurtulayım, evimin bir köşesinde yün öreyim diye aklınızdan geçmiyor mu?

Hayır, ‘geçmiyor’ diyebilirim. En çok yorulduğum, bunaldığım zamanlarda evimin bir köşesinde oturayım diye kafamdan geçiririm. Ama öylesine çabuk geçer ki bu duygu, hemen sahneyi özleyiveririm.

-Peki provalar, geceleri oyun ve bunun ardında evde yapılması gereken yığın iş kalıyor. Bunların altından nasıl kalkabiliyorsunuz?

Genellikle yapılacak işim pek olmuyor. Eskiden yemekleri ben yapardım. Şimdi kocam yapıyor. Mutfağa girmiyorum bile. Bir tek çamaşırları yıkamak kalıyor, onu da ben yapıyorum artık yüzsüzlük olmasın diye. Diğer işler ise, ortaklaşa düşe kalka gidiyor.

-İnsan ilişkilerinden ve aşktan söz etsek. Örneğin kaç kez âşık oldunuz? Aşık olduğunuz zaman neler hissettiniz?

Galiba ilk kez kocama, gerçekten âşık oldum. Senelerdir beraberlik yürüdüğüne göre, aşk sonradan sevgiye ve dostluk haline dönüştü. Kocam benden yirmi yaş büyüktür ve hep beni kollamış korumuştur bugüne dek. Aşık olmak duygusuna gelince, kötü bir şey aşk. Hüsranı, gözyaşı bol bir iş. Duyguların tümü pır-pır ediyor ya insanın içinde, ya sonrası ne oluyor? Hüsrana uğramayı sevmiyorum.

-‘Ağlamak güzeldir’ derler. Sık sık ağlar mısınız? Ya da ağlamayı sever misiniz?

Bayılırım. Öylesine çabuk boşalır ki gözümden yaşlar, ben bile şaşırıyorum. Galiba yaşantımın içinde tüm olayları bütün yoğunluğuyla yaşadığım için böyle. Bir olay bir başkasını anımsatıyor ve bir zincir halinde yürüyüp gidiyor kafamın içinde olaylar. Örneğin filmlerde hiç zorluk çekmem ağlama konusunda. Kafamın bir köşesine sıkışmış, atamadığım, söyleyemediğim olayları anımsar ağlayıveririm.

-Demek ki sıkıntılarınızı pek dışarıya vurmuyorsunuz ve bundan ötürü de zaman zaman mutsuz olduğunuz söylenebilir mi?

Mutsuzluğun yanı sıra, sağlığım korkunç derecede bozuluyor. Tansiyonum düşüyor ve hasta bir kadın oluyorum. Mutsuzluk ayrı. Her insanın çok canının sıkıldığı bunaldığı zamanlar vardır. İşte öylesine bir şey oluyor.

-Kadınlık sizce nedir?

Çok önemi benim için. Hanımlığı, sevecenliği olmalı kadının. Evini sevmeli. işi varsa işini sevmeli ve ilişkilerini güzel tutmalı kocasıyla, dostlarıyla. İşte bütün bunları bilebilen bir kadın, bence kadınsı ve hanımlığı yapabilen bir kadın oluyor.

-Çok güzel bir kadın olmak ister miydiniz?

İsterdim. Hiçbir zaman kendimden memnun olmamışımdır. Giydiklerimin bana yakışmadığını düşünürüm. Makyaj yaparım, örneğin bir filmin galasına gitmek için, “Aman ne olmuşsun böyle” desinler, gözlerim dolar koşar banyoya yıkarım suratımı.

-Biraz komplekslerinizi anlatmış oluyorsunuz böylece?

Elbette. Giydiklerimi hiç yakıştırmam kendime dedim. Her zamankinden biraz daha şık giyinsem “Aman ne güzel olmuşsunuz Adile abla…” desinler mahvolurum. ‘İşte bana acıyorlar, onun için iltifat ediyorlar.’ diye. Son zamanlarda denize giremez oldum. dehşetli utanıyorum. Bu son yolculukta ya bir, ya da iki defa denize girdim. Hiç kimsenin ısrarı beni kandıramadı. etrafımda benim yaşımdaki kadınlar örtüler içinde oturup beni seyrettikçe, iyice kötü oluyorum, Hepten vazgeçiyorum. Aşağılık kompleksi bunlar tabii ki.

-Korkak mısınız?

Müthiş. Birisi pat desin ölebilirim. Hemen tansiyonum düşer. Yataklara serilirim. Çok korkak büyüdüm. Küçükken bir gök gürültüsünde hepimiz öleceğimize inanırdık. Ailecek yatağın üzerine çıkar son dualarımızı yapardık sabahlara kadar. Sonra babamız bizi çok korkuturdu. Odada yaramazlık yapmayalım diye anahtar deliğinden duman üflerdi odanın içine. Ben ve Selim, oturduğumuz yerde korkudan çişimizi yapardık. Hep böyle ruhlar, ölüler, gök gürültülerinin bizi öldürecekleri korkusuyla büyüdük.

-Sizi en fazla kızdıracak, yerinizden hoplatacak olay ne olabilir?

Öylesine çok ki. Yukarıda da söylediğim gibi, kızgınlığımı açık açık belli etmiyorum. Ama, kırılıyorum. Örneğin, tiyatroda akşama kadar elleri donarak yerleri süpüren çocuğa “Haydi git de bana bir paket sigara al” deyiverenlere sinirlenmemek olası değil. Yüreğimin içinden bir şey cızlayıveriyor o zaman. Belki ağlıyorum, görmemezliğe geliyorum falan…

-Kıskanç mısınız?

Bilmiyorum. Ama iş konusunda kesinlikle kıskanç değilim. Arkadaşlarımın en iyi işi yapmaları beni sevindiriyor. Dostlarımı kıskanıyor olabilirim. Çok sevdiğim bütün sırlarımı, dertlerimi anlattığım bir dostum benim dışımda başka bir dost bulup, benden yavaş yavaş ayrılırsa işte o zaman sezdirmeden kaçmayı seçiyorum. Kırgın oluyorum. Eğer kıskançlık buna deniyorsa böylesini yaşıyorum ben içimde.

-İşiniz, sıkıntılarınızı bir ölçüde olsa hafifletmiş olmalı.

Evet. Sahne korkunç bir oyalanma oldu benim için. Ama, korkularım, ürkekliklerim gün geçtikçe daha da bir arttı.

-Özlemlerinizin, keyiflerinizin eski tadı kaldı mı?

Özlemler değişti. Yaşamadaki amaçlar bir başka türlü oldu galiba. Yine de sevinecek, mutlu olacak şeyler bulabiliyor insan her türlü acıya rağmen.

-Ölmekten korkuyor musunuz?

En büyük korkum. Aklıma getirdiğim an her tarafım titriyor.

Röportaj Ustası Gazeteci Leylâ Umar’dan da alıntılayalım:

“Sezen Aksu ve Müjde Ar, Adile’nin en yakın dostlarıydı. Erol Simavi, Sezen’le Müjde’nin emrine verdiği arabasıyla Adile’yi Paris’e götürmelerini ister. Çünkü Adile’nin uçağa binmesi imkânsızdı. Bu iki genç kadın bütün programlarını iptal etti; Adile’lerini önemsiz bir hastalık geçirdiğine inandırarak Paris’e götürdüler. Orada aylarca bir anne şefkatiyle Adile’ye baktılar. Ümit kalmadığını öğrenince hayatlarının en iyi rollerini oynaya oynaya İstanbul’a getirdiler.”

11 Aralık 1987’de, 

57 yaşında bağırsak kanseri sebebiyle hayata veda etti 

Adile Naşit.

Meslektaşı merhum tiyatro sanatçısı 

Gazanfer Özcan vefat haberini verdiği konuşmasında şunları paylaşır; “Adile Hanım, doğduğu günden vefatına kadar şanssız bir insandı.

Hep güldürdü, kendi gülmedi, hiç gülmedi, gülüyor gibi gözüktü; tabii ki zaman zaman tebessüm etti ama o bilindiği gibi her dakika kahkahalar atan, neşe içinde mutlu bir insan değildi.

Sadece çevresindekileri mutlu görmeye, onları mutlu etmeye çalışan bir insandı.”

****

Bize çok benzerdi 

Adile Naşit .

Bizi bize "en iyi" anlatandı!

Sinemada neyse gerçek hayatta da aynı Adile Naşit'ti!

Onu hiç unutmadık, yüreğimizde sakladık. 

Anımsadığımızda güldük, gülümsedik.

Zaman zaman içimizi burktu. 

Sevgi dolu kişiliğine hayran olduk.

Son filminin son repliği de çok anlamlıydı; "Sevenlerim beni hep gülerek ve neşeyle hatırlasın...

Adile Naşit'in bugün doğum günü!

İyi ki yaşadı...

Gülerek ve neşeyle anımsıyoruz!..

Emeğine, bıraktığı izlere 

ve sanata eklediği renklere saygıyla...

İyi ki doğdun iyi ki

Küçük Dev Kadın!..

Yorumlar (0)
12
parçalı az bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 15 36
2. Fenerbahçe 14 32
3. Trabzonspor 14 31
4. Göztepe 14 26
5. Samsunspor 15 25
6. Beşiktaş 14 24
7. Gaziantep FK 14 22
8. Kocaelispor 14 18
9. Başakşehir FK 14 16
10. Alanyaspor 14 16
11. Konyaspor 14 15
12. Çaykur Rizespor 14 14
13. Antalyaspor 14 14
14. Kasımpaşa 14 13
15. Eyüpspor 14 12
16. Kayserispor 14 12
17. Gençlerbirliği 14 11
18. Fatih Karagümrük 14 8
Takımlar O P
1. Pendikspor 15 32
2. Bodrum FK 15 30
3. Amed SK 15 29
4. Esenler Erokspor 15 28
5. Erzurumspor FK 15 26
6. Çorum FK 15 25
7. Iğdır FK 15 25
8. Serik Belediyespor 15 25
9. Bandırmaspor 15 23
10. Van Spor FK 15 21
11. Boluspor 15 20
12. Sivasspor 15 20
13. Sakaryaspor 15 19
14. Keçiörengücü 15 18
15. İstanbulspor 15 15
16. Ümraniyespor 15 15
17. Sarıyer 15 14
18. Manisa FK 15 13
19. Hatayspor 15 5
20. Adana Demirspor 15 2
Takımlar O P
1. Arsenal 14 33
2. Manchester City 14 28
3. Aston Villa 14 27
4. Chelsea 14 24
5. Crystal Palace 14 23
6. Sunderland 14 23
7. Brighton & Hove Albion 14 22
8. Manchester United 14 22
9. Liverpool 14 22
10. Everton 14 21
11. Tottenham 14 19
12. Newcastle United 14 19
13. Brentford 14 19
14. Bournemouth 14 19
15. Fulham 14 17
16. Nottingham Forest 14 15
17. Leeds United 14 14
18. West Ham United 14 12
19. Burnley 14 10
20. Wolverhampton 14 2
Takımlar O P
1. Barcelona 15 37
2. Real Madrid 15 36
3. Villarreal 14 32
4. Atletico Madrid 15 31
5. Real Betis 14 24
6. Espanyol 14 24
7. Getafe 14 20
8. Athletic Bilbao 15 20
9. Rayo Vallecano 14 17
10. Real Sociedad 14 16
11. Elche 14 16
12. Celta Vigo 14 16
13. Sevilla 14 16
14. Deportivo Alaves 14 15
15. Valencia 14 14
16. Mallorca 14 13
17. Osasuna 14 12
18. Girona 14 12
19. Levante 14 9
20. Real Oviedo 14 9

Gelişmelerden Haberdar Olun

@