25.05.2022, 11:37

Azınlıklaştırma ve Ötekileştirme Süreçlerinde “Her Kuş Kendi Sürüsüyle Uçar” Duygusu (2)

"Her Kuş Kendi Sürüsü ile Uçar"

Bu söz bana ait olmadığından tırnak içine aldım. Kime ait olduğunu da yazının devamında öğreneceksiniz.

Bir şehirde sayısı az olan ve yalnız kalmış, ama dürüst ve çalışkan bir aşiretin hikayesini çok kısa olarak size anlatmaya çalışacağım.

Önceden de yazdığım gibi 1980 Haziran ayında Diyarbakır’da Merkez Jandarma

Komutanı göreve başlamıştım.

Bölgenin önde gelen kanaat önderleri ve aşiret liderleri yavaş yavaş ziyaretime gelmeye başlamışlardı.

Ben de bir ay sonra iade ziyaretlerine başlamıştım.  Böylece bölgenin kanaat önderleri ile tanışma şansım olmuştu.

Ziyaretime hemen hemen en son olarak hikâyesini yazacağım küçük bir aşiretin lideri geldi. Bu aşiret önderinin İsmini bana daha önceden ilgililer bir nedenle söylemişlerdi, ama hakkında fazla bir bilgim yoktu.

Sanıyorum bir çarşamba günüydü, öğleden sonra merkez karakol komutanı odama gelerek ziyaretime "Ölmezler" aşiretinin ağasının geldiğini söyledi.

Ben de kendisine buyursun gelsin dedim.

Geldi.

Baktım giyimi, kuşamı temiz, takım elbiseli ve pırıl pırıl, konuşmasına dikkat eden ve de ölçülü konuşan birisi.

Karakol komutanı ziyaretçiyi bana tanıtırken“ Şeyhmus Ağa” diye tanıttığı için ben de kendisine Şeyhmus Ağam diye hitap etmeye başladım.

Kendisine çay söyledim. Çayı birlikte içtik. Sigara içmiyordu. Zaten ben de içmiyordum.

Çok sıcak bir sohbetimiz oldu. Sohbetin bir yerinde;

-Yüzbaşım siz Erzincanlı’sınız değil mi diye sordu.

Evet dedim. Baktım köyümün adını da söyledi. Dikkatimi çekti.

-Nereli olduğumu kime sorsan kolayca bilinir de, köyümün adını nereden biliyorsun Ağam dedim.

-Erzincan’da bir dostum var ona telefon ederek sordum ve öğrendim. Öğrendikten sonra da ziyaretine geldim dedi.

Ben de hoş geldin, çok memnun oldum dedim.

O zaman ben de seni tanıyayım Ağam dedim.

-Biz Türkmeniz ve Aleviyiz. Burada Diyarbakır genelinde küçük bir aileyiz. Tüm ailemiz büyük küçük birlikte çalışarak zamanla buralardan arazi aldık. Oturduğumuz evler de kendimize ait. Bir de küçük bir çırçır fabrikamız var.

Az da olsa fabrikamızda hayvan yemi de üretiyoruz. Ayrıca tarlalarımızda çiftçilikte yapıyoruz.

Sohbetimiz biraz uzun sürdü.

-Çok memnun oldum ağam, bundan sonra seni yine beklerim. Bir sorun olursa beni ararsın deyip, ziyareti bitirdik.

O günlerde emniyet üst yönetimden bir müdür ve sıkıyönetimden bir rütbeli ziyaretime gelmişti. Bölge halkı hakkında bana çok kısa bilgi vermişlerdi. Sıra Ölmezler ailesine gelince, bu aile Alevidir. Bunlara dikkat edin demişlerdi. O zaman ne demek istediklerini tam olarak anlayamamıştım. Sadece dinleyip göndermiştim.

Bu görüşmelerden bir ay kadar sonra Şeyhmus Ağaya iade ziyaretine gittim. Kahvesini içtim.

Kahvesini çok beğendiğimi söyledim. Gerçekten bu kahvenin tadını o güne kadar hiç bir yerde bulamamıştım. Telvesi bile çok güzel kokuyordu.

Kahveyi nereden aldığını sordum.

Cevap olarak:

-Bu kahveyi hiç bir yerde bulamazsın yüzbaşım, sadece yanımdaki Farisoğulları marketinde bu kahveyi bulabilirsin istersen sana da gönderirim dedi.

Teşekkür ettim,

Sohbetten sonra ayrıldım.

Yakınlığımız ilerledikçe beni arayıp, daha sık ziyaretime gelmeye başladı. Bana sorunlarını anlatır, ben de elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışırdım.

Günler aylar böyle geçerken,  bir gün Ağamız telefon ederek acil bir işinin olduğunu, mutlaka benimle görüşmek istediğini söyledi.

Hemen gel dedim.

Geldi.

Masamın karşısına oturttum. Baktım çok üzgün, sinirli, rengi de renk değil.

-Hayırdır Ağam neyin var dedim?

İç çekerek başladı anlatmaya.

-Yüzbaşım. Ben kendimi bildim bileli taşıma ruhsatlı tabanca taşırım. Ruhsatımı yenilemek için emniyete başvurdum. Ben ruhsatımı almayı beklerken, meğer taşıma ruhsatımı iptal etmişler, ikamette bulundurmaya çevirmişler.

Hâlbuki taşıma ruhsatı için hiç bir eksiğim yoktur.

Ama vermemişler.

Bunlar benim itibarımla oynamak istiyorlar.

Bakın ruhsatı haketmeyenlere ruhsat vermişler, benim ruhsatımı ise iptal etmişler.

Bu iptal işi benim çok ağrıma gitti. Derdimi size anlatmaya geldim dedi.

O bölgede taşıma ruhsatlı bir tabanca sahibinin gerçekten ayrı bir itibarı vardır. İptali ise devlet katında bir itibar kaybıdır. Ben de çok üzüldüm.

-Peki, ağam sebebi ne olabilir ki? Sana kasıtları nedir? Diye sordum.

-Komutanım, Biz hep CHP’ye oy veririz. Bir de Aleviyiz. Tek neden budur. Emniyet içerisinde belli bir gurup, bugüne kadar bize böyle engeller çok çıkarmıştır. O nedenle bu tavırları tamamen siyasidir dedi.

Sabırla ve dikkatle dinledim ve çok üzüldüğümü söyledim.

Biraz düşündükten sonra, eğer söylenenler doğruysa bu işe el atmaya karar verdim.

Kendisine bana biraz zaman tanımasını istedim ve kendisini arayacağımı söyledim.

Ağamız gittikten sonra karakol komutanı Güngör’ü yanıma çağırarak bu olayın doğru olup, olmadığının araştırmasını istedim.

Araştırma kısa zamanda bitirildi. Şeyhmus Ağamızın tüm dedikleri doğru çıktı. Bunun üzerine tahmini bir hafta sonra Ağamızı görüşmek üzere Jandarmaya davet ettim.

Geldi karşılıklı oturduk ve hal hatırdan sonra fazla beklemeden bana  “ bir gelişme var mı?” diye sordu.

Bende kendisine:

-Ağam siz kaç kardeş siniz? Çiftliğinize ve çiftliğinizdeki hayvanlara kardeşleriniz de ortak mı?

Ağamız;

-Diyarbakır’da yaşayan 4 erkek kardeşiz her şeye kardeşlerim de ortak dedi.

-iyi dedim, o zaman bu 4 kardeşin de nüfus cüzdanlarını yarın bana getir.

-Hayırdır komutanım ne yapacaksınız kardeşlerimin nüfus cüzdanlarını?

Hepinize taşıma ruhsatı alacağım dedim.

Şaşırdı.

-Yüzbaşım sen önce benim işim hallet, gerisi bırak dedi.

Şaka yapıyorum sandı. Hiç de öğle sandığı gibi şaka değildi. Çok ciddiydim. Ağam yarın çay içmeye bekliyorum. 4 kardeşin nüfus cüzdanı da yanında olsun diyerek ofisine gönderdim.

Ertesi sabah Ağamız nüfus cüzdanları ile birlikte geldi. Ama hala şaşkınlığı üzerinde.

Buyur otur dedim ve her zaman ki gibi karşıma oturttum. Kendisine bu sefer çay değil sabah kahvesi söyledim.

Gözlerimin içine hayretle bakarak, "Yüzbaşım siz bu işte ciddi misiniz?" diye sordu.

Çok ciddiyim dedim ve daha kahveler bitmeden Karakol Komutanı Güngör’ü çağırdım.

Ağamızın yanındaki evrakları Güngör’e teslim ettim.

Güngör’e,  bu işi bizzat sen takip et ve ilgili kişilere de çabuklaştırmalarını ve benim rica ettiğimi söyle. Bir aksilik olursa da beni ararsın talimatını verdim.

Artık görev yetkili bir kişiye verildi. Bekleyeceğiz ve sonucu göreceğiz Ağam dedim ve ayrıldık.

Günler geçiyor, ama Ağamız hala bu işin olacağına pek inanamıyor. Merak içerisinde ne olacağını bekliyor.

İşlemler de ilgili makamlarda bir engele takılmadan tıkır tıkır yürüyor.

Sonunda ruhsatların da çıkması çok sürmedi.Hiç bir sorun çıkmadan  işlemleri biten 4 ruhsatı da Asb. Güngör bana getirdi.

Ağamızı tekrar çağırdım, Güngör Asb. imza karşılığı ruhsatları Ağamıza teslim etti.

Olanlardan Ağamız pek memnun. Teşekkür etti ve bunu nasıl kutlayacağımızı sordu.

Ağamız içki ve sigara içmiyordu. Pek öyle şatafatlı yerlerde de görünmezdi.

Ne yapalım Ağam?  dedim.

Ağamız:

-Seninle Pilmen Lokantasında yemek yiyelim. Sen içki de içersin ama ben sadece yemek yerim dedi.

Ben de:

-Yok, yok öyle olmasın dedim. Cumartesi günü ben bir kaç arkadaşımı da yanıma alıp, senin ofisine geleyim. Hem de onlarla da tanışmış olursun. Güzel bir kebap ve yanında bolca salata ve ayran da olsun yeter dedim.

Kabul etti.

Giderken Farisoğulları kahvesini de unutma Ağam dedim.

Kalkmadan Ağamız kendisine teslim edilen ruhsatları cebine koyduktan sonra,  bana başlıkta yazdığım sözü o kadar duygulu ve inanarak söyledi ki, bu çok anlamlı sözü hiç unutmadım. Bu sözü bir kere  daha Ağamızın ağzından bana söylediği şekliyle yazıyorum.

Ağamız yüzünü tam olarak bana dönerek:

-Bak Yüzbaşım, “Her Kuş Kendi Sürüsü ile Uçar” dedi.

Ve ben bu sözü hiç unutmadım. Ne kadar doğru olduğunu hayatımda sayısız defa gördüm ve yaşadım.

Ağamız bu sözü söyledikten sonra, bana teşekkür edip ayrıldı.

Yemek sözünü yerine getirmek üzere,

Cumartesi günü bir yüzbaşı arkadaşımı ve de trafik müdürü Erzincan-İliç ilçesinden Kamil Özbaş’ı da yanıma alarak Ağamıza kebap yemeğe gittik.

Harika bir sofraydı. Evden de Diyarbakır usulü bir şeyler yaptırıp, getirtmişti.

Hepsi gerçekten enfesti.

Yemeğimizi arkadaşlarımız ve Ağamız ile birlikte ve güzel bir sohbetle yedik. Üzerine bir de Farisoğulları kahvesini içtik.

Ve ayrıldık.

Dışlanmanın ve azınlık psikolojisinin ve de bunun sonucu gelen dayanışma duygusunu bir kere daha görmüş ve bu olayda da bizzat yaşamıştım.

Ağamızı birçok arkadaşımla tanıştırdım.

Hepsi de çok sevdiler ve dost oldular.

Her konuda kendisine yardımcı oldular.

Yıllar sonra görüştüğüm ve karşılaştığım arkadaşlarım, hep Şeyhmus Ağamızı sorar O’nu ve o günleri anarız.

Hepsi sağolsunlar, varolsunlar.

Şeyhmus Ağamızla ilgili birçok anım var. Onları da fırsat bulursam başka bir yazımda anlatmaya çalışacağım.

Saygılarımla...

Lütfi ALGÜN

E.J.Alb.

***

Yazının ikinci bölümünü okuyunca günümüzün en güncel konusu: Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kemal KILIÇDAROĞLU’nun aday olmasında Alevi oluşunun etkisi daha iyi bir kavranıyor. Ülkede bir adayda aranacak özelliklerin hepsini taşıyan kişi eğer Alevi ise, ona oy vermek yerine zalime, haine, hırsıza ya da ne bileyim katile oy vermeyi tercih ederlermiş gibi sesler yükselmekte. Bunu en yakın zamanda Ahmet ŞIK söylemedi mi?

Ülkenin demokratım, cumhuriyetçiyim, ilericiyim veyahut bunları demeyip adaleti, kardeşliği, ülkenin birliğini savunuyorum diyenlerin dönüp de bir Aleviye oy vermem demesinin kabul edilebilirliği var mıdır? Nasıl kardeşlik, nasıl birlik? İnsan ne? Dindarlık açısından bile baksa kişi, en son ele alacağı yaklaşım değil midir mezhepçilik. Yani kişi ahlâklı, dürüst, çalışkan ve eline diline beline sahip ancak başka mezhepten diye oy verilmez de eli uzun dili kafir zalim, bir avuç insanı kalkındırıp toplumu yoksullaştırır ama benim mezhebimden oy veririm denirse samimi inanç kapısı kapalı dindardır. O olsa olsa dinci olur.

Kemal KILIÇDAROĞLU’nu politik olarak beğenmeyebilir kişiler, yetenek konusunda güven duymayabilir, sınıfsal çelişkiler açısından kendini temsil etmediği düşünülebilir ama mezhepsel yaklaşımla oy vermemek ülkeyi darlaştırmaktır. Ne diyor K. KILIÇDAROĞLU: “Dindarı, dinsizi, Türkü, Kürdü, Arabı, sağcısı, solcusu, liberali, milliyetçisi… 84 milyona, herkese; ülke elden gidiyor, birlikte olmak zorundayız, birlikte mücadele etmek zorundayız! Vatan bizim vatanımız, bayrak bizim bayrağımız.”

Gerek ülkenin yeniden zincirlerinden kurtarılması, bağımsızlığının sağlamlaştırılması, demokratlaştırılması, ne tek bir partinin ne de tek bir kişinin yapabileceği iş olmaktan çıkmış, “birimiz hepimiz hepimiz birimiz içine” dönmüş bu günde, Aleviyi kardeş saymamak, onunla yan yana durmamak, ülkenin altına dinamit koymak gibidir. Ülkeyi sarıp sarmalayan emperyalistlerle el ele Arap petrol şeyhlerine ait yeşil sermayesinin sağladığı bu dar kafalılığı aşmak Alevilere değil, bu fikri benimseyip içinde besleyenlere düşer. Çünkü günün sorunlarından kurtulmak için eski yalanlara sarılıp, sığınmak çözüm değil. İnsanlaşmayı hedef almak daha bizi birbirimize yakınlaştıracaktır.

Birgün gazetesinin 13.05.2022 tarihli sayısında TURAN ESER’e ait makalede bazı tespitleri buraya aktarıyorum: “Kadim bir inanç olan Alevilik “yol bir sürek binbir” düsturuyla, Alevilik yolunda var olan tüm farklılıkları ve sürekleri akıl, gönül, eşitlik ve çoğulculuk zemininde bir arada tutarak asırların yolculuğunu günümüze taşımıştır. İktidar merkezli ve devlet retoriğinin istismar argümanı olan ““Alili-Alisiz Alevilik” tartışması, Alevileri kendi içindeki süreklerin birbiriyle çatışmasını artırmak, Alevi toplumsal çoğulculuğunu parçalamak, zayıflatmak ve Alevileri farklı yapılar ve tanımlar altında homojenleştirmeyi hedeflemektedirler.

Sağduyulu Aleviler ve Alevi kurumları, iktidarın gündemindeki bu ayrıştırma gündemlerine sığınmaz. Diyanet ile teolojik zemininde değil, demokratik haklar, inanç özgürlüğü, laiklik ve hukuksal zemindeki gündemleri yaratarak tartışır. Çünkü Alevilerin eşit yurttaşlık ve eşit haklar mücadelesi ve talepleri hukukidir!

Alevi inançsal kimliğinin tanınması talebini ise, hukuk dışı yaklaşımlarla teolojik düzeye çekerek, Aleviliği tanımlama kibriyle, mezhep dayatmasına girişirler. Aleviliğin, devlet ve diyanet dini ile taban tabana zıt olduğu gerçeğinin üstünü örtmek için Şeyhülislamcı aklı günümüzde referans olarak kullanırlar.

Alevilerin dünyasında asla kabul görmeyecek olan laiklik karşıtı Diyanet’in medyatik resimler eşliğinde ve “Ali-Ehlibeyt” üzerinden “biz aynıyız” mesajı vermesi, tümüyle bir Emevi ve Muaviye aklının istismar ürünüdür. Aleviler asırlardır devlet diniyle “biz aynıyız” dememiştir. Devletin “biz” kavramındaki Makbul vatandaşı ve dininden olmamışlardır. Ama onların “katli vacip” diye tarif edilerek payına katliam, kıyım, asimilasyon ve ayrımcılık düşen ötekileri olmuşlardır.

Özetle ifade edecek olursak, Diyanet elini Alevilerden çekmelidir. Asimilasyon merkezleri kurmaktan ve Aleviliğin ne olup olmadığına dair, hakkı ve haddi olmayan teolojik tanımlara ve kırmızıçizgi dayatmalarından vazgeçmelidir.

Çünkü Alevilerin hak ve eşitlik talepleri, laiklik, hukuksal ve demokratiktir. Zor ve asimilasyon yolu ile çözülemez.”

***

Karşıtını yok ederek mutlu sona ermiş bir kral, imparator, sultan veya bir iktidar görülebilmiş midir? Sağlıklı ve üretken kafa karşısındakine tahammül edebilen ve ondan o olduğu biçimiyle yararlanabilendir. Kendine benzeten, benzetmeye zorlayan, olmadı yok etmeye çalışanın kendini de adaletsizliği içinde yok ettiği tarih ve yaşananlar göstermiştir.

***

Sevgiyle, sağlıcakla kalın…

Yorumlar (3)
Lütfi Algün 2 yıl önce
Çok beğendim. Teşekkür ederim.
Nimet Erdoğan 2 yıl önce
Kaleminize, Yüreğinize sağlık
Yaşanmışlıklar tam da bu değil mi
Seydali Aksoy 2 yıl önce
Eline sağlık başarılar diliyorum
17
parçalı bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 35 96
2. Fenerbahçe 34 89
3. Trabzonspor 35 58
4. Başakşehir 35 55
5. Beşiktaş 35 54
6. Alanyaspor 35 49
7. Kasımpasa 35 49
8. Rizespor 35 49
9. Sivasspor 35 48
10. Antalyaspor 34 45
11. A.Demirspor 35 44
12. Samsunspor 35 42
13. Kayserispor 35 41
14. Ankaragücü 35 39
15. Karagümrük 35 37
16. Konyaspor 34 36
17. Gaziantep FK 35 35
18. Hatayspor 35 34
19. Pendikspor 34 30
20. İstanbulspor 35 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 33 72
2. Göztepe 33 69
3. Sakaryaspor 33 57
4. Bodrumspor 33 56
5. Ahlatçı Çorum FK 33 56
6. Kocaelispor 33 55
7. Bandırmaspor 33 50
8. Boluspor 33 50
9. Gençlerbirliği 33 50
10. Erzurumspor 33 44
11. Manisa FK 33 40
12. Ümraniye 33 40
13. Keçiörengücü 33 39
14. Tuzlaspor 33 37
15. Adanaspor 33 36
16. Şanlıurfaspor 33 35
17. Altay 33 9
18. Giresunspor 33 7
Takımlar O P
1. Arsenal 36 83
2. M.City 35 82
3. Liverpool 36 78
4. Aston Villa 36 67
5. Tottenham 35 60
6. Newcastle 35 56
7. Chelsea 35 54
8. M. United 34 54
9. West Ham United 36 49
10. Bournemouth 36 48
11. Brighton 35 47
12. Wolves 36 46
13. Fulham 36 44
14. Crystal Palace 35 40
15. Everton 36 37
16. Brentford 36 36
17. Nottingham Forest 36 29
18. Luton Town 36 26
19. Burnley 36 24
20. Sheffield United 36 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 34 87
2. Girona 34 74
3. Barcelona 34 73
4. Atletico Madrid 34 67
5. Athletic Bilbao 34 61
6. Real Sociedad 34 54
7. Real Betis 34 52
8. Valencia 34 47
9. Villarreal 34 45
10. Getafe 34 43
11. Deportivo Alaves 34 41
12. Sevilla 34 41
13. Osasuna 34 39
14. Las Palmas 34 37
15. Celta Vigo 34 34
16. Rayo Vallecano 34 34
17. Mallorca 34 32
18. Cadiz 34 26
19. Granada 34 21
20. Almeria 34 17

Gelişmelerden Haberdar Olun

@