18.02.2020, 10:06

İzmirli Devrimciler

2019 yılı içinde ne çok arkadaşımız aramızdan ayrıldı.

Bu yılın yaz başında Mehmet Karcı, yaz ortasında Cemal Kıral, hemen sonra İbrahim Özmen gibi sol hareketin içinden gelmiş, orada iz bırakmış dostlarımız, mücadeleye nokta koyarak sonsuzluğa göçtüler.

Hayat böyle…

Toplumsal konularda insanların daha iyi yaşaması için mücadelenizi verip sıranız gelince bu dünyadan gidiyorsunuz.

Başka bir deyişle ya da Fergül Yücel’in tabiriyle “… halkın geleceği için güzel hayaller kuran insanlar…” Bu dostlar da öyle yaptı; kocaman bir mücadele geleneğini bizlere devrederek güzel atlarına binerek çekip gittiler…

Aralık ayının yağmurlu bir gününde bu dostların hikâyesini okumak düştü bize de….

Açtım, Fergül Yücel '2015' te yazdığı “İzmirli Devrimciler” kitabını bir kez daha okudum.

Yirmi beş devrimcinin kimi yerde coşkulu, kimi yerde yürek burkan hikâyesi var kitapta.

Anlattıkları kendi hikâyeleri ama aslında 1961-71 döneminin sözlü tarih çalışması adeta...

Ya da bir nevi sol’un tarihi….

Okuyunca ne çok dramlar yaşandığını, ne çok bedeller ödendiğini görüyorsunuz.

Kimi işinden olmuş, kimi hapis yatmış, aile dağılmış, yurt dışında mülteci olunmuş…

Üzerinden onlarca yıl geçtikten sonra bakınca şimdi birer anıya dönüşmüş…

Kimini hüzünlenerek, kimini gülümseyerek okudum…

Hepsinin hayatı birer roman tadında…

Örneğin, Cemal Kıral..

1932’de Bulgaristan’da doğmuş, ticaret lisesini bitirip muhasebecilik yapmış. İşci Partisi, TKP gibi partilerde yer almış; Maden-iş, Barış Derneği üyelikleri ile DİSK Bölge temsilciliği yapmış, kısaca bu gibi toplumsal örgütlenmelerde ya üyelik ya da yöneticilik görevi yapmış…

Koca bir hayat, bir dizi görev…

Bütün bu görevlerinde de sağ iktidarların hışmına uğramış…

Hapislere düşmüş, 12 Eylül döneminde yurt dışına kaçmak zorunda kalmış..

Bu arada yaptığı işlerin birçoğu akçeli işler…

Ama saf, temiz bir hayat…

Parayla pulla, yolsuzlukla yan yana gelmeyen bir yaşam..

Başkaları olsa…

Bu onurlu halka ihanet etmeyen yaşam, ne yazık ki kendini 2018 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi huzurevinde buluyor…

Parayla pulla ilişkisinin altını çizmemiz bundan..

Acaba başkaları olsaydı huzurevi yerine paralı pullu villalar, bakıcılarla çevrili bir yaşama kapı arlanmaz mıydı?

Muhtemelen olabilirdi.

Ama ne diyelim soldaki dostların kendilerinden önce halkın mutluluğunu düşünmesinin ceremesi bu olsa gerek diyelim ve konuyu kapatalım!

Sonuçta milyonları ayağa kaldıran lider, kendini dinlenceye alıyor sanki burada…

Kader…

Arkadaşım Talat Tatar’ la 2019 yılı başında yılların Cemal Abisi’ni ziyarete gittiğimizde aklımda yaşadığı bu görkemli geçmiş vardı…

Sonra kendi kendime “Bizim devletimiz iyi insanlara bedel ödetmeyi marifet sayıyor!” demiş ve susmuştum.

İzmirlilerin Cemal Abi’si ben bu yazıyı yazdığımdan birkaç ay sonra aramızdan ayrıldı ve gitti…

Başkaları için koşturmaktan kendine dönüp bakamayanlardan biri olarak…

****

Fergül Yücel, kitabında bu hayata ayna tutmuş, diğerlerinde olduğu gibi Cemal Kıral’la da çocukluğundan başlayan yaşamını, politik görüşlerinin detaylarını sormuş.

Çocukluğunu; Bulgaristan’dan gelişini, fabrikalarda çalışmalarını daha sonra bir işçi lideri olarak ön saflara geçişini.

Söyleşide söz bir ara 12 Eylül darbesinden kaçıp Atin’da kaldığı günlere gelmiş, büyük bir lider de olunsa kendi ülkesinden ayrılan birinin duyguları içindeki ‘insan’ devreye girmiş.

İçimi acıtan bölüm burası oldu:

Biliyoruz ki dünyada olduğu gibi bizde de özellikle 12 Eylül’de hatta şimdilerde bile politik nedenlerle gidenlerin çektiği yalnızlık duygusu, dostlarına, arkadaşlarına duyduğu sevgi açlığı mülteci olmanın en dayanılmaz yanıdır.

Nazım’da ki memleket hasreti gibi..

Anladığımız Cemal Kıral’da bu duyguyu yaşamış, 1980’li yıllarda Atina’da mülteci iken dostlardan, memleketten ayrı kalmak onu da kasıp kavurmuş.

O da bunu yenmenin yolunu dilini anlamadığı bu insanların arasına karışarak, onların gittiği kenar mahalle semtlerindeki kahvelere gitmede bulmuş…

Atina’ nı kenar semtlerindeki kahveler ona iyi gelmiş…

Çözüm müdür?

Belki de…

Aradığı sevgi ve insan sıcaklığı…

Zaten Cemal Kıral, “…insanları evvela sevgi insanı haline getirmek çok önemli.” …diyor, söyleşinin bir yerinde.

Devrimi sevgiyle bir araya getiren, o sıcaklığı herkesin yaşamasını isteyen bir koca yaşam Cemal Kıral’ın yaşamı…

Öğreneceğimiz o kadar çok şey var ki…

BİR BAŞKA HAYAT: VELİ LÖK

Kitap ilerledikçe ünlü ortopedi profesörü Veli Lök’ün öyküsü ile karşılaştım.

Veli Lök bir akademisyen ama aynı zamanda bir çok politik örgütlenmenin içinde yer almış..

1980 darbesi onu üniversiteden atıp 1402’lik yapmış.

Görüldüğü gibi ilerici olup, mutluluğu yoksullarla paylaşmak isteyen hiç kimse baskıdan, zulümden azade görülmüyor.

Hatta ailece bu tezgahı çalıştırıyor egemenler…

Hoca bir yandan kendi üniversitesinden haksız olarak atılmaya karşı kavgasını sürdürürken,

oğlu 1977’de İstanbul’da tutuklanıyor, işkence görüyor…

İşte bu olay Veli Hoca’nın hayatında yeni bir yol haritasına dönüşüyor.

Her kötü olayın iyi bir yanı vardır deriz ya…

Artık işkence ve insan hakları ihlalleri Veli Lök’ün radarına girmiştir.

Bu yüzden üniversitedeki çalışmalar, travmatoloji ve işkence üzerine yoğunlaşıyor..

Doçentlik tezi bile travma, kırık ve tedavileri üzerine…

Hatta işkencenin tespit edilmesinde gerekli olan ‘iğne biyopsisi’ ile ‘sintigrafi’ testleri de bu çalışmalar kapsamında Veli Hoca’ nın ilgi alanındadır artık.

Çünkü oğluna yapılan işkencelerden biliyor ki, eğer bu çalışmalar olmaz ise işkenceyi önlemenin olanağı yoktur.

Bu çalışmalar daha sonra Danimarka’da açılmış olan ‘İşkence kurbanlarına tedavi merkezi’ ne taşınıyor.

Bununla da kalmıyor Veli Hoca 1987’de İnsan Hakları Derneği İzmir kurucuları arasında yer alıyor.

Derneğin sonraki çalışmalarının içinde hep adı var….

Gördünüz mü bir oğul’ un başına gelenler bir babayı nerelere sürüklüyor.

Hem Veli hocaya, hem adını bilmediğimiz o güzel ‘oğul’ a bizler de teşekkür edelim…

BİR BABA KIZ HİKÂYESİ; MEHMET KARCI

Bir baba- oğul hikâyesinden sonra, bir başka aile hikâyesinde sıra.

1950 doğumlu eskinin Dev Genç’ lisidir Mehmet Karcı…

Uzun yıllar İnşaat Mühendisleri Oda başkanlığı yaptı.

Geçtiğimiz yılın ortalarında aramızdan sonsuzluğa göç etti.

Sonsuzluğa uğurladığımız anda kulağımda o muzip, her şeyle dalga geçen sesi vardı.

Onlarca binanın projesinde, yapımında emeği olanlardandı…

Hayat ona da son şakasını yaptı…

Biz gelelim Fergül Yücel’in kitabında anlattıklarına;

Bu kez sahnede Karcı ile kızı var.

Yıl 2013, Gezi Direnişi…

Herkes bu direnişe gitmek ister, bunlardan biri de Karcı’nın İstanbul’da evli olan kızıdır.

Ancak kızımızın küçük çocuğu vardır ve damat haklı olarak tedirgindir, çünkü gidenler

ya biber gazı yiyor, ya da tutuklanıyor.

Haliyle damat tedirgin, sözü de kızımıza geçmiyor ki… Kayınpederi Mehmet Karcı’yı arıyor.

Kızına ‘aman gitme, küçük çocuğun var, tutuklanırsın’ demesi için..

Şimdi bakalım baba nasıl bir tavır takınmış?

Karcı telefonu alır, öbür uçta kızı vardır, ona, Gezi’ye katılacaksa sıkı giyinmesini, ayağına spor ayakkabı giymesini söyledikten sonra; ama gene de ‘küçük bebeğin var gidip gitmemek sana kalmış,’ .

Şimdi, o damat ne dedi?

Bilemiyoruz!

Ama bizim bildiğimiz bizim devrimci dostlarımız inandığı doğrulardan kolay dönmediğidir...

Ne hikmetse…

Hayatla dalgasını geçen benim muzip arkadaşım, dostum, yılların Oda Başkanı Mehmet Karcı…

Hayat sana ne demeli ki…..

BİR BAŞKA AİLE HİKÂYESİ; MEHMET ÇAVUŞ, SELİM ÇAVUŞ, HATİCE ÇAVUŞ…

Başka bir aile hikâyesine gelebiliriz:

Sahnede Çavuş Ailesi var bu kez.

Bu aile topyekûn düzene muhaliftir, devrimci hareketin içindedir hepsi.

Bu aile, bildiğimiz toplumsal örgütlenmelerin çoğunda yer almış, hatta Ödemiş’ te, Söke’de yapılan köylü mitinglerine katılmış ve de bu örgütlenmeleri örgütlemiş bir aile…

Çavuşlardan üç Çavuş; Mehmet, Selim ve Hatice …

Ne güzel ağabeyler ve kızkardeş….

Gördünüz gibi hepsi azılı birer ‘anarşist’ sanırsınız!...

Oysa…

Çavuş ailesinden arkadaşım Mehmet Çavuş; bir tanısanız değil şiddet, bir kuşu bile ürkütmeye kıyamayanlardan biri olduğunu anlarsınız.

Ama iktidarlar aksini söylüyorsa ne yapacaksınız?

Gelelim aileye, peki bu aile kimdir?

Mehmet Çavuş, kızkardeş Hatice Çavuş, gene bir başka kardeş Selim Çavuş.

İşte kitapta anlatılan bu kardeşlerin hikâyesidir.

Aile, 12 Eylül zulmünden kaçmak için 1982’de Balıklıova’dan kırık dökük bir tekne ile Yunanistan’a kaçmak için yola koyulur.

İçinde üç kardeş var.

Tekne yolda bozulur ama zar zor Atina yerine Kiosk adasına varırlar.

Sonra Lavrion Kampı ve mülteci hayatlar…

Sonrası tam bir film tadında…

Şimdi bunu söylemek kolay o tarihte bu ailenin çektiklerini bir düşünün bakalım…

(Ama ben gene de Mehmet Çavuş’a ve Fergül Yücel’e olan dostluğumdan aldığım güçle, belki sizin adınıza da hakkımı kullanarak, hayatın bütün zorluklarına karşın nasıl olurda bu yaşananların bir filme dönüşmediğini sormak isterim.)

Şimdi soracaksınız nedir film olan?

Kardeşlerden Hatice, Atina’ da kalıyor ve Alaaddin Taş’la; Selim, Almanya’ ya gidiyor ve bir Almanla; Mehmet Çavuş ise bir Yunanlı ile evleniyor ve İsveç’ e yerleşiyor…

Aslında sonraki tarihlerde bu ailenin serüvenleri devam ediyor.

Başka yaşamlar, başka hayatlar bu insanların karşısına çıkıyor.

Görüldüğü gibi nerden nereye…

Sonrasında kitap başka öyküleri de barındırıyor. Çünkü kendisiyle söyleşi yapılan her devrimcinin hayatı başlı başına bir hikâye.

Ya işte böyle!

Eline-yüreğine sağlık Fergül Yücel !

Yorumlar (2)
Aydoğan Yavaşlı 6 yıl önce
Merak uyandırıcı, hoş bir yazı olmuş. Hüzün bahsi ise bizde kalsın.
Aydoğan Yavaşlı 6 yıl önce
Çok hoş ve merak uyandırıcı olmuş. Hüzün kısmı bize kalsın artık.
12
parçalı az bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 14 33
2. Fenerbahçe 14 32
3. Trabzonspor 14 31
4. Göztepe 14 26
5. Samsunspor 14 25
6. Beşiktaş 14 24
7. Gaziantep FK 14 22
8. Kocaelispor 14 18
9. Başakşehir FK 14 16
10. Alanyaspor 14 16
11. Konyaspor 14 15
12. Çaykur Rizespor 14 14
13. Antalyaspor 14 14
14. Kasımpaşa 14 13
15. Eyüpspor 14 12
16. Kayserispor 14 12
17. Gençlerbirliği 14 11
18. Fatih Karagümrük 14 8
Takımlar O P
1. Pendikspor 15 32
2. Bodrum FK 15 30
3. Amed SK 15 29
4. Esenler Erokspor 15 28
5. Erzurumspor FK 15 26
6. Çorum FK 15 25
7. Iğdır FK 15 25
8. Serik Belediyespor 15 25
9. Bandırmaspor 15 23
10. Van Spor FK 15 21
11. Boluspor 15 20
12. Sivasspor 15 20
13. Sakaryaspor 15 19
14. Keçiörengücü 15 18
15. İstanbulspor 15 15
16. Ümraniyespor 15 15
17. Sarıyer 15 14
18. Manisa FK 15 13
19. Hatayspor 15 5
20. Adana Demirspor 15 2
Takımlar O P
1. Arsenal 14 33
2. Manchester City 14 28
3. Aston Villa 14 27
4. Chelsea 14 24
5. Crystal Palace 14 23
6. Sunderland 14 23
7. Brighton & Hove Albion 14 22
8. Manchester United 14 22
9. Liverpool 14 22
10. Everton 14 21
11. Tottenham 14 19
12. Newcastle United 14 19
13. Brentford 14 19
14. Bournemouth 14 19
15. Fulham 14 17
16. Nottingham Forest 14 15
17. Leeds United 14 14
18. West Ham United 14 12
19. Burnley 14 10
20. Wolverhampton 14 2
Takımlar O P
1. Barcelona 15 37
2. Real Madrid 15 36
3. Villarreal 14 32
4. Atletico Madrid 15 31
5. Real Betis 14 24
6. Espanyol 14 24
7. Getafe 14 20
8. Athletic Bilbao 15 20
9. Rayo Vallecano 14 17
10. Real Sociedad 14 16
11. Elche 14 16
12. Celta Vigo 14 16
13. Sevilla 14 16
14. Deportivo Alaves 14 15
15. Valencia 14 14
16. Mallorca 14 13
17. Osasuna 14 12
18. Girona 14 12
19. Levante 14 9
20. Real Oviedo 14 9

Gelişmelerden Haberdar Olun

@