28.01.2023, 13:57

Cumhuriyetin 100. Yılında; “Geçmişten”, “Geleceğin Üniversitelerine” (1470-2023)

Türkiye’de çağdaş anlamda üniversitelerin kurulması ve gelişmesi, Avrupa’ya göre, oldukça geç dönemlerde başlamıştır. Güncel duruma gelinceye dek birçok aşamadan geçmiştir.

Dünyada üniversitelerin, geçmişten günümüze kurumsallaşması, başlıca üç aşama gösterir:

1. Orta Çağ Üniversiteleri: Geleneksel ya da skolastik üniversitelerdir.

2. Akılcılık Çağı Üniversiteleri: Klasik üniversitelerdir.

3. Dijital Teknoloji Çağı Üniversiteleri: Geleceğin üniversiteleridir.

Türk eğitim tarihinin üniversite kavramı ile ilişkisini, geçilen aşamaları incelediğimizde; etkin olan üç büyük devlet adamı bulunmaktadır: F. Sultan Mehmed, II. Mahmud, M. Kemal Atatürk).

  1. Fatih Sultan Mehmed ve Fatih Medresesi (1470)

1453 yılında İstanbul’u alan, “açık ve ileri görüşlü” bir kimse olan Fatih Sultan Mehmed (1432-1481) (Fotoğraf 1)’in 1470 yılında Fatih Medresesini kurması, ülkemiz açısından önemli bir başlangıç olmakla birlikte, sonraki dönemlerde yeterli ilerleme gerçekleştirilememiştir.

Bu dönemde, İstanbul’un bilim, sanat, kültür ve eğitim merkezi olması için çalışmalar önem kazanmış, yerli ve yabancı bilim ve sanat adamlarına büyük değer verilmiş, ülkenin ve dünyanın değişik yerlerinden bilim, sanat, yazın ve kültür insanları için İstanbul bir çekim merkezi olmuştur. Venedikli Gentile Bellini İstanbul’a gelerek F. Sultan Mehmed’in portresini yapmıştır (Fotoğraf 1).

Bu nedenle başlangıçta İstanbul’da 3 Medrese açılmıştır (Fotoğraf 2-4):

  1. Ayasofya Medresesi (1453),
  2. Zeyrek Medresesi (1453), daha sonra
  3. Fatih Medresesi (Sahn-ı Seman) (Dörderden, Sekiz Birim içerir) (1470) açılmıştır.

Fatih Medresesi, kütüphanesi, derslikleri, görev yapan dönemin “bilim” insanları ile Osmanlı döneminde, ülkenin en önemli kültür ve eğitim merkezi olmuştur. Fatih Medresesi, bazı yazarlarca İstanbul Üniversitesi’nin de başlangıcı olarak sayılmaktadır (1-3).

Fotoğraf 1. F. Sultan Mehmed portresi. Venedikli Gentile Bellini, 1480 yılında, İstanbul’da yapmıştır (Londra Ulusal Galeri).

Fotoğraf 2. Ayasofya Medresesi yapıları (Eski papaz odaları) (1453).

Fotoğraf 3. Zeyrek Medresesi (Eski Zeyrek Manastırı) (1453).

Fotoğraf 4. Fatih Medresesi (Sahn-ı Seman). Fatih Camii’nin iki yanındaki medrese yapıları18 yıl da yapılmış (1470).

Cerrahiyetü’l Haniyye

Bu dönemde, Amasyalı Hekim ve Cerrah Şerefeddin Sabuncuoğlu’nun, 1465 yılında Amasya’da “eski Anadolu Türkçesi” ile yazmış olduğu, renkli “minyatürler” içeren, Endülüslü Zahravi’den büyük ölçüde çeviri olan “Cerrahiyetü’l Haniyye” adli kitap, uluslararası alanda bilinen, Türk Tıp Tarihinin en önemli Türkçe yazılı kaynağıdır.

Şerefeddin Sabuncuoğlu, İstanbul’a giderek, “Cerrahiyetü’l Haniyye” adlı kitabını, F. Sultan Mehmed’e sunmuştur (Fotoğraf 5,6) (4-7).

Fotoğraf 5. Şerefeddin Sabuncuoğlu’nun, “Cerrahiyetü’l Haniyye” adlı kitabındaki eşsiz minyatürerinden birisi ve kendi otogafisi. (Paris Bibliotheque National Suppl.Turc. 693 numara, dağlama yöntemi).

Fotoğraf 6. Ünver S. Cerrahiyei Haniyye. İstanbul: Kenen Basımevi, 1939.

Entelektüel, eğitimli, batı ve doğu “yabancı dillerini” bilen bir kimse olan F. Sultan Mehmet sonrasında, Osmanlı devleti, dünyadaki ilerleme ve gelişmeler karşısında gerekli atılım ve dönüşümü yapamamıştır.

Örneğin, Osmanlının yıkılmasına yol açan şu nedenler ve gelişmeler belirtilebilir:

  1. Endülüs’n düşmesi (1492), Avrupalıların Osmanlıya yönelmesini kolaylaştırmıştır.
  2. Rönesansın başlaması (Yeniden doğuş) (1550) sonucu, entellektüel gelişme, bilimde, sanatta, eğitimde, düşünde yenileşeme ve matbaanın gündeme gelmesine karşın, Osmanlı Devleti, bu alanlarda çağın gerisinde kalmasının bedelini ağır ödemiştir.
  3. İpek yolu ticaretinin, deniz yoluna ve Afrika’nın güneyine yönelmesi (Ümit Burnu), Amerika’nın bulunması (1492), sonucu ipek yolu geliri azalmış, ekonomik güç el değiştirmiştir.
  4. Matbaanın geç gelmesi (16 Aralık 1727, İbrahim Müteferrika), Osmanlı halkının, eğitimde, sanatta, teknolojide, yazında, “entelektüel” gelişmede, çağın gerisinde kalmasına yol açmıştır.
  1. II. Mahmud ve Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane (14 Mart 1827)

Yenilikçi Padişah II. Mahmud (1785-1839) (Fotoğraf 7) döneminde, yenileşme ve çağdaş dünyayı yakalama çalışmaları, özellikle asker eğitimi, sağlık ve teknoloji açısından yenileşme çabaları olmuştur.

1830’da II. Mahmud’la başlayan yurtdışı eğitimine gençlerin gönderilmesi, aşamalarla sürmüştür (8).

Reformcu olan II. Mahmud, ilköğretimi zorunlu olmasını sağlamış, yeni okullar açmış, Avrupa’daki eğitimi örnek alarak çağdaş tıp eğitimi için “Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane” (14 Mart 1827) ve askerler için “Mekteb-i Harbiye” gibi okulların kuruluşunu, ayrıca devlet yönetiminde kurumsal yenileşmeyi sağlamıştır. Ayrıca, giyim, kuşamda, sosyal ve kültürel alanda yenileşmeye gitmiştir (9).

Mısır Valisi ile Osmanlının yarışması

Memlükler döneminde Mısırda ünlü Kalavun Hastanesi, 1284 yılında, Sultanı Kalavun tarafından Kahire’de yapılmıştır.

Mısır Valisi M. Ali Paşa (1769-1849) ve oğulları tarafından eğitimde yenileşme ve batılılaşma, çalışmaları, Fransızların da desteği ile sürmüş ve Osmanlı Devleti ile sürekli yarışmışlar, 1869’da Süveyş Kanalının yapımı ile İpek yolu ticareti iyice deniz yoluna kaymış, Osmanlı ekonomisi sarsılmıştır.

Fotoğraf 7. Yenilikçi Padişah I. Mahmud (1785-1839).

Bu koşullar altında, II. Mahmud eğitimde, sağlıkta, askerlikte ve sosyal yaşamda yenileşme çalışmalarını aralıksız sürdürmüştür.

Viyana’dan 3 Aralık 1838 günü gelen Dr. Karl Ambros Bernard (1808-1844), Osmanlı Tıp Okulunda çağdaş tıp eğitimini Fransızca olarak başlatmıştır.

 “Türkler hurefaya yenildi.”

II. Mahmud, 30 yıl, Avrupayı örnek alarak, çağdaşlaşma, eğitimin yenileşmesi için çalıştıktan sonra, 29 Haziran 1839 günü Nizip Savaşında, “komutanın geç hareket etmesi sonucu”, ordunun başarısızlığı, 4 saat içinde Mısırlılara yenilmesi üzerine, 1 Temmuz 1839 günü üzüntü içinde ölmüştür. 

Bu savaşta görevli olan Alman Moltke (1800-1891) (Fotoğraf 8) anılarında şöyle yazmıştır (10):

 -“Türkler hurefaya yenildi.”

Fotoğraf 8. Moltke H (Ggül KV, Ç). Moltke’nin Türkiye mektupları. Remzi Kitabevi, İstanbul, 2017;384 (Varlık Yayınları, 1967).

Yaklaşık 30 yıl (28 Temmuz 1808 – 1 Temmuz 1839) süren bu dönemde, pek çok yenilikler, çabalar gösterilmiş, buna karşın, sonunda istenilen sonuca ulaşılamamıştır.

Osmanlının eğitimdeki yetersiz çabaları, halk kesiminin eğitimsiz kalması, sonunu hazırlamıştır

İlkokul (Sıbyan mektebi), Ortaokul (İdadi), Lise (Sultani) ve Darul fünun (Üniversite) eğitiminin geriden geldiği Osmanlı yönetiminde, son dönemlerde, özellikle orduyu ayakta tutmak için bir ilerleme çabası görülse de, yeterli, yaygın, evrensel etki yaratan güçlü bir aşama yapılamamıştır.

14 Aralık 1830’da II. Mahmud’la başlayan yurtdışı eğitimi ile gençlerin yetiştirilmesi projesi ile öğrencilerin eğitim için Avrupa’ya gönderilmesi 1918 yılına dek sürmüş, çoğu asker öğrenciler, eğitim görerek İstanbul’a gelmiş ve kendi alanlarında, çağdaşlaşma ve çağdaş eğitim için çalışmışlardır.

Eğitimde “Taşıma su yöntemi”

Fakat “taşıma su yöntemi” ile sonuç almak olanaklı olmamıştır. Örneğin, Mısır Valisi M. Ali Paşa ise 1815’den başlayarak, önce İtalya’ya, Fransa’ya, Almanya’ya, eğitim için çok sayıda öğrenci göndermiştir

II. Mahmud sonrası dönemlerde de her yıl değişik sayıda öğrenci Avrupa ülkelerine eğitim için gitmiştir.

Örneğin 1830-1876 yıllarında 422 öğrenci, 1842-1918 döneminde 315 öğrenci Avrupa eğitim için gönderilmiştir (1880-1889 dönemi 34, 1890-1899 dönemi 160, 1900-1908 dönemi 121) (Tablo I) (11).

Tablo I. Avrupa’ya eğitim için öğrencilerin gittiği yıllar ve öğrenci sayıları.

 Avrupa’ya eğitim için öğrencilerin gittiği yıllar

Avrupa’ya giden öğrencilerin sayıları

  1. 1830-1876 yılları 
  1. 1842-1918 yılları

       315

(1880-1889 dönemi)

        (34)

(1890-1899 dönemi)

      (160)

(1900-1908 dönemi)

      (121)

Osmanlı Devleti Petrol Denizi üzerinde uyuyordu.

Alman İmparatoru II. Wilhelm (1888-1918), “Weltpolitik” gereği olarak 3 kez İstanbul’a gelmiştir.

Bu dönemde Berlin’e çok sayıda Osmanlı Asker öğrencileri ve doktorlar eğitim amacıyla gönderilmiştir.

Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde eğitim görerek İstanbul’a dönenlerin gayretli çalışmaları, yılların geri kalmışlığını, eğitim, yönetim ve toplumsal geri kalmışlığı, “cehaleti” önleyememiştir.

Petrol kaynaklarını ele geçirme yarışı: I. Dünya Savaşı ve Mondros Ateşkesi (30 Ekim 1918)

Sonuçta, “İngilizlerin, denizde, karada, havada ve asker sayısındaki üstünlüğüne karşın”,  Birinci Dünya Savaşı’na Almanlarla birlikte giren Osmanlı Devleti, 30 Ekim 1918 günü Mondros Ateşkes Antlaşmasını imzalamış, Osmanlı Coğrafyasındaki petrol kaynaklarını ele geçirmek için yarışan Avrupa ülkelerinden İngilizler ve Fransızlar yarışı kazanmıştır.

  1. Atatürk’ün 1933 Üniversite Reformu

Cumhuriyetin kurulması (29 Ekim 1923) ve Atatürk’ün 1933 Üniversite Reformu, Türkiye’de çağdaş eğitimin uygulanmasının yolunu köklü biçimde açmıştır (Fotoğraf 9,10).

Hitler yönetiminden kaçan çoğu “Musevi” asıllı Alman bilim insanları Türkiye’ye gelerek, İstanbul Üniversitesi’nde görev almışlardır.

Bu çalışmalar, Türkiye’de birçok bilimsel alanda çağdaş anlamda eğitim yapılamasının başlangıcı olmuştur. Cumhuriyet Türkiyesi, her dönemde çağdaş eğitime önem ve öncelik vermiştir. Cumhuriyetin başlangıç döneminde,

a) Bulaşıcı hastalıklar,

b) Çocuk ölümleri ve

c) “Cehalet” ile savaşı öne alan Türkiye eğitimde, yazıda, düşünde, her alanda yenileşmeye gitmiştir.

Fotoğraf 9. M. Kemal Atatürk (1881-1938).

Fotoğraf 10. Atatürk İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde, ayakta ders dinlerken (15 Aralık 1930) (Foto: Ethem Hamdi.)

Böylece İstanbul Üniversitesi (1933)’nden sonra 1945 yılında Ankara Tıp Fakültesini, 1946 yılında da Ankara Üniversitesini kurmuştur.

Güncel olarak üniversitelerin sayısı 209’u bulmuştur. Bunların, çağdaş düzeyde eğitim öğretim yapması, gençlerin çağdaş bilim ve teknoloji ile üst düzeyde eğitim görmesi, dünyadaki güncel eğitim reformu çalışmalarının dikkate alınması zorunludur.

  1. Üniversite Yasaları

Türkiye’de, üniversitelerin yönetiminin yasal dayanağını oluşturan değişik zamanda çıkmış “Kanunlar” bulunmaktadır (Tablo I).

Tablo I. Türkiye’de çıkan Üniversite yasaları. Geleceğin üniversitelerini kurmak üzere yenilenmelidir.

1.

21 Nisan 1924/493 sayılı Kanun

Türkiye Cumhuriyeti, İstanbul Darülfünunu tanıması.

2.

30 Temmuz 1933/2252 sayılı yasa

Darülfünun lağvedilmiş,

1 Ağustos 1933,’te İstanbul Üniversitesinin kurulmuş,

18 Kasım 1933'te eğitime başlamıştır.

3.

18 Haziran 1946/4936 sayılı Üniversiteler Kanunu

Üniversite de, bilimsel, yönetsel özerklik, yönetimde katılımcılık ilkesi kabul edilmiştir.

Rektör ve Dekanlar seçimle iş başı yapmıştır.

4.

20 Haziran 1973/1750 sayılı Üniversiteler Kanunu

5.

4 Ekim 1981 gün ve 2547 sayılı Yüksek Öğrenim Kanunu

(YÖK)

  1. Güncel durumda üniversitelerimiz
  • Günümüzde, Türkiye’de Üniversite sayısı 209’ ulaşmış olmakla birlikte, yönetsel yetersizlikler nedeniyle,  çağdaş dünya ile karşılaştırıldığında, beklenen gelişmeyi sağlamamaktadır.
  • Bunun en önemli nedeni “demokrasi kültürü” eksikliği sonucu “liyakat” etkeninin yerine, “başka” etkenlerin, “yandaş”, “ailesel yakınlık”, “çıkar birliği”, vb etkenlerin girmesidir.
  • Osmanlı Devleti dönemindeki “Beşik Ulemaları”  kavramı yerine, Cumhurriyet döneminde, güncel olarak kısacası “Yandaş Ulema” kavramının geçmiş olmasıdır.
  • Kutsal Üniversite Bürokrasisi: Üniversitelerde yerleşik ”her koşulda “işini yürüten” bir yapıdır.
  • Toplumda gelişen çeşitli sosyal hastalıkların, çeşitli “kümelenmelerin”  etkinlik kazanması, bu hastalıklı yapıların üniversitelere bulaşmış olması, bir başka önemli etkendir.
  • Üniversitelerdeki “rant” kavgaları, “politik yollarla” yöneticilerin” atanması,  “denetim” dışı yönetimler, yükselmelerin ve akademik aşamaların “politize” olmasının yolunu açmıştır.
  • Üniversitelerin yönetimini belirleyen en önemli etkenlerden birisi de, “yapı işleri”, SKS, Döner sermaye, vb “akçeli” işlerin yapıldığı birimlerin ilişkileridir. Yönetimler değişse bile bu çevreler etkinliğini sürdürmektedir.
  • Üniversite Üst Yönetimlerinin seçiminde ve atamasında, önemli “eksikler” bulunmaktadır.
  • Yeterli eğitimi ve geçmişte yeterli “başarısı” ve “vizyonu” bulunmayan, “zayıf” kimseler, çeşitli yöntemlerle iş başına gelmektedir.
  • Öyle ki, üniversiteyi ve akademik dünyayı tanımayan bu kimseler, “uzaktan kumanda”, “güvenilir adamlarının” verdiği bilgiye göre, işleri yürütmeye çalışmakta, “iğne ile kuyu kazar gibi çalışan” öğretim üyelerini yeterli tanımadan,  “adalet” ve “liyakat” kavramını göz ardı ederek iş yapmaktadır.
  • Bu koşullar altında, doğal olarak, akademik ilerleme yavaşlar, “moral” ve “motivasyon” düşer, üst düzeyde bilimsel çalışmalar, bilim dünyasına “değer” katan araştırmalar zayıflar.
  • Örneğin, Deney Hayvanları Merkezinin önemini ve anlamını bilmeyen Üst Yöneticiler görülür.
  • Üniversitelerdeki teknolojilerin güncellenmesi ve dijital teknolojinin yaratığı olanakların bilimsel alanda kullanımının arttırılması zorunludur. Bütçe kullanımında öncelikli olmalıdır.
  • Genç Öğretim Üyelerinin yurt dışı eğitimlerinin yetersizliği, seçimlerdeki “kayırmacılık”, yeni teknolojilerin kullanımını da engellemektedir.

§ Bilmek gerekir ki; Akademik gerçeklere sırtını dönenler; “Güneşe sırtını dönen ve kendi gölgesini görenler” gibi büyük yanılgıya düşerler.

  1. Öneriler

Üniversite Üst Yönetiminin akademik ve yönetsel birimlerinin seçilmesi ve belirlenmesinde;

  • “Entelektüel” birikim,
  • “Bilimsel Yeterlik” ölçütleri,
  • Bilimsel geçerliği olan bir “Yabancı Dil Bilgisi”,
  • “Yurt Dışı İletişim ve Eğitim”  daha çok önem kazanmalıdır.
  1. “Entellektüel” gelişmeye açık yönetim

Üniversitelerimizin çağdaş dünyada daha iyi bir yer edinmesi, akademik kadronun daha iyi yetişmesi, öğrencilerin daha iyi eğitimi için en önemli önkoşul “entellektüel” gelişmeye açık yönetim biçimidir.

  1. Her Rektör bir kez, fakat 5 yıl görev yapmalıdır

Her Rektör bir kez fakat 5 yıl görev yapmalı, projelerini bitirmelidir.

Rektörlük yorucu bir görev olup, uzun süre devam eden yönetimler, “yönetim körlüğü” yapabilir, kurum açısından yeterli yararı sağlamadığını düşünüyorum.

Her Rektörün, birlikte çalışmak istediği, Genel Sekreter, Daire Başkanı, Müdür gibi “yönetsel makamlarda” görev yapanları seçme ve değiştirme yetkisi olmalıdır.

Dekan seçiminde, Fakülte öğretim üyelerinin görüşü alınmalıdır.

Akçeli birimlerde görev yapanların ve üst yönetimin, “mal bildirimi” saydam olmalıdır.

  1. Küçük kompartmanlar demokrasisi

Anabilim Dalı Başkanları, değişimli olmalıdır.

Aynı kişinin uzun yıllar 10 yıl, 20 yıl, 30 yıl görev yapması, pek çok açıdan yetersizliğe yol açmaktadır.

Anabilim Dalı Başkanları seçimle gelse bile “küçük kompartmanlar” demokrasisi adı verilen bir yapıya dönüşmekte, “aykırı görüş bildirmek, muhalefet gibi algılanmakta”, bilimsel ve entelektüel gelişim sınırlanmaktadır.

Günümüzde, akademik yükselmelerin “Tekkeyi bekleyen çorbayı içer” mantığı yerine, “kamu vicdanına” uygun, “kamu yararı” düşünülerek, “meşru” bir ortamda, “yarışmacılık” temelinde olması kaçınılmazdır.

Güncel olarak, Türkiye’de üniversitelerin ve akademik yaşamın en önemli yönetsel ve gelişimsel sorunun kaynağının, “dediğim dedik” , “sorgulamayan” yönetim biçimi olduğunu düşünüyorum.

  1. Harmoni: Anabilim Dallarında, “yok etme” yerine “birlikte üretme” kültürü gelişmeli

Fotoğraf 11. Harmoni (https://www.okuryazar.com.tr/dergi/harmoni-minyatur-ebru-sergisi)

Akademik yaşamın “kuluçka merkezi” olan Üniversite Anabilim Dallarının;

  1. Ülkemizde “demokrasi kültürü” geliştikçe,
  2. Eğitim ve entelektüel düzey yükseldikçe,
  3. Aykırı düşünceye hoşgörünün erdemi ve “harmoni” içinde çalışma öğrenildikçe,
  4. Daha sağlıklı çalışılacağına,
  5. Daha ileri bilimsel ve sosyal üretimler yapacağına inanıyorum.
  1. Geleceğin Üniversitelerini kurmalıyız

Dünyanın dijital teknoloji çağını yaşadığı günümüzde, “Geleceğin Üniversitelerini” kurmalıyız.

Bu tür üniversitelerde, yeni ders uygulama “modelleri”, teknolojinin kullanımı ile uygulanır.

Öğretim elemanlarının dijital teknoloji alanında eğitimli olması gereklidir.

Günümüzde, nüfusu yaşlanmış olan Avrupa ülkeleri için Türkiye “genç nüfusu” ile çok “stratejiktir.”

Gençlerin “geleceğin üniversiteleri” kavramı içerisinde eğitim görmesi Türkiye için “yaşamsaldır”.

Avrupa’da, yaşlılar “yaşam boyu eğitimle” (LLL), “non-formal” eğitimliler “formal” eğitimle güncelliyor.

Avrupa Üniversite Reformu (1999-2020) çerçevesinde yapılan uygulamaları ve ilkeleri akademik kadroların içselleştirmesi daha iyi sonuç alınmasını sağlar (Fotoğraf 12) (12-15).

  1. Avrupa Üniversite Reformunun önemli ilkelerini öğrenelim
  • Mobilite: Öğretim üyesi ve öğrenciler, yer değiştirmeli, “gönüllü” adımlar atılmalı.
  • Saydamlık: Yapılan iş ve işlemlerin açık, seçik, saydam ve denetime açık olmalı.
  • Çoğulculuk: Kurulların çoğulcu anlayışla konuları görüşmesi, aykırı görüş ürkütülmemeli.
  • Çok merkezli, çok bilim dalı ve bilim insanının ortaklaşa bilimsel çalışmaları özendirilmeli.
  • Bilimsel çalışmalar, katılımcıların, gerçek katılımı ile yapılmalı, denetlenmeli.
  • Çözüm üretmek: Üniversitenin içinde yaşadığı toplumun sorunlarına çözüm üretmeli.
  • Üniversitelerde eğitim düzeyleri; Ön Lisans, Yüksek Lisans, Doktora aşamaları desteklenmeli.
  • Tezler: “Fonksiyonel” olmalı, “patent almalı”, “sorun çözmeli”,  üretim ve finansmana dönüşmeli.
  • Bilimsel çalışalar ve tezleri: Teknoloji Bakanlığı, YÖK, TÜBİTAK “hibe destekler” ile desteklenmeli.
  • Derslik ve koridor duvarları: Dünya ve Türkiye Haritaları, ünlü tablolar, bilim insanlarının portreleri.
  • Sportif açık alanlar: Çeşitli spor etkinlikleri, masa tenisi, satranç, sanatsal etkinlikler özendirilmeli.
  • “Entelektüel” gelişim: Tüm öğrenciler, alanlarından bağımsız olarak, seçmeli dersler almalı:
  • Girişimcilik,
  • Çevre,
  • İletişim,
  • İstatistik,
  • Coğrafya,
  • Tarih,
  • Sosyoloji,
  • Arkeoloji, vb dersler
  • “Kültür Dersi” olarak verilmelidir.

Fotoğraf 12. Avrupa Üniversite Reformu çalışmalarına, Erasmus programına ve benze programlara katılmalıyız.

Son Söz

Türkiye, 209 üniversitesi, yükseköğrenim çağındaki yaklaşık 10 milyon genç nüfusunu;

  • Geleceğin üniversiteleri “vizyonu” ve “misyonu” ile
  • Daha iyi yaşam koşulları sağlayarak,
  • Dijital teknolojinin sağladığı olanaklardan sınırsız yararlanarak,
  • Yarışmacı, yani çağdaş dünya ile yarışarak,
  • Entelektüel ve bilimsel alanda eğitebilirse,
  • Halkın “barış”, “refah” ve” huzur” içinde yaşadığı, dünyanın saygın ülkeleri arasında yer alır.

---------------------------------------

     Kaynaklar

  1. Bilsel C. İstanbul Üniversitesi Tarihi. İÜ Yaını, İstanbul, 1943;168.
  2. Ünver S. İstanbul Üniversitesi Tarihine Başlangıç, Fatih külliyesi ve Zamanı İlim Hayatı. İstanbul, 1946;328 (37+64).
  3. Arslan A. Darülfünun’dan Üniversiteye. Kitabevi Yarınları, İstanbul, 1995;528.
  4. Sabuncuoğlu Şerafeddin’in Cerrahiyyet’ül Hâniyye. Paris Bibliotheque National Suppl.Turc. 693
  5. Sabuncuoğlu Serafeddin’in Cerrahiyyet’ül Hâniyye (Millet Kitaplığı. Tıp, nr. 79/353) (Süleymaniye Ktp., Fatih, nr. 3536; Kılıç Ali Paşa, nr. 761/1 ).
  6. Canda MŞ. Amasyalı Şerafaddin Sabuncuoğlu’nun ve Cerrahiyetü'l-Haniyye'nin (1468) Tıp Alanında, Türkçenin Yazılı Kaynakları Açısından Önemi. Ajans Bakırçay 18.10.2022.
  7. Canda MŞ. Ajans Bakırçay. Şerefeddin Sabuncuoğlu ve Amasya Darüşşifası Kongresi. 05 Aralık 2022.
  8. İnce Y. II. Mahmud devri reformlarının tebaa tarafından algılanışı. Tarih İncelemeleri Dergisi 2017;32(2):427-457.
  9. Gençoğlu M. Osmanlı Devleti’nde Yurtdışı Eğitimin Öncüleri (1830-1839). ESOGÜ Tarih Dergisi 2020;3(2);6-22.
  10. Moltke H (Ggül KV, Ç). Moltke’nin Türkiye mektupları. Remzi Kitabevi, İstanbul, 2017;384 (Varlık Yayınları, 1967).
  11. Çolak İ. Osmanlının Avrupaya gönderdiği talebeler. Somuncubaba Dergisi 2017;203 (somuncubaba.net/dergi/203-)
  12. Canda MS. Avrupa Üniversite Reformu. Medimagazin [427 - 13.04.2009 Pazartesi]. https://www.medimagazin.com.tr/authors/mserefettin-canda/tr-avrupa- universitereformu-72-98-1993.html
  13. Canda MS. Avrupa Üniversite Reformu İle İlgili Güncel Çalışmalar. Medimagazin [435 - 08.06.2009 Pazartesi]. https://www.medi magazin.com.tr/authors/mserefettin-canda/tr-avrupa-universite-reformu-ile-ilgili-guncel-calismalar-72-98-2070.html
  14. Canda MS. Geleceğin Üniversiteleri-I. Medimagazin [456 - 09.11.2009 Pazartesi]. https://www.medimagazin. com.tr/authors/ mserefettin-canda/tr-gelecegin-universiteleri I-72-98-2191.htm.
  15. Canda MS. Geleceğin Üniversiteleri-II. Medimagazin [460- 14.12.2009 Pazartesi]. https://www.medimagazin.com.tr/authors/ mserefettin-canda/tr-gelecegin-universiteleri II-72-98-2237.html
Yorumlar (12)
Nizameddin Duran 1 yıl önce
Son derece faydalı ve detaylı bir çalışma olmuş. Akademik camianın bundan ciddi manada faydalanması gerektiğini düşünüyorum. Elinize Yüreğinize zihninize sağlık Sayın rektörüm. Hürmetlerimle.
Rafet Beyhan 1 yıl önce
Emeklerinize sağlık Şerefettin hocam.
Doç.Dr.Ragıp Kayar 1 yıl önce
Değerli bilim adamı,büyük vizyoner Şerefettin hocamız her basamağında yeralmış olduğu (Rektörlük dahil) akademik yaşamın tarafsız bir değerlendirmesini ortaya koyan bu makalesinde, gelecek kuşaklardan akademik aşamalarda yer almayı düşünenlerin çok yararlanacağı paha biçilmez bir bilgi kaynağı sunmaktadır.Şimdiye kadar yaptıklarıyla en büyük ödül olan "samimi sevgi ve hayranlığımızı" kazanmış olup, topluma olan borçlarını fazlasıyla ödemiş olan bir aydın olarak tarih sahnesindeki seçkin yerini şimdiden almıştır .
Onur Hapa 1 yıl önce
Hocam elinize sağlık...
Dr.Güner Uçar 1 yıl önce
Belirli bir bilgi birikimi sonucu oluşmuş değerli bir araştırma.Üniversitelerimizin hak ettiği yere ulaşabilmesi umuduyla prof.dr.Şerafettin CANDA yı kutlar,hepsi başarılı olan yazılarının devamını dilerim.
Prof Dr N Engin Aydın 1 yıl önce
Sayın Prof Dr Serafettein CANDA hocama saygilar ve tebrikler, ellerinize saglik
Levent Akyürek 1 yıl önce
Sahsi birikim ve deneyimlerinizle yalin bir yapiyla özetlenmis harika bir makale olmus sayin hocam, katkiniz icin tesekkurler! Uppsala Universitesi'nde doktorami yapmistim, kurulus tarihi 1477. Su anki Harvard da 1636'dan beri faaliyette. Gevher Nesibe Medresesi gibi belki daha da eski olsa da, yazdiginiz gibi tarihimizdeki cabalar devam ettirilememis. Bilimsel calismalar özgür akademik ortamlarda cömert maddi destekle ve hak edene verilen olanaklarla yogrulmali. Ülkemizin ilerlemesi için başka seçenek yok.
Dr.Mehmet Gökmen 1 yıl önce
Böyle güzel araştırma ve hatırlatmalarınız için teşekkürler.
Bütün Yorumları Görmek İçin Tıklayın
17
parçalı bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 33 90
2. Fenerbahçe 33 86
3. Trabzonspor 33 55
4. Beşiktaş 33 51
5. Başakşehir 33 49
6. Rizespor 33 48
7. Kasımpasa 33 46
8. Antalyaspor 33 45
9. Alanyaspor 33 45
10. Sivasspor 33 45
11. A.Demirspor 33 41
12. Samsunspor 33 39
13. Ankaragücü 33 37
14. Kayserispor 33 37
15. Konyaspor 33 36
16. Gaziantep FK 33 34
17. Hatayspor 33 33
18. Karagümrük 33 33
19. Pendikspor 33 30
20. İstanbulspor 33 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 31 69
2. Göztepe 31 63
3. Ahlatçı Çorum FK 31 55
4. Sakaryaspor 31 54
5. Bodrumspor 31 52
6. Kocaelispor 31 52
7. Bandırmaspor 31 47
8. Boluspor 31 47
9. Gençlerbirliği 31 47
10. Erzurumspor 31 42
11. Ümraniye 31 37
12. Manisa FK 31 36
13. Keçiörengücü 31 36
14. Şanlıurfaspor 31 34
15. Tuzlaspor 31 33
16. Adanaspor 31 32
17. Altay 31 15
18. Giresunspor 31 7
Takımlar O P
1. Arsenal 34 77
2. Liverpool 33 74
3. M.City 32 73
4. Aston Villa 34 66
5. Tottenham 32 60
6. Newcastle 32 50
7. M. United 32 50
8. West Ham United 34 48
9. Chelsea 32 47
10. Brighton 32 44
11. Wolves 33 43
12. Fulham 34 42
13. Bournemouth 33 42
14. Crystal Palace 33 36
15. Brentford 34 35
16. Everton 33 30
17. Nottingham Forest 34 26
18. Luton Town 34 25
19. Burnley 34 23
20. Sheffield United 33 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 32 81
2. Barcelona 32 70
3. Girona 32 68
4. Atletico Madrid 32 61
5. Athletic Bilbao 32 58
6. Real Sociedad 32 51
7. Real Betis 32 48
8. Valencia 32 47
9. Villarreal 32 42
10. Getafe 32 40
11. Osasuna 32 39
12. Sevilla 32 37
13. Las Palmas 32 38
14. Deportivo Alaves 32 35
15. Rayo Vallecano 32 34
16. Mallorca 32 31
17. Celta Vigo 32 31
18. Cadiz 32 25
19. Granada 32 18
20. Almeria 32 14

Gelişmelerden Haberdar Olun

@