Ajans Bakırçay
2021-02-28 11:56:51

Yaşar Kemal

Muammer Toprakçı

28 Şubat 2021, 11:56

"BİR IŞIK
BİN KARANLIK
DUVARI DELER"
(Yaşar Kemal)

"Ben bu memlekette bir Kürt köyünde doğdum, Türk köyünde büyüdüm. Ben Kürt çocuğuydum ama oyun oynarken arkadaşlarımız kavga ederlerdi, herkesi döverlerdi, ama beni dövmezlerdi. Bir kez bile 'Sen Kürtsün' diye laf söylemediler..."
(Radikal Gazetesi,
Yaşar Kemal ile söyleşi, 28-2-2015)

İçinde doğduğu dil Kürtçe idi ve şöyle diyordu:
"Türkçe'yi ne zaman öğrendim anımsamıyorum... Hiç bir köylü beni Kürdüm diye dışlamadı. Hiç bir kötülük görmedim. Biz cennette büyüdük...
Türklerle Kürtlerin barış içinde, kardeşlik içinde birlikte yaşamasını ben kendi çocukluğumdan bilirim. Cumhuriyetin ilk yıllarında bir Türkmen köyünde, tek Kürt ailenin çocuğu olarak doğdum,
büyüdüm...
Bir gün de kendimi yabancı, dışlanmış,
farklı hissetmedim..."
(Doğduğu Gökçedam köyünde, adının verildiği parkın ve kültür evinin açılışında yaptığı konuşmadan)
Bu dostluk ve kardeşlik duygusunun kokusu Yaşar Kemal'in tüm eserlerine sindi...

Ailesi, 1. Dünya
Savaşı'ndaki Rus işgali nedeniyle Van'ın Ernis köyünden, Kadirli'nin Hemite (Gökçedam)
köyüne göçtü.
Çocukluğunda yaşadığı travmaların yazarlığına etkisi var mıdır?..
4 yaşında bile değildi..
Eniştesi koyun keserken, elinden kayan bıçağın sağ gözüne saplanmasıyla kör olduğunda...
Daha 5 yaşında bile değildi...
Babasının, Rus işgali sırasında yetim kaldığı için yanına alıp büyüttüğü evlatlığı tarafından, camide bıçaklanarak öldürüldüğünü gördüğünde... (Bu travmayla 12 yaşına kadar kekeleyerek konuştu...)
Dul kalan annesinin amcasının 2.eşi olmasıyla başlayan yoksulluk günlerinde okula başladığında artık 9 yaşındaydı...

40'a yakın ödül aldı ama 1973'de Nobel Edebiyat Ödülü'ne aday gösterildiğinde,
ne yazık ki, çok az bir farkla ödülü Yaşar Kemal değil,
Avustralyalı yazar Patrick White aldı.

Kürt yazar Ümit Fırat:
"Özellikle 12 Eylül döneminde, Avrupa'da yaşayan başta Kürtler olmak üzere siyasi sürgünlerin önemli bir kesimi, Yaşar Kemal'in yüksek sesle Kürt olduğunu söylemediği için devlete yakın durduğunun söylendiği..." diyor ve devam ediyor:
"Hatta o dönem
İsveç'teki Kürt diasporasının en aktif mensuplarından Mahmut Baksi ve bazı Kürt arkadaşlar da tepkilerini, Yaşar Kemal'in Nobel Edebiyat Ödülü'nü almasına engel olmak için bazı kampanyalar yürüterek ortaya koymaya çalıştılar...
Baksi her yerde 'Yaşar Kemal'in Nobel almasını ben engelledim' demekten geri durmazdı.Tabii tek başına Baksi değil ama o dönemde Yaşar Kemal'in ödülü alamamış olmasında Kürt siyasi sürgünlerin kısmen bir rolünün olması da mümkündür..."
(T 24 Gazetesi, 6 Mart 2015)

Zülfü Livaneli'de "Sevdalım Hayat"
kitabında:
"Bu arada bazı Kürtler de, Yaşar Kemal'in Kürt olduğu halde Türkçe yazmasının, Kürt kimliğini inkar etme anlamına geldiğini öne süren bir kampanya başlattılar. Onlara göre Yaşar Kemal, Kürt halkının masallarını alıp Türklere mal etmekle görevli bir devlet yazarıydı... Bu tartışmalar zaten kıl payı dengeler üstünde duran İsveç Akademisi'ni ürküttü. Yaşar Kemal'e verecekleri ödülü ertelemeyi uygun görüp, Patrick White'a verdiler..."diyor.

"Kürt Sorunu Üstüne Yaşar Kemal'le Konuşmalar"da, bu konuyu kendisine soran Yavuz Baydar'a, Yaşar Kemal şu yanıtı veriyor:

"Emir eri olmak hüner değildir... Yalan söylemek hüner değildir...
Hüner DÜNYAYI ÖĞRENEBİLMEKTİR.."

Irkçılığın milliyeti olur mu?...
Yaşar Kemal, bu kez de, Der Spiegel" dergisine yazdığı 'Yalanlar Seferi' başlıklı yazısı nedeniyle Türk ırkçıların hedefi haline gelir. Kürtçülük propogandası yaptığı gerekçesiyle Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde yargılanır...
O da yetmez...
"İndex On Consorship" dergisine yazdığı, 'Türkiye Üzerinde Kara Bulutlar' başlıklı yazısı nedeniyle yine 'bölücülük propogandası' yaptığı
gerekçesiyle, 1 yıl 8 ay hapse mahkum edilir,ceza ertelenir..

Yabancısı değildir,
yargılanma ve hapislikle çok genç yaşta tanışmıştır.
Komünizm propogandası yaptığı gerekçesiyle, 1950 yılında yargılanır,
hapse atılır, bir yıl yatar...

Nedir suçu?
Kendisi söylesin:
"Halka kim zulmediyorsa, etmişse, halkı kim eziyor,
ezmişse, onu kim sömürmüş,
sömürüyorsa, halkın mutluluğunun önüne kim geçiyorsa ben sanatımla ve bütün hayatımla onun karşısındayım..."
(Ne acıdır ki sözü edilen ezilenlerden birisi, hapisteki bir mahkum, Yaşar Kemal'e:"Katillikten,
hırsızlıktan, ırza geçmekten hapse düşseydin başım üstüne ama madem komünistsin benim can düşmanımsın..."
der ve bıçakla saldırır...)

Yaşar Kemal bu uğurda yalnız yazmakla kalmaz... 1962'de Türkiye İşçi Partisi'ne üye olur, Merkez Yürütme Kurulu üyesidir...
Türkiye Yazarlar Derneği'nin kurucu üyelerinden birisidir...
PEN Yazarlar Derneği'nin ilk başkanıdır...

"Karanlık sesler karanlık cehenneminde dövünmekten başka bir şey yapamayacaklar. Bir ışık bin karanlık duvarını deler...
İnsanoğlu umutsuzluktan umut yaratır..." diyen Yaşar Kemal'i en iyi tanımlayanlardan biri Sait Faik Abasıyanık oldu:

"Türklerin en Kürdü, Kürtlerin en Türkü..."

Ben mi ?..
"ANADOLU'NUN, BU
TOPRAKLARIN
VİCDANIDIR..." derim...

Ne diyordu "Demirciler Çarşısı Cinayeti" romanında?
"O iyi insanlar, o güzel atlara bindiler, çekip gittiller..."
28 Şubat 2015'de aramızdan ayrıldı...
Anısına sevgi ve saygıyla...

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.