Ajans Bakırçay
2022-06-03 23:34:12

Ölümsüzler

Muammer Toprakçı

03 Haziran 2022, 23:34

İzmir'de sıcak bir Haziran günü...

Fuar Kültürpark'taki İzmir Sanat Tiyatrosu önündeki görkemli Nazım Hikmet anıtında toplanan dostların ise yürekleri sıcak... Sımsıcak...

Türkiye'nin üç büyük evladının, şair ve yazarının; Nazım Hikmet, Orhan Kemal ve Ahmet Arif'inin kaybı hep Haziran ayındaydı...

İzmir bugün bu değerlerini andı...

Anılarına saygı duruşunda bulunduk.
Yaşamlarından kesitler aktarıldı, şiirleri okundu, bestelenen şiirleri hep bir ağızdan söylendi...

"Dünyadan,
memleketinden,
insandan
umudun kesik değil diye..."
ipe çekilmeyip de
atıldılar içeriye...

Sol memelerinin altındaki cevahir kararmadığı için,
düşmana inat bir gün fazla yaşamak için ayak direttiler...

Zindanları, sürgünleri yaşadılar, çok acı çektiler ama iyiden, güzelden,
emekten yana inançlarını hep diri tuttular...

Tutmakta kalmadılar...
Duruşları, yazıları ve şiirleriyle, insan sevgisiyle çarpan yüreklere de taşıdılar...

Hangimiz, Orhan Kemal'in kitaplarıyla küçük yaşlardan itibaren tanışmadık ki...
Gecekondu semtinde oturuyordum...
Aile evinde oturuyordum...
Ama derya içinde olup da deryayı bilmeyen balıklar gibiydim.

Orhan Kemal ile kendime,mahalleme,
mahallemin insanlarına bakmayı öğrendim...

Çukurova'yı "Bereketli Topraklar Üzerinde" ile tanımadık mı?..

Özdemir İnce,"Orhan Kemal, Türkiye'nin Maksim Gorki'sidir."
demekte haklı değil mi?..

Unutamadığım fotoğraflardandır,
cenazesi Bulgaristan'dan gelirken işçiler, "Biz işçiler hatıran önünde saygıyla eğiliyoruz!" pankartıyla karşılıyorlardı Orhan Kemal'i...

Birkaç yıl önce Diyarbakır'da sıcak bir yaz günü Nuran ile, Ahmet Arif'in müzesini arıyorduk.
Sırtını duvara vermiş sohbet eden iki gence sorduğumda,
"Gösteririm ama önce Ahmet Arif'in bir şiirini ezbere okursan!"
diye sınava çekmişti beni...
Bir öğretmen olarak en keyif aldığım sınavlardan birisiydi...

Karşılıklı şiirler okumuştuk, müzeyi gezdikten sonra da bizi bırakmamışlar,
evlerinde ağırlamışlardı...

Künyemize kazınmış namusu da, acılardan süzülmüş sabrı da biz Ahmet Arif'le tanıdık...

Nazım Hikmet...

O yapı taşlarımızı oluşturanlardandı...

"Yazık yazık bize ki asırlarca aldandık!.
Karanlıkta çizilen izleri
görmek için,
Görüp yüz sürmek için,
Yazık yazık bize ki bir
çırağ gibi yandık.
Ne gökten necat geldi,ne bir parça merhamet..."

Bu dizeleri okuyup feleğim şaştığında daha küçücüktüm...

Kuvayı Milliye Destanı ile bağımsızlık ve anti emperyalizmin taşları yerli yerine oturdu...

"Bu kavga faşizme karşı
Bu kavga hürriyet kavgasıdır..." 
derken artık meydanlarda özgürlük istemlerimizi haykırıyorduk...

"Akar suyun
Meyve çağında ağacın
Serpilip gelişen hayatın düşmanı..."
Ümidin düşmanlarını tanıyorduk...

Ve artık ne istediğimizi biliyorduk:

"Hep bir ağızdan türküleri söyleyip
Hep beraber sulardan çekmek ağı
Demiri oya gibi işleyip hep beraber
Hep beraber sürebilmek toprağı..."

Artık,
"çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler..."
diye barış mücadelesinin bayrağını yükseltiyorduk...

Bizi bir araya getirerek,
duygularımızı yansıttığımız bu değerli etkinliği düzenleyen tüm dostlara teşekkürler...

Kalbimizde yaşamaya,
önümüzü aydınlatmaya devam edecekler...
Üçüne de sonsuz sevgi ve saygı...

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.