Sıcak bir 3 Haziran’ı…
İzmir Kültürpark’ta görkemli Nazım Hikmet heykelinin önündeyiz.
Bu dünyadan göçüşünün 62.yılı…
Anma törenini, Konak Belediyesi ev sahipliğinde:
İzmir 68’ler Platformu,
Ege 78’liler Demokrasi ve Dayanışma Derneği,
Sosyal Demokrasi Derneği,
15’liler Birlik Dayanışma Bilim
Kültür Derneği,
İzmir Tiyatroları Derneği birlikte düzenliyorlar.
78’lilerden can dost Bilgehan Oğuz’un davetiyle konuşmacılar arasındayım.
Toplantıyı yöneten 68’ler Platformundan sevgili Nail Dağdelen, açış konuşmasında
Asya Afrika Yazarlar Birliği Kongresi’ne değinince;
ben de konuşmama oradan başlayarak, tanık olduğum olaylardan örneklerle, Nazım Hikmet şiirindeki enternasyonalizmi anlatmak istedim.
1962’de Kahire’de yapılan o kongrede Çin heyeti,Sovyet pasaportu taşıdığı için Nazım Hikmet’in Türk delegesi olarak katılmasına itiraz eder.
Nazım Hikmet kürsüye gelerek haykırır:
“Bir şairin anadili vatanıdır,
yurdudur.Benim anadilim Türkçe, yurdum da Türkiye’dir…”
Oybirliği ile divan başkanı seçilir…
Ne diyordu kongreye ithafen yazdığı şiirde?
“Kardeşlerim
bakmayın sarı saçlı olduğuma
ben Asyalıyım
bakmayın mavi gözlü olduğuma
ben Afrikalıyım…”
Geçen yıl dostlarla Sakız Adası’ndayız.
İzmir’li hemşehrimiz kör ozan Homeros’un ders verdiği Öğretmen Taşı’nı ziyaret ediyoruz.
Yanımdaki Sakızlı ile sohbete daldık.Kendisi gibi birçok Sakızlının Şeyh Bedrettin’in inancına sahip çıktıklarını söyleyerek, Nazım Hikmet’in
dizelerini mırıldandı:
“…yarin yanağından gayrı her
şeyde
her yerde
hep beraber !
diyebilmek
için…”
1985. Atina…
Yunanistan Komunist Partisi’nin,yıllarını zindanlarda ve işkencelerde geçiren,
hapiste evlenen, yaşarken efsane olmuş ve artık partinin Atina’daki kitaplığını yöneten üyeleri Babis ve Eleni’nin konuğuyum.
O yıl çekilen ve yaşamlarını anlatan belgesel filmin gösteriminin ardından evlerinde sohbet ediyoruz.
Aramızda, 13 yaşına kadar Kuşadası Şirince’de
(O günkü adıyla Çirkince)
yaşayıp,mübadelede göçen büyük yazar Dido Sotiriou’da var. (O günleri anlattığı romanı Türkiye’de, “Benden Selam Söyle Anadolu’ya” adıyla basılmıştı.)
Konu o zor günlere, Yunan faşizminin idam ettiği can yoldaşları Beloyannis’e gelince,Dido Sotiriou bana dönüp:
“Beloyannis’in öyküsünü ben yazdım, Pikasso o anın resmini yaptı, büyük şair Nazım Hikmet’de “Karanfilli Adam” şiirindeki dizeleriyle ölümsüzleştirdi diyerek şiiri Yunanca okudu.
Ardından da Türkçe olarak yine Nazım’ın ‘Angina Pektoris’ şiirinin dizeleriyle devam etti:
“Sonra,her şafak vakti doktor,
her şafak vakti kalbim
Yunanistan’da kurşuna
diziliyor…”
80’lerin sonu…
Nuran ile Hindistan’dayız.
Bangalore’de kadın aktivist,
yönetmen Deepa Dhanraj’ın evinin bahçesinde,
Hindistan’da kadınların yaşadıkları zorlukları anlatan bir belgeselinin ilk gösterimindeyiz…
Sunucu: “Aramızda büyük şair Nazım Hikmet’in memleketinden iki Türk dostumuz da var.
İzninizle, Nazım Hikmet’in,
İngiliz emperyalizminden kurtulmamız için mücadele etmiş Hintli devrimci Benerci için yazdığı şiirden bir bölüm okuyacağım” diyerek şiiri Hintçe okudu.
Herakit adı geçince, çeviriye gerek kalmadan hangi bölümünü okuduğunu anladık:
“Bakıyor akar suya
düşünüyor Heraklit’i.
…
Kim bilir belki böyle bir akşam,
böyle bir akşam,
Heraklit alnını
yeşil gözlü zeytinliklerde akan
suya eğdi
ve dedi:
‘-her şey değişip akmada,
bu hal beni hayran bırakmada…’
…
Heraklit,Heraklit!.
akar suya kabil mi vurmak kilit?..”
Nazım Hikmet ile onurlandırılıyoruz…
2019. Nuran ile bu kez Çin’deyiz.
Rehberimiz konuyu Nazım Hikmet’e getiriyor ve okuyor:
“Yarısı burdaysa kalbimin
yarısı Çin’dedir doktor.
Sarınehre doğru akan
ordunun içindedir…”
Onurlanıyoruz.
Sözlerimi bugünlere de ışık tutan dizeleriyle tamamladım:
“Onlar ümidin düşmanıdır sevgilim,
akar suyun
meyve çağında ağacın,
serpilip gelişen hayatın düşmanı.
Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına:
-çürüyen diş dökülen et-,
bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gidecekler,
Ve elbette ki sevgilim, elbet,
dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya,
dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle: işçi tulumuyla
bu güzelim memlekette hürriyet…”
Ellerimizdeki karanfilleri Nazım Hikmet heykelinin önüne bıraktık ve ölümsüz ozanımızın yüreğimizdeki sevgisiyle alandan ayrıldık…