Ajans Bakırçay
2021-06-06 11:57:26

Elimdeki Taşlar...

Muammer Toprakçı

06 Haziran 2021, 11:57

Baba-oğul gerginliği...
Bizim kuşağın yaygın özelliklerindendir diye düşünüyorum.

Anne, sanırım, doğası gereği anneliğe hazırdır.
Ya baba?
O yaşayarak,
deneyimleriyle öğrenecektir...

Çoğumuz ne babamızla top oynamış, koşmuş, elele yürüyüşler yapmış,
dertleşmiş ne de babamız tarafından sarılıp kucaklanmış,
öpülmüş koklanmış,
saçlarımız karıştırılmıştır...

Niye?
Sevgi gösterilmez...
Gösterirsen zaafiyet belirtisidir.
Seversin, sevdiğini sen bilirsin...

Çünkü...
Çünkü, baba oğlu üzerinde otorite sağlamalı, babalığını hissettirmelidir.
Yalnız size mi?...

Nasıl?
Sert bakarak...
Bağırarak, kızarak...
Gerekirse döverek...

Oğlunu hayata böyle hazırlayacağını sanır...
Hayat kolay mı?
Oğlu da böyle böyle hayatın zorluklarına karşı pişecektir...
Bildiği, uyguladığı yöntem budur.

Çünkü o da babasından böyle görmüştür... Babası da babasından...
Onun anladığı, bildiği koruyup kollama anlayışı budur...

Peki...
Genellikle oğul nasıl davranır?
O da babasına kendini kanıtlamak ister...

Nasıl?
Dik durarak, kafa tutarak, karşı çıkarak,
isyan ederek...

"babalar ki
bizde bitmeyen uzun
tiradlardır.."

Oysa çocuk için nedir baba?
Güçtür, güvendir, sırtını yaslayacağı kaya,
sarılacağı ağaçtır.
Bunu görmek,
hissetmek istersin...
Baba bunu göstermeyince,
gösteremeyince içinde kocaman bir eksiklik filizlenir.

Aradan yıllar geçer...
Onlar geçmişleriyle hesaplaşır, yanlışlarını görür, olgunlaşır;
sözleriyle olmasa da bakışları ve tüm davranışlarıyla bunu size hissettirir, siz de çocukluğunuzda neden böyle davrandıklarını anlamaya çabalar,
anlarsınız...

Bir de bakarsınız, en zor anınızda babanız yanınızda,
yanıbaşınızda...
Hapistesinizdir.
Hiç yüksünmeden kilometrelerce yolu kar kış demeden tepip ziyaretinize gelmiştir...
Doğru davrandığınızı,
sizinle gurur duyduklarını,
hep yanınızda olduklarını söylerler...
Söylemekle kalmazlar.
Ailenize, çocuklarınıza sahip çıkarlar...
Evleri basılır, tüm baskılara göğüs gererler, o yaşta itilip kakılır, tartaklanır ama hep dik dururlar...

Ülkenizden ayrılmak zorunda kalırsınız,
geride bıraktığınız yavrularınıza öyle bir sahip çıkarlar, öyle kol kanat gererler ki bırakın dedeliği nineliği onlara analık babalık yaparlar...

Ülkenizden uzaktasınızdır. Saat farkı nedeniyle, uygun olmayan bir zamanda çalan her telefon sesi yüreğinizi hoplatır,
kalbiniz küt küt atmaya başlar...

Ve birgün o acı haber gelir.
Babanızı kaybetmişsinizdir.
Yıkılırsınız.
Derin bir yokluk duygusu...Yokluğunun nefessizlik olduğunu hissedersiniz.
Tepetaklak olursunuz.
Artık bir yanınız eksiktir...
Yaşınız yetmiş olsa bile...
Kaç yaşınızda olursanız olun kendinizi yalnız hissedersiniz...
Korumasız...
Dipsiz bir kuyuya düşmüşsünüzdür...

"Elim böğrümde
kaldım
Ben bugün haber
aldım
Babamın öldüğünü..."

Bugün o acı haberi aldığımın 25.yılı...
Babamı son kez göremedim,
cenazesine gidemedim...
Bugün herşey babam kokuyor...
Elimde torunlarının mezarından getirdiği taşlar ve bir dize:

"Sizin hiç babanız
öldü mü?
Benim bir kere öldü
kör oldum..."

Kişisel bulabileceğiniz bu yazı için bağışlayın...
Yaşıyorsa babanızla daha çok vakit geçirip ona sımsıkı sarılın...
Kaybettiyseniz anıların sıcaklığı sizi sarıp sarmalasın...

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.