Ajans Bakırçay
2020-10-31 12:27:16

Dünyanın övdüğü; Jacinda Ardern

Muammer Toprakçı

31 Ekim 2020, 12:27

Merhaba,

Yeni Zelanda'da geçen hafta yapılan seçimden, İşçi Partisi lideri Başbakan Ardern, oyların yüzde 49'unu alarak zaferle çıktı.

İşçi Partisi, Ardern liderliğinde, son 50 yıldaki en büyük başarıyı yakalayarak, 120 kişilik parlamentoda 64 milletvekilliği kazandı. (1996'dan bu yana hiçbir parti parlamentoda salt çoğunluğu kazanamamıştı)

Seçim sonrası yaptığı konuşmasına, Yeni Zelanda yerlileri Maori'lerin diliyle başlayan Ardern, dünyadaki büyük tehlikeye dikkat çekti: "Dünya artan bir şekilde kutuplaşarak gitgide, bir diğerinin bakış açısını anlama kabiliyetinin yittiği bir yer haline geldi. Umarım bu seçimle Yeni Zelandalılar bizim böyle olmadığımızı gösterdi..." dedi.

Konuşmasında başka nelere dikkat çekti?..

Küresel ısınmaya karşı daha fazla politika üretme sözü verdi...

Dezavantajlı okullara daha fazla destek sağlanacağını söyledi...

Yüksek gelirlilere daha fazla vergi yükleneceğini ve sosyal bir devlet olmanın gereğinin çok daha iyi yerine getirileceğini belirtti...

Sonuç sürpriz mi?

Hayır...

Biliyorsunuz, Jacinda Ardern geçen yıl bir ırkçının camilere düzenlediği ve 51 müslümanın yaşamını yitirdiği saldırıda sergilediği tavırla tüm dünyanın saygınlığını kazanmıştı.

Yeni Zelanda, onun liderliğinde, küresel korana salgınını en iyi atlatan ülke oldu. (Uzun zamandır 0 vaka sayısı ve şu ana kadar sadece 25 ölüm.)

***

Gelin şimdi de bir karşılaştırma yapalım:

Jacinda Ardern'in sarayı, sarayları yok...

Başbakan olmadan nasıl yaşıyorsa o yaşantıyı sürdürüyor;sade bir evi var ve her Yeni Zelandalı gibi evinden işine,işinden evine arabası ya da kitle ulaşım araçları ile gidip dönüyor...

Önünde arkasında onlarca konvoyluk koruma arabaları, koşturan korumaları yok...

Hatta, nasıl korunduğu sorusunu, evinin minik bahçe çitini gösterip gülümseyerek, "işte korumam!.." diyerek yanıtlıyor...

Çocuğunu doğurmak için hastaneye kendi arabasıyla gidiyor; doğum sonrası özel bir oda yerine bir odayı dört kişinin paylaştığı koğuşu tercih ediyor, sonra da yine kendi arabasıyla evine ve altı haftalık doğum izni bitmeden de işine dönüyor...

Uçağı, uçakları yok...

Birleşmiş Milletler toplantısına bile emzikteki bebeğini de yanına alarak tarifeli seferle, ekonomi bölümünde gitmeyi tercih ediyor...

Örnek olmak için, önce kendinin sonra da tüm bakan ve milletvekillerinin maaşını düşürüyor...

Öte yanda, asgari ücreti, olabilecek en yüksek düzeye çıkarıyor, sosyal yardımları artırıyor. Devlet okullarına bütçeden ayrılan payı yükseltiyor...

"Eyy!.." diye hitap etmek bir yana, kararlılığını incelik ve zerafeti ile sergiliyor, yalnıca komşularının değil, tüm dünyanın saygınlığını kazanıyor...

Kutuplaştırıcı liderlik yerine, birleştirici dili tercih ediyor...

Geçen yıl ki terör saldırısı sonrası, yaşamını yitirenler ve müslümanlar için: "Yeni Zelanda bizim evimiz, onlar biziz..." diyor...

Müslüman ve diğer göçmen toplulukları, toplumun temel parçası olarak gördüğünü yalnız sözle değil, tavır ve kararlarıyla da kanıtlıyor.

"Biz 200'den fazla etnik kimliği içeren, 160 dilin konuşulduğu onurlu bir ülkeyiz..." diyerek ülkesindeki bu birliktelikle gurur duyuyor...

Beyazların üstünlüğünü savunanlara: "Bizi seçmiş olabilirsiniz ama biz sizi tümden reddediyor ve kınıyoruz..." diye sesleniyor ve tüm dünyaya şu mesajı veriyor:

"Biz; çoğulculuk, nezaket ve şefkatle bu ülkeyi bizimle paylaşanlar için bir yuvayı; ihtiyaç duyanlar için bir sığınağı temsil ediyoruz..."

Yeni Zelanda yerlilerini ülkenin gerçek sahipleri olarak görüp, en geniş olanaklara sahip olmaları için gerekli yasaları çıkarıyor...

Kızının adını bile Maori dilinde koyuyor:

Neve Te Aroha (Aydınlık Sevgi)

(Seçim sonrası ilk konuşmasına Maori diliyle başladığını yazmıştım.)

Halkına hep doğruları söylüyor. Seçim öncesi ana muhalefet lideriyle birlikte çıktıkları canlı yayında, moderatörün sorduğu, esrar kullanıp kullanmadığı sorusuna oy kaygusunu düşünmeksizin "evet kullandım, uzun zaman önce..." diye dürüstçe yanıt veriyor...

Bir gazetecinin (Cris Urquhary) tanımlamasına yürekten katılıyorum: "Jacinda Ardern, bilge olmak için yaşlı olmak gerekmediğini gösterdi..."

Karşılaltırma yaptığımızda nasıl?...

Bizim için hiç de yabancı değil!..

Öyle değil mi?!..

***

(Aşağıdaki ilk fotoğrafta, Birleşmiş Milletler toplantısında, üzerinde Maorilerin geleneksel pelerini,
kucağında çocuğu ile... İkincisinde,geçen yılki terör saldırısı sonrası müslüman bir vatandaşı ile acıyı paylaşırken... Üçüncü fotoğrafta, sarayda değil,evinde ailesiyle... Son fotoğraf ise,Jacinda Ardern'in,bir Maori vatandaşı ile geleneksel selamlaşması...)

Sevgiyle...

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.