08.09.2022, 09:54

9 Eylül; varoluşun hikâyesi…

Call of Duty, Battlefield, War Thunder, Company of Heroes, Total War, Far Cry, Medal of Honor…

Tamamı İngilizce olan, az önce okuduğunuz bu isimler, birer bilgisayar oyunu ve tüm dünyadaki oyun tutkunları tarafından defalarca kez oynanmış, zannımca şu ana dek üretilen en iyi savaş içerikli oyunlar…

Genç okurların, en az bir kez ekran karşısına geçip, Xbox ve Play Station gibi oyun konsolları ya da kişisel bilgisayarlar vasıtasıyla bu oyunları oynamış olmaları büyük ihtimal... Bu oyunlar, öyle ki; kişiyi kendi dünyasına hapsetmekle kalmıyor, gerçekten de savaşın içerisinde hissettiriyor oyuncuyu… Özellikle de, gelişen görüntü teknolojileri sayesinde… Ha, unutmadan; bu oyunların en önemli özelliklerinden birisi de, asla gerçek manada ölmezsiniz ya da yaralanmazsınız! Oyun içerisinde canınızı kaybederseniz en kötü ihtimalle, aynı oyun tekrar baştan başlar, o kadar…

Bir de gerçek, yaşanmış ve hafızalardan silinmeyen, türlü acılar bırakmış savaşlar var! Sayısı ve hatta mezarları bilinmeyen şehitler verilen savaşlar! Bizim savaşlarımız; kadınlı erkekli, çoluklu çocuklu, yediden yetmişe, toprağımızı; el ile, yaba, dirgen, süngü, top ve tüfek ile savunduğumuz savaşlarımız ve elbet ki sonuncusu Kurtuluş Savaşımız…

Büyük Taarruzdan aylarca önce, Alaşehir’de, savaş planlarını masaya yatıran Mustafa Kemâl ve arkadaşları tartışıyorlardı; kıt kanaat oluşturulan ve oluşturulma süreci de çok güç koşullarda olan Türk Ordusunun, kısa bir süre içerisinde saldırıya geçmesinin, husumetle sonuçlanabileceğini ısrarla dile getiren paşalar itiraz ediyorlardı. Mustafa Kemâl, düşünceleri tek tek dinledi. Özellikle Harbiye’de, kendisine de öğretmenlik yapmış olan ve diğer paşaların da hocam diye hitap ettikleri ikinci ordu komutanı Yakup Şevki Paşa’ydı itiraz eden. Fevzi Paşa da tasdikleyince Mustafa Kemâl; “Pekâlâ Sayın Hocam, şimdi artık Harbiye’de savaş oyunu oynamıyoruz. Yurdumuz için kesin bir sonuç elde etmek uğruna, bütün varımızı yoğumuzu ortaya koyacağız” (Kinross, 1984, s.473) diyerek kararlılığını dile getiriyordu.

Ve o kararlılık, 30 Ağustos 1922 günü alınan zaferle, büyüdükçe büyüyecek, hedefi önce Akdeniz’e, sonra da Cumhuriyet rejimine yöneltecekti. Ve sonuç, tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti olacaktı.

Mustafa Kemâl’in yanında nazar boncuğu gibi takılı ve tarihi notlar alan Halide Edip (Adıvar), 30 Ağustos Zaferiyle yüzü gülen ve fakat Afyon’da yeni kurdukları karargâhta Fevzi Paşa ile çalışan Mustafa Kemâl’e, “İzmir’i alınca artık biraz dinlenirsiniz Paşam” şeklinde bir sual etmiş, gelen cevap karşısında şaşkınlığını da gizleyememişti; “Dinlenmek mi? Niçin? O kadar yapılacak iş var ki!” (Kinross, 1984, s.480).

İzmir’in kurtuluşu sadece, aydınlığa açılan kapıya giden adımlardan biriydi ki; düşmanı süpürerek Akdeniz’e doğru yürüyüşe geçen Türk ordusu sebebiyle 4 Eylül günü, İngilizler başta olmak üzere itilaf devletleri, bir mütareke teklifi ilettiler. Buna göre ateş kesilecek, Yunan ordusu zarar görmeden Anadolu’yu tahliye edecek, Trakya Yunanlılarda kalacak, İstanbul’a ise asla ama asla Türk Ordusu yaklaşmayacaktı. Elbet ki, zaferle İzmir’e doğru ilerleyen bir ordunun başındaki kumandan, böyle bir teklifi kabul etmedi ve dahası verdiği yanıtla kararlılığını bir kez daha kanıtladı; “Anadolu’daki Yunan ordusu kati suretle mağlup edilmiştir. Anadolu için herhangi bir müzakereye mahal yoktur. Müzakere ancak Trakya için söz konusu olabilir. Ancak Eylül ayının onuna kadar, Yunan hükümeti veya İngiltere vasıtasıyla hükümetimize resmen müracaat ettikleri takdirde, aşağıdaki şartlar altında cevap verilmelidir;

Mütareke tarihinden itibaren Trakya, 15 gün içinde 1914 sınırlarına kadar, kayıtsız şartsız Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti sivil ve askeri memurlarına teslim edilmelidir…” (Aydemir, 1975, s.575).

Gördüğünüz gibi inanılmaz büyük bir öngörü, kararlılık örneği, azim ve inançla, 9 Eylül gününe dek İzmir’e kadar süren kovalamaca Ege Denizi ile son buluyordu. Ve Ege’nin mavi suları, savaşın da sona erdiğini ve yepyeni bir yurdun, Türkiye Cumhuriyeti olarak varlığını sürdüreceğini müjdeliyordu. Ki, 9 Eylül tarihi, sadece İzmir’in değil, misakı milli sınırlarının tamamının üzerine oturmuş olan emperyalizmin ağırlığından kurtulduğu şanlı bir tarihe denk gelir zannımca…

Ancak, günümüz tarihinin son günlerinin hızlı ve moda konusu Ege’deki adalar ile ilgili olarak birkaç paragraf yazmadan geçmeyeyim;

Düşünelim; o hız ve elde edilen büyük galibiyet kozu ile Kocatepe’den İzmir’e değin, söz yerindeyse dörtnala gelen Türk Ordusu… Amma velakin, Ege kıyılarından ileriye gidemedik? Adalara yani…

Bakınız; Mustafa Kemâl, Büyük Taarruzdan yıllar sonra, o güne ait tarihi nutuklarında nasıl bir tespitte bulunmuştur; “Askerimizin, Yunan ordusunun kalp ve vicdanına verdiği dehşet çok ehemmiyetlidir. Yunan ordusunun vicdanında hâsıl olan bu korku ve haşyet (endişe) bütün Yunan milletine sirayet etmişti. O kadar ki, adalarda bulunan Yunanlılar bile, Türk Ordusu geliyor diye firara teşebbüs ediyorlardı. Bunlar arada deniz olduğunu unutuyorlardı. Kaçamadığından, kaçamayacağını anladığından, delirenler vardı” (Aydemir, 1975, s.565).

Ne kadar net değil mi? Adalardaki Yunan halkı, Türk askerinin adalara kadar geleceğine o denli inanmış ki! Mustafa Kemâl ve arkadaşları neden inanmasın? Yüreklerinde böyle bir istek ve arzu oluğundan şüphe yok! Neticede, Trablusgarp, Balkan ve Birinci Dünya Savaşları sonucunda adalardaki haklarımızın tamamını yitirmişiz. E, denizinizde hareket eden, adına da savaş gemisi, o zamanların adıyla gambot denen gemileriniz yoksa adalara askerinizi balıkçı sandalıyla çıkaracak haliniz yok ya!

Peki, dünyanın en büyük üçüncü donanması olarak nitelendirilen Osmanlı donanmasına ne olmuş? 1876 yılında tahta oturan Abdülhamit Han, (adını yenice, ay yıldız işli bordası kırmızıya boyalı olan sondaj gemisine verdiler) kendisini öldürecekler endişesiyle, o koca donanmayı, Haliç’e ve Çanakkale boğazındaki bazı limanlara zincirleterek çürümeye terk etmiş. Öyle ki, on yıllarca çalıştırılmayan, hareket ettirilmeyen ve bakımları da yapılmayan o donanma çürümüş!

Sonraları yani 1911 Trablusgarp savaşıyla donanmanın varlığının gerekliliği, ortaya gün yüzü gibi çıkmış olsa da, Mısır ve Süveyş Kanalının elden çıkması sonrasında başlayan Balkan Savaşları ve hemen ardından patlayan Birinci Dünya Savaşıyla birlikte yeni bir donanma artık Osmanlı için hayal olmuş. Eldeki çürümüşlerin onarımı da neredeyse imkânsızlaşmış. O senelerdeki müttefikimiz Almanya’dan bize geçen iki savaş gemisini anımsıyorsunuzdur; Midilli ve Yavuz zırhlıları ki, Midilli 1918’de mayın hasarı nedeniyle battı. Yavuz’da aldığı mayın ve top hasarları nedeniyle kullanılacak durumda değildi o tarihlerde.

Neticede, 9 Eylül günü; sadece İzmir’in kurtuluşu değil, emperyalizmin maşası Yunan güçleri başta olmak üzere düşmanın tümünü, yurdumuzdan def etmeye başladığımız gün ve bağımsızlığımıza attığımız en büyük adımlarımızdan biri olarak tarihteki yerini alırken, insan da içinden geçirmiyor değil doğrusu;

Denize girerken Kuşadası’ndan Susam’a, Çeşme’den Sakız’a, Dikili’den Midilli’ye, Marmaris’ten Rodos’a, Bodrum’dan İstanköy’e, Kaş’tan Kızılhisar’a garip gözlerle değil de, bizimmiş gibi bakabilseymişiz keşke…

Kaynakça

Kinross, L. (1984). Atatürk, Bir Milletin Doğuşu. (N. Sander, Çev.). (9. Bs). İstanbul: Sander Yayınları.

Aydemir, Ş. S. (1975). Tek Adam Mustafa Kemâl (2. Cilt). İstanbul: Remzi Kitabevi.

Yorumlar (0)
17
parçalı bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 33 90
2. Fenerbahçe 33 86
3. Trabzonspor 33 55
4. Beşiktaş 33 51
5. Başakşehir 33 49
6. Rizespor 33 48
7. Kasımpasa 33 46
8. Antalyaspor 33 45
9. Alanyaspor 33 45
10. Sivasspor 33 45
11. A.Demirspor 33 41
12. Samsunspor 33 39
13. Ankaragücü 33 37
14. Kayserispor 33 37
15. Konyaspor 33 36
16. Gaziantep FK 33 34
17. Hatayspor 33 33
18. Karagümrük 33 33
19. Pendikspor 33 30
20. İstanbulspor 33 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 31 69
2. Göztepe 31 63
3. Ahlatçı Çorum FK 31 55
4. Sakaryaspor 31 54
5. Bodrumspor 31 52
6. Kocaelispor 31 52
7. Bandırmaspor 31 47
8. Boluspor 31 47
9. Gençlerbirliği 31 47
10. Erzurumspor 31 42
11. Ümraniye 31 37
12. Manisa FK 31 36
13. Keçiörengücü 31 36
14. Şanlıurfaspor 31 34
15. Tuzlaspor 31 33
16. Adanaspor 31 32
17. Altay 31 15
18. Giresunspor 31 7
Takımlar O P
1. Arsenal 34 77
2. Liverpool 33 74
3. M.City 32 73
4. Aston Villa 34 66
5. Tottenham 32 60
6. Newcastle 32 50
7. M. United 32 50
8. West Ham United 34 48
9. Chelsea 32 47
10. Brighton 32 44
11. Wolves 33 43
12. Fulham 34 42
13. Bournemouth 33 42
14. Crystal Palace 33 36
15. Brentford 34 35
16. Everton 33 30
17. Nottingham Forest 34 26
18. Luton Town 34 25
19. Burnley 34 23
20. Sheffield United 33 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 32 81
2. Barcelona 32 70
3. Girona 32 68
4. Atletico Madrid 32 61
5. Athletic Bilbao 32 58
6. Real Sociedad 32 51
7. Real Betis 32 48
8. Valencia 32 47
9. Villarreal 32 42
10. Getafe 32 40
11. Osasuna 32 39
12. Sevilla 32 37
13. Las Palmas 32 38
14. Deportivo Alaves 32 35
15. Rayo Vallecano 32 34
16. Mallorca 32 31
17. Celta Vigo 32 31
18. Cadiz 32 25
19. Granada 32 18
20. Almeria 32 14

Gelişmelerden Haberdar Olun

@