02.04.2020, 18:03

56. Kütüphane Haftası (30 Mart – 5 Nisan 2020)

‘Rasime Şeyhoğlu’na özlemle…’

Alaşehirli Emekli Albay Hasan Zeki Sungur’u tanımam şunun şurasında bir ya da bir buçuk yıl öncesine dayanıyor. Civa gibi, dinamik, hep genç kalmış, analitik düşünen, kitaplarla haşir neşir olan/ doğduğu topraklara kütüphane kuran, bunun için de sürekli koşuşturan, kitap kulüplerinde okuduğu romanı ya da öyküyü arkadaşlarıyla paylaşan bir kitap dostu.

Yakışıklı- Çevresine ışık saçan bir aydınlatıcı!

56. Kütüphane Haftası’yla ilgili bir yazı isteyince dün gece iki saatimi verip ona bir yazı hazırladım.

Adımız kütüphaneciye çıktığı için her yıl illâ bir yerlerde konuşuyor, bildiklerimi paylaşıyorum.

Doğrusu, zevk de alıyorum bundan.

****

Burnumuzun dibindeki 10 milyonlu Bulgaristan’da 5 bin halk kütüphanesi bulunuyor. İki yıl önce Sofya’daydım. Bir Milli Kütüphaneleri var, o bina bizde olsa eminim Tek Adam orayı hemen Saray’a çevirir. Kentin merkezinde ve saray misali…

Bulgarlar da kitapların ve kütüphanelerin bolluğu nedeniyle olsa gerek ince, nazik ve centilmenler. Adalet Sarayının bulunduğu Vitosha Caddesi’ndeki ışıklarda, dört gün boyunca dikkatimi çekti bir görüntü. Karşıdan karşıya geçerken kesinlikle tek bir kişi kural ihlali yapmıyordu. Yeşil yanmadan geçen tek bir Bulgar yoktu. Sadece kadın erkek mi?

İki gün boyunca tanık olduğum bir başka görüntü de bize kırmızı yanarken yanımızdaki köpeğin de bizimle birlikte beklemesi, yeşil yanar yanmaz da hızlı adımlarla karşıya geçmesiydi. Bulgarlara çok normalmiş gibi gelen bu ayrıntı beni şaşkına çevirmişti. Neredeyse arkasından gidip bir şeyler ısmarlayasım gelmişti o dört ayaklı arkadaşa…

Aynı günlerde bir de çevre mitingine katılmıştım. Akşamın lacivertimsi karanlığı çökmek üzereyken başlayan yürüyüşe…

Yanımdaki kadın bir akademisyendi. Niçin yürüdüklerini sorduğumda aldığım yanıt, “Turizm için dağlardaki ağaçların kesilmesini boykottu”

Şaka yaptığımı sanmayın, sağıma soluma bakınırken fark ettim. Arkamızda da iki köpek yürüyordu bizlerle… Onlar da yürüyüş kolundaydı.

Sofya’da bir başka unutamadığım manzara, çeşmeden akan maden suyuydu. Sofia History Museum’un hemen altında…

Tabiat Müzesi’nde tanıştığım kadının inceliği ve güzelliği ise itiraf edeyim beni sarhoşa çevirmişti. O gün 7 Mart’tı. Ertesi sabah gene yanındaydım, sabahın 10.00’unda… Elimdeki kırmızı karanfillerle… Bir gün öncesine göre daha bakımlı daha güzeldi. Karanfilleri alırken "Ben babaanneyim biliyor musunuz?" demeyi de zorunluluk bilmiş gibiydi. Adını şimdi anımsayamadığım o Slav güzeliyle Türk Dili Ve Edebiyatı okuduğundan   kolay anlaşabilmiştik.

10 milyon bile olmayan Bulgaristan’ın coğrafyası kadar insanı da çok etkilemişti beni.

****

Kiev’deki Vernadsky Kütüphanesi büyüleyici… Milyonlarca kitabı olan bir kütüphane… 1918’de kurulmuş ve capcanlı.  Kentin merkezinde ve gökdelen gibi… Tek Adam, orayı görse "Ne muhteşem bir AVM olur." diye düşünür herhalde…

Kievli’ye gelince… Yolunu kaybedersen hiç üşenmeden seni oteline götürecek kadar centilmen. Sinemada, otelde, kilisede ve müzede evindeymiş gibi rahat edebileceğin bir kent burası. Çiçek pazarında, metroda, Krişhatik Caddesinde de…

Lenin heykelinin önünde bir hafta boyunca hep kırmızı karanfillere rastlamıştım. Önderlerine olan saygıları daha dün gibiydi. Şimdi ne durumda bilmiyorum.

Ben oradayken ısı eksi 31 idi. Her gün sokaklarda, caddelerde ve ziyaret edilesi mekânlardaydım. Aklımda kalan şu: sokaklarda çoluk çocuk yoktu, kargaşa yoktu. Metro ve otobüste herkesin elinde bir kitap vardı.

****

Brüksel’deyim. Kraliyet Kütüphanesi, Central Station yakınında… Binlerce, milyonlarca kitabın bulunduğu bir mabet adeta. Michel Founcare ile tanışırsanız size olan sıcak ilgisini esirgemez.

Çok centilmenler. Çok hanımefendiler… Ortalık tertemiz… Çikolatacı dükkânların çalışanları seratonin salgılar gibiler. Güleryüzlüler… Faslı kasap, kibar mı kibar… Soluklanmak için girdiğiniz cafede siparişi amcanızın oğluna veriyor gibisiniz. Kahve içen beyefendinin elinde bir kitap… Genç kızın önünde bir dergi…

'Please' demeden konuşan yok. Binaların dış yüzü pırıl pırıl… Baktıkça tarih ve insanlık soluyorsunuz. Brüksel yakınlarındaki Flerus’ta Siyah- Beyaz Fotoğraflar Müzesi’ni ziyaret ettim Çetin ve kızı ile. Tarihlerine/ soylarına soplarına ne kadar da düşkünler bu Fleruslular diye düşünür oldum.

****

Tiran’da, Atina’da, Midilli’de, Üsküp’te de milli kütüphaneleri ziyaret ettim.

Çalışanların güleryüzüne tanık oldum. Özellikle de Atina’daki Ksirifidis ile Üsküp’teki Chambevska’nın…

****

Bir ay yaşadım İran’da.

Hem de dört bir köşesindeki büyük şehirlerinde…

İran’daki centilmen erkekler ile kadınlar ve genç kızlar beni çok etkiledi.

Tahran’da üç genç kız yanıma yaklaşarak beni gezdirebileceklerini söylediler. Öyle de rahattılar ki… Bocaladım önce… Şeriatla yönetilen ve bize öcü gibi tanıtılan İranlıların konukseverliğini ne Avrupa ülkelerinde gördüm ne de kendi yurdumda. Bakmayın siz Türkler çok konukseverdir sözlerine… O, eskidendi. 

Köye giden öğretmeni ağırlayan biri oluyordu. Muhtar ya da bir başkası… Şimdi herkes geçim derdinde. Kimse, bir başka boğazı kendisine ortak etmek istemiyor artık.

İnsanımızı bu hale getiren hayat pahalılığı! Milletin hizmetkârıyım demagojileri ve benzeri sözlerin sahipleri bozdu o güzelim dokuyu. Başka bir insan türü geliştirdiler. Kendine çalışan, paylaşım bilmez, köşe dönücü, bencil…

Misafirperverlik denilen şey, enflasyonist politikalar ve Amerikancı siyasetçiler eliyle bitti, bitirdiler.

Geçmiş yıllarda evine iki üç gazete alan memurlar, çiftçiler vardı bu ülkede. Sinemaya giden köylüler, konser için bir başka şehire koşanlar vardı. Kasaptan bir kilo dana eti alanlar vardı. Yaz mevsiminde sahillere gidip pansiyonlarda tatil yapan dar gelirli aileler vardı. Emekli ikramiyesiyle Anadol alan, geri kalanını da bileziğe yatıran memurlar vardı.

İran’ın her şehrinde binlerce/ milyonlarca kitaplı kütüphanelerinde kitap okuyan mollalar gördüm. Tebriz’de, beni ailesiyle birlikte akşam yemeğine götürmek isteyenlerle tanıştım. Şiraz’da Hafız’ın ve Sadi’nin türbelerinde onlarca/ yüzlerce İranlıyla karşılaştım. Erdebil’de, bir göle bakan merkez kütüphanesinde Yeni Delhi’de Antropoloji/ Sanat Tarihi okumuş olan yöneticilerle karşılaştım.

Kebap yediğim, muzlu süt içtiğim restoran ve büfelerin kimya laboratuvarı gibi tertemiz olduğuna tanık oldum. Parklarda tek bir izmarite rastlamadım.

Huzur içinde yaşayan, birbirlerine çok saygılı, yardımsever İranlılar gördüm her şehirde. Sinema için ailece sıraya girenlere tanık oldum. Giysi satan dükkânların vitrinlerinde de çok şık kadın iç çamaşırlarına… Hayret ettim ve dayanamayıp sordum : "Bu elbiseleri satıyor musunuz?"

Aldığım yanıtı söylemesem de olur.

Büyük çarşılarda çok şık kadın çamaşırları tezgâhlarda ve vitrinlerde…

Bön bön bakan ve 'Ne bunlar böyle?' diye böğüren ahlak tüccarları yok!

Türbelerde ellerinde tüyden sopalar bulunan erkeklerin para almadıklarını ve bu işi yılın belli günlerinde gönüllü olarak yaptıklarını öğrendim.

İlber Ortaylı’nın İran hakkında yazdıklarını okursanız beni daha iyi anlarsınız.

İranlı; centilmen, görgülü, şık giyimli, konuksever, bilgili, şiirsever olduğu gibi çok da gezmeyi seven insanlar…

Daha başka…

Farklı bir insan onlar… Nedenine gelince…

"Amrika, eğer ki bize zarar verecek olursa biz hepsimiz şu meydana çıkar, savaşırız onlarla!"

Evet… Bunları bana söyleyen orta yaşı aşmış bir Tahranlıydı. Amerika’ya onlar hep ‘Amrika’ diyorlar.

İranlı, emperyalistlerin kucağına oturan değil, emperyalistlere karşı asil bir duruş sergileyen insanlar…

ABD’nin İran’la alıp verememesi de bundan!

İranlı antiemperyalist!

Binlerce yıllık Pers Uygarlığının ardılları onlar… Ömer Hayyam’ın, Attar’ın, Hatayi’nin, Firdevsi’nin, Hafız’ın, Sadi’nin, Samed Behrengi’nin çocukları onlar…

Şairlerine "Şairler Mezarlığı" yapacak kadar değerbilir/ edebiyat dostu onlar…

Kitabevi vitrinlerine Marks’ın, Engels’in, Atatürk’ün, Elif Şafak’ın, Orhan Kemal’in kitaplarını koyan kitapseverler onlar…

İranlının iyiliği/ güzelliği; kitaplardan, mabet gibi olan kütüphanelerinden ve sayısı belirsiz müzelerinden…

Argoya, berduşluğa, lümpenliğe yer yok hayatlarında…

Oğlunu, kızını, damadını, gelinini, dünürünü devlet dairesinde müdür/ Bakan ya da sorumlu yapma anlayışı yok İranlı’da, Brükselli’de, Atinalı’da…

Aydınlanmış beyinlerin coğrafyasında ne diplomasızlara koltuk veriyor elin oğlu ne de nepotizme geçit veriyor. Mümkün mü Tokyo’da bir milletvekilinin oğlunu bir devlet dairesine sınavsız yönetici yapabilmesi…

Mümkün mü otobüs durağında sıraya girmişlerin birinin önüne geçmesi?

****

Amsterdam’da, kentin merkezinde bir halk kütüphanesi bulunuyor. Yanılmıyorsam 7 katlıydı. Her katı okuyan, notlar alan, bilgisayarlarla meşgul olanlarla doluydu. Sadece bu kütüphane mi?

Kentte bu kütüphaneye bağlı daha onlarca semt kütüphanesi bulunuyor.

Amsterdam’da turistlerin akın ettiği malum bir sokak var. Red Light District…

Bir de Sex Museum…

Peki, soruyorum sizlere…

İtlik - uğursuzluk, yapıp, günah - ahlaksızlık diye birileri Amsterdam’ın huzurunu bozabiliyor mu?

Ya da Amsterdam Belediye Başkanının bir yolsuzluğa karıştığını duyduğunuz oluyor mu?

Kilisenin papazı, kralın hık deyiciliğine soyunuyor mu?

****

Kitabın çok basıldığı, çok okunduğu, kütüphanelerin çok olduğu ülkelerde/ kentlerde karşınıza güzellikler çıkıyor. Bönlüklere, yabaniliklere geçit verilmiyor.

İnternete girip bakın, Vancouver’da eşkiyalık/ yolsuzluk ve cinayet olayları yaşanıyor mu hiç?

Vancouver Halk Kütüphanesi, dünyanın en güzel kütüphanelerinden biri. Mimarisiyle, ferahlığıyla, kitaplarıyla bambaşka bir kütüphane…

09.00’da açılıp 17.30’da kapandığı da yok…

Kitaplar; uygarlaştırıyor, güzelleştiriyor insanları.

****

Gelir Vergisi Kanunu’nun 89. Maddesi 10 Eylül 2014’te değiştirilmiş.

Bu kanunun 10. bendi şöyle: "Cumhurbaşkanı tarafından başlatılan yardım kampanyalarına, makbuz karşılığı yapılan aynî ve nakdî bağışların tamamı gelir vergisi matrahından düşülür."

Şu an Türkiye’de olan ne?

Sayın Cumhurbaşkanı bağış kampanyası açtı, koronavirüs salgını nedeniyle…

Bağış kampanyasına katılan kişiler, yaptıkları bağışların tamamını vergiden düşecekler.

Kievli, Brükselli, Tiranlı, Tahranlı bu duruma ‘Bağışın faturası garibana çıkacak’  diye itiraz eder.

Çünkü, aklı bunun doğru olmadığını söyler.

****

Bizde binlerce/ milyonlarca kitaplı kütüphanelerin bulunmaması, halk kütüphanesi sayısının 1400 bile olmaması nedeniyle olsa gerek çıt çıkmıyor.

****

Kitap, kütüphane ve insanlık birbiriyle bağlantısı/ ilişkisi olan üç kavram…

Kütüphanesiz bir şehir, hafızası olmayan bir şehirdir.

Az kütüphaneli bir ülke, belleksiz insanların yurdudur.

Kitapsız insan; silahsız askerdir, benzinsiz araçtır, dişsiz timsahtır.

****

30 Mart - 5 Nisan 2020, 56.Kütüphane Haftası.

Hafta içinde kitabın önemiyle ilgili konuşmalar yapılacak, kütüphanelerin topluma olan yararı anlatılacak. TI daha doğrusu… Salgın nedeniyle iptal edildi. İptal edilse de yaşamımızın her bir anında kitabı ve kütüphaneleri gündemde tutmalı/ kitapla ilgili konular bulup konuşmalı/ tartışmalı.

Buna gereksinmemiz var. Kendimiz ve geleceğimiz demek olan çocuklarımız için…

Çünkü en iyi arkadaş kitaptır. Kitap en iyi dosttur. Kitapsız yaşamak; kör, sağır ve dilsiz yaşamaktır.

Kör kalmak, sağır olmak ve dilsiz yaşamamak için dokunun kitaplara!

Çevirin sayfalarını… Kurtuluş ne hamasette ne de hamasete kulak vermede.

Uyutucu/ uyuşturucu dizilere zaman ayırmak yerine Sabahattin Ali'nin öykülerini, Hans Fallada'nın Herkes Tek Başına Ölür’ünü, Soner Yalçın'ın Siz Kimi Kandırıyorsunuz'unu, John Boyne'un Romanovların Son Evi'ni okuyun.

Heyecanlanacaksınız. Sıkıntılarınızı aşmak için belki de bir çıkış yolu bulacaksınız.

Kitaplar biraz da bunun için yazıldı zaten. Düşünmek/ düşündürmek!

"Cebindeki paraya göz dikenler var. Geleceğini karartanlar var, altın için doğanı katledenler var, maçlarla/ magazinle seni uyutanlar var." diyordu dün gece rüyamda Şair Eşref.

83 milyon nüfuslu Türkiye’nin 1400 halk kütüphanesine bile sahip olmadığını söylemeye niyetlenmiştim ki uyanıvermişim.

Mutluluk da mutsuzluk da kitaplarda…

Bunu bilirim, bunu söylerim. 

Yorumlar (2)
HASAN ZEKİ SUNGUR 4 yıl önce
2002 DEN BU YANA 48 RASİME VE RECAİ ŞEYHOĞLU KÜTÜPHANELERİ VE RASİME ŞEYHOĞLU ANI/AYDINLANMA EVLERİ İLE EMEKLİ BİR EĞİTİMCİ OLARAK IŞIK SAÇMAYA DEVAM EDEN RECAİ ŞEYHOĞLUNA NE KADAR TEŞEKKÜR ETSEK AZDIR. ELİNE, EMEĞİNE SAĞLIK ÖĞRETMENİM.
Nüket Hürmeriç 4 yıl önce
Ellerinize, yüreğinize sağlık Recai Bay. Bir kitap kurdu olarak bu yazınızla yakın çevremiz ülkelerdeki kütüphane kültürünü bir kez daha anımsamış olduk. Teşekkürler...Teşekkürler...
17
parçalı bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 33 90
2. Fenerbahçe 33 86
3. Trabzonspor 33 55
4. Beşiktaş 33 51
5. Başakşehir 33 49
6. Rizespor 33 48
7. Kasımpasa 33 46
8. Antalyaspor 33 45
9. Alanyaspor 33 45
10. Sivasspor 33 45
11. A.Demirspor 33 41
12. Samsunspor 33 39
13. Ankaragücü 33 37
14. Kayserispor 33 37
15. Konyaspor 33 36
16. Gaziantep FK 33 34
17. Hatayspor 33 33
18. Karagümrük 33 33
19. Pendikspor 33 30
20. İstanbulspor 33 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 31 69
2. Göztepe 31 63
3. Ahlatçı Çorum FK 31 55
4. Sakaryaspor 31 54
5. Bodrumspor 31 52
6. Kocaelispor 31 52
7. Bandırmaspor 31 47
8. Boluspor 31 47
9. Gençlerbirliği 31 47
10. Erzurumspor 31 42
11. Ümraniye 31 37
12. Manisa FK 31 36
13. Keçiörengücü 31 36
14. Şanlıurfaspor 31 34
15. Tuzlaspor 31 33
16. Adanaspor 31 32
17. Altay 31 15
18. Giresunspor 31 7
Takımlar O P
1. Arsenal 34 77
2. Liverpool 34 74
3. M.City 32 73
4. Aston Villa 34 66
5. Tottenham 32 60
6. M. United 33 53
7. Newcastle 33 50
8. West Ham United 34 48
9. Chelsea 32 47
10. Bournemouth 34 45
11. Brighton 32 44
12. Wolves 34 43
13. Fulham 34 42
14. Crystal Palace 34 39
15. Brentford 34 35
16. Everton 34 33
17. Nottingham Forest 34 26
18. Luton Town 34 25
19. Burnley 34 23
20. Sheffield United 34 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 32 81
2. Barcelona 32 70
3. Girona 32 68
4. Atletico Madrid 32 61
5. Athletic Bilbao 32 58
6. Real Sociedad 32 51
7. Real Betis 32 48
8. Valencia 32 47
9. Villarreal 32 42
10. Getafe 32 40
11. Osasuna 32 39
12. Sevilla 32 37
13. Las Palmas 32 38
14. Deportivo Alaves 32 35
15. Rayo Vallecano 32 34
16. Mallorca 32 31
17. Celta Vigo 32 31
18. Cadiz 32 25
19. Granada 32 18
20. Almeria 32 14

Gelişmelerden Haberdar Olun

@