11.05.2021, 15:37

11 Mayıs

Son yazılarımda iki üç siyasetçi, bir dernek ve Asena adlarına çoklukla yer verince okuyucumuz da nerdeyse ülkücülüğümüzün depreştiğini düşünecek.

İlgisi yok.

Benim ülküm bir başka…

Ben zenginlerin yardıma muhtaç insanları sadakayla mutlu etmeye çalıştığı bir dünya değil, Yardıma muhtaç olmayan insanların dünyasını özleyen bir ülküye sahibim.

Savaşın- sömürünün olmadığı bir dünya…

Benim ülküm bu!

'ülkü' sözcüğünün kimselerin tekelinde bulunmadığı / ona herkesin sahipleneceği bir dünya istiyorum ben.

Ülküsü barış olan, emeğe saygı duyan, yeşili ve doğayı gözü gibi koruyan, kadına ve çocuğa sahip çıkan, yolsuzluklara geçit vermeyen insanların dünyasındanım ben.

Edebiyat sevgisi, tarih bilinci, araştırma ruhu, felsefi düşünce ve inançlara saygıyı 'amentüsü' bilen insanların dünyasındanım.

Bruno’nun, Aziz Nesin’in, Bernard Shaw’ın, Sartre’ın, Nelson Mandela’nın, Eduardo Galeano’nun vicdanını taşıyanlardanım.

Antakya’yı, Kudüs’ü, Mardin’i hep ziyaret etmek isteyen gezginlerdenim ben.

Öfkesini sürdüren kindarlardan değilim. Sevgiyi içinde büyütenlerdenim.

Bergama’da her türlü inancın sahibiyle dostça ilişkilerimin sürmesi bundan…

Barış içinde yaşamak uğruna düşüncelerinden ödün vermeyi de 'doğru' görmeyen biriyim.

Kısaca… Herkes gibi düşünmeyen ama herkese saygıyı ön planda tutan biriyim.

Böyle olunca da her şeyi paylaşmayı hak görüyorum kendimde.

***

Her rengin güzelliğini sergilediği şu günlerde bahar ılıklığıyla ıpılık sözcüklerle seslenmek istiyorum Bakırçaylılara…

Anılara sığınarak…

BUGÜN 11 MAYIS

11 Mayıs’ın bende unutulmaz çok anısı var… Acı ve tatlı…

Önce Sait Faik gelir aklıma. Sonra Sivas, ardından Bergama’da tanıştığım bir hemşire…

Sait Faik’in hikâyeleriyle başladı belki de bendeki değişim, emin değilsem de…

Dile kolay, bugün 67 yıl olmuş onu kaybedeli… 'Kaybedeli' deyince Nurullah Ataç’ın affına sığınıyorum. Hiç sevmezdi rahmetli bu 'kaybetmek' sözcüğünü… Birisi öldüyse 'öldü' denilecek ona göre… Neymiş kaybetmek?

"Ben kaybolmam kardeşim, ölürüm" gibi bir sözü vardı yanılmıyorsam…

Sait Faik öldü ama anlattıkları öldü mü ya?

Özlemle anıyorum onu…

***

Bu satırların yazarı, 11 Mayıs 1975’te Sivas Eğitim Enstitüsü’nde iki devrimci arkadaşlarıyla sabahın yedi buçuğunda elleri kazmalı-kürekli / zincirli- sarkık bıyıklı öğrencilerce linç edilmişti.

İki arkadaşıyla birlikte…

Olayın komik mi komik olan yanı ise ulusal yayın yapan bir günlük gazetenin bunu birinci sayfadan "Ecevitçi Marksistler üç milliyetçiyi yaraladı" şeklinde vermesiydi.

Komik mi dersiniz, terbiyesizlik mi orasını bilmem…

Birine hakaret etmişliğimiz, el kaldırmışlığımız, derneklerine taş atmışlığımız da yoktu ama sebebi neyse bir anda sabahın köründe zincir ve sopalarla ellerinde kalıvermiştik.

Okul müdürü, bir siyasi partinin milletvekilli adaylığından gelme biriydi. Öğrencilerin ezici çoğunluğu da o partinin arka bahçesinden… Müdür, eğitimci değil de hâlâ partisinin militanı gibi çalışan biriydi. O günleri yaşayanlar bilir.

Çok az sayıda olan biz devrimci öğrenciler de kitap okuma eylemi dışında alışkanlığı olmayan öğretmen adaylarıydık. Okuduklarımız/ öğrendiklerimiz/ bildiklerimiz ve konuşmalarımız hazmedilemiyordu sarkık bıyıklılarca…

Henüz 21 yaşındaydık. Ne kötülüğümüz olabilirdi ki Sivas’ın insanlarına?

Kitap okuyorduk, türkü söylüyorduk, bağlama çalıyorduk, öyküler yazıyorduk.

Gel gelelim…

Susturulmak isteniyorduk. Farklılığa tahammülleri yoktu bizim sınıftakilerin ve diğerlerinin…

Ipılık bir mayıs sabahı…

Sonuç: 3 ağır yaralı!

Ulusal yayın yapan gazetelerde adımız 'üç ağır yaralı' olarak geçiyordu.

Sonrası mı?

Üstüne üstlük bir de atıldık. Valilik üst disiplin kurulu kararıyla… Bu karar, o günlerde bir ilk’ti.

***

İnsan yakılır mı?

Dünyanın tanıdığı Aziz Nesin’i ve arkadaşları da bu tarihi şehirde yakılmak istendi yıllar sonra.

37 can’a mezar oldu Sivas… O öfkeyi hâlâ anlayabilmiş değilim… Saz çalan, türkü söyleyen, konferansta konuşan birine nedendir bu öfke?

Pir Sultan’ın diyarı, üstündeki o kara lekeyi ne zaman siler bakalım…

Yıllar sonra bir utanç anıtı ile Sivaslılar bunu unutturacak diye düşünüyorum ben.

***

Linci yaşadığımız günlerde ve sonrasında çok öfkeliydim. Yaş 67 olunca öfke de yaşlanmış olmalı ki şimdi her 11 Mayıs’ta bize saldıranlar değil hep Yunus Yıldırım hocam, İlhan Özel, Mehmet Güzel ve Ali Engin arkadaşlarım geliyor gözümün önüne.

Hatta üç dört yıl önce İran’a gidiyorken özel olarak Sivas’a uğramış, otogardan doğruca okuluma gitmiş, anılarımla baş başa yarım saat yaşamıştım o güzel okulumda.

Aklıma geldikçe o günlere dönüyorum ister istemez…

Hiç mi hiç o öğrencilerin elinde kitap görmezdim. Herhangi bir dergi de… Oysa okulumuzun çok zengin bir kütüphanesi vardı. Kütüphanede bulunan öğrenciler mi? Ben, İlhan ve öğretmen okulu öğrencisi bir kız oluyordu hep.

Sonradan da yangın mı çıkmış ne… Yoksa daha önce mi?..

Okulun çoğunlukta olan öğrencileri mi?

Hep kantinde vakit geçiriyorlardı.

O günün öğrencileri, bugünün emekli öğretmenleri olarak o arkadaşlar Jack London, Şirazlı Sadi, Beydeba, Shakespeare, Balzac, Bernard Shaw, Haruki Murakami ile tanışmışlar mıdır acaba?

Elvis Presley, Sezen Aksu, Frank Sinatra, Mahzuni, Tom Jones, Aretha Franklin, Joan Baez, Zülfü Livaneli, Sadık Gürbüz dinliyorlar mıdır acaba?

O günlerde sadece 'Çırpınırdı Karadeniz'i söylüyorlardı.

Orhan Pamuk, bir Türk yazar. Nobel Edebiyat Ödülü kazanmış evrensel bir yazarımız… Türkçü bilinen kesim merak edip de kitaplarını okumuşlar mıdır?

Bir başka evrensel yazarımız Yaşar Kemal’den beş on sayfa çevirmişler midir?

Ruhi Su dinlemişler midir örneğin?

Ben Urfa’yı Bekir Yıldız’la, Torosları Osman Şahin, Çukurova’yı Orhan Kemal kitaplarıyla öğrendim.  

Neşet Ertaş,  Fazıl Say, Nuri Sesigüzel, Aşık Veysel, Timur Selçuk, Karacaoğlan, Bedia Akartürk olmadan nasıl öğreneceğiz Anadolu’yu?

Ödemiş’e gidince hep Bedia Akartürk düşüyor aklıma…

Maraş’ta da hep Faruk Nafiz Çamlıbel’le Mahzuni…

***

Semaver, Son Kuşlar, Lüzumsuz Adam okunmadan hikâye sevilir mi hiç?

Doğayı, insanları çok basit sözcüklerle ve çok samimi şekilde anlatan Sait Faik Abasıyanık hikâyelerini okumadan edebiyatı sevebilir misiniz?

İstatistik yapılsa İslamcı- Türkçü çevrelerin ne kadarı hangi romanları/ öyküleri okuyorlar diye, ortaya çıkacak sonucu çok merak ediyorum doğrusu…

Bu sormaca (anket) yapılsa ne güzel olur değil mi?

Siyasi partilerin üyeleri arasında da keşke böylesi yarışma programları düzenlense ve herkese açık olsa…

Hep düşünmüşümdür. Muhalefet, hükümet tarafından AKP-İŞİD ilişkisi, Cemal Kaşıkçı cinayeti, Çorlu Tren Kazası, kadın cinayetleri, ekonomik kriz, 15 Temmuz ve benzeri konularda araştırma önergesi veriyor. AKP ve MHP oylarıyla reddediliyor.

Önergeler son derece yerli ve milli oysa… Neden reddedilir?

Bu refleksin nedenlerini bilmek zorundayız aslında…

Dönelim Sait Faik’e…

11 Mayıs 1954’te ölmüştü 'Bay Hikâye'

Doğumumdan 11 gün sonra…

Yaşadığım linçten 21 yıl önce…

Hiç ölmüşe benziyor mu Sait Faik?

Bahçelievler’deki 7 TİP’li genci öldürenlerin kimler olduğu yazıldı çizildi. O katillerin  nefret edilen isimleri adı üç beş yıl sonra anılmaz olacak. Unutulup gidecek. Deniz Gezmiş’i asanların/ idam kararı verenlerin unutulup gittiği gibi…

7 TİP’li genç ise her yıl anılıyor. Unutulmuyor, unutturulmuyor.

Sait Faik gibi, Neşet Ertaş gibi, Pir Sultan Abdal gibi…

Ya katiller?

Demem o ki, "Öldükten sonra unutulmak istemiyorsanız ya okumaya değer bir şeyler yazın ya da yazılmaya değer bir şeyler yapın."

Benjamin Franklin’in dediği gibi…

Yakınlarınıza, arkadaşlarınıza, torunlarınıza "Evinden çıkarken kıstırdık, kafasını gözünü öyle dağıttık ki…" diye anlatamazsınız o sinsi planları… Utanırsınız. (Geçtiğimiz aylarda sanki yaşandı böylesi tablolar…)

Cellatın, çocuklarına sanığın boynuna ipi nasıl geçirdiğini/ ayağının altındaki tabureyi nasıl ittiğini anlatamadığı gibi…

Anı değildir çünkü o sahneler… Anlatmaya utanırsınız. Eşiniz, çocuklarınız anlatayım derseniz tiksinir sizden…

Bir gazeteciye, yazara ya da siyasetçiye pusu kurup yaralayıp/ öldürenlerin bunu yakınlarına anlatması zordur.

Sait Faik olsun, Sabahattin Ali olsun, Fürüzan olsun başından geçenleri anlattı ama. Okunası güzel öyküler olarak…

Öyle de çok okuyan oldu ki… O kitaplar baskı üstüne baskı yaptı.

İllâ Sait Faik, Orhan Kemal okumak gerekmez tabii ki…

Ahmet Hamdi Tanpınar’ımız da var. Oğuz Atay’ımız, Feyza Hepçilingirler’imiz, Ahmet Büke’miz olduğu gibi…

Öykü ya da şiir tarzım değil diyorsanız Ahmet Ümit’in haziran ayında çıkacak olan polisiye romanını bekleyin. Orada Bergama’yı / Aristonikos’u, Bergamalıları bulacaksınız.

Hem yerli hem milli bir polisiye…

Büyükler olarak okuyamadıysanız, tez elden kitapçıya uğrayıp çocuk kitapları alın, çocuğunuza ya da torununuza alıp okumasını önerin.

Çünkü kitapların okunmadığı coğrafyalarda yakıyorlar insanları…

"Bizden değil" diye dövüyorlar.

Bizim okulun kütüphanesindeki o güzelim romanlar okunsaydı bizi de kimseler linç etmeyecekti.

Sait Faik sevenlere, 12 Mayıs Hemşireler Günü’nü kutlayan sağlıkçılara, okumayı alışkanlığa dönüştürmüş uygar insanlara ve Bergama köylerinde açılan kütüphanelere elinde fırça-boya ve kitaplarla destek olan güzel insan / Avukat Olgu Altuğ’a teşekkür, selam ve saygıyla…

Yorumlar (3)
Ömer karcı 5 yıl önce
Harikasın arkadaşım.
Recai 5 yıl önce
Teşekkürler değerli arkadaşım! Sarıgöl’e bin selam olsun!
Feyza Hepçilingirler 5 yıl önce
Değerli arkadaşım Recai Bey’in yazısındaki bir yanlış bana bu konuyu açıklama fırsatı verdi. Linç etmek, “Bir topluluğun suçlu saydığı kişiyi yargılamadan üzerine hücum edip döverek öldürmesi” demek. Yani ortada ölüm yoksa linç etmek söz konusu değildir. Benzer bir yanlış “intihar” sözcüğüyle ilgili olarak da yapılıyor. İntihar ettiği söylenen kişinin daha sonra mesela hastanede yattığı bildiriliyor. İntihar da “kendi kendini öldürme” demek. Ölüm söz konusu değilse intihar gerçekleşmiş olmaz.
Sevgiler, selamlar…
Feyza Hepçilingirler
12
parçalı az bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 14 33
2. Fenerbahçe 14 32
3. Trabzonspor 14 31
4. Göztepe 14 26
5. Samsunspor 14 25
6. Beşiktaş 14 24
7. Gaziantep FK 14 22
8. Kocaelispor 14 18
9. Başakşehir FK 14 16
10. Alanyaspor 14 16
11. Konyaspor 14 15
12. Çaykur Rizespor 14 14
13. Antalyaspor 14 14
14. Kasımpaşa 14 13
15. Eyüpspor 14 12
16. Kayserispor 14 12
17. Gençlerbirliği 14 11
18. Fatih Karagümrük 14 8
Takımlar O P
1. Pendikspor 15 32
2. Bodrum FK 15 30
3. Amed SK 15 29
4. Esenler Erokspor 15 28
5. Erzurumspor FK 15 26
6. Çorum FK 15 25
7. Iğdır FK 15 25
8. Serik Belediyespor 15 25
9. Bandırmaspor 15 23
10. Van Spor FK 15 21
11. Boluspor 15 20
12. Sivasspor 15 20
13. Sakaryaspor 15 19
14. Keçiörengücü 15 18
15. İstanbulspor 15 15
16. Ümraniyespor 15 15
17. Sarıyer 15 14
18. Manisa FK 15 13
19. Hatayspor 15 5
20. Adana Demirspor 15 2
Takımlar O P
1. Arsenal 14 33
2. Manchester City 14 28
3. Aston Villa 14 27
4. Chelsea 14 24
5. Crystal Palace 14 23
6. Sunderland 14 23
7. Brighton & Hove Albion 14 22
8. Manchester United 14 22
9. Liverpool 14 22
10. Everton 14 21
11. Tottenham 14 19
12. Newcastle United 14 19
13. Brentford 14 19
14. Bournemouth 14 19
15. Fulham 14 17
16. Nottingham Forest 14 15
17. Leeds United 14 14
18. West Ham United 14 12
19. Burnley 14 10
20. Wolverhampton 14 2
Takımlar O P
1. Barcelona 15 37
2. Real Madrid 15 36
3. Villarreal 14 32
4. Atletico Madrid 15 31
5. Real Betis 14 24
6. Espanyol 14 24
7. Getafe 14 20
8. Athletic Bilbao 15 20
9. Rayo Vallecano 14 17
10. Real Sociedad 14 16
11. Elche 14 16
12. Celta Vigo 14 16
13. Sevilla 14 16
14. Deportivo Alaves 14 15
15. Valencia 14 14
16. Mallorca 14 13
17. Osasuna 14 12
18. Girona 14 12
19. Levante 14 9
20. Real Oviedo 14 9

Gelişmelerden Haberdar Olun

@