07.05.2022, 13:04

Rakı, Hemingway ve Eleştiri

Yahya Kemal Beyatlı, her akşam İstanbul’daki Çiçek Pasajı’na gider ve hep aynı yerde/ aynı masada rakı içermiş. Masasında da hep bol çeşit mezeler olurmuş.

Bir gece yine aynı masaya oturmuş, garsonun donattığı masaya göz gezdirmiş,  sonra başında bekleyen garsona "Kırmızıturpu göremedim" demiş.

"Efendim, ben özellikle koymadım. Siz, her akşam gelip buraya oturuyorsunuz ve yemediklerinizin de parasını ödüyorsunuz. Kırmızıturpu yemediğiniz için özellikle getirmedim masaya."

Zengin ve büyük şair, garsona tatlı sert çıkışmış: "Oğlum, o benim göz mezem. Yerim ya da yemem, sen koymaya devam et. Hadi, getir benim kırmızıturpumu!"

***

Rakıyı hep aç karna içerim ben. Yanında leblebi, fıstık, çekirdek ya da benzer bir çerez olsun yeter! Tercihim leblebidir. Zaman zaman eş dost ile bir yerlerde buluşup içtiğimiz oluyor. Gittiğimiz yerlere yanımda leblebiyle gittiğim oluyor. Çünkü her gittiğimiz yerde leblebi bulunmuyor.

Şapur şupur yemek ve rakı içmek… Bana gelmez! Ben bu konuda Aydın Boysancıyım.

Rakı balık Ayvalık, diyorlar. O da gelmez bana…

Rakı, bence yemekle içilmemeli. Rakının mütemmim cüzü çerezdir bence. Ve de muhabbet…

Her arkadaşım yemekle birlikte içtiği için sofradan en son kalkan hep ben olurum. Çünkü rakı bitecek. Keyfim gelecek. Yemek, daha sonra…

Tabii ki saat ilerleyiveriyor.

Tavsiye edilmeyen saatlerde yemek yemiş oluyorum.

Bir de leblebime çok sataşan oluyor grup yemeklerinde. "Sen kendini Atatürk mü sanıyorsun da illâ leblebi?"

Estağfurullah!

Bu nedenle evimde içmeyi uygun buluyorum.

Hızlı hızlı yiyip içenlerle Bülent Ersoy gibi bir yudumda kadehi götürenlerden hazzetmiyorum.

Arkamdan kovalayan yok ya… Yavaş yavaş…

Her sofradan en son kalkanın ben olması yakınlarımı şaşırtmaz hiç. Adım uyuşuğa çıktı bu nedenle. Hızlı yiyemiyorum, hızlı içemiyorum, ne yapayım?

Gündüz vakti ise ağzıma koymam. İllâ akşamüzeri ya da akşam… Midem, bağırsaklarım ona göre kurgulanmış sanki…

En fazla üç kadeh…

Dördüncüsünü alırsam, şakülüm kayıyor.

Şairler/ yazarlar ve genel olarak sanatçılar çok içiyor. Bunun nedenini birileri anlatmalı bence. Anlatsın ki aydınlanalım…

Son iki cumhurbaşkanı, hiç CSO konserlerine gitmemiş. İkisi de içkiye karşılar… (Gerçekte böyle midir onu kimseler bilmiyor)

Muhafazakâr Turgut Özal bile 22 kez gitmiş. Kenan Evren 8, Süleyman Demirel 18.

Eşi ressam olan Fahri Korutürk 106, eşi öğretmen olan Ahmet Necdet Sezer 72 kez gitmiş CSO konserlerine.

En çok giden mi?

Celal Bayar: 210 kez.

Son iki cumhurbaşkanına sorsan, resim/ heykel, şiir ve müzik konusunda bir şeyler, acaba hangi birini bilirler…

Geçelim…

Rakı muhabbeti yetti gari, diyor gibisiniz. Konuyu değiştirelim o halde.

***

Yazmak ve seyahat, zihni geliştirir diyor bir romancı. Bizim siyasiler sabah akşam gezip tozuyor. Hem de kıtalararası! Zihinleri gelişmiş midir dersiniz?

Herkesin farklı farklı alışkanlıkları var.

Akşamları içmek bana büyük keyif veriyor.

Ernest Hemingway ise "Benim alışkanlığım, akşam yemeğinden sonra, yazmadan önce ve yazarken asla içmemekti" demekte…

Hemingway denince hemen söylemeliyim, onun yazarlığıyla ilgili önemli bir sözünü:

"Her yazar, eserlerinin çoğuna kendisini de dâhil eder."

Sabahattin Ali ve Orhan Kemal de yapmamış mıdır bunu?

Gel gör ki bu konu sığ çevrelerce sorun yapılıyor. Tabii ki yazdıklarında satır aralarında olacak yazar.

Kimileri "düş ürünü" deyip adam kandırmaya çalışıyorlar.

Kimileri de hep kendilerini öykülemekte. Bu da kabul edilebilir değil bence. Öğretmen yazarların çocuk kitaplarında çıkıyor bu durum karşıma.

Herkesin düşünmesine/ muhasebe yapmasına yardımcı olmak adına Hemingway’den bir söz daha:

"Bütün kötü yazarlar destansı anlatıma âşıktır."

İlginç değil mi?

Arada bir argonun, küfrün kullanıldığı metinler okuyorum. Hep düşünürüm. Gerekir mi, diye…

O konuda da Hemingway’e kulak vermeli bence:

"İçerdikleri anlam veya yaptıkları çağrışım nedeniyle tamamen şok edici sözcükleri kullanmama gerekliliği; bunun gibi sözcükler- osurmak örneğin- eğer meselenin kendisi kaba nüktelere dayanmıyorsa sayfada göze çarpacak, bütünüyle abartılı, yanlış ve aşırı bir vurguya sebep olacaktır."

Usta yazar, bir konuya da açıklık getiriyor şu sözleriyle: "Ben yazmaya ne kadar iyi olduğunu bildiğim ölü yazarları alt etmeye çalışarak başladım."

Turgenyev’in en büyük yazar olduğunu söylüyor.

Anton Çehov için, amatör bir yazardı diyor.

Yazmaya meraklılar için şunları da sıralamış olayım:

"Tolstoy bir kâhindi. Maupassant profesyonel bir yazardı. Balzac profesyoneldi. Turgenyev ise bir sanatçıydı. Zola ve Hugo berbat yazarlardı ama Hugo, önemli bir ihtiyardı" diyor Hemingway.

Son bir söz daha…

"Yazmanın sağı solu olmaz. Yalnızca iyi ve kötü yazın vardır."

Okumaya yazmaya meraklı biriyiz ya…

Hemingway ne demiş bu konuda, sizlere de aktarayım dedim.

***

Bir de aceleye getirmemek, benim gibi olmamak gerekiyor bu konuda.

Bu konuda eleştirilmesi gerekenlerin başında geliyorum herhalde. Sabırsızım. Yazdım mı hemen yayımlamalıyım.

Bırak da demlensin biraz, değil mi ama…

Sonucu ne mi oluyor?

Güzel dost Hidayet Karakuş’un eleştirisine katlanmak…

Geçen yıl Zülfü Livaneli’nin bir kitabını okuduktan sonra Sayın Livaneli’yle ilgili bir yazım çıkmıştı bu sayfalarda.

Değerli Hidayet Karakuş dayanamamış sıralamış:

"Sevgili Recai, Zülfü Livaneli’ye daha birkaç kişiye toz kondurmamak için onlara birer dokunulmazlık zırhı giydirmişsin. Senin yanında kimse onlar aleyhine konuşamazmış.

Bu tutumunu yadırgadım. Sen ki bilimsel düşünceyi savunan, gerçeğin peşinde koşan bir yazarsın. Bu tutumun delikanlılık olarak adlandırılabilir. Mahalle kültüründe geçerlidir. Aydınlar birbirlerini somut kanıtlara dayandırmak koşuluyla eleştirmelidir. Özellikle toplumu ilgilendiren konularda susmamalıdırlar. Sen bugün bunu yapıyorsun.

Ben Zülfü Livaneli’yi sevmiyorum. Neden sevmediğimi sana sıralayacağım:

1- Zülfü Livaneli, Sabah gazetesindeki köşesinde Erdoğan’la Baykal’ın gizli görüşmesini yazdı. Yazdı ama Erdoğan’ın yolu Baykal tarafından açıldıktan bilmem kaç yıl sonra. Politik beklentileriyle tüm toplumu ilgilendiren bir konuyu gizledi. Açıklamadı. Gizlediği gerçeğin toplumu ilgilendirdiğini bilmiyor muydu? Biliyor ama genel başkanlık hesapları vardı o zaman. O hesaplarla sustu. Baykal’ı da ta 1973-1974’lerdeki Enerji Ve Tabii Kaynaklar Bakanlığından beri sevmem. Onun yanlışları için de, Türkiye için de büyük sonuçlar, acı kayıplar doğurmuştur. Livaneli o görüşmeyi o gün açıklasaydı ülkede çok şey değişirdi bence.

2- Zülfü Livaneli, devrimci türküler söylüyor. Atatürk’le ilgili film yapıyor ama Atatürk’ün solcu olmadığını söyleyebiliyor. Toplumun çağ atladığı bir dönemde bu çağı atlatan adamı solcu saymayacak denli soldan habersiz, toplumsal gelişmeleri tarihsel bakış açısıyla değerlendirmekten yoksun bir insan. Atatürk, ömrünce yaptıklarıyla devrimcidir ama solcu değil ha!

3- Şarkılarının sözü çoğu kez devrimci ozanların şiirlerinden yapılmış. Kendi de yazsa insancıl bir öz taşır. Ne ki ününü hak etse de bir aydın olarak benim gözümde hep eksiklidir.

4- Ününü bir tüccarın açgözlülüğüyle kullanan bir insan. Yaşar Kemal’in koltuğunun altında romancı oldu. Hepimiz bir yazarın yazdıklarıyla yola çıktık. Elbette o da Yaşar Kemal’i usta bellemiştir. Güzel! Ancak bana göre ortalama bir romancıdır. Çok özgün bulmuyorum romanlarını. Düz bir anlatımla duygusal gerilimler yaratıyor. Özellikle Serenat’tan sonrasını bu nedenle okumadım.

5- Geçenlerde Serhan Asker’in izlencesinde Balıkçı ve Oğlu romanını konu ettiler. Kendi de oradaydı. Zülfü Livaneli doğmadan Bodrum’daki sünger avcılarını, deniz emekçilerini yazan Halikarnas Balıkçısı’ndan bir kez olsun söz etmeyecek denli kendinden başkasını görmeyen biri. Bu bakımdan da bağışlamam. Oysa Deniz Gurbetçileri’ni, Ötelerin Çocuğu’nu, Aganta Burina Burinata’yı, Hey Koca Yurt’u… yazan adamı, hem de ondan bir şair diye söz eden Nazım’ı bile anmadan kendi kitabından söz etmesi ayıptır.

Sevgili Recai, kişilere dokunulmazlık zırhı verme bence.

Benim için de böyle bir dokunulmazlık zırhı yaratma. İstemem. Benim de eksiklerim, yanlışlarım dolu. Bunları gördüğün yerde söyle; başkaları da söylese kanıtını sor. Benim yanlışlarımı da koruma… Buna sevinirim. Senin bu tutumun insanları kutsallaştırmaya götürür. Kimse kutsal değildir, bilirsin.

Sevgiyle iyi çalışmalar diliyorum. (24.07.2021)"

***

Engereğin Gözü ile Balıkçı ve Oğlu’nu bu eleştiriler ışığında okudum. "Ortalama romancı" deyişini göz önüne getirdim.

Eleştiriyor ama 'Sevgili Recai' demeyi ihmal etmiyor. Bana bilmediklerimi/ unuttuklarımı anımsatıyor. Dostça uyarıda bulunuyor.

Onca işinin arasında zaman ayırıp beni aydınlatmaya çalışıyor.

Bunu ancak bir dost yapar. Bu nedenle Hidayet Karakuş’tan 'dostum' diye söz etmek hakkımdır!

Ne mutlu bana ki onun gibi dostlarım var.

Yararı ne mi oldu?

Portre yazarken daha ölçülü oluyorum. Keşke o zaman da yazıyı bitirdikten sonra demlenmeye bıraksaymışım.

Kendi kendime kızıyorum. A be adam, içerken yavaş yavaş da ne diye yazarken paldır küldür?

Hadi diyelim bir çırpıda yazdın, hemen yayımlanması için sırtına tüfek mi dayayan var?

Kahvaltı etmek mi kahvaltı yapmak mı’ya kafa yoruyorsun da yazının demlenmesine niçin fırsat vermiyorsun?

***

Efendi efendi yiyip içenlere, yazıp çizenlere, eleştirmenlere, Alman faşizmini 77 yıl önce yenilgiye uğratan Rus halkına ve gezegenimizin boyun eğmeyenlerine saygıyla…

Yorumlar (0)
12
parçalı az bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 16 39
2. Fenerbahçe 16 36
3. Trabzonspor 16 35
4. Göztepe 16 29
5. Beşiktaş 16 26
6. Samsunspor 16 25
7. Gaziantep FK 16 23
8. Başakşehir FK 16 20
9. Kocaelispor 16 20
10. Alanyaspor 16 18
11. Çaykur Rizespor 16 18
12. Konyaspor 16 16
13. Gençlerbirliği 16 15
14. Kasımpaşa 16 15
15. Antalyaspor 16 15
16. Kayserispor 16 14
17. Eyüpspor 16 13
18. Fatih Karagümrük 16 9
Takımlar O P
1. Amed SK 17 35
2. Pendikspor 17 33
3. Esenler Erokspor 17 32
4. Bodrum FK 17 31
5. Çorum FK 17 29
6. Iğdır FK 17 29
7. Erzurumspor FK 17 27
8. Boluspor 17 26
9. Bandırmaspor 17 26
10. Serik Belediyespor 17 25
11. Keçiörengücü 17 22
12. Sakaryaspor 17 22
13. Sivasspor 17 21
14. Van Spor FK 17 21
15. İstanbulspor 17 21
16. Manisa FK 17 19
17. Ümraniyespor 17 18
18. Sarıyer 17 17
19. Hatayspor 17 5
20. Adana Demirspor 17 2
Takımlar O P
1. Arsenal 16 36
2. Manchester City 16 34
3. Aston Villa 16 33
4. Chelsea 16 28
5. Crystal Palace 16 26
6. Liverpool 16 26
7. Sunderland 16 26
8. Manchester United 15 25
9. Everton 16 24
10. Brighton & Hove Albion 16 23
11. Tottenham 16 22
12. Newcastle United 16 22
13. Fulham 16 20
14. Brentford 16 20
15. Bournemouth 15 20
16. Nottingham Forest 16 18
17. Leeds United 16 16
18. West Ham United 16 13
19. Burnley 16 10
20. Wolverhampton 16 2
Takımlar O P
1. Barcelona 17 43
2. Real Madrid 17 39
3. Villarreal 15 35
4. Atletico Madrid 17 34
5. Espanyol 16 30
6. Real Betis 16 25
7. Athletic Bilbao 17 23
8. Celta Vigo 16 22
9. Sevilla 16 20
10. Getafe 16 20
11. Elche 16 19
12. Deportivo Alaves 16 18
13. Rayo Vallecano 16 18
14. Mallorca 16 17
15. Real Sociedad 16 16
16. Osasuna 16 15
17. Valencia 16 15
18. Girona 16 15
19. Real Oviedo 16 10
20. Levante 15 9

Gelişmelerden Haberdar Olun

@