02.10.2025, 09:49

Sahneler

I  

Hep gecelerdir salındığı Dionisin. Kafası hep karmaşık örgülerle dolu, ama bir o kadar da doğurgandır. Gün üzümü olgunlaştırsa da timsali olan şarap gecenin ve karanlığın ürünüdür. Kardeşi Apollon saraylıları eğlendirmekle meşgulken, Dionis nasırlıların dertlerini dinlemeyi, onların dertlerini yine onları coşturarak hafifletmeyi sevmiştir. Bu amaçla efeboslarını doğurur yine karışık bir zamanında. Bunu yaparak şunu amaçlamıştır: İçimdeki karmaşık coşkuyu efeboslara o kadar taşırayım ki onlar da bunu gitsin insanlara yaysın. Böylece yakamozlarından ilham alacak kadar Akdenize yakın bir maki topluluğunda gece vakti kurar meclisini Dionis. İnsanı gerçekten sevmiştir Olimposlular içinde… Hafiften mermer bir sunak, ortada munis bir ateş döngüsü, ziyarete gelmiş sarı, siyah, beyaz renkli dost yılanlar, yabani zeytinlere sarılmış defneler, çitlembiklerle emiş karış şimşirler. 

Dionis aslında da aşıktır efeboslarına. Bakın işte salına salına geliyorlar gecenin içinden. Bin bir türlü dertleri, nasırlı bedenleriyle. Aradıkları şarap mıydı, dans mı, mücadeleleri mi, yoksa Dionisin onlara öğrettiği, kendilerine şöyle bir dışardan bakmalarını sağlayan tragedya mı? Aslında aradıkları Dionisin kendilerine söylediği bal tatlısı yumuşacık sözlerdi. Sözdür dertleri ovalayan çünkü. Bu çelişkilerle dolu karmaşık Olimposluyu insan da bu yüzden sevdi zaten. 

İşte ilk yudumlar içildi bal şaraptan; işte başladı dans ateşin etrafında, açıldı kartal kolları efebosların, vuruldu dizler yere. Şeytanın uşağı fareyi yok eden güzelim yılanların o en derin bakışları huzurunda. İçildi sonraki yudumlar efebosların birbirine ayna tuttuğu teke oyunu tragedyada. Efeboslar bu tragedyada hayat derdinin derinliklerinden teke kokulu kaba süsler ördüler. Ve bin heves ve samimiyet içinde dönerek Dionisin onlara söyleyeceği sözü beklediler: 

“Nasırınızı artıran, nasırınız içinde boğulsun  Sevinizi büyüten, bu oyununuza kandırsın sizi,  sevdiğim efeboslarım benim”

II  

Mehter Marşına “İşte müzik bu” diyen, İstanbulda geçen bir opera besteleyen, Türk tarzında bir sürü eser veren Mozart, bir gün bu müziğin derinini anlamak için bir Balkan dergahına girdi. Kova’nın tutuşturduğu ilhamla farklı olanı anlamak için çaba veriyordu. En yakınındaki farklı olan da Osmanlı müziğiydi. Dergahta ona dediler ki “Meragimiz vardır Hafız Postumuz. Ama en derinimiz Itridir.” Mozart Itriyi tatmak istedi hemen. Bahçesinde inanmış kuşların ötüştüğü, duvarlarını mor ateşli sarmaşıkların sardığı dergahta, Mozarta ilk önce Itrinin Hisar Bestesini çaldılar. Bu tek düşünceli bestenin daha ilk notasında parlayan doğuşkanları sezdi Mozart. Burada yan yana yürüyen dört ya da beş beste vardı aslında, Hisar Beste bunların bahanesiydi. Daha ilk eserin derinliğinde hayranlığını koyverdi Mozart. Sufilerimiz böyledir işte bilirler her şeyi ama karşıya da bütünü bulmaları için fırsat verirler. Ki bulan o zevkle hayatını doldursun. Dergahtakiler ondan sonra Mozarta, meşhur “Tuti-i mucize guyem”i söylediler. O an heyecandan dizlerinin bağı çözülen ve gözleri dolmaya başlayan Mozarttı. Daha sonra da dizlerinin üstüne çökerek “Dünyanın en namuslu sükunetinin hayal kurmak olduğunu öğretiyor banaaa!” deyip enikonu ağlamaya tutuldu. Sufiler bu orta boylu sarışın Avrupalı adamın bir anda bu hale gelişine şaşırdılar. Zira bir büyük dehanın kadrini yine bir büyük deha anlardı. Mozartın son dinlediğiyse Itrinin şaheseri Neva Kârdı. Mozartın bir önceki ağlayışı şimdi mest olmuş bir hüzne döndü. O hüzünde Mozart artık dünyada değildi. Kah Utaride gidip onunla çene çalıyor, kah Ay ile bir olup kendi çılgınlıklarını tasvir ediyor ya da Merihe uyup geçmişiyle savaştıktan sonra Zührenin yardımıyla kendi kendisiyle barışıyordu. 

Dergahtan ayrılıp Viyanaya döndü. Aklına çakılan şeyse, zamanın cilvesiyle kendisine ulaşamadığı ulaşıp da yüzüne yüz süremediği Itriye bir hatıra yazmaktı. Bir gün kendisine ölüler için dua müziği anlamına gelen bir Requiem ısmarlandı. Bu Requiem sanılmaya ki kendi babasına veya onu ısmarlayan burjuvaya yazılacaktı. Requiem ustaya, Itriye, saygıydı. Mozart bir gün masasının başına, üzerinde işlemeli sarı bir Osmanlı kaftanıyla ve başında beyaz bir Osmanlı kavuğuyla oturdu. Ve Requiemi Osmanlı müziğindeki Nevanın karşılığı olan Re kararında yazmaya başladı. Requiemin girişini tahta üflemelilerle bezedi. Fakat flüt yoktu. Flüt neyi çağrıştırdığı için korkutuyordu Mozartı. Korkusu ise o Balkan dergahında kapıldığı heyecana tekrar tutulmak ve bu kez bunun üstesinden gelememekti. Giriş bölümünün sonuna Neva Karın son kararının bütün doğuşkanlarını koydu: Üç tane Re ve bir La. La’yı altoya verdi. Bu kararda dehşet bir kuvvetle tınlayan saf koyu mor bir hüzün ve Itriye eremeyişti. Bundan sonraki korolu bölümler bu eremeyişin kıyametleriydi. Solist bölümleri ise Viyana sokaklarından toplanmış tesellilerdi. Ve bizzat yazdığı son bölüm olan Lacrimosa artık hiç işe yaramayan, ancak Itri yolundaki çılgınlıkları besleyen gözyaşlarıydı. Mozart bir an gözyaşlarından merdivenler kurmayı denedi. Soprano yine La’da patladı. Ne yazık. Ama işte o vefakar klarinet yine de Itrinin kokusunu getirdi, neyin yolunu taklit ederek. Ve Mozart bu ya –sevinci hiç elden bırakmaz- karar tınısına gümüşi Fa Diyez eklendi. Onu da gene kibar alto devraldı. İşte bu umuttu Itrinin cennetinden kopup gelen. 

III  

Düğümler çözen Akdenizin bir kumsalında geceliyorlar. Şehirden epey uzaklaşmışlar. Oturdular serin kumlara. Hepsi de sevgilisinden ayrı düşmüş. Birasız, şarapsız geçer mi gece? Ya sohbetsiz? Pek konuşmuyorlar. Uzunca düşünüyorlar. Üç beş genç işte kime ne zararları var. Diskoyu klabı sevememişler bir türlü. Zaten sevgilileri var diye mi acaba? Dertleri değil ruh ile maddenin evrensel uzlaşmazlığı ya da iktidarın bunaltan katmanları. En azından şimdilik. Seviyorlar birbirlerini. Hakikaten seviyorlar. Dövüşürlerken yumruk yerine güreşi seçmelerinden anlıyor insan bunu. İşte çıktı kumsalın üstüne dut dalından bağlama. Şenlenmeye başladılar ufaktan. Bir saz ve iki hanende. Üçü sadece dinliyor. Belki de müzik kulakları olmadığı içindir. Bak biri kalktı oynamaya. Dinleyenlerden biri kafa sallayarak mırıldanıyor. Biri de ince ince sevinç gözyaşları akıtmaya başladı. Bu ben miyim? Hı-hım. Sevgilimle dostlarımı kafamda harmanlıyorum sadece. Aralarında kokulu beyaz zambaklar dolaştırıyorum sakin sevincimle. Hayalden hep hayalden. Dünyanın derdi bizi boğmasın diye geldik ya bu kumsala. Yeni öğrenilmiş bir türküye başlıyor bağlama ve söyleyen dostlar okuyor: 

-

Beyaz giyme söz olur, siyah giyme toz olur 

Gel beraber gezelim, muradımız tez olur 

Salına da salına da gel 

Haydi yavrum dön dolaş yine bana gel 

-

Türküden aldığım heyecanı, türkü söyleyenlerden, ölümüne sevdiğim o dostun gözlerine aşk ediyorum. Soyunup denize dalmışım. Hava yumuşak bir karanlık. Su ılıcık. 

IV 

İncilin Vahiy bölümünde der ki “Şeytanın tahtı Bergamadadır.” Bergama

Akropolisinde beş tane tapınak var. Peki hangisi şeytanın tahtı? Kendini bir şey sanan Bergamalı tacirlerden biri bir gün bir toplantıda bu tahtın Zeus Sunağı olduğunu söyledi. Neye uğradığımı şaşırdım. Ama sesimi çıkarmadım. 

Ey dostlar işitin! Buradan ilan ediyorum. Bu taht bir Olimposlu için değil de asıl adi Roma imparatorlarından biri olan Trajanus için dikilmiş olan Tarajan Tapınağıdır. Beşeri nefsin zalimce ikinci kez katmerlenmesidir bu. Bu tapınağın hala akropolisin en mamur yapısı oluşu acı veriyor insana. Zeus Sunağını ise tam aksine melekler inşa etti. Bu yüzden som bir ruhtur Zeus Sunağı. Cennetteki evlerinden bizzat inen melekler, Galatlara karşı verilen namuslu mücadeleye adanan bu sunağa o devre kadar görülmemiş bir inceliğe ve ifade gücüne sahip kabartmalar işlediler. Bunu onlardan başkası da yapamazdı zaten. Ve melekler, şeytanın tahtı olmak şöyle dursun ruhun yeryüzündeki timsallerinden biri sayacağımız bu tapınağın içini de silme aynayla doldurdular. Zeusun hiçbir suretine yer vermeden. İşte bunu düşünmek lazım. 

Ve yok etme kararının verileceği zaman, ay aydına açılmış bir gece beklenecek. Önce Athena Tapınağının kararlı rahibeleri ve Zeus Tapınağının melekleri baltalarla donanacaklar; sonra da Demeter Tapınağının akıllı insanları ve Dionis Tapınağının alçakgönüllü cinleri kazmalarını ellerine alacaklar. Hepsi Agorada bir araya gelip Trajana hücum edecekler. Her biri bir Herakles olup şeytanın tahtını, baykuş uğultularına bile müsaade eden bir sessizlikte yıkıverecekler. Trajan Tapınağı olduğu yerde çöküverecek. Peki şeytanın işi bitmiş mi olacak? Herhalde bunu da ilk önce kendi benliğimize sormamız lazım.

BURAK ÜLKER, 2008

Yorumlar (0)
12
parçalı az bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 16 39
2. Trabzonspor 16 35
3. Fenerbahçe 15 33
4. Göztepe 16 29
5. Beşiktaş 16 26
6. Samsunspor 16 25
7. Gaziantep FK 16 23
8. Başakşehir FK 16 20
9. Kocaelispor 16 20
10. Alanyaspor 16 18
11. Çaykur Rizespor 16 18
12. Konyaspor 15 16
13. Gençlerbirliği 16 15
14. Kasımpaşa 16 15
15. Antalyaspor 16 15
16. Kayserispor 16 14
17. Eyüpspor 16 13
18. Fatih Karagümrük 16 9
Takımlar O P
1. Amed SK 17 35
2. Pendikspor 17 33
3. Esenler Erokspor 17 32
4. Bodrum FK 17 31
5. Çorum FK 17 29
6. Iğdır FK 17 29
7. Erzurumspor FK 17 27
8. Boluspor 17 26
9. Bandırmaspor 17 26
10. Serik Belediyespor 17 25
11. Keçiörengücü 17 22
12. Sivasspor 17 21
13. Van Spor FK 17 21
14. İstanbulspor 17 21
15. Manisa FK 17 19
16. Sakaryaspor 16 19
17. Ümraniyespor 17 18
18. Sarıyer 17 17
19. Hatayspor 16 5
20. Adana Demirspor 17 2
Takımlar O P
1. Arsenal 16 36
2. Manchester City 16 34
3. Aston Villa 16 33
4. Chelsea 16 28
5. Crystal Palace 16 26
6. Liverpool 16 26
7. Sunderland 16 26
8. Manchester United 15 25
9. Everton 16 24
10. Brighton & Hove Albion 16 23
11. Tottenham 16 22
12. Newcastle United 16 22
13. Fulham 16 20
14. Brentford 16 20
15. Bournemouth 15 20
16. Nottingham Forest 16 18
17. Leeds United 16 16
18. West Ham United 16 13
19. Burnley 16 10
20. Wolverhampton 16 2
Takımlar O P
1. Barcelona 17 43
2. Real Madrid 17 39
3. Villarreal 15 35
4. Atletico Madrid 17 34
5. Espanyol 16 30
6. Real Betis 15 24
7. Athletic Bilbao 17 23
8. Celta Vigo 16 22
9. Sevilla 16 20
10. Getafe 16 20
11. Elche 16 19
12. Deportivo Alaves 16 18
13. Rayo Vallecano 15 17
14. Mallorca 16 17
15. Real Sociedad 16 16
16. Osasuna 16 15
17. Valencia 16 15
18. Girona 16 15
19. Real Oviedo 16 10
20. Levante 15 9

Gelişmelerden Haberdar Olun

@