Türkiye’de toplumcu belediyecilik ütopya mı?

Bir tarafta ekmeği, suyu halka bedava dağıtan, sağlık ve ulaşımın ücretsiz olduğu belediyecilik, diğer yanda çıkar ilişkileriyle kurulan ağlarla büyük kentlerden kırsala doğru genişleyen 'rant odaklı belediyecilik'…

ÖZELHABER 09.02.2024, 18:40 22.02.2024, 17:44
Türkiye’de toplumcu belediyecilik ütopya mı?

Bir tarafta ekmeği, suyu halka bedava dağıtan, evlere ücretsiz kitap servisi yapan, sağlık ve ulaşımın ücretsiz olduğu belediyecilik deneyimi, diğer yanda çıkar ilişkileriyle kurulan ağlarla büyük kentlerden kırsala doğru genişleyen 'rant odaklı belediyecilik'…

Eski belediye başkanlarından Osman Özgüven'in Dikili’de önemli uygulamaları hayata geçirdiği toplumcu belediyecilik örneği başta olmak üzere; Türkiye'de istisnai örnekleri olan toplumcu yerel yönetim deneyiminin günümüzde nereye evrildiğini uzman isimlerle konuştuk.

Toplumcu belediyecilik bu topraklarda neden köklenemedi? Günümüzün neoliberal ekonomik yapısında hizmetlerin hakça, eşitçe verildiği; daha yaşanılır kentler yaratmak mümkün mü?, Kentsel Dönüşüm Yasası önümüzdeki dönemde ne tür sorunlara gebe? Kent planlamacısı Prof. Dr. Murat Cemal Yalçıntan ile siyaset bilimciler Doç. Dr. Cangül Örnek ve Deniz Yıldırım sorularımızı yanıtladı.

Haber Röportaj: Özgür Duygu Durgun 

(https://www.gazeteduvar.com.tr/halkci-belediyecilik-turkiye-icin-utopya-mi-haber-1665616)

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü hocaları ve öğrencileri, 2008-2009 yıllarında İzmir’in sayfiye ilçesi Dikili’de halkın yerel yönetimlerden beklentileri üzerine bir saha anketi yaptı.

Dönemin belediye başkanı, Dikililere ücretsiz sağlık hizmeti götüren, suyu bedava veren, evlere kitap servisi yapan bir gezici kütüphane kuran, kent içi ulaşımı ücretsiz yapan, 1980 askeri darbesi sonrası suskunlaşan toplumu ilçede düzenlediği Barış ve Demokrasi festivalleriyle yeniden konuşturan ve tüm bu icraatleriyle hedefe oturtulup hakkında soruşturmalar açılan Osman Özgüven’di.

(Foto: Dikili'nin eski Belediye Başkanı Osman Özgüven. Görev Süresi 1984-1994 ve 2004-2014)

O dönem Dikili’deki saha çalışmasında görev alan Prof. Dr. Murat Cemal Yalçıntan, 2010 yılında yayımlanan "Değişen İzmir’i Anlamak" başlıklı kitapta halkçı belediyecilik adına pek çok iyi uygulamaya rağmen; Dikili sokaklarındaki manzaranın görünen ötesinde gerçekleri işaret ettiğini söylüyordu. Sosyal belediyecilikten ziyade; küçük Türkiye kentlerine özgü bir yerellik ve kapitalizmin öne çıktığına değinen Yalçıntan’a göre "Dikili örneği sosyal belediyecilik argümanıyla çeşitli kazanımların yaşandığı ancak kentsel karar süreçlerindeki yerel güç ilişkilerinin pek de sorgulanmadığı, yerel politikanın katılımcı ve şeffaf hale getirilemediği, toplumsal ayrışmanın yok edilemediği, birlikte üretim ve tüketim ilişkilerinin demokratik biçimde organize edilemediği bir kent deneyimi olarak okunmalı’’ydı ve bu durumun sorumlusu kent ya da yerel yöneticiler değil kurumsallaşmış kapitalist ilişkilerdi.

Aradan geçen 14 yıl boyunca, kapitalist ilişkiler ağı Türkiye’nin büyükşehirlerinden kırsalına her noktayı en küçük hücresine kadar sardı.

(Foto: Kent Planlamacısı Prof. Dr. Murat Cemal Yalçıntan)

1984, 1989, 2004 ve 2009 seçimlerinde CHP’li Dikili Belediyesi’ni yöneten Osman Özgüven ise, Vedat Dalokay, Terzi Fikri, Ahmet İsvan, Ahmet Priştina başta olmak üzere Türkiye siyasetine damga vurmuş halkçı belediye başkanlarının yanında, tarihteki yerini aldı. Dikili’yi soracak olursanız, halkçı, eşitlikçi, özgürlükçü yerel yönetim talebi bugün seçmenin beklenti listesinde bile değil. Zira ilçenin ihtiyaçları 15 yıl öncesine kıyasla hayli çeşitlenmiş durumda. Sağlıktan ısınmaya, kanalizasyondan ulaşıma temel sorunlar ise hala çözüm bekliyor.

(Foto: Fatsa'nın eski Belediye Başkanı Terzi Fikri Sönmez. Görev süresi: 14 Ekim 1979 - 11 Temmuz 1980)

TABAN ÖRGÜTLÜ OLURSA DON KİŞOTLAR’A İHTİYAÇ KALMAZ

31 Mart 2024 yerel seçimleri yaklaşırken "Kapitalist bir sistemde bir yerel yönetimin hakça, eşit, özgür bir kent mekânı kuracak politikalar belirleme olanağı var mı?" sorusundan hareketle, yerel siyaset ve şehir planlama alanlarında çalışan uzmanların değerlendirmelerine başvurduk. Dikili’de 2008 yılında gerçekleştirilen saha çalışmasını yürütmüş olan şehir ve bölge plancısı Prof. Dr. Murat Cemal Yalçıntan, bugünün şartlarında yukarıdaki soruya şu yanıtı veriyor;

"Bu yalnızca Türkiye için değil dünyanın büyük bir çoğunluğu için de geçerli bir soru. Karşınızda çok güçlü koalisyonlar var; bu koalisyonlar halkın kaynaklarını sermayenin kullanımına açıyor ve bunu da halk için yaptığını söylüyor. Öyle güçlü ikna araçları kurmuş durumdalar ki insanlar da buna inanıyor. Dolayısıyla Osman Özgüven gibi şahane insanların büyük bir iyi niyetle geliştirdiği sosyal belediyecilik uygulamalarının yaygınlaşmasına da müsaade edilmiyor. Düşünün ki Osman Bey'in suyun fiyatlandırmasına dair geliştirdiği sosyal uygulama bile dava edildi ve Osman Özgüven suçlu bulundu. Hal böyleyken yel değirmenleri ile savaşan Don Kişot durumuna düşüyorsunuz. Buradan çıkışın tek yolu kanımca tabanın örgütlenmesi ve gerçekleştirilecek sosyal belediyecilik uygulamalarının da tabandan oluşan talepler olmasıdır. Sosyal belediyecilikten faydalanan toplulukların güçlenmesi sistemin Don Kişotlar üzerine bu kadar kolay gitmesini, deyim yerindeyse onları yok etmesini engelleyebilecek tek olgudur diye düşünüyorum. Sistem kendisini kontrol eden güçlü bir toplum ile karşılaştığında hakça eşit özgür bir kent mekânı kuracak politikaların gerçekleşmesine izin vermek durumunda kalabilir"

Öte yandan Türkiye’nin yerel siyaset tarihinde halkçı, sosyal belediyeciliğe dair kısıtlı ve istisnai örnekler zihinlerde hala canlı. Fırıncıların fiyat tekelini kırmak ve halka ucuz, sağlıklı ekmek sağlamak amacıyla İstanbul da ilk Halk Ekmek fabrikasını kuran Başkan Ahmet İsvan, Fatsa’yı Halk Komiteleri ile yöneten ve 1980 darbesi sonrası atıldığı cezaevinde kalp krizinden ölen Terzi Fikri (Sönmez), İzmir’de yoksul kesimlere sağlık hizmeti götüren başkan Ahmet Priştina, Türkiye’nin ilk TKP’li belediye başkanı olarak kurduğu tarımsal kooperatif sistemiyle öne çıkan Fatih Mehmet Maçoğlu gibi örnekler, "Başka türlü bir yerel yönetim ve siyaset mümkün"ün uygulamaya geçirilebildiğini gösteriyor. Buna rağmen Türkiye genelinde bu geleneğin köklendiğini söylemek zor. Bu talep toplum tabanında neden oluşamıyor?

(Foto: İstanbul'un eski Belediye Başkanı Ahmet İsvan. Görev Süresi: 14 Aralık 1973 - 11 Aralık 1977)

Prof. Yalçıntan’a göre, daha demokratik, hizmet odaklı, şeffaf, eşitlikçi ve adaletli bir yönetim talebinin tabanda oluşmasını engelleyen ana faktör mevcut iktidar.

"Toplumun sorgulayıcı hale gelmemesi için kamusal eğitim hizmetini iyileştirmemek yönünde büyük gayret sarf eden, süreç içerisinde bütün sermaye gruplarının TV kanallarını kontrolü altına almayı başarmış, haddini aşan patronsuz kanalları da RTÜK ile hizaya getiren, örgütlenmenin önüne çokça engel koymuş, hak taleplerinde eylemliliğin alanlarını olabildiğince daraltmış bir sistem ve o sistemin bekçisi bir hükümet var. Kapitalizm uzun yıllardır algıları yöneterek kendisini sürdürmeyi başarıyor ve neoliberalizm gibi yeni formlar üretiyor. İnternet üzerindeki alternatif medya kanallarının artmasıyla bu iş çözülebilir diye düşünenler de maalesef yanıldılar; Beşiktaşlılar kendi iç tartışmalarını Twitter’da yapıyor ve gruplar/kişiler birbirlerini farklı başkan adaylarından aldıkları paralara bağlı olarak algı oluşturmakla suçluyorlar. Destekledikleri adayın fazla para vermesi ile övünenler bile var!"

PARTİLERİN ADAY GÖSTERME SÜREÇLERİNDE ÇIKAR İLİŞKİLERİ BELİRLEYİCİ OLDU

Türkiye’de yerel siyaset ile yereldeki çıkar ağlarının birbiriyle iç içe geçtiğini vurgulayan siyaset bilimci Doç. Dr. Cangül Örnek ise yerelde küçük çıkar odaklarının belirleyici olduğuna dikkat çekiyor.

(Foto: Doç. Dr. Cangül Örnek)

"Bizde yerelleşme hep pozitif anlamda kullanılır. Ancak bana kalırsa yerelleşme aynı zamanda orta veya küçük boy müteahhitlerin, sanayi odası ve ticaret odası temsilcilerinin, benzin istasyonu ya da otomobil galerisi sahibinin, yerel futbol takımı yöneticisinin iktidar ölçeğidir. Bu ölçekte, yerine göre kaymakam, savcı, jandarma komutanı, belediye başkanı ve bu saydığım kesimler iç içe ilişkiler geliştirir. Bu anlamda, söz konusu olan merkezi devlet aygıtının uzantılarıyla yerel ölçeğin egemenlerinin ilişkileridir. Bu ilişkiler yokmuş gibi 'yerel güzeldir' savıyla yapılan siyaset her şeyden önce gerçekçi değildir’’.

Toplumcu bir programla seçime girmeyen her parti ve adayın bu ilişkiler ağının bir parçası haline geleceğini söyleyen Cangül Örnek, "Buna rağmen, toplumu ve doğayı gözeterek iş yapan çok az sayıda örnek görebiliyoruz. Ama bu da partilerin, örneğin CHP’nin belediyecilik anlayışı ile değil, kişilerin niteliğiyle ilgili. Bu tür kişilere ancak istisnai dönemlerde rastlıyoruz. Bunun da birincil nedeni partilerin aday gösterme süreçlerinde de çıkar ve ilişki ağlarının etkili olması. Yani yerelde siyaset ile yereldeki ekonomik çıkar ağları iç içe. Sonucu da maalesef hep birlikte yaşıyoruz" diyor.

(Foto: Ankara'nın eski Belediye Başkanı - Vedat Dolakay. Görev Süresi: 10 Aralık 1973 - 12 Aralık 1977)

MİLLİYETÇİ PROPAGANDA YOĞUN OLARAK KULLANILIYOR

2019 seçimlerinde AKP büyükşehir belediyelerinde 15, CHP 11, HDP 3 ve MHP 1 belediyeli kazanırken; ilçe /belde belediyelerinde AKP 742, MHP 233, CHP 240, İyi Parti 24, HDP ise 57 belediye başkanlığını kazanmıştı.  31 Mart 2024 yerel seçimlerine giderken bu tabloda nasıl bir değişim beklenebilir?

Prof. Dr. Yalçıntan, "Umutsuzluk yaymak gibi olacak ama ben bu tablonun pek de değişeceğini düşünmüyorum, hatta Cumhur İttifakının belediye sayısı artacaktır. Bu tablonun değişmemesinin sebebini de insanların mevcut hükümetten ve yönetme biçiminden memnuniyetinde değil muhalefetin yaptıkları ve yapamadıklarında aramak gerektiğini düşünüyorum" derken;  Doç. Dr. Cangül Örnek, "Ben de ciddi bir değişim beklemiyorum ne yazık ki. Bunun birinci nedeni, toplumcu belediyecilik vaadinin çok sınırlı birkaç noktada gündeme gelebiliyor oluşu. Yerel seçimde Hatay Defne bu konuda iyi bir örnek olarak ayrışabilir. İkinci nedeni, iktidarın uyguladığı sansür. Propaganda mücadelesinin çok belirleyici olduğu seçim süreçleri yaşıyoruz. Önümüzdeki yerel seçimde de özellikle milliyetçi propagandanın yine yoğun olarak kullanılmasını bekliyorum. Bu şu demek: İktidara destek vermeyen her partinin ve kişinin 'terörist' muamelesi görmesi ve bu suçlamanın topluma yönelik ciddi bir basınca dönüşmesi. Üstelik bu toplumu ciddi olarak çürütüyor. Ek olarak, iktidarın adayı olmayanların toplumu aksine ikna edebilmek için söz söyleyebilecekleri mecraların sınırlandırılması. Burada bir yol ve bence tek çıkar yol, doğrudan temas olabilir. Ama hatırlayın, genel seçimlerde Trabzon’da Ekrem İmamoğlu’nun mitingi taşlı saldırıya uğramıştı, Kütahya’da pazarda bildiri dağıtan insanlar, terörist diye yuhalanmış, linç edilmek istenmişti. Sansüre, bu şekilde yoğun bir baskı da eşlik edecektir. Bilinmeyen bir şey söylemediğimin farkındayım ama Türkiye’de seçimlerin adil ve güvenli olmadığını sürekli açık biçimde ifade etmeliyiz diye düşünüyorum" diye ekliyor.

(1980'li yıllarda Osman Özgüven tarafından kurulan ve günümüzde kapatılan Dikili Halk Sağlığı Merkezi)

KENTSEL DÖNÜŞÜMLE İLGİLİ DAHA ŞİDDETLİ DİRENİŞLER OLUŞACAK

Uzmanlara mülksüzleştirme planı olarak eleştirilen yeni Kentsel Dönüşüm Yasası’nın yerel seçim ve sonrasında yeni bir çatışma alanı olarak kentlerin gündeminde oynayabileceği rolü soruyoruz;

Doç. Dr. Cangül Örnek, Kentsel Dönüşüm Yasası’nın Türkiye kapitalizminin AKP iktidarı döneminde geliştirdiği en korkunç rant mekanizmalarından biri olduğunu belirterek "Önümüzdeki dönemde Türkiye kapitalizmi için yeni bir birikim modeli uygulamak söz konusu değil. Sermayenin yönelebileceği alanlar da sınırlı. Bu yapısal kısıt, kentsel dönüşüm adı altında inşaat sektörüne rant aktarmanın her türlü yolunun, gerekirse hukuk dışı yollarının zorlanacağı anlamına geliyor" yorumunu yapıyor.

Prof. Yalçıntan ise kentsel dönüşüm süreçlerinde bugüne dek çeşitli bölgelerde ciddi bir örgütlülükle direnme alanları oluşturmak konusunda önemli bir birikim oluştuğuna dikkat çekerek, "Hiç beklemeyeceğiniz mahallelerin bu mesele üzerinden örgütlendiğine, zaman içerisinde güçlendiğine ve yerel siyaset içerisinde söz sahibi olabildiğine şahit olduk. Önemli bir deneyim oluştu. Dolayısıyla aynı mücadele alanlarının daha şiddetli olarak oluşacağını ve bu alanlardan yerel siyasete etkisi güçlü toplulukların oluşabileceğini öngörebiliriz. Mülksüzleştirme ile karşılaşan toplulukların önceki deneyimlerden faydalanmasını ve kaderine razı olmayıp örgütlenmek suretiyle güçlenmesini, kendi sözünü oluşturmasını, kendi istediği biçimde bir kentsel dönüşümü savunmasını, hatta hızlarını alamayıp katılımcı bütçe ve sosyal belediyecilik işlerine bulaşmalarını bekliyorum. Katılımcı bütçe ve sosyal belediyecilik belediyelerin inisiyatifine bırakılamayacak kadar önemli" değerlendirmesini yapıyor.

(İstanbul da ilk Halk Ekmek fabrikasını kuran Başkan Ahmet İsvan)

RANT PROJELERİNDE BÜYÜK UZLAŞMA!

"Rant ve talan ekonomisinin açık şekilde büyüdüğü kıyı beldelerde, kamusal çıkarların ranta kurban edilmesine dair çarpıcı örnekler söz konusu. Bu beldelerin bir bölümünde CHP’li yerel yönetimlerin başta olması da dikkat çekici. Örneğin, Ayvalık’ın Altınova sahilinde deniz kıyısında yükselen 5 katlı rezidans inşaatı, zeytinlik arazilerinde pıtrak gibi çoğalan özel villalar, kıyı Ege’nin verimli tarım arazilerinin lüks site inşaatlarına kurban edilmesi... Bu türden rant projelerinin arkasında yerel yönetim-merkezi hükümet çekişmesi dışında başka güç odakları olabilir mi?" sorusuna Prof. Yalçıntan’ın yanıtı ise şöyle;

"Esasen burada yerel yönetim merkezi yönetim çekişmesi zaten söz konusu değil. Büyük çoğunlukla rant projelerinde bir uzlaşma söz konusu olabiliyor. Kentsel siyasette büyüme makinası olarak bilinen teoriye göre, çoğu sermaye güçlerinden oluşan ekonomik ve dolayısıyla kentsel büyümeye taraf aktörler bir büyüme koalisyonu oluşturuyor ve bu koalisyonun lobi gücü üzerinden kentsel gelişmeyi yönlendiriyor. Bu koalisyon içerisinde uzmanlardan, inşaat sektörü ustalarına, mobilyacılardan, beyaz eşyacılara süreçten beslenen herkes saf tutuyor. Sanırım bahsettiğiniz güç odaklarına en iyi açıklamaları bu teori yapıyor. Bundan 15 sene önce Seferihisar üzerine çalıştığımız bir planlama atölyesi kapsamında kentteki mandalina bahçelerinin hızla inşaat alanlarına dönüşüyor olmasından rahatsız öğrencilerim ne yapabileceklerini sormuşlardı; onlara 'mandalina bahçesi inşaattan çok para kazandırmadığı sürece bu eğilimi durduramazsınız' demiştim. Bunu biraz daha genelleyerek söyleyelim; mevcut sistem içerisinde reel sektörden elde ettiğiniz kâr arazi rantından düşük kaldıkça inşaat sektörünün kupon arazilere yönelik iştahı azalmayacak, siyaset de bu iştahı doyurmaya devam edecek"

(Foto: Siyaset Bilimci Deniz Yıldırım)

YENİ BİR SİYASET HATTINA İHTİYACIMIZ VAR

Siyaset bilimci Deniz Yıldırım’a göre, sosyal belediyecilik kavramının içinin boşaltıldığı bir dönemden geçiyoruz. "AKP’li yerel yöneticilerin de neoliberal dönemin koşulları içinde sermaye birikiminin önünü açan merkezi yoksullaştırma politikalarına pansuman tedaviler sunarken, hayırseverlik aracılığıyla kitleleri neoliberal programa rıza üretir hale getirirken sosyal belediyecilikten söz ettiğini görebiliyoruz" diyen Yıldırım, bu şartlar altında alternatif bir belediyecilik yaklaşımının öncelikle  toplumsal ilişkileri yeniden inşa edecek ve kamuyu ortak yarar paydasında bir araya getirecek ilişkiler ağı kurmaktan geçtiğini ifade ediyor. "Dağılan/dağıtılan eski tip kolektif sınıf kimliklerinin boşluğunda türeyen özel çıkar odaklı ilişki ağlarına, atomizasyon/yalnızlaşmaya ve bu boşlukta cemaatler etrafında yeniden inşa edilen hiyerarşilere dayanmayan, bunların dışına çıkıp ötesini düşleyen, dağılan sosyallikleri siyasal olarak yeniden inşa edebilecek" bir belediyecilik çizgisinden söz eden Deniz Yıldırım, Yeni Halkçı Belediyecilik adını verdiği modeli şöyle tarif ediyor;

"Toplum dediğimiz ortaklık uzun zamandır çürütülmekte ve kolektif davranış, örgütlenme biçimleri yozlaşıp çözülmekte. Toplumculuk üretmeden önce, toplumun çözülmesi sorununun önüne geçmek gerekiyor. Maddi koşullar ile siyasal baskıcı ortam, korkutma iktidarı buna hizmet ediyor ve zaten bunu, yani toplumu ve toplumsallıkları çözmeyi amaçlıyor. Demek ki buna karşı atılacak kültürel, sportif, sanatsal, eğitsel adımlar, dağılmayı ve yalnızlaşmayı teşvik eden koşullara karşı gündelik hayatın içinde üretilen toplumsal, kolektif bağlar bile politik anlam taşıyor bugün. Belediyeler yoktan var etmez; çekirdek ya da nüve halinde olan bu seçenekleri elindeki maddi, siyasal ve beşeri kaynaklar aracılığıyla geliştirebilir, daha görünür kılabilir. Ulusal düzeyde iktidar ve ortakları eliyle dayatılan merkeziyetçi, otoriter, kamusalı ve toplumsalı parçalayan yaklaşımın karşısında alternatif bir model inşasının öncelikle dağılmış, çözülmüş toplumu yeni kamusallıklar etrafında yeniden bir araya getirmek, sosyalleştirmek hedefi gütmesi gerekiyor. Dağınıklığı gidermediğinizde, toplumu yeniden derleyip süreçlere katmadığınızda, en toplumcu belediye bürokratikleşiyor, halktan kopuyor; siyaset, katılımcılık süslü bir “100 kişiye sorduk” anketçiliğine dönüşüyor. Bugün katılımcılık bu değil; başımıza ne geliyorsa, yurttaşı siyasetin dışına iten hemen tüm partilerdeki demokratik görünümlü oligarşik anlayıştan geliyor. Merkezi bir değişim için yeni modellere, yeni modellerin halk gözünde uygulanabilir ve hayatı iyileştirir görünmesini sağlayacak alternatif, yerel yönetme pratiklerine ve bunların merkezi düzeyde bir değişim arzusu etrafında seferber edilmesini sağlayacak yeni bir siyaset hattına ihtiyacımız var"

(Foto: Tarımsal kooperatif sistemiyle öne çıkan Tunceli Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu)

(Foto: İzmir'in eski Belediye Başkanı Ahmet Piriştina. Görev süresi: 18 Nisan 1999 - 15 Haziran 2004)

Kaynak: AJANS BAKIRÇAY
Yorumlar (0)
17
parçalı bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 35 96
2. Fenerbahçe 35 90
3. Trabzonspor 35 58
4. Başakşehir 35 55
5. Beşiktaş 35 54
6. Alanyaspor 35 49
7. Kasımpasa 35 49
8. Rizespor 35 49
9. Sivasspor 35 48
10. Antalyaspor 35 45
11. A.Demirspor 35 44
12. Samsunspor 35 42
13. Kayserispor 35 41
14. Ankaragücü 35 39
15. Karagümrük 35 37
16. Konyaspor 35 37
17. Gaziantep FK 35 35
18. Hatayspor 35 34
19. Pendikspor 35 33
20. İstanbulspor 35 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 33 72
2. Göztepe 33 69
3. Sakaryaspor 33 57
4. Bodrumspor 33 56
5. Ahlatçı Çorum FK 33 56
6. Kocaelispor 33 55
7. Bandırmaspor 33 50
8. Boluspor 33 50
9. Gençlerbirliği 33 50
10. Erzurumspor 33 44
11. Ümraniye 34 43
12. Manisa FK 33 40
13. Keçiörengücü 34 40
14. Tuzlaspor 33 37
15. Adanaspor 33 36
16. Şanlıurfaspor 33 35
17. Altay 34 10
18. Giresunspor 34 7
Takımlar O P
1. Arsenal 36 83
2. M.City 35 82
3. Liverpool 36 78
4. Aston Villa 36 67
5. Tottenham 35 60
6. Newcastle 35 56
7. Chelsea 35 54
8. M. United 35 54
9. West Ham United 36 49
10. Bournemouth 36 48
11. Brighton 35 47
12. Wolves 36 46
13. Fulham 36 44
14. Crystal Palace 36 43
15. Everton 36 37
16. Brentford 36 36
17. Nottingham Forest 36 29
18. Luton Town 36 26
19. Burnley 36 24
20. Sheffield United 36 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 34 87
2. Girona 35 75
3. Barcelona 34 73
4. Atletico Madrid 34 67
5. Athletic Bilbao 34 61
6. Real Sociedad 34 54
7. Real Betis 34 52
8. Valencia 34 47
9. Villarreal 34 45
10. Getafe 34 43
11. Deportivo Alaves 35 42
12. Sevilla 34 41
13. Osasuna 34 39
14. Las Palmas 34 37
15. Celta Vigo 34 34
16. Rayo Vallecano 34 34
17. Mallorca 34 32
18. Cadiz 34 26
19. Granada 34 21
20. Almeria 34 17

Gelişmelerden Haberdar Olun

@