04.07.2020, 18:55

Erdoğan Sosyal Medya ve İnternete Dokunabilir mi?

Erdoğan’ın Türkiye’de toplamda yirmi yıla yaklaşan, son altı yılı Cumhurbaşkanlığı, son iki yılı ise 2017’deki Anayasa değişikliğinden sonra adına başkanlık da denilen partili Cumhurbaşkanlığı ile geçen bir iktidarı var. Bu son değişiklik sonucu TBMM’nin işlevsizleştirilmesiyle, kendisi Türkiye’nin kaderiyle ilgili kesin karar verici konumunda, denetlenemez bir lider. Durum böyle olunca bu yazının başlığının, yanıtı baştan belli bir soru olduğunun düşünülmesini doğal karşıladığımı söylemeliyim. Ancak konunun bazı önemli yönleri ve kendine özgülükleri var.

Malum, Cumhurbaşkanı’nın kızı Esra Albayrak’ın bir bebek dünyaya getirdiğiyle ilgili Twitter paylaşımlarının altına, ahlaksızca yorumlar yazılmıştı. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan “sosyal medya mecralarının tamamen kaldırılması”ndan bahsettiği bir konuşma yaptı. Daha sonra sosyal medya ile ilgili yeni yasa düzenlemesi arzusunu tweet’le paylaştı. Gelen tepkiler üzerine bunu sildi. Sonra aynı tweet’i yeniden paylaştı. Erdoğan’ın bu açıklamalarının bir nedeninin de, YKS sınavı öncesi ağırlıklı olarak gençlerle gerçekleştirdiği Youtube’da yayınlanan video konferans buluşmasına gelen “Oy moy yok” yorumları sonrası yorum göndermenin yasaklanması ve videonun beğenmeme (dislike) rekorları kırması olduğu da konuşuluyor. Gerçekten takip etmesi zor ama yaşananlar bunlar. Ne olursa olsun Erdoğan ve partisi AKP’nin 25 yaş altı gençler başta olmak üzere herkese kendini ifade imkânı veren sosyal medya ve İnternet ortamıyla başının hoş olmadığı ve bu nedenle yeni önlemler düşündükleri bir gerçek.

Bu gelişmelerle birlikte tartışmaları çeşitlendiren, AKP sözcülerinin yeni yasa tasarısında Almanya ve Fransa modellerini örnek aldıklarını açıklamaları oldu. Almanya, artan ırkçılık başta, nefret söylemiyle mücadele için 2017 Ekim ayında yeni bir düzenlemeyi yürürlüğe koydu. Kullanıcılardan gelen şikayetleri, mahkeme kararlarını değerlendirmek için sosyal medya şirketlerinin bir yetkili ve bu işle ilgili kişiler istihdam etmesini sağladılar. Asıl amaç ise nefret söylemi içeren paylaşımları 24 saat, en geç bir hafta içinde platformdan kaldırtmak. Uygulama bu amaca ulaşmaya yaklaşmamış bile. Şirketler düzenli raporlama yükümlülüklerini yerine getirmedikleri gibi, gelen çok sayıda şikayetle ilgilenecek yeterli personellerinin olmadığı açıklamasıyla bu görevlerini de yerine getirmemişler. Yasa, şirketin bu işle yetkilendirdiği kişiye 5 milyon Euro, şirkete ise 50 milyon Euro’ya kadar ceza kesilmesini öngörüyor. [1] Oysa amacın çok gerisinde kalan sonuca karşın, sosyal medya platformlarından yalnızca Facebook’a, 2019’da bir kez 2 milyon Euro ceza kesilmiş. [2]

Fransa’da da Mayıs 2020’de konu hakkında yeni bir yasa kabul edildi. Almanya’daki örneğine oldukça benzemekle beraber “terör” içerikli paylaşımların bir saat gibi kısa bir sürede silinmesi şartı var. Ayrıca bu paylaşımlara bir yıl hapis de öngörülüyor. Uygulamayı zaman gösterecek. [3]

Her iki ülkede de mahkemelerde olması gereken kullanıcıların ifade özgürlüğünün sınırlarını belirleme yetkisinin, saydam olmayan ve hesap vermekten kaçınan sosyal medya şirketlerine devredilmesi eleştiriliyor. Uygulamada ihlal örneklerinin olduğu ancak bir raporlama olmadığı için takip edilemediği ve hangi boyutlara vardığının bilinemediği de konunun uzmanlarınca belirtiliyor. [1]

Diğer Avrupa ülkeleri ve Avrupa Birliği’nin de konu üzerinde çalıştığı biliniyor. Ancak asıl soru benzer düzenlemeler Türkiye’de de yapılabilir mi? Konuyu ayrıntılı olarak tartışmak mümkün değil, çünkü yürürlükte olan partili Cumhurbaşkanlığı sisteminde yasalar saydam olarak hazırlanmıyor. Çoğu yasa teklifi, Saray’da hazırlanmasının ardından Meclis’te konudan haberdar bile olmayan iktidar milletvekilleri tarafından imzalanıp Meclis Başkanlığı’na sunuluyor. O zaman neyi tartışacağız?

Almanya ve Fransa örnekleri, geçtiğimiz Nisan ayında gelen tepkilerle rafa kalkan Torba Yasa’nın sosyal medya ve İnternet ile ilgili maddeleri ile şekillen ve tabii ki Türkiye’ye özgü olacak olan yasa teklifinin neye benzeyeceğiyle ilgili bize fikir veriyor.

Almanya’ya benzer bir yasanın Türkiye’de çıktığını ve Türkiye’nin hukuk devleti ilkelerine ve ifade özgürlüğünün korunmasına Almanya kadar özen göstereceğini düşünsek bile söylenen “nefret söylemine engel olmak” amacı orada nasıl gerçekleşmediyse burada da gerçekleşmeyecek. Çünkü bu yasaların uygulamada işlemesi mümkün değil. Örnek olayımıza dönelim. Bir haber paylaşıldı ve altı nefret söylemi içeren paylaşımlarla doldu. Bunların etkili bir şekilde tümünün hemen kaldırıldığını düşünsek bile, bunları gören birileri mutlaka olacak. Ekran görüntüleri alınacak ve bu kez bu görüntüler nefret söylemini eleştiren çok sayıda paylaşıma neden olacak. Hatta bunlar o kadar çok olacak ki, sosyal medyanın çok paylaşılan güncel konuları öne çıkaran özellikleri sayesinde önlem olarak silinen paylaşımlardan haberdar olmayan kalmayacak.

Dikkat ettiyseniz yukarıda “söylenen amaç” dedim. Çünkü iktidarın gerçekleşmesi mümkün olmayan “nefret söylemine engel olmak” amacının ardında ifade özgürlüğünü kısıtlamak amacı olduğu konusunda ülkenin muhalif kesimlerinin ciddi endişeleri var. Geçmişte Atatürk'e hakaret, Youtube'un ilk kez tümden erişime kapatılması için bahane edilmiş, sonra çıkarılan sansür yasal düzenlemeleri, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un kaçak imar durumu ile ilgili, olgulara dayanan haberlerin Sulh Ceza Mahkemesi'nce engellenmesine kadar varmıştı. Hatta bu yetmedi, haberleri yapanlar ifade vermeye de çağırıldılar. Gözaltı ve tutuklamalar da sıradan olaylar haline geldi.

Dikkatinizi bir de Fransa’daki “terör” paylaşımlarıyla ilgili düzenlemeye çekmek isterim. Türkiye, Avrupa Birliği’nce “terör” tanımının muğlaklaştırılması yoluyla çok sayıda yargılamanın, tutuklamaların yapılması, ifade özgürlüğünün sınırlarının daraltılmasıyla defalarca suçlandı. Bu durumda Avrupa’nın hukuk devletlerinde Anayasal hak ihlallerine çok fazla neden olmayan sosyal medya düzenlemeleri, Erdoğan ve emri altına aldığı yargı sistemi nedeniyle temel hak ve özgürlüklerin tümden rafa kaldırılması için bir araca dönüşecektir.

Nisan ayındaki taslakta iki önemli düzenleme daha vardı. Birincisi, Whatsapp ve benzeri anlık mesajlaşma sistemlerinin devletin lisanslaması ve denetlemesine açılması, ikincisi ise, şu anda yaygın olarak kullanılan tüm sosyal medya, anlık mesajlaşma platformlarının, verilerini Türkiye sınırları içinde saklaması.

Yalnızca verilerin Türkiye’de saklanması zorunluluğunun bile, söz konusu şirketleri Türkiye’den çekilmeye zorlaması çok olasıdır. Çünkü Türkiye’de elektrik fiyatlarının yüksek olması başta, birçok teknik neden, hizmet veren sunucuların ülke içinde barındırılmasını maliyet açısından çok dezavantajlı kılmaktadır. Şirketlerin bundan kaçınmak için birçok başka nedeni de var.

Whatsapp ise sağladığı uçtan uca şifreleme ile devlet gibi üçüncü tarafların, iki kişi arasındaki iletişimi izlemesini imkânsız kılmaktadır. Ürünün sahibi Facebook şirketi bu özelliğini en güçlü özelliği olarak sunmakta ve dünyada hiçbir kamu otoritesine, gizli servise bu olanağı vermediğini belirtmektedir.

Erdoğan’ın açıklamaları akıllara, mevcut yasalar sosyal medyayı tamamen denetimsiz mi bırakıyor, sorusunu da getiriyor. Oysa İfade Özgürlüğü Derneği’nin 2019 Engelli Web Raporu’na göre, yalnızca 2019 içinde 61 bin web sitesine erişim engellenirken, toplamda engellenen site sayısı 408 bini, Twitter hesabı 7 bini, engelli tweet 40 bini, Youtube videosu 10 bini, Facebook içeriği 6 bini bulmuştur. Bunların hepsi 5651 sayılı "İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkındaki Kanun" ve diğer yasalardaki hükümlere, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) başvurusuna göre olmuştur.

İktidarın ifade özgürlüğünü daha fazla daraltmayı hedeflediği açıktır. AKP yönetimi getirmeye çalıştığı yasal düzenlemelerle uluslararası şirketleri Türkiye’den çekilmeye zorlamayı ve bu platformlar yerine rahatlıkla kontrol altına alabileceği yerli platformları yurttaşlara dayatmayı planlıyor olabilir. Türkiye, Erdoğan’ın tüm otoriter yönetimine ve eğilimlerine karşın, sosyal medyanın tümden engellendiği ya da yurttaşların devlet kontrolündeki şirketlerce yerel olarak geliştirilmiş alternatif servisleri kullanmaya zorlandığı dünyanın en otoriter birkaç devletinden biri değildir. Nüfusunun yarısından fazla iktidara tümden muhalif kesimi barındıran, sivil toplumu, tüm tarihsel tasfiyelere ve baskılara rağmen bir geleneğe ve gelişmişliğe sahip bir ülkedir.

İster “nefret söylemine engel olmak” masum amacı arkasına saklanılsın, ister yerlilik, millilik, verilerin ülke içinde saklanması gibi gerekçelerle gelinsin, Türkiye toplumu ifade özgürlüğünün daha fazla daraltılmasına izin vermeyecektir. Basılı ve görsel medyası denetim altına alınmış, yayın yasaklama, kapatma, gözaltı ve tutuklamalarla bağımsız basını susturmaya çalışmış toplum susmamıştır ve susmayacaktır.

İfade özgürlüğü ve haber alma hakkı Anayasal güvence altında olan temel hak ve özgürlüklerdir. Özgür olarak yaşamak isteyen her yurttaş için yaşamsal değerdedir. Bu durumda, düşünülen yasal düzenlemelere, yani Anayasal hak ihlallerine direnmek her yurttaşın Anayasal görevidir. İş yasa değişikliğini TBMM’ye getirmeye kadar geldiğinde, yalnızca sosyal medya protestoları yeterli olmayacaktır. Koşullar ne olursa olsun sokak muhalefetinin önemi ortadadır. Yürüyüşler, protestolar demokratik ve Anayasal hakkımızdır ve bunları kullanmakta gösterebileceğimiz çekingenlik, en önemli Anayasal haklarımızdan ifade özgürlüğünü de elimizden alacaktır. Hiçbir yurttaş, hiçbir demokratik kitle örgütü, tarihsel ve ihmal edilemez görevini yerine getirmekte tereddüt göstermemelidir.

[1] Alman sosyal medya yasası Türkiye’ye örnek olur mu?

[2] Almanya'dan Facebook'a milyonluk ceza

[3] Fransa’da sosyal medya yasası yasalaştı

Yorumlar (0)
17
parçalı bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 34 93
2. Fenerbahçe 34 89
3. Trabzonspor 35 58
4. Beşiktaş 35 54
5. Başakşehir 34 52
6. Alanyaspor 35 49
7. Kasımpasa 34 49
8. Rizespor 35 49
9. Sivasspor 34 48
10. Antalyaspor 34 45
11. A.Demirspor 35 44
12. Samsunspor 35 42
13. Kayserispor 35 41
14. Ankaragücü 35 39
15. Karagümrük 35 37
16. Konyaspor 34 36
17. Gaziantep FK 34 34
18. Hatayspor 34 33
19. Pendikspor 34 30
20. İstanbulspor 35 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 33 72
2. Göztepe 33 69
3. Sakaryaspor 32 57
4. Kocaelispor 32 55
5. Ahlatçı Çorum FK 32 55
6. Bodrumspor 32 53
7. Boluspor 32 50
8. Bandırmaspor 32 47
9. Gençlerbirliği 32 47
10. Erzurumspor 32 44
11. Keçiörengücü 32 39
12. Manisa FK 32 37
13. Ümraniye 32 37
14. Şanlıurfaspor 32 34
15. Tuzlaspor 32 34
16. Adanaspor 32 33
17. Altay 32 9
18. Giresunspor 32 7
Takımlar O P
1. Arsenal 36 83
2. M.City 35 82
3. Liverpool 35 75
4. Aston Villa 35 67
5. Tottenham 34 60
6. Newcastle 35 56
7. M. United 34 54
8. Chelsea 34 51
9. West Ham United 35 49
10. Bournemouth 36 48
11. Wolves 36 46
12. Fulham 36 44
13. Brighton 34 44
14. Crystal Palace 35 40
15. Everton 36 37
16. Brentford 36 36
17. Nottingham Forest 36 29
18. Luton Town 36 26
19. Burnley 36 24
20. Sheffield United 36 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 34 87
2. Girona 34 74
3. Barcelona 34 73
4. Atletico Madrid 34 67
5. Athletic Bilbao 34 61
6. Real Sociedad 34 54
7. Real Betis 33 49
8. Valencia 33 47
9. Villarreal 33 45
10. Getafe 34 43
11. Osasuna 33 39
12. Deportivo Alaves 33 38
13. Sevilla 33 38
14. Las Palmas 34 37
15. Rayo Vallecano 33 34
16. Mallorca 34 32
17. Celta Vigo 33 31
18. Cadiz 34 26
19. Granada 33 21
20. Almeria 33 14

Gelişmelerden Haberdar Olun

@