23.12.2022, 14:36

Dünya Kupası’nın ardından!..

Uluslararası bir organizasyonla ülke takımlarını bir araya getiren ilk Dünya Kupası 1930 yılında Uruguay’ın ev sahipliğinde düzenlendi. İlk kupa böylesi bir organizasyonun gerçekleşme kararını aldıran 'Jules Rimet' adına gerçekleşti. 1938 ile 1950 arasında 2. Dünya Savaşı nedeniyle ara verildi.

1970’de son Jules Rimet kupasının sahibi Brezilya oldu. Yeni kupa altın küre şeklinde FİFA Dünya Kupası’ydı. O tarihlerden bugünlere devam edip gelen bu büyük heyecan birçok hikâyeyi barındırdı.

Simon Kuper’in kitabına adını verdiği gibi ‘Futbol asla sadece futbol değildir’.

Gerçekten de öyleydi.

Hatırladığım ilk Dünya Kupası 86 Meksika'dır. Futbolun endüstriyel bir meta olarak görülmediği yıllar.

Maradona, tüm İngiliz takımını ipe dizip golünü attığında ezilmiş dünya sömüren dünyaya cevap veriyordu aslında. Gazetelerden fotoğraf kesip defterimize yapıştırdığımız altına sonuçlar yazdığımız çocukluğumuz, 90, 94, 98 Dünya kupalarını ve heyecanlarını yaşattı bize.

Birçok futbolcunun fakir çocukluklarından yıldız oluşlarına öykülerini dinledik. Ancak Para ve sermaye artık 90’lardan itibaren futbola daha fazla hükmediyordu. 98 Dünya Kupası’nı hatırlayalım; iki büyük marka pardon, iki büyük takım finalde karşı karşıya geldi. Bir tarafta yıldızlar topluluğu Brezilya ve çok beklenti yüklenen Ronaldo, bir tarafta da ev sahibi Fransa. Final maçına gelindi. N.Ronaldo hastaydı. Oynayacak durumu yoktu. İşte futbolun doğallığını bozan, insani yanını sorgulatan ilk olayla karşılaşmıştık. Nasıl bir güçse bu güç adamı hasta yatağından kaldırtıp sahaya sürdü.

Derken 2002 Dünya Kupası. Ne mutlu bizde vardık. Dünya üçüncülüğü yaşadık. Gerçek bir başarıydı. Zaman yaş aldıkça hızlanıyor mu? Bilmem ama 2002'den ne ara 2022'ye geldik.

Ne olduysa sermaye, güç, din millet kimlik dinlemiyordu.

Rus ve Arap iş adamları İngiliz kulüplerini satın alabilmişti. Hem de futbolun beşiği İngiltere'de. Batı bir yandan Arap-İslam düşmanlığı pompalarken, Rusya gibi Çin gibi kendi yolunu çizmeye çalışan devletleri karşısına alırken; ne oldu da Arap, Çin, Rus iş adamları Avrupa’nın başta İngiltere’nin köklü kulüplerini satın alır oldu. Batının en büyük uyuşturucusu haline gelen futbol artık bu iş adamlarının oyuncağıydı. Çünkü paranın dili, dini, milleti yoktu.

Geldik 2022'ye Dünya Kupası’nın ev sahibi Katar olacaktı. Çok tartışıldı bu karar. Ben birçok çevrelere göre ön yargılı değildim. Dünya Kupaları her kıtada, her coğrafyada düzenlenmeliydi. Sadece mevsimsel olarak kendimce "Dünya Kupası yazın güzeldir" dedim alışkanlıklarımız çerçevesinde.

Süreç ilerledikçe gördük ki bu organizasyonda harcanan paralar tüm dünya kupalarında harcanan rakamın bile çok üstündeydi. Hatta bu küçük Arap ülkesi bu tür harcamaların sadece yüzde biriyle, Yemen’de, Umman’da, Filistin’de, Libya’da kaç aç çocuğu doyurabilirdi diye düşünmedim değil.

Stadyumların inşası sırasında ölen işçilerin sayısını öğrendim sonra. Korkunçtu. Her şey insan yaşamını hiçe sayan bir zihniyetin üstünde temelleniyordu ve insan hakları pazarlayıcısı Batı bunu seyrediyordu.

Derken maçlar başladı. Oldukça teknolojik uygumalar gördük. Ronaldo mesela eski saç stilinden vazgeçmemiş olsaydı belki bir gol sahibi daha olacaktı. Ya da Japonya'nın ne olursa olsun dışarıdan (yok efendim topun izdüşümüymüş, gölgesiymiş) çevrilen topla attığı gol. Üst tura hangi takımın çıkacağını tayin etti.

Çok teknolojik olduk belki ama bir doğallığı vardı futbolun, bu doğallığı seviyordu futbolseverler. 1966 Dünya Kupası finalinde atılan gol hala tartışılıyor. Üzerinden onca yıl geçse de 1966 finali bahsettiriyor kendinden.

Japonya’nın attığı iz düşümlü golden bahsetmişken, Japonya yine de lazım Dünya Kupalarında; belki bir gün tüm ülkelerin seyircileri stadyumları pırıl pırıl bırakır. En çok Katarlılar şaşkınlıkla izlemişti bu temizlik işini. Beni bilen bilir, milletleri hor görmem, faşizan tüm bakış açılarına karşı dururum. "Araplar pistir", "Araplar şöyledir, böyledir" gibi genelleyici cümlelerden nefret ederim. Ama bu tür emirlik, sultanlık, şeyhlikle yönetilen ülkelerde aşırı petrol zenginliğinin verdiği kibir, kendi müziğini, davranış biçimini dayatma alışkanlığına, görgüsüzlüğe tahammülüm yok. Öyle bir yaşam biçimi var ki, altın tepsilerde elle yemek yemek gibi, altından yapılmış arabalara binmek gibi. Bu eleştirilebilir bir durumdur. Her şeyden önemlisi bu yaşam biçimini dayatma vardır.

İşte kusursuz gibi görünen maçların en finalinde Messi'ye de giydirdiler ‘Bişt’ adı verilen kıyafeti. Adam onca sermaye karşısında ben giymem bunu diyemedi. Orada işte bu dayatma biçimini gördüm. Hâlbuki Messi’nin en çok beklediği andı bu kupayı kaldırma anı. O görgüsüzlük öyle bir şeydi ki. Kendi formanla, kimliğinle bu kupayı ‘kaldıramazsın’ dediler adeta.

Hâlbuki 86’da Maradona’ya böyle bir şey yaptırabilirler miydi? O devrimci bir karaktere sahipti. Öyle de duruş sergileyen futbolcular vardı. 78’de Arjantin diktatörünü protesto eden Cruyff mesela. Ya da basın açıklaması sırasında Yahudi sermayeli bir gazlı içecek şişesini masanın altına alan Ronaldo. Ardından yaşadığı linç. Bunlar her zaman konuşulur. Sermaye ve futbol bana göre iki zıt kavram. Sermaye çevreleri, futbolu teknolojisyle, TV gelirleriyle, uluslararası bahis şirketleriyle mekanikleştirmiş ve büyük oranda sonucu belli hale getirmiş olabilir. Ama futbol sonuçta insanla oynanan bir spordur. Spordur en temelinde, paylaşmaktır, kaybetmektir bazen, kazandığında karşı takımı tebrik etmek. Özünü koruyan bir anlayışla izlemek istiyorum Dünya Kupalarını ve futbolu.

Bana sorarsanız, bu kupanın en masum karesi Faslı futbolcunun annesi ile yaptığı danstır.

En utandığımda küçük sermaye, bildiğin eti gösterilerle kat ve kat fazlasına satan Nusret’in bir başka görgüsüzlük karesinde yer almasıydı. Dünya Kupası’nda ne futbolcumuzla, ne hakemimizle, ne de takımımızla yer alabildik. Nusret bizi temsil etti.

Ne denebilir ki bunun üzerine…

Yorumlar (0)
17
parçalı bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 34 93
2. Fenerbahçe 34 89
3. Trabzonspor 34 58
4. Başakşehir 34 52
5. Beşiktaş 34 51
6. Kasımpasa 34 49
7. Rizespor 34 49
8. Alanyaspor 34 48
9. Sivasspor 34 48
10. Antalyaspor 34 45
11. A.Demirspor 34 41
12. Kayserispor 34 40
13. Samsunspor 34 39
14. Ankaragücü 34 38
15. Karagümrük 34 36
16. Konyaspor 34 36
17. Gaziantep FK 34 34
18. Hatayspor 34 33
19. Pendikspor 34 30
20. İstanbulspor 34 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 32 72
2. Göztepe 32 66
3. Sakaryaspor 32 57
4. Kocaelispor 32 55
5. Ahlatçı Çorum FK 32 55
6. Bodrumspor 32 53
7. Boluspor 32 50
8. Bandırmaspor 32 47
9. Gençlerbirliği 32 47
10. Erzurumspor 32 44
11. Keçiörengücü 32 39
12. Manisa FK 32 37
13. Ümraniye 32 37
14. Şanlıurfaspor 32 34
15. Tuzlaspor 32 34
16. Adanaspor 32 33
17. Altay 32 15
18. Giresunspor 32 7
Takımlar O P
1. Arsenal 35 80
2. M.City 34 79
3. Liverpool 35 75
4. Aston Villa 35 67
5. Tottenham 33 60
6. M. United 34 54
7. Newcastle 34 53
8. West Ham United 35 49
9. Chelsea 33 48
10. Bournemouth 35 48
11. Wolves 35 46
12. Brighton 34 44
13. Fulham 35 43
14. Crystal Palace 35 40
15. Everton 35 36
16. Brentford 35 35
17. Nottingham Forest 35 26
18. Luton Town 35 25
19. Burnley 35 24
20. Sheffield United 35 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 33 84
2. Barcelona 33 73
3. Girona 33 71
4. Atletico Madrid 33 64
5. Athletic Bilbao 33 58
6. Real Sociedad 33 51
7. Real Betis 33 49
8. Valencia 33 47
9. Villarreal 33 45
10. Getafe 33 43
11. Osasuna 33 39
12. Deportivo Alaves 33 38
13. Sevilla 33 38
14. Las Palmas 33 37
15. Rayo Vallecano 33 34
16. Mallorca 33 32
17. Celta Vigo 33 31
18. Cadiz 33 26
19. Granada 33 21
20. Almeria 33 14

Gelişmelerden Haberdar Olun

@