05.04.2020, 14:09

Çözüm: Tarım ve Ekoloji

"Küreselleşme" politikası nedeniyle kendisini ‘alternatifsiz tek düzen’ imiş gibi dünyaya dayatmak isteyen kapitalist sistem, bu şımarıklıkla kendisini ‘doğanın da sahibi’ sanacak kadar başı dönmüş hale, bir türlü kurtulamadığı ekonomik krizi nedeniyle de gözü dönmüş hale gelince, emperyalizmin dünyayı sadece kendi pazar alanı olarak görmesi gibi doğayı bir ‘meta’ gibi görüp, sermayenin çıkarı doğrultusunda ‘doğayı da özelleştirme’ye yöneldi. Artık sadece emek ve alın terinin, insanın ve halkın sömürüsü ile yetinemezken, kendisi için yeni kaynaklar yaratabilmek adına doğanın tüm yaşam ve enerji kaynaklarını kendi sermaye birikimine sokup doğal varlıkları metalaştırmaya başlayarak, doğaya yönelik sömürüsünü arttırdı.

Bugün mevcut sistem; doğayı kendi çıkarı için özelleştirip, “çevre” dediğimiz, tüm canlılar ve insanların ortak yaşam alanlarına vahşice el uzatacak kadar gözü dönmüş bir sermaye düzenini temsil ediyor. Dereler ticarileştirilip, kamuya ait olan suya el konuluyor, tüm su kaynakları ile sulak alanlar, meralar, tarım alanları, ormanlar, sit alanları, hatta denizler bile sadece sermayenin çıkarı için kullanılmak adına tüm canlılar, insanlar ve halklar yok sayılırcasına talan ediliyor.

Bu projeler; kendisini doğanın sahibi zannedecek kadar başı dönmüş kapitalist sistemin veya doğayı bir meta gibi algılayan gözü dönmüş sermaye düzeninin, doğadaki ekolojik yaşamı da sömürmeye yönelik geliştirdiği ‘sermayenin çıkarı için doğayı özelleştirme‘ politikasıdır. Varılan sonuç; eko-sistem ve ekolojik denge artık yaşamı doğrudan etkileyecek kadar bozuldu. Eko-sistem böylesi bir ego-sisteme kurban edilirken, Avustralya yangını ve ardından gelen koronalı günler bu gerçeği ve iklim değişimi ile küresel ısınmanın etkilerini dünyanın her köşesinde bar bar bağırıyor!

Sanayi devriminin yarattığı bir canavar olan kapitalist sistem ve onun üst aşaması emperyalizmin yarattığı ekonomik krizden sonra dünyaya getirdiği şimdiki kriz, ‘ekolojik dengede çöküş’ olarak kendini her alanda gösteriyor!

* * *

Koronavirüs krizi sonrası dünyanın neye benzeyeceği konusunda bazı tartışmalar da bir yandan devam ediyor elbette.

Kimler neler diyor, ne demek istiyor? İşte bazı yetkili ağızlardan bazı açıklamalar:

BM: 2. Dünya Savaşı sonrası yaşanan en büyük kriz!

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, koronavirüs salgını ve oluşan etkilerini "İkinci Dünya Savaşı'ından bu yana yaşanan en büyük krizle karşı karşıya olduğu" şeklinde tanımlıyor. Guterres, bu açıklamasıyla uluslararası toplumu koronavirüs salgını ve COVID-19 hastalığının neden olduğu sosyo-ekonomik yıkıma karşı daha güçlü ve etkili şekilde karşı koymaya çağırıyor ve “Bu da ancak herkes bir araya gelirse, siyasi oyunları unutursak ve insanlığın tehlikede olduğunu anlarsak mümkün olur” diyor. Açıklamasında, her ülkenin Dünya Sağlık Örgütü’nün uyarılarını dikkate almadığı şeklinde bir eleştiri de var.

AB: Daha güçlü bir sosyal sistem getirilmeli!

Avrupa Komisyonu’nun Ekonomiden Sorumlu Komiseri Paolo Gentinoli’nin de "Hükümetlerin rolü güçleniyor, korona salgını kriz sonrası otoriter rejimler oluşabilir" şeklinde bir uyarısı oldu. Gentiloni, “Hükümetin rolleri öncesine göre daha belirgin olacak. Hükümetlerin güçlenmesi otoriter modellerin ortaya çıkabileceği anlamına geliyor” diyordu.

Çok büyük, belki de öncekilerle kıyaslanamayacak kadar büyük bir ekonomik krize daha yuvarlanılıyor küresel düzeyde. Söz konusu açıklamayı yapan AB’nin ekonomiden sorumlu en yetkili ağzı olunca daha önemli tabii. Sermaye düzeni kendi bekası için, kriz sonrasına böyle hazırlıklar içinde de olabilir. Ama Gentinoli’nin bu açıklaması aslında otoriter rejime karşı bir uyarıyı içeriyor. Gentinoli şöyle uyarıyor: “Koronavirüs krizi sonrasında Avrupa Birliği’nde bu durum ciddi risk teşkil edebilir. Bizler daha güçlü bir sağlık ve sosyal sistem için mücadele etmeliyiz.”

ILO, WHO ve BM: Gıda sıkıntısı yaşanabilir!

Konu ekonomi olunca, tarım konusuna da bakmak gerekir. BM'nin gıda sıkıntısı yaşanacağına dair uyarısı var. Bu açıklama da; BM’de Gıda ve Tarımdan sorumlu Qu Dongyu, Dünya Sağlık Örgütü Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus ve Dünya Ticaret Örgütü yetkilisi Roberto Azevedo tarafından ortak bir açıklama olarak yapıldı. Bu uyarı, ayrıca “açlık krizinin de kapıya dayanacağı” şeklinde bir anlam taşıyor. Konu gıda ve açlık konusuna gelince, “tarım” konusu öne çıkıyor doğal olarak.

Çiftçi-Sen: Açlık krizi ile de karşılaşılabilir!

Çiftçi-Sen tarafından yapılan "korona krizi sonrası açlık krizi ile de karşılaşabiliriz" şeklinde bir açıklama da var. Korona tehdidi altında üretime devam etmek zorunda olan çiftçilerin desteklenmemesi halinde bir açlık kriziyle karşı karşıya olunacağı uyarısında bulunan Çiftçi-Sen Başkanı Ali Bülent Erdem, “Bu krizden çıkabilmek, en azından hafif atlatabilmek için çiftçilerin desteklenmesi gerekiyor. Çiftçilerin tarlaya çıkabilmesi için borçlarının silinmesi ve ürünlerinin değerinde alması lazım. Bu politikalar uygulanmazsa, ‘nasıl olsa biz dışarıdan buluyoruz’ denilirse başka bir krizle, açlık kriziyle karşılaşacağız” diyor.

Çözüm: TARIM

“Topraklar el değiştiriyor, herşey şirketlerin eline geçiyor” diyen Erdem, çözüm olarak şunu öneriyor: “Toprak ve tarım bir avuç küresel şirketin eline geçtiği zaman açlık tehdidiyle karşı karşıya kalırsınız. Bunun yıkılması lazım. Bu sorundan endüstriyel tarımla çıkma şansımız yok. Esas olarak bu üretim biçimini değiştirip, gıda egemenliğini sağlamamız lazım. Tükettiğimiz gıdaların kendisi bağışıklık sistemimizi zayıflatıyor. Biz yerel gıdalarımızla ve ürün çeşitlerimizle besleniyor olsaydık, bu virüs karşısında bu kadar korunmasız kalmazdık…”

Bugünkü ortamda insanların koronavirüs salgını nedeniyle tarlaya bile gidip çalışamayacak bir hale gelmesi de bir başka ayrıntı. Ama siyasi iktidar eliyle uygulanan tarım politikasının “çiftçinin yoksullaştırılması, köylünün topraksızlaştırılması” anlamında oluşu, BM’nin “gıda sıkıntısı”, ÇiftçiSen’in “çiftçi desteklenmezse korona sonrası açlık krizi de yaşanacağı” uyarıları, tarım konusunu tarih boyunca her zamankinden daha fazla önemli bir hale de getirmiş durumda.

EKOLOJİK BAKIŞ

Bütün bu gerçekliği ayrıca bir de ekoloji penceresinden incelediğimizde; olduğundan daha da bir vahim ve korkunç bir tablo çıkıyor ortaya. Çünkü en verimli tarım alanları, zeytinlik alanlar, ormanlar, sulak alanlar, hatta doğal ve tarihi sit alanlarının bile madencilik, termik, jeotermal santraller vb. projelerle yaratılan ciddi tahribat dolayısıyla bir daha geri dönmeyecek şekilde yok edilmesi gibi bir başka can alıcı ve beter bir tehdit var!

Dolayısıyla konuya ekolojik pencereden bakıldığında; ekoloji mücadelesi ile çiftçi ve köylünün geçim-yaşam mücadelesinin tamamen içiçe konular olduğunu görebilmek mümkün. Derinlemesine ve çok yönlü olarak düşünüldüğünde; tarım, ekolojiyi açıklıyor zaten. Tarım ve hayvancılık birlikte ele alındığında, bu tablo ekolojinin ta kendisi gibi de görünür bir bakıma.

Bu gerçek Şubat ayında Merzifon'da düzenlenen "Tarım ve Çevre kurultayı"ında ayrıca Ekoloji Birliği eş sözcüsü Coşkun Özbucak tarafından da ifade edilmişti. “Ekoloji Birliği ile Tüm Köy-Sen kardeş kuruluşlardır” diyerek ekoloji mücadelesi ile çiftçi ve köylünün geçim-yaşam mücadelesinin içiçeliğine vurgu yapan Özbucak, konuşmasında şunları söylüyordu: “Ekoloji mücadelesinin üretici köylünün mücadelesine, üretici köylünün de ekoloji mücadelesine gereksinimi var.”

Ekolojik tarım

Tarım, sanayinin düşmanı değildir. Sanayileşmek için tarımın yok edilmesi, tarımdan vaz geçilmesi gibi bir anlayış, özürlü ve sakat bir anlayıştır. Tarım alanlarına karşı yok edici saldırganlık içeren, doğayı tahrip eden, yarattığı kirlenme ve tahribat ile çevreyi tehdit eden sanayileşme anlayışını ancak “özürlü ve çarpık sanayileşme” olarak tanımlayabiliriz. İnsanı ve halkı yok sayacak derecede sadece sermayenin çıkarını kollayan, halkın mülkünü acele kamulaştırmalarla sermaye gruplarına peşkeş çeken, yerel tohumu yok edip tarımı uluslararası şirketlerin boyunduruğuna sokan, ekolojik yaşamı rant kapısı haline getiren uygulamaların karşısında durulmalıdır. Çünkü ortak yaşam alanlarımız ve tarım bölgelerinin feda edilmesi sonucunda yaratılan ekolojik yıkım, artık “sağlıklı ve insanca yaşam hakkı”nı da doğrudan tehdit edici boyutlarda. Ve biyoçeşitlilik de yok oluş içinde.

Ekolojik mücadele ile çiftçi ve köylünün mücadelesini bütün olarak gören anlayış içinde hareket ederek, verimli tarım alanlarının yine tarım amaçlı korunmasının sağlanması gerekmektedir. Verimli tarım alanlarının havza çapında tespiti yapılıp sınırları da belirlenerek, bu bölgeler tarım amaçlı koruma altına alınmalı, siyanür ve sülfürik asitin kullanımına dayalı kimyasal veya metalik madencilik gibi uygulamalar ile arsenik, metan, bor ve sera gazının doğaya salınımını olduğundan daha da tehlikeli hale getiren JES, termik santral ve benzer diğer uygulamalara kapalı tutulmalıdır.

Sonuç olarak; tarımın değerinin yeniden keşfedilmesi ve ekolojik bir bakış açısıyla tarım politikası geliştirilmesi gerektiği her yönüyle ve açıkça ortada…

Yorumlar (0)
17
parçalı bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 34 93
2. Fenerbahçe 34 89
3. Trabzonspor 34 58
4. Başakşehir 34 52
5. Beşiktaş 34 51
6. Kasımpasa 34 49
7. Rizespor 34 49
8. Alanyaspor 34 48
9. Sivasspor 34 48
10. Antalyaspor 33 45
11. A.Demirspor 34 41
12. Kayserispor 34 40
13. Samsunspor 34 39
14. Ankaragücü 34 38
15. Konyaspor 34 36
16. Gaziantep FK 34 34
17. Hatayspor 34 33
18. Karagümrük 33 33
19. Pendikspor 34 30
20. İstanbulspor 34 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 32 72
2. Göztepe 32 66
3. Sakaryaspor 32 57
4. Kocaelispor 32 55
5. Ahlatçı Çorum FK 32 55
6. Bodrumspor 32 53
7. Boluspor 32 50
8. Bandırmaspor 32 47
9. Gençlerbirliği 32 47
10. Erzurumspor 32 44
11. Keçiörengücü 32 39
12. Manisa FK 32 37
13. Ümraniye 32 37
14. Şanlıurfaspor 32 34
15. Tuzlaspor 32 34
16. Adanaspor 32 33
17. Altay 32 15
18. Giresunspor 32 7
Takımlar O P
1. Arsenal 35 80
2. M.City 34 79
3. Liverpool 35 75
4. Aston Villa 35 67
5. Tottenham 33 60
6. M. United 34 54
7. Newcastle 34 53
8. West Ham United 35 49
9. Chelsea 33 48
10. Bournemouth 35 48
11. Wolves 35 46
12. Brighton 34 44
13. Fulham 35 43
14. Crystal Palace 35 40
15. Everton 35 36
16. Brentford 35 35
17. Nottingham Forest 35 26
18. Luton Town 35 25
19. Burnley 35 24
20. Sheffield United 35 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 33 84
2. Girona 33 71
3. Barcelona 32 70
4. Atletico Madrid 33 64
5. Athletic Bilbao 33 58
6. Real Sociedad 33 51
7. Real Betis 33 49
8. Valencia 32 47
9. Villarreal 33 45
10. Getafe 33 43
11. Osasuna 33 39
12. Deportivo Alaves 33 38
13. Sevilla 33 38
14. Las Palmas 33 37
15. Rayo Vallecano 33 34
16. Mallorca 33 32
17. Celta Vigo 33 31
18. Cadiz 33 26
19. Granada 33 21
20. Almeria 33 14

Gelişmelerden Haberdar Olun

@