Ajans Bakırçay
2021-11-05 09:18:05

Tanrıkadın

Muammer Toprakçı

05 Kasım 2021, 09:18

Kitaplıkta, "Türkçe Off" ve "Dedim Ahh"ı arayıp bulamasam da -kitapların hangisi Türkiye'de hangisi burada artık karıştırıyorum- sevindim,çünkü Feyza Hepçilingirler'in iki romanı da raftaydı:
"Kırmızı Karanfil Ne Renk Solar" ile "Tanrıkadın"...

Her ikisini de yeniden okudum ve şaşırdım, ne kadar çok cümlenin altını çizmişim...

"Kırmızı Karanfil Ne Renk Solar" -sanırım- yazarın kendi yaşamından kesitlerin de yer aldığı otobiyografik bir roman.
12 Eylül faşizminde,
'Sibel' öğretmenin zorluklara karşı verdiği mücadeleyi anlatıyor.

O artık, 'inancından ödün vermeden inandığı değerleri insanın yüzüne tokat gibi indiren' bir kadındır...

O artık, ayakları üzerinde duran güçlü bir kadındır...

O artık, kendi varoluşunu gerçekleştirmiş,
Cumhuriyet aydınlanmasının kadınıdır...

Yaralıdır, yorgundur ama artık kendini bulmuştur:
"Büyük bir savaşın yorgunuyum. Kendimle yaptığım savaş sonuna yaklaşıyor ve artık biliyorum, eski gönüllü tutsaklığıma katlanamam bir daha..."

Sürgüne giderken öğrencilerinin verdikleri kırmızı karanfiller, bu dik duruşun simgesidir.

1 Eylül'leri anımsadım...
8 Mart'ları...
Kırmızı çatkılı kadınlarımızı...
Ama özellikle 1 Mayıs'ları...
Kırmızı karanfil denizlerini...

Nazım Hikmet'in, "Ömrümün en güzel hatıralarından birisi budur." dediği ve anlattığı anısını anımsadım:

Nazım Hikmet Bursa hapishanesinde kalp krizi geçirmiş revirde yatmaktadır. 1 Mayıs nedeniyle işçilerin hapishane önünde eylem yapacakları duyumunu alan yönetim, hapishane duvarlarının etrafını jandarmalarla sarmış, kuş uçurtmamaktadır.
Hastanenin revirine, kavga edip kafalarını yarmış,
yüzleri gözleri kan içinde iki çocuk getirilir. Karşılıklı şikayetçi olmuş, ikisi de tutuklanmıştır. Hafif yaralı olan koğuşa gönderilir, ağır yaralı olan revirde kalır. Bir ara Nazım Hikmet'in kapısı açılır ve yaralı çocuk içeri girer...

"Kalktım, 'ne istiyorsun?' dedim.
'Nazım Abi sana geldim. Arkadaşlar sana bir hediye gönderdiler...' dedi. İşçi tulumunun içinden küçük bir karanfil çıkardı. Kırmızı bir karanfil. Ömrümde aldığım en büyük hediye ve en büyük mükafat bu karanfildir..."

İki çocuk tutuklanıp hapse girebilmek ve Nazım Hikmet'e kırmızı karanfili verebilmek için anlaşmalı kavga edip birbirinin kafalarını yarmışlardır...

"Tanrıkadın"...

"Kitlenin mutlanacağı gün'e olan inancını..."
hiç yitirmemiş;
"Yalnız bir kişiye yönelen sevginin değil; insanlığı, dünyayı kucaklayacak bir sevginin..." peşinde koşan Ayşe'nin-Zehra ve Sacide'nin-romanı...

12 Eylül faşizminin örselediği Ayşe'nin otobüsle yaptığı gece yolculuğu; -toplumsal mücadele içinde kendini ihmal edip, fırsat bulup yapamadığı- kendisiyle hesaplaştığı, kendini aradığı bir iç yolculuğuna da dönüşür...

"Belki topraktan almıştır doğurganlığını kadın, belki toprağa vermiştir; ama kadının tanrısallığından hiç kuşku duymamıştır toprak. Yalnız toprak değil, denizler gökler de inanmıştır kadına ve tanrısallığına...

Her iki romanın kahramanları da kadındır...
Mücadeleci...
Yılgınlığa düşmeyen,
zorlukları aşabilen...
Cesur...
Gücünü, kendisi gibi doğurgan bastığı topraktan alan kararlı, azimli kadın...

Dünyanın dört bir yanında daha güzel bir ülke ve dünya için mücadele edenlere baktığımızda kadınlar öne çıkıyor...

Bu mücadeleye ve Türkçemizin doğru yazılıp konuşulmasına yazdıklarıyla katkı koyan, değerli yazar Feyza Hepçilingirler'in, "Ajans Bakırçay"daki 'Üstüne Titrediklerimiz' yazısı da beni bu yolculuğa çıkarıverdi...
Ne güzel...

Yorumlar (1)

Feyza Hepçilingirler 2 Yıl Önce

Değerli Muammer Toprakçı, çok zarifsiniz. Çok teşekkür ederim. Aydınlık günler dileğimle birlikte selam ve saygılarımı iletiyorum size.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.