SORUNLARLA BAŞLAYAN EĞİTİM ÖĞRETİM YILI
Bir ülkenin gelişmesinde her mesleğin ayrı bir payı ve değeri vardır. Ama dört meslek var ki insanın ve toplumun gelişmesi, birliğin ve huzurun sağlanması, sağlıklı bir neslin yetişmesi açısından açısından diğer mesleklerden bir adım öndedir. Eğitim ve öğretimden sorumlu öğretmenler, emniyet ve asayişten sorumlu kolluk kuvvetleri, sağlıklı bir nesil yetişmesi için sağlık personeli, hak, hukuk ve adaleti sağlayacak yargı mensupları.
Bunların içinde payı en büyük olan ise eğitim ve eğitimin en büyük unsuru olan öğretmendir… Eğitimcileri, kolluk kuvvetlerini, doktoru, yargı mensuplarını, bilim adamını, siyasetçiyi, mimarı, işçiyi, memuru yetiştiren öğretmendir. Öğretmenler okulda öğretim görevini yerine getirmenin yanında eğitim görevini de yerine getirir. Yani, öğretmenler öğrencileri bilgi ile donatarak meslek sahibi olması konusunda yardımcı olurken bir taraftan da düşünceleri, davranışlarıyla öğrencilere rol model olarak öğrencilerin kişiliklerinin şekillenmesinde önemli rol alırlar. Öğretmenler, öğrencileri şekillendirirken aynı zamanda toplumu ve ülkeyi de şekillendirmiş olurlar. Ülkelerin gelecekleri yani genç kuşaklar öğretmenlerin elinde şekillenir. Genç kuşak ne kadar iyi yetiştirilirse toplumun refahı, mutluluğu ve kalkınması bir o kadar artar.
Ülkenin gelişmesinde bu kadar önemli rolü olan eğitim ve onun uygulayıcısı olan öğretmenleri el üstünde tutmak ve onlara her konu da destek olmak fert olarak bizlerin görevi olmanın yanında devletinde en önemli ve başat görevlerinden biridir.
Ulu önderimiz Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözleri öğretmenlere verilen değerin ve görevlerinin açık ve net ifadesidir.
“Öğretmenler; Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcilerini, sizler yetiştireceksiniz ve yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır.”
“Ordularımızın kazandığı zafer, sizin eğitim ordularınız için yol açtı. Gerçek zaferi siz, öğretmenler kazanacaksınız. Bunu başaracağınızdan kuşkum yoktur. Sarsılmaz bir inançla ben ve arkadaşlarım sizi gözeteceğiz. Sizin karşılaştığınız tüm engelleri kıracağız.”
2022-2023 Eğitim Öğretim Yılına girerken Eğitim ve öğretim Atatürk’ün çizdiği hedeften çıkmış ve bir sorunlar yumağı haline gelmiş ve bu yumak içersinde hakkını arayan öğretmenler kolluk kuvvetlerince yaka, paça sürüklenirken öğretmenlere sahip çıkması gereken Cumhurbaşkanınca “çapulcu” olarak sorgulanmışlardır…
Sosyal Demokrasi Vakfı Başkanı (SODEV) ve AKSOY Araştırma Şirketinin kurucusu Ertan Aksoy’un, üniversite eğitimi ile ilgili yaptığı değerlendirme ile giriş yapmak istiyorum konuya;
“…Cumhuriyet, kuruluşundan bu yana çok kısa dönemler dışında, genellikle refahı artırmayı ve ülkeyi daha ileriye taşımayı başardı. Bunda, yurttaşına sağladığı eğitim olanaklarını iyi bir planlama ile iyileştirmesi ve kendine özgü başarılı okul modellerini geliştirebilmesinin önemli payı vardı. Eğitime erişim ise, sınıfsal geçisin en önemli aracıydı. Her yeni kuşak bir öncekine göre görece daha büyük bir orta gelir ve üst gelir grubundan oluşuyordu. Eğitim merkezli bu sınıfsal geçiş mekanizmasından en çok faydalanan ise, Anadolu’dan büyük kentlere göçen yoksul halkların çocuklarıydı. Geldiğimiz yer itibariyle bu mekanizma, ülkeye baktığında kendine bağlı seçmen gruplarını görmeyi önceleyen AKP karar vericileri ve onların devlete yerleştirdikleri liyakatsiz bürokratların el birliği ile çökertildi. Cumhuriyetin vatandaşı ile imzaladığı ‘eğitimli birey olman halinde yaşamının kalan kısmı refah içinde geçer’ örtük sözleşmenin her sayfası AKP iktidarlarınca koparılıp atıldı.”
Sadece üniversite eğitimi mi çökertilen:
* 4+4+4 sistemi ile en büyük darbeyi yiyen köylerde ki ilkokulların birleştirilmesi ile başlayan taşımalı eğitim sistemi, okul yetersizliği nedeniyle öğleden önce ve sonra olmak üzere ikili eğitim, sözde FETÖ ile mücadelede baş faktör olan dershanelerin kapatılması ile ortaya çıkan dershane-liseler sistemi…
* Devlet okullarının sayısı belirgin bir şekilde azalırken, her fırsatta kamu kaynakları ile desteklenen, çeşitli muafiyet ve istisnalar ile açılması teşvik edilen özel ilkokul ve ortaokul sayılarındaki artış…
* Mesleki eğitime önem veriyoruz sözü ile başlayan İmam Hatip Liselerinin normal lise statüsüne alınması bununla yetinmeyip diğer okulların bahçelerinde İmam Hatip Ortaokullarının açılması…
* Eğitim ve öğretimden sorumlu kamu kurumu anayasa gereği Milli Eğitim Bakanlığı iken kur’an kurslarının, hafızlık kurslarının Diyanet İşleri Başkanlığınca yürütülmesi, anayasanın yasakladığı cemaat ve tarikatların kendi öğretileri yönünde açtıkları medreseler ise eğitimin bir başka yüzü…
* MEB’in geçmişte eğitimin dinselleştirilmesi hedefiyle Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere, çeşitli dini vakıf ve derneklerle ortak yürüttüğü projeler ve imzalanan ‘iş birliği’ protokolleri, okulları çeşitli cemaat, tarikat ve dini grupların etkinlik ve faaliyet alanı haline getirmesi…
* Eğitimin en önemli unsuru öğretmenlerin maaş yetersizlikleri yanında kadrolu öğretmenlerin uzman ve başöğretmen statüsü ile ayrıştırılmak istenmeleri yanında atanamayan öğretmenler yerine sözleşmeli, ücretli öğretmen atamaları…
* Eğitimin olmazsa olmazı iki unsurdan biri olan okulların bakım, onarım ve giderleri ile ilgili ekonomik ihtiyaçlarının devlet tarafından karşılanamadığı gerekçesiyle okul aile birliklerince özellikle öğrenci kayıtları esnasında on binlerce liraya varan kayıt paraları alınması ise kanayan bir başka yara.
Bu yaraya merhem olarak Milli Eğitim Bakanının tüm okullara 3.1 milyar tl gönderildiği açıklaması ise 57 bin okulda okul başına 54 bin lira kanayan yaraya sadece tuz basmaktır.
Sorunlarla başlayan 2022- 2023 Eğitim Öğretim yılı sonunda bu sorunlardan kaçı çözülmüş olacaktır bilemem ama ekonomist bir cumhurbaşkanının başında olduğu ekonominin bu halini görüp, yaşarken asıl mesleği elektronik haberleşme mühendisi olan bir Milli Eğitim Bakanının eğitim ve öğretim sorunlarına çare olması beklenir mi? Bekleyip göreceğiz…
2022-2023 Eğitim Öğretim yılının sorunların çözüldüğü başarılı bir yıl olması dileği ile tüm öğretmenlere ve öğrencilere saygı ve sevgi ile iyi dersler…