Ajans Bakırçay
2023-01-28 14:20:39

Uzun ömürlü insanların 10 ortak özelliği

Hasan Zeki Sungur

28 Ocak 2023, 14:20

Hürriyet yazarı Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, uzun yaşam araştırmacılarının ‘yeterli ekonomik zenginliğin olmadığı, modern sağlık hizmetlerinin yeteri kadar gelişmediği, sıhhi organizasyonların bile güçlü yapılanmadığı’ bölgelerde yaptığı araştırmadan hareketle “uzun ömürlü insanların 10 ortak özelliğini” sıraladı;

1- Her zaman hayatlarına anlam katan bir amaçları var.

2- Mümkün olan her koşulda neşeli, keyifli ve coşkulular. Hayatla, birbirleri ve kendileriyle dalga geçmeyi de başarıyorlar.

3- Umutlu olmak, olup bitenlere ve geleceğe olumlu bakmak vazgeçilmez seçimleri.

4- Kahvaltı yapmadan güne başlamıyor, genelde iki öğün besleniyor, az yiyor, sofralarını aileleri ile birlikte paylaşıyorlar.

5- İnançlı, manevi yanları güçlü insanlar. Şükretmeyi, yetinmeyi, “Bu da geçer” diyebilmeyi çok iyi biliyorlar.

6- Arkadaşlık ve dostluk vazgeçilmez tutkuları. Arkadaşlarına en az aileleri kadar önem veriyorlar.

7- Daima yapacak bir işlerinin olması, sürekli yeni bir hedefe odaklanmak ama o hedefi tutku haline getirmemek ortak özellikleri.

8- Dinlenme ve eğlenmeye zaman ayırıyorlar. Günün en az birkaç saatini dinlenerek ve eğlenerek geçiriyorlar.

9- Dünün geçmiş, yarının bilinmeyen olduğunu düşünerek bugünü, bu ‘an’ı, şimdiyi yaşıyorlar.

10- Dua ve şükretmeyi en etkili detoks ilacı sayıyorlar.

Araştırma yapılan bölgeler uymasa da maddelerin tamamı bana uyuyor, özellikle 9ncu madde anı yaşamak yani ‘Carpe Diem’

Prof. Dr. Müftüoğlu uzun yaşamaktan kaç yaşı kast ediyor bilmiyorum ama üç, 5 yıllık yaşam planımın ilk ikisini çıkarsa yeter.

30 Ekim 2020 İzmir depreminden- 2025 e Hayatı idame, göçerlikten kurtulma, eve dönüş.

2026-2030 Anı yaşama yani Carpe Diem

2031- 2035 Ya tutarsa!

BİAD DA SON NOKTA

“…Tayyip ağabey Türkiye’nin başında. Dünyanın lideri. Biz bu kaz kafamızla özür dilerim, kusura bakma. Kendi kendimize ihanet etmek gibi bazı şeylere sapıyoruz. Şimdi kalkıp da böyle ucuz sebeplerle Tayyip ağabeye ihanet etmek, Türkiye’ye ihanet etmektir. Böyle sebeplerle Tayyip Ağabey’e ihanet etmek mazlumlara ihanet etmektir. Bak sana açık ve net söylüyorum, şu anda Ukrayna ve Rusya savaşı var değil mi? Ukrayna da Rusya da Tayyip ağabeyden bir şeyler bekliyor ve de onları yapıyorlar görüyorsunuz. Daha ne olacak, biz Tayyip ağabeye ihaneti bırak, sırtımızda taşımamız lazım. Yani ayakkabısını elimizle yalamamız lazım.” TV 52 de yayınlanan Gündem programında bu sözleriyle gündeme gelen kişi AKP Ordu Milletvekili Op. Dr. Şenel Yediyıldız.

Bu sözlerden sonra aklıma geliyor yıllar öncesinde Refah Partisi lideri Necmettin Erbakan’ın başbakanlığı döneminde ayaklarını yıkayan koruması ve de Erbakan için verdiği vefat ilanında “Ayaklarını öpmekten haz aldığım değerli hocam” diye yazan bir partili…

Değişen ayaklar, değişmeyen biat, yıkamak, öpmek yalamak… Yarın seçim listeleri hazırlanırken bakalım daha nelere şahit olacağız. Sahi bir de o münasip yerinin kılı olan vardı…

TÜRK USULÜ HARP OKULU

Fetö’nün 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından Harp Okulları kapatılmış daha sonra kurulan Milli Savunma Üniversitesi (MSÜ) ne bağlı olarak tekrar açılmıştı. Yeni yapılanma ile sivil bir dekanın yönetimindeki Harp Okulu Komutanı Tuğgeneral rütbesi ile görev yaparken Kara Harp Okulu’na Haziran 2020’de dekan olarak atanan Gültekin Yıldız, askerliğini bedelli olarak yapmış…

Maliyenin başında iş adamı, Turizmin başında otel sahibi, Eğitimin başında özel okul sahibi bakanlık yaparken bari KHO dekanını da hiç değilse askerliğini onbaşı olarak yapmış bir kişi içinden seçselerdi. Hiç değilse askerlik anılarını anlatırdı öğrencilere…

Türk tipi ekonomiden sonra Türk tipi Harp Okulu…

SON CUMHURBAŞKANI ABDULLAH GÜL

Bu başlıkta nereden çıktı demeyin Cumhurbaşkanlığının resmi web sitesinde Cumhurbaşkanlarımız yazılı bölüme tıkladığınızda Mustafa Kemal Atatürk’le başlayan Cumhurbaşkanlarının listesi, ‘Abdullah Gül 28 Ağustos 2007 – 28 Ağustos 2014’le son buluyor. Bu tarihten sonra ne fotoğraf var ne de tarih bu bölümde.

Web sitesinin Cumhurbaşkanlığı kabinesi bölümüne tıkladığınızda ise karşınıza Cumhurbaşkanı yardımcısı ve 14 bakanı içeren kabine üyeleri çıkıyor. Cumhurbaşkanı kabineye dahil değil.

Web sitesinde RTE nin fotoğrafının bulunması ve adının yazılı olduğu bölüm tıklandığında biyografi bölümü tıklandığında hayatı anlatılırken iki kez cumhurbaşkanı seçildiği yazılması yeterli görülmüş! Neden acaba? Oraya konulacak bir fotoğraf ve altında iki defa seçildiğini gösteren tarihler üçüncü adaylığının önünde bir engel olarak değerlendirilmesi önüne geçmek olabilir mi?

ÖNCE ANAYASA, ÖNCE HUKUK, SONRA SİYASET

İki dönem Cumhurbaşkanlığı yapan RTE nin Cumhurbaşkanlığı’na 3ncü kez adaylığını koymasının Anayasanın Madde 116:

* Türkiye Büyük Millet Meclisi, üye tamsayısının beşte üç çoğunluğuyla seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Bu halde Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.

** Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.

*** “Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.”

Amir hükmü gereğince Anayasanın 101nci Maddesinin açık ve net olarak yazdığı “…Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.” Hükmünün RTE nin sadece Madde 116ncı üçüncü fıkra gereği üçüncü kez aday olabileceği konusunda akp liler hariç tüm hukukçular hem fikir.

Eğer böyle bir karar alınırsa anayasaya aykırı olan bu karara karşı hukuki olarak itiraz edilecek yer Yüksek Seçim Kuruludur. Ancak ana muhalefet partisi lideri Kılıçdaroğlu ise bu konuda ‘abesle iştigal ediyor’ ve YSK ya siyaseten başvurmayı düşünmediğini açıklıyor; “Diyelim ki ses çıkardık nereye gidecek? Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK). O üyeleri atayan kim? Erdoğan. Verdiği karara kim itiraz edecek? İtiraz edeceğin hiçbir yer yok. Anayasa Mahkemesi bile bakmıyor bu karara.”

YSK, bu konuda anayasaya aykırı ve RTE nin adaylığına onay verebilir. Buna itiraz etmek hukuki bir görevdir ve itiraz edilmelidir. Öncelik anayasanın amir hükümleridir, uygulanmayan hükümlere karşı hukuki kurallar uygulanmalıdır. Bu konuda siyasi yaklaşım ve önceki işlemler çözüm değildir…

Konu ile ilgili E. Tuğg. Sait Nadir Güven’in CHP lideri Kılıçdaroğlu’na yazdığı mektup;

“Sayın Kılıçdaroğlu.

Lütfen Sayın Emre Kongar Sayın Merdan Yanardağ ve Sayın Kabaoğlu’nun anlatım ve çığlıklarını duyun. Yasalara göre RTE aday olamaz. Açıklanan duruma göre.

Siz RTE nin adaylığına karsı çıksak YSK onun adamları. Aldıkları karar kesin. O halde kabul edeceğiz. Bu söylem yanlıştır. Siz itirazınızı yapın tarih ve toplum önünde onlar mağlup olur diyorsunuz.

İtirazınızı iktidarın ve YSK nun anayasayı tanımadıkları üzerine yaptığınızı halkımıza gür sesle anlatın. Eğer boyun eğer, sesiniz çıkmaz ise halk RTE nin gücünün büyüklüğünü sizin zayıflığınızı anlayacak ve sizden uzaklaşacaktır. Kaybedersiniz.

Bu zafiyet yalnız sizin değil bütün muhalefetindir onlarda sorumludur. Bu seçim partilerin seçimi değil “Milletin Var Olma Ya Da Olamama seçimidir.”

Elbet bir gün güneş doğacaktır onlar cezasını çeker.

İsteklerimi düşüncelerimi inşallah anlatabildiğimi sanıyorum.

Derin saygılarımla.”

YAKILAN KUR’AN A CILIZ TEPKİ NEDEN?

İsveç’te Paludan Önceki yıllarda İsveç’in farklı noktalarında üç kez daha Kur’an-ı Kerim yakan aşırı sağcı Stram Kurs partisinin kurucusu Rasmus Paludan, Türkiye’nin Stockholm Büyükelçiliği önünde Kuran-ı Kerim yaktı. Bu eylem öncesinde izin aldığı makam ise İsveç devlet kurumu ve yakma işlemi polisin gözetiminde yapılıyor…

Bu demokratik bir eylem değildir, bu eyleme izin vermek demokrasi değildir, bu eylem bir ifade özgürlüğü değildir… Bu İslam düşmanlığıdır ve nefret suçudur. TC Devleti büyükelçiliği önünde yapılan bu eyleme karşı gerekli tepkiyi göstermiştir ve göstermeye de devam etmelidir. Elindeki İsveç’in NATO ya alınmasını onaylamama kozu yanında konuyu uluslararası mahkemelere taşımalı ve İsveç’i mahkûm ettirmelidir.

Bu konunun pek üzerinde durulmayan bazı konular var kafamı karıştıran.

Neden Türkiye Büyükelçiliği önü seçiliyor bu eylem için? Bu eylemden nemalanmak isteyenler Rasmus Paludan’ı kullanmışlar mıdır? Kimler olabilir bunlar, bir komplo teorisi mi uygulandı?

İslam İşbirliği (Konferansı)Teşkilatı 57 üyesi var bu üyelerden tepki almadı bu eylem. Teşkilatın bir bildiri yayımladığını duymadım. Bu sessizlik neden?

İsveç’in üye olmak için başvurduğu NATO, Türkiye’yi onaya zorlamak için bu eylemi desteklemiş olabilir mi?

Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanlığı ve dinci sivil toplum örgütleri, dinci gençlik sabah namazında ki toplu eylem haricinde tepki vermedi. İsveç Büyükelçiliği önünde ki cılız bir tepkiden öteye geçmedi. Neden?

Seçim sürecine girmiş Türkiye’de bu olay iyi incelenmeli ve nemalanacaklar iyi değerlendirilmelidir…

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.