Ajans Bakırçay
2022-08-11 15:53:07

Türkbeyli

Muammer Toprakçı

11 Ağustos 2022, 15:53

Masada hepimiz öğretmendik. Güzel bir akşamdı.

Sohbetin bir anında,
Diyanet'in bütçesini,
dev kadrosunu, verdiği fetvaları, diyanet ya da ona bağlı imamların açıklamalarını eğitimimizin hal-i pür melali ile kıyaslarken,
amcaoğlu Yunus ile doğduğumuz topraklara Mengen'e gidiverdik.

Köyümüzdeki camide imam yoktu. Köyün en yaşlısı kıldırırdı namazı.
Ramazan ayında gezici imamlar olurdu. Her akşam köyün bir ailesi kendisini misafir eder, Ramazan sonunda da köylü gönlünden kopanı verirdi. Kimi para,
kimi de erzak...

Yani devlet memuru imam yerine köyün yaşlısı ya da gönüllü birisi bu görevi üstlenir, köylü de gönlünce gerekeni yapardı.

Devletin atadığı maaşlı imam olmasa da, namazını kılmak isteyen gider ya camide ya da evde bu görevini yerine getirirdi.

Maaşlı imam olmadığında toplumun ahlakı bozuluyor, suç oranı mı yükseliyordu?

Çocukluğumdan bilirim, Mengen'de iki katlı evden bozma bir hapiscik vardı ama anımsarım hep boş kalırdı...

Avustralya'da da öyle...

Cemaat, kilisenin bakımını da, papazın geçimini de üstleniyor.
Şu sıralarda bu kadar çok kilisenin satılmasının nedeni ne?
Cemaat giderek azalıp, kalanlar bu masrafın altından kalkamayınca kiliseler satılıyor, bazen eve bazen dükkana bazen de okula, kreşe vb.dönüştürülüyor...

Mengen tam bir Türkmen yerleşgesi...

Şimdi ne kadar değişti bilmiyorum ama,
Mengenli bir kadın giysileriyle; başında fesi, üzerinde nakışlı ya da telli poğu,
fistanı, göyneği,
üçeteği, belinde kalın kuşağı,örgü çoraplarıyla sanki yüzyılların ötesinden karşınıza çıkıvermiş gibidir. Yüzyıllar gelip geçmiş ama Anadolu'ya ilk geldikleri gibi giyim kuşam ve geleneklerini sürdürmüşlerdir.

Çocukluğumdan bilirim, iki mahallesinin adı Türkbeyli ve Türkbeşli idi....

Mengen adının da Oğuz Türklerinin kullandığı Menge (sonsuz)
sözcüğünden ya da Osmanlıların ilk dönemlerinde,
yöredeki Bizans yerleşgelerini sıkıştırma ve mengene gibi sıkma göreviyle yöreye yerleştirilen, bu yüzden de Mengene Beyi denen uygulamadan aldığı söylenir...

İlk yerleşen Türkmen kabileleri alevi-bektaşi inancını sürdürürken
(ki yöredeki Babahızır Köyü'ne adını veren ve türbesi de köyde bulunan Baba Hızır, Yunus Emre'nin çağdaşı bir erendir.)
yörenln süreç içinde sünnileştiğini ama o dönemden kalma geleneklerini de devam ettirdiklerini düşünüyorum...

Çocukluğumda birkaç köy birleşerek sırayla bayramları kutlarlardı.
Sırası gelen köyün muhtarı diğer köylerden gelenleri ailelere dağıtır,
misafirlerini alan aile evde hazırlanan sofrada birlikte yemeklerini yer,
ardından köy meydanında toplanarak çeşitli oyun ve eğlencelerle bayram kutlanırdı...

Demem o ki Diyanetin imamları yoktu ama köylerde hem inancın gerekleri yerine getirilir hem de huzur ve güvenli bir kaynaşma ve dayanışma sürdürülürdü...

Dünkü sohbet,
Diyanetin bugünkü konumu ve uygulamalarının,
ülkenin selameti ve geleceği açısından tartışılmasının yararlı olacağını bana bir kez daha düşündürdü...

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.